• Sonuç bulunamadı

Allah’a Çocuk İsnadı

Belgede Meryem Suresi tefsiri (sayfa 47-59)

2.9. SÛREDEKİ FÂSILALAR

2.12.4. Allah’a Çocuk İsnadı

Âyet 88: “ا دَل َو ُنَمْح ارلا َذَخاتا اوُلاَق َو/Rahmân çocuk edindi” dediler.

Bu iddiayı ortaya atanlar Yahûdîler, Hıristiyanlar ve meleklerin, Allah’ın kızları olduklarını iddia eden kişilerdir.124

“Müşrik Araplar, meleklerin yüce Allah’ın kızları olduklarını; müşrik Yahûdîler, Hz. Üzeyir’ in Allah’ın oğlu olduğunu ve müşrik Hıristiyanlar da Hz. İsa’nın Allah’ın oğlu olduğunu ileri sürüyorlar. Bu çirkin iddia karşısında insanlar bir yana, cansız evren bile küplere biniyor, çünkü cansız evrenin özü bile bu iddiayı reddediyor, vicdanı onu protesto ediyor.”125

Âyet 89: اًّدِإ ا ئْيَش ْمُتْئ ِج ْدَقَل/Gerçekten siz ne çirkin bir şey ortaya attınız.

Âyet 90: اًّدَه ُلاَب ِج ْلا ُّر ِخَت َو ُض ْرَلَا ُّقَشنَت َو ُهْنِم َن ْراطَفَتَي ُتا َواَماسلا ُداَكَت/Neredeyse, bundan dolayı, gökler çatlayacak, yer yarılacak, dağlar yıkılıp dağılacaktı!

Âyet 91: ا دَل َو ِنَمْح ارلِل ا ْوَعَد نَأ/Rahmân’a çocuk isnadında bulundular diye.

“Rahman'a çocuk isnadında bulundukları için, neredeyse bunlar olacaktı. Yüce Allah'a çocuk edinmek yakışmaz. Çünkü çocuk aynı cinsten olmayı gerektirir. Aynı zamanda bir ihtiyaç için olur. Hâlbuki Yüce Allah, bir benzerinin bulunmasından uzaktır; yardımcılara ve destekçilere ihtiyacı yoktur.”126

“Bu Âyetlerde kullanılan sözcüklerin titreşimleri ve ifadelerin vurgusu öfke, ayaklanma ve Tahammülsüzlük saçarak oluşturulmak istenen yaygın protesto havasının frekansını yükseltiyorlar. Cansız evren tüm varlığı ile bütün parçaları ile baş kaldırıyor, çırpınıyor ve sarsılıyor. Çünkü bu tüyler ürpertici iddiayı işitmiş, yüce Allah’ın dokunulmaz kutsallığının çiğnendiğinden haberdar olmuştur. Onuru saldırıya uğrayan, ya da sevdiği, saydığı bir kimsenin şerefi çiğnenen bir insanın bu yüzden öfkeye kapıldığını düşününüz. Bu insanın elinin-kolunun nasıl titrediğini, bütün vücudunun nasıl sarsıldığını düşününüz. İste bu tüyler ürpertici söz karşısında cansız evrende aynı sert reaksiyonu gösterir. Bu tüyler ürpertici iddianın yol açtığı

124

Sabûnî, Safvet..., 3/505.

125

Seyyid Kutub, fî Zilâl, 9/536.

126

37

evrensel başkaldırıya gökler, yer ve dağlar da katılırlar. Âyetlerde kullanılan sözcüklerin titreşimleri, bu zelzelenin bu gümbürtünün sarsıntılarına somutluk kazandırır.”127

Âyet 92: ا دَل َو َذ ِخاتَي نَأ ِنَمْح ارلِل يِغَبنَي اَم َو/Hâlbuki çocuk edinmek Rahmân’a yaraşmaz.

Âyet 93: ا دْبَع ِنَمْح ارلا يِتآ الاِإ ِض ْرَلَا َو ِتا َواَماسلا يِف نَم ُّلُك نِإ/Göklerde ve yerde olan herkes Rahmân’a kul olarak gelecektir.

Yukarı ve aşağı âlemde yaratılmış olan ne varsa, hepsi Allah'ın kuludur. Onun huzurunda boyun eğer, itaat etmek zorundadır, tıpkı bir kölenin yaptığı gibi ona itaat eder.128

Âyet 94: اًّدَع ْمُهادَع َو ْمُهاَصْحَأ ْدَقَل/O, onların hepsini kuşatmış ve onları tek tek saymıştır.

Allah onların sayılarını tam olarak bilir, hepsinden ve her şeyden haberdardır. Onların işlerinden hiçbiri Allah'a gizli değildir. Yaptıkları ne varsa Allah onu hakikatiyle bilir.129

Âyet 95: “ا د ْرَف ِةَماَيِقْلا َم ْوَي ِهيِتآ ْمُهُّلُك َو/Onların hepsi, kıyamet günü O’na yalnız başına gelecektir.

Mahşer gününde her kes Allah Teâlâ’ya tek başına gelir. O günde ne yardım eden biri, ne bir destekçi ne de bir savunucu vardır.130

Yüce Allah’ın gözü herkesin bir bir üzerindedir. Herkes yalnız başına O’nun karşısına çıkıp hesap verir. Yanında ne bir yoldaşı ne de varlığından güç alacağı bir destekçisi olur. O günde insan hesaplaşma gününün yüce yargıcı karşısında yalnız başına ve kimsesizdir. Yardıma muhtaçtır ama yardmcı yok, desteğe muhtaçtır ama

127

Seyyid Kutub, fî Zilâl, 9/536.

128 Sabûnî, Safvet..., 3/505. 129 Sabûnî, Safvet..., 3/505. 130 Sabûnî, Safvet..., 3/505.

38

destekçi yok, o hesabı bir başına verecek; ya hesaptan galip çıkacak ve cennete gidecek veya sınavı başarısız olacak ve cehenneme müstahak olacaktır.131

Âyet 96: اًّد ُو ُنَمْح ارلا ُمُهَل ُلَعْجَيَس ِتاَحِلااصلا اوُلِمَع َو اوُنَمآ َنيِذالا انِإ/İman edip de iyi davranışlarda bulunanlara gelince, onlar içi Rahmân bir sevgi yaratacaktır.

“Yüce Allah suçluların dehşet verici hallerinden söz ettikten sonra mü’minlerin durumunu anlatarak şöyle buyurur: Allah, iyi kullarının kalplerinde o mü'minler için bir sevgi ve dostluk meydana getirecek. Allah onları sever, onları insanlara da sevdirir.”132

اًّد ُو ُنَمْح ارلا ُمُهَل ُلَعْجَيَس “Hadiste şöyle geçer "Yüce Allah bir kulu sevdiğinde Cebrâîl'e seslenir ve Ben falanı seviyorum sen de onu sev. der. Bunun üzerine Cebrâîl de o kişiyi sever. Sonra Cebrâîl gökyüzünde şöyle seslenir: Allah, falan kişiyi seviyor, siz de onu sevin. Sonra gökyüzü halkı da onu sever."133

İşte bu hadis “Allah onlar için bir sevgi yaratacak” âyetini tasdik etmektedir.”

Âyet sayıları açısından bakıldığında tekrar dirilişin inkârını içeren ikinci cedelde yedi, Allah’a ortak tanıyanların reddini konu edinen beşinci cedelde yedi ve Allah’a çocuk isnadını eleştiren altıncı cedelde dokuz Âyet yer almaktadır. Bu cedellerin diğerlerine nispeten uzunluğu İslam akaidinin iki unsuru olan tevhîd ve ahreti konu edinmeleri ile açıklanabilir. Dokuz Âyet ile sûrede yer alan Allah’a çocuk isnadının eleştirisi aynı zamanda Hz. İsa (a.s)’dan ötürü kıssalar kısmının ve dolayısıyla sûrenin temel konularındandır.

Cedelin sunum ifadeleri de üslûp açısından dikkat çekicidir. Zira önce inkârcı tavır ve ifadeye yer verilmekte ardından önce red edilmekte sonra da tehdit yer almaktadır. Son olarak ise müminlere müjdeye ve konuyla ilgili hakikate yer verilmektedir.

131

Seyyid Kutub, fî Zilâl, 9/537.

132

Sabûnî, Safvet..., 3/505.

133

39 Son olarak:

مُهْنِم ُّس ِحُت ْلَه ن ْرَق نِ م مُهَلْبَق اَنْكَلْهَأ ْمَك َو )79( اًّدُّل ا م ْوَق ِهِب َرِذنُت َو َنيِقاتُمْلا ِهِب َرِ شَبُتِل َكِناَسِلِب ُهاَن ْراسَي اَمانِإَف )79( ا زْك ِر ْمُهَل ُعَمْسَت ْوَأ دَحَأ ْنِ م

“97. (Resûlüm!) Biz Kur’ân'ı, sadece, onunla Allah'tan sakınanları müjdeleyesin ve şiddetle karşı çıkan bir topluluğu uyarasın diye senin dilinle (indirilip okutarak) kolaylaştırdık.”

“Kötülükten sakınan mü’minlere yönelik müjde ile yüce Allah’a baş kaldıran kâfirlere yönelik uyarı, bu Kur’ân’ın iki ana amacını oluşturur.”134

“Ey Resûlüm! Okumakta olduğun bu Kur’ân'ı, senin konuştuğun Arap diliyle indirmek suretiyle kolaylaştırıp düşünenler için rahat anlaşılır bir hale getirdik ki, sen onunla, Allah'tan korkan mü'minleri müjdeleyesin ve aşırı mücadeleci ve inatçı bir kavmi onunla korkutasın.”135

“98. Biz, onlardan önce nice nesilleri helâk ettik. Sen, onlardan herhangi birinden (bir varlık emaresi) hissediyor veya onlara ait cılız bir ses işitiyor musun?”

“Sayın okuyucu, bu sahne seni önceki yıkıcı bir sarsıntı ile yüz yüze getiriyor, arkasından engin bir suskunluğun denizine gömüyor. Sanki seni elinden tutup engin bir vadinin başına dikerek yüzyıllardan beri dönem dönem yok edilmiş eski insan kuşaklarının belli belirsiz kalıntıları ile yüz yüze getiriyor. Bakışlarının sınırlarına eremediği erginlikteki bu vadide hayalin, vaktiyle kımıldayan, hareket eden kalıntılar arasında yüzüyor, bir zamanlar nabzı atan, seğirten canlılar arasında zıplıyor, yine bir zamanlar yaşayan ve umutlar besleyen duygular ve özlemlerle at koşturuyor. Sonra ortalığa birden derin bir sessizlik çöküyor, her şeyin üzerine ölüm abanıyor. Kadavralardan, leşlerden, çürümüş kemiklerden ve kalıntılardan başka hiçbir şey görünmüyor. Ne bir inilti ne bir algı ne bir kımıltı ve ne de bir çıt var.”136

“Meryem sûresinin son âyetinde geçen “Biz, nice geçmiş milletleri, peygamberleri yalanladıkları için yok ettik” cümlesindeki “ ْمَك ” edatı çokluk ifade

134

Seyyid Kutub, fî Zilâl, 9/538.

135

Sabûnî, Safvet..., 3/506.

136

40

eder. Onlardan hiç kimseyi görüyor veya onlara ait cılız bir ses işitiyor musun? Yani onlar yok olup gittiler, yurtları boş, evleri ıssız kaldı. İşte biz onları helak ettiğimiz gibi, bunları da helak ederiz”.137

“Bak da görmeye çalış. Kulak ver de dinle. Derin bir sessizlikten ve tüyler ürpertici bir suskunluktan başka bir şey yok. Koca evrende ölüm nedir bilmeyen tek diriden, yani yüce Allah’dan başka hiç kimse yoktur artık.”138

137

Sabûnî, Safvet..., 3/506.

138

41

İKİNCİ BÖLÜM

MERYEM SÛRESİNDE KISSALAR

Kur’ân’da kıssaları ifade etmek için kıssa, nebe’ ve hadis kelimeleri yer almaktadır. Kıssa kelimesi Kur’ân’da bir kimsenin izini sürmek, takip etmek,139

beyan etmek, açıklamak, anlatmak ve hikâye etmek140

anlamlarında kullanılmaktadır. Nebe’ ve çoğulu enba’ da kıssaların anlatımında kullanılan bir ifadedir. Hâbil-Kâbil kıssası,141

Hz. Nûh (a.s) kıssası142 ve Hz. İbrahim (a.s) kıssası143 nebe’ ifadesiyle sunulmuştur. Hadis kelimesi, Musa kıssası144

ile İbrahim’in (a.s) misafirleri kıssasında yer almaktadır.145

Kuran’daki kıssaların gayesi, Hz. Peygamber’in (s.a.v.) nübüvvetini ispat etmek, Hz. Peygamber ve müminleri şirke karşı mücadelede destekleyip teşvik ve teselli etmek, muhatapların düşünüp ibret almalarını sağlamak, önceki kavim ve peygamberlerin kıssalarını ortaya koyarak, temelde aynı tevhîdi gelenekteki birliklerini göstermek olarak özetlenebilir. Kıssalar aynı zamanda muhatabın eğitim ve terbiyesinde önemli rol oynar.146

Kur’ân kıssalarının özelliklerinin en başında, kıssaların zaman ve mekân unsurundan hatta bazen şahıs unsurundan olabildiğince soyutlanmış şekilde sunulmuş olması gelir. Bu açıdan kıyaslanacak olursa Kur’ân kıssaları, Kitab-ı Mukaddes kıssalarından farklı bir tablo çizer ve tarihi bilgi ve belge niteliğinden

139

Örnekler için bkz. Kehf, 18/64 ve Kasas, 28/11.

140

Örnekler için bkz. En’am, 6/130; Â’raf, 7/35, 101, 176; Hûd 11/20, 100; Yusuf 12/3, 5; Kehf 18/13; Tâhâ 20/99; Kasas 28/25; Mü’min 40/78. 141 Mâide, 5/27. 142 Yusuf, 10/71. 143 Şuâra 26/6. 144 Tâhâ, 20/9 ve Naziât, 79/15. 145 Zariyât, 51/24. 146

Said şimşek, Kur’ân Kıssalarına Giriş, s. 69-71; Şengül, Kur’ân Kıssaları üzerine, s. 277-329; Albayrak, Tefsîr Usûlü, s.45-49; Demirci, Tefsîr Usûlü, s. 239-242.

42

ziyade Arap toplumundaki edebî ve menkıbevi özellikleriyle kullanıldıkları gözlenir.147

Belli bir amaç doğrultusunda zikredildikleri için kıssalar söz konusu amaca binaen kıssanın alıntılanma gayesine matuf olmayan detaylar dışarıda bırakılarak ilgili kısmı gündeme gelir. Dolayısıyla, Hz. Yusuf (a.s) kıssası haricinde, hiçbir kıssanın bir bütün olarak verilmediği ve kıssanın farklı yönleriyle farklı yerlerde tekrar edildiği göze çarpar.148

Çalışmamıza konu oluşturan Meryem sûresi kıssalarında da bu durum oldukça belirgindir. Hz. Zekeriya -Yahyâ (a.s) ve Hz. Meryem-İsa (a.s) kıssaları, Kitab-ı Mukaddes’teki sunumları ile karşılaştırıldığında oldukça farklı bir tablo çizerler. Örneğin Kitab-ı Mukaddes’te İsa’nın doğumu olayı ile ilgili olarak oldukça fazla tarih, mekân, şahıs gibi detaylara girilmektedir.149

Aynı durum Hz. Zekeriya - Yahyâ (a.s) kıssası için de geçerlidir.

Kur’ân kıssalarının bu şekilde tarih ve mekân unsurlarından soyutlanmış üslûbu ile ilgili olarak modern dönemde kıssaların gerçekliği tartışması gündeme gelmiştir. Muhammed Abduh (v. 1323/1905, Seyyid Ahmet Han (v. 1315/1898) ve Muhammed A. Halefullah (v. 1418/1997) Kur’ân’da gerçek olmayan masallara (esatîr) yer verildiği ve bunun da Kur’ân metnine bir eksiklik getiremeyeceğini düşünürler.150

Kur’ân kıssaları tarihi kıssalar, Kur’ân’ın inişi sırasında meydana gelen olaylara dair kıssalar ve gaybi kıssalar olmak üzere üç grupta incelenmektedir:

1- Tarihi kıssalar: Tevhîd mücadelelerinin ve tebliğlerinin dile getirildiği önceki peygamberlerin ve milletlerin kıssalarıdır. Âdem’den başlayıp Nuh, İbrahim (a.s), Musa, İsa ve Ashâb-ı Kehf kıssalarının hepsi bu kategoride değerlendirilir.

2- Kur’ân’ın inişi sırasında meydana gelen olaylar da Hz. Peygamberin Mekke’de müşrikler ve Medine’de Yahûdîler başta olmak üzere kendi muhataplarıyla olan tevhîd mücadelesini içeren kıssalardır. Bedir, Uhud ve Hendek başta olmak üzere savaşlara dair kıssalar ile İsra ve Miraç hadisesi kıssa niteliği

147

Geniş bilgi ve örnek kıssa karşılaştırmaları için bkz. Şimşek, Kur’ân Kıssalarına Giriş, s.14-34.

148

Şengül, Kur’ân Kıssaları Üzerine, 205-207, 228-240; Demirci, Tefsîr Usûlü, 242-244.

149

Gökkır, Meryem Sûresi...,, s. 50.

150

Geniş bilgi için bkz. Muhammed Ahmed Halefullah, Kur’ân’da anlatım sanatı (el-Fennü’l-

43

taşıyan veriler olup Kur’ân’ın nüzulü esnasında meydana gelmiş ve Kur’ân’da yer almışlardır.

3- Kâinatın ve insanın yaratılışı ile yaratılış öncesi olaylara dair kozmolojik detaylar Kur’ân’ın bilinmeyen, tabir yerindeyse, öteler için dile getirdiği birer gaybi kıssadır.151

Meryem sûresinde kıssalar bölümü sûrenin 2-58 Âyetleri arasında yer almakta ve altı kıssadan oluşmaktadır. Bunlar Hz. Zekeriya -Yahyâ (a.s), Hz. Meryem-İsa (a.s), Hz. İbrahim (a.s), Hz. Musa Hz. (a.s), Hz. İsmail (a.s) ve Hz. İdris (a.s) kıssalarıdır. Meryem sûresinde ana kıssayı oluşturan 16-40 âyetlerinde yer alan Hz. Meryem-İsa (a.s) kıssasıdır. Cedel kısmının ana temelini oluşturan kısım ise 88- 96 âyetlerinde yer alan Allah’a çocuk isnadı ve bunun reddi etrafında dönen cedeldir. Esas itibariyle 16-40 âyetlerindeki Meryem-İsa (a.s) kıssasında temel fikrin “Hz. İsa’nın (a.s)Allah’ın oğlu olmadığı” düşüncesini işlemek olduğunu göz önüne alırsak “Allah’a çocuk isnadının reddini” amaçlayan 88-96 âyetlerindeki cedel ile uyum içinde bir bütünlük sağlamaktadır.152

Nitekim aynı paralelde Zekeriya-Yahyâ (a.s) kıssası, temel mesaj olarak, mucizevî doğumun, İsa’ya mahsus olmadığına ve dolayısıyla İsa’ya “Tanrı’nın oğlu” isnadının yersizliği düşüncesine bir mesnet olarak değerlendirilebilir. Gerek Meryem sûresinde gerekse Âl-i İmrân sûresinde açıkça görüldüğü gibi Kur’ân’da Zekeriya- Yahyâ (a.s) kıssasının Meryem-İsa (a.s) kıssası ile birlikte gelmesinin temel hikmetlerinden biri de bahsettiğimiz bu husus olduğu söylenebilir.153

Meryem kıssası, 98 âyetten oluşan sûrenin 16-40 arasındaki toplam 25 âyette yer almaktadır. Bu ise, 98 âyetten oluşan sûrenin dörtte biri kadardır. Meryem kıssasının, sûrenin temel kıssasını oluşturduğu bir vakıadır. Yine bir diğer önemli nokta da, bu kıssada Hz. Meryem ve İsa (a.s) kıssası konusunda Hıristiyanlara karşı bir eleştiri getirilmiş olmasıdır. Özellikle sûre ile bağlantılı olarak cedel kısmında yer alan Allah’ın çocuk sahibi olmasının reddi bu kapsamda değerlendirilmelidir.

151

Mustafa Öztürk, Kıssaların Dili, Ankara Okulu Yay. Ankara, 2006.

152

Gökkır, Meryem Sûresi..., 100.

153

44

Araştırmamızda dikkat çektiğimiz hususların başında Meryem isminin Kur’ân’da 34 defa geçmiş olması ve bunlardan yalnız 11 kadarının Meryem’in bizzat kendisi ile ilgili olayların anlatımında, diğer 23 kullanımın “Meryem oğlu İsa” ya da “Meryem oğlu Mesih” şeklinde İsa’yı tanımlama amaçlı kullanılmış olmasıdır. Bu gerçek göz önüne alınırsa Hıristiyan inancındaki “Tanrı’nın Oğlu İsa” ifadesine karşılık olarak Kur’ân’da “Meryem Oğlu İsa” ifadesinin beyinlere yerleştirilmeye çalışıldığı söylenebilir. Nitekim incelediğimiz Meryem sûresinde de Meryem ismi bir kez bizzat Meryem’in kendisini ifade için, diğerinde ise “Meryem Oğlu İsa” kalıbında İsa’yı ifade için kullanılmıştır.

Meryem sûresinde kıssalar bölümünü içeren kısım, 2-58 âyetleridir. 1- Hz. “Zekeriya (a.s) ve oğlu Yahyâ (a.s) ” (Âyet 2-15).

2- Hz. “Meryem ve oğlu İsa” (Âyet 16-40). 3- Hz. “İbrahim (a.s) ve babası” (Âyet 41-50). 4- Hz. “Musa (a.s)” (Âyet 51-53).

5- Hz. “İsmail (a.s)” (Âyet 54-55). 6- Hz. “İdris (a.s)” (Âyet 56-57).

Kur’ân’da bazı kıssalardaki şahısların hikâyeleri Yusuf kıssasında olduğu gibi çocukluk döneminde başlarken; bir kısmınınki İbrahim (a.s) kıssasında olduğu gibi gençlik döneminde başlar. Hatta Hz. Nûh (a.s) ve Hz. Lût (a.s) örneğinde olduğu gibi bir kısmın da hayatının son zamanları aktarılır. Hz. İsmail (a.s), Hz. İshak (a.s), Hz. Musa (a.s), Hz. Meryem ve Hz. Yahyâ (a.s)’da olduğu gibi bazılarının kıssaları ise hayatının ilk sahneleri yani doğumlarıyla başlar. Özellikle İsa’nın doğumu Kur’ân’da detaylarıyla üzerinde durulan doğum kıssalarındandır. Çünkü bizzat doğum olayı büyük bir mucize olarak görülür ve Hıristiyan ilahiyatında temel münakaşalar onun doğumu etrafında yoğunlaşır.154

Üslûp açısından baktığımızda Meryem sûresindeki kıssalardan ilk üçü olan Hz. Zekeriya-Yahyâ (a.s), Hz. Meryem-İsa ve Hz. İbrahim (a.s) ve babası kıssalarında diyalog yer alırken ardından gelen Musa-Harun, İsmail, İdris kıssalarında bir diyalog bulunmamaktadır. Zekeriya’da (a.s) yer alan diyalogda

154

45

Zekeriya (a.s) doğrudan Allah’ hitap etmekte ancak kendisine yapılan hitabın Allah tarafından mı yoksa melek tarafından mı olduğu metinde belirgin olarak gözükmemektedir. Meryem kıssasında Meryem’e hitap eden kişi âyette “Rabbinin elçisi” ifadesi ile teşhis edilmiştir.155

Hz. Zekeriya (a.s) ve Meryem kıssalarının her ikisinde de olayın kahramanları olan Hz. Zekeriya (a.s) ve Meryem’in halkları ile de diyalogu söz konusudur. “ا ًّيِشَع َو ة َرْكُب اوُحِ بَس نَأ ْمِهْيَلِإ ىَح ْوَأَف ِبا َرْحِمْلا َنِم ِهِم ْوَق ىَلَع َج َرَخَف /Zekeriya kavminin karşısına çıkarak onlara: Sabah akşam tesbihte bulunun diye işaret etti.” (Meryem 19/11) Yalnız buradaki diyalogta sözlü ifade yoktur, işaret (ىَح ْوَأ) vardır. Hz. Meryem de tıpkı Hz. Zekeriya (a.s) gibi sessizlik orucundadır ve halkına “işaret” ile yetinir. Ancak Meryem kısmında Meryem’in halkı ile diyalogu Hz. Zekeriya’nın (a.s) diyalogu gibi olumlu bir ortamda değildir. Hz. Zekeriya (a.s) kıssasında halk konuşmaz iken Meryem’deki kıssada halkın kendisini ayıplayan bir hitabı söz konusudur. Zekeriya (a.s) kıssasında bir diğer diyalog da Yahyâ (a.s) ile Allah veya melek olduğu kapalı bırakılan, bir sesin Hz. Yahyâ’ya (a.s) “ Yahyâ tüm gücünle kitaba sarıl.” demesi ile gerçekleşir. Hz. İbrahim (a.s) kıssasındaki diyalog ise İbrahim’in (a.s) babası ile kendisi arasında geçmektedir. Bu diyalogun en dikkat çeken tarafı ise İbrahim’in (a.s) sıkça ‘Babacığım’ şeklindeki saygı ve şefkat dolu seslenişidir.156

Yine ilk üç kıssayı birbirine bağlayan temel unsurlardan biri de kıssalardaki isimlere yani Hz. Zekeriya (a.s), Hz. Meryem ve Hz. İbrahim’e (a.s) oğullar bahşedilmiş olmasıdır. Müteakip kıssaya konu olan Hz. Musa’ya (a.s) ise oğul yerine destek olarak “kardeş” yani Hz. Harun’un (a.s) verildiğini görüyoruz.

Meryem sûresini kıssalar açısından diğer Mukattâ harfli sûrelerden ayıran önemli bir nokta şudur:

Sûrenin herhangi bir “dibace/giriş” içermeksizin doğrudan kıssa ile başlamasıdır. Mukattâ harfleriyle başlayan diğer sûrelerde, kıssalar genellikle bir girişin ardından gelmektedir. Mukataâ harfli olmayan sûrelerde de kıssalar benzer

155

Gökkır, Meryem Sûresi..., s. 65.

156

46

özellikler gösterir ve kıssa bir girişin ardından gelir. Meryem sûresinin bir öncesinde yer alan Kehf sûresinde kıssa (Ashâb-ı Kehf kıssası) 9. âyet ile başlamakta, Meryem sûresinden bir sonraki sûre olan ve onun gibi mukataâ harfleriyle başlayan Tâhâ sûresinde de ilk kıssa olan Musa kıssası 9. âyet ile başlamaktadır. Ancak Kasas sûresi Meryem sûresine bir bakıma benzerlik göstermektedir. Yine de Kasas sûresinde hurûf-î mukattâ bir âyet ile de olsa Kur’ân’a vurgu yapmakta ve ardından kıssaya başlamaktadır.157

“Meryem sûresinde yer alan kıssalarda dikkat çeken en önemli hususlardan biri de, her bir kıssanın sunumundaki ifade şeklidir. Her bir kıssa “Zikr” ifadesiyle sunulmaktadır. Zekeriya (a.s) kıssasında bu masdar (رْك ِذ/zikru) haliyle kullanılırken diğer müteakip beş kıssada emir kalıbıyla (رُكْذا َو/vezkur) kullanılmaktadır. Bu kapsamda Mâturîdî Zekeriya (a.s) kıssasındaki masdar’ın emir anlamında değerlendirilebileceğini, Meryem kıssasının sunumunda yer alan “vezkur” kalıbının ise tıpkı Zekeriya (a.s) kıssasının başına atıfla “Vezkur Rahmete Rabbike Meryem” şeklinde düşünülebileceğini belirtirken aslında aralarında üslûp açısından bir bağ olduğunu ortaya koymaya çalıştığı söylenebilir. Mâturîdî, Hasan Basri’ye dayandırdığı bu yaklaşımı sûrenin tüm kıssalarında zikreder.”158

“Meryem sûresinin kıssalardaki bir diğer önemli üslûp özelliği ise, kıssaların 58. âyet ile sonuca bağlanmasıdır. Bu âyet yukarıda sayılan tüm peygamberleri “işte bunlar…” ifadesiyle toplamakta, adeta hepsini secde eder halde bırakarak kıssaları sonuçlandırmaktadır: “اًّيِكُب َو ا داجُس او ُّرَخ نَمْح ارلا ُتاَيآ ْمِهْيَلَع ىَلْتُت اَذِإ /kendilerine Rahmân’ın Âyetleri okunduğu zaman ağlayarak secdeye kapanırlardı.” Bu Âyetin akabinde başlayan cedel bölümü, secde Âyetinin bıraktığı yerden götürür gibidir. “ نِم َفَلَخَف فْلَخ ْمِهِدْعَب /Onların ardından, namazı zayi eden kötü bir nesil geldi” Yukarıda güzel vasıflarla peygamberler anlatıldıktan sonra onların aksine bir tavırda olan sonra gelen kötü neslin anlatımına geçilmiştir.”

157

Bilal Gökkır, Meryem Sûresi Tefsîri Metin ve Yorum İncelemesi, s. 66.

158

47

Şimdi Meryem sûresinde geçen altı kıssadan ikisi olan Hz. Zekeriya -Yahyâ (a.s) ve Hz. Meryem-İsa (a.s) kıssalarını önemleri açısından, gücümüz yettiğince açıklamaya çalışacağız:

3.1. ZEKERİYA-YAHYÂ KISSASI

Sûrede yer alan Zekeriya-Yahyâ (a.s) kıssasında, Zekeriya’nın (a.s) ve eşinin ileri yaşlarına rağmen Allah tarafından kendilerine Yahyâ’nın (a.s) verilmesinden söz etmektedir (Meryem 19/7). Zekeriya (a.s) ve Yahyâ (a.s) Yâhûdî kutsal metinlerinde de yer almamaktadır. Ancak Kitab-ı Mukaddes’te, Zekeriya kitabı başlığında, Yahûdî tarihinde bir başka Zekeriya’dan söz edilmektedir ki Kur’ân’da adı geçen Zekeriya (a.s) ile aralarında beş yüz yıl bulunmaktadır.159

Kur’ân’ın temas ettiği Zekeriya-Yahyâ (a.s) kıssasına paralel bir anlamda Hıristiyan kutsal metinlerinde görülmektedir. Hıristiyan kutsal metinlerinde “Vaftizci Yahyâ” olarak bilinir ve İsa’nın tebliğinin ilk yıllarında İsa’ya önemli destekleri olmuştur.160

Meryem Sûresinde Zekeriya-Yahyâ (a.s) kıssası 2-15 âyetleri arasında yer almaktadır. 2. âyette yer alan ifade kıssaya kısa bir giriş ifadesi gibidir. “Rabbinin kulu Zekeriya’ya (a.s) olan nimetini anışıdır.” Kıssaya yönelik bu girişin akabinde kıssanın kendi içinde üç bölümden meydana geldiğini söyleyebiliriz. Bu üç bölümde üç temek konu yer almaktadır:

 Zekeriya’nın (a.s) duası ve veli istemesi

 Yahyâ’nın (a.s) müjdelenmesi ve Zekeriya’nın (a.s) müjde karşısındaki tavrı

 Yahyâ’ya (a.s) kitap verilmesi ile güzel özelliklerinin sayılması. Bu ayırımda dikkat çeken en önemli üslûp özelliği her üç kısmında da nidâ/sesleniş edatının bulunmasıdır. İlkinde Hz. Zekeriya’nın (a.s) Rabbine nidâsını ( ِ ب َر َلاَق), ikincisinde meleğin Hz. Zekeriya’a (a.s) Hz. Yahyâ ’yı (a.s) müjdelediği nidâsını görmekteyiz ( َك ُرِ شَب ُن اانِإ ااي ِرَك َز اَي). Üçüncüsünde ise artık Hz. Yahyâ (a.s) doğmuş büyümüş ve kendisine hitap/nidâ edilmektedir: “ ة اوُقِب َباَتِكْلا ِذُخ ىَيْحَي اَي /Ey Yahyâ kitab’a sımsıkı sarıl”(Meryem 19/12). Bu kısımdaki seslenişler/nidâlar

159

Bkz. Kitab-ı Mukaddes Zekeriya kitabı, 25.

Belgede Meryem Suresi tefsiri (sayfa 47-59)

Benzer Belgeler