• Sonuç bulunamadı

Beşikte Konuşan Bebek

Belgede Meryem Suresi tefsiri (sayfa 90-94)

3.2. MERYEM-İSA KISSASI

3.2.7. Beşikte Konuşan Bebek

اًّيِبَن يِنَلَعَج َو َباَتِكْلا َيِناَتآ ِ االلَّ ُدْبَع يِ نِإ َلاَق )17( ا ًّيِبَص ِدْهَمْلا يِف َناَك نَم ُمِ لَكُن َفْيَك اوُلاَق ِهْيَلِإ ْت َراَشَأَف )31(

29. (Meryem) Çocuğu işaret etti. ‘Beşikteki çocukla nasıl konuşuruz’ dediler. 30. Ben Allah’ın kuluyum. O, bana kitab’ı verdi ve beni peygamber yaptı dedi(çocuk).

Meryem sûresinin 29-33. âyetlerinde, Hz. İsa’nın (a.s) bebek iken konuştuğunu beyan edilmekte ve konuşmasında söylediklerine yer verilmektedir. Oysa Âl-i İmrân 46’da İsa’nın beşikte konuşmasına işaret edilmiş fakat bizzat konuşmasına ve konuşmasının içeriğine dair ayrıntı verilmemiştir.

Mevcut Hıristiyan kaynaklarında böyle bir bilginin bulunmaması ve İncillerde, İsa’nın konuşmasına dair bir ifadeye yer verilmemiş olması Âyetin yorumunda önemli bir husus olsa gerekir.

Hz. İsa’nın (a.s) beşikte konuşması olayı Ehl-î Kitap tarafından kabul edilmemektedir. Râzî, bu konu hakkındaki görüşlerini oldukça nesnel biçimde ortaya atar. Öncelikle şöyle sorular sorar: “Hz. İsa’nın (a.s) bebek iken konuşması bir menkıbe olarak ve Hz. İsa’nın (a.s) fazileti olması bakımından oldukça önemli bir hadisedir. Böyle bir şey vuku bulsaydı, İsa hakkında ulûhiyet iddiasında bulunacak kadar aşırı sevgi gösteren ve hakkında en çok araştırma yapan Hıristiyanlar bilirdi ve

302

Luka, 1/5.

303

80

bu, tevatüren aktarılırdı. Hz. İsa’ya (a.s) olan sevgilerine ve hakkındaki araştırmalarına rağmen olayın Hıristiyanlar tarafından bilinmiyor olması, böyle bir şeyin olmadığını göstermez mi? Öte yandan Yahûdîler, peygamberlik iddiasında bulunduğunda Hz. İsa’ya (a.s) karşı düşmanlıklarını açıkça ortaya koymuşlardı. Dolayısıyla, eğer İsa bebek iken konuşup peygamberlik iddiasında bulunmuş olsaydı, Yahûdîlerin ona karşı düşmanlıkları artar ve onu öldürmeyi hedeflerlerdi. Yahûdîlerin böyle bir şeyi yapmamış olması, onun bebek iken konuşmadığını göstermez mi?”304

Bu konuda, tahminlere dayalı cevaplar vermeye çalışan Râzî’ye göre eğer Hz. İsa (a.s) annesini temize çıkaracak böyle bir konuşma yapmasaydı, insanlar ona zina cezası tatbik ederdi. “Böyle bir cezanın uygulanmamış olması, onun bebek iken konuştuğuna delalet eder” diyen Râzî, olayın Hıristiyanlar arasında yaygın olarak bilinmemesini de İsa konuşurken orada bulunanların sayısının az olması ihtimaline dayandırır. Ona göre, Yahûdîler orada hazır bulunmamış ve Hz. İsa’nın (a.s) konuştuğunu duymamış olabilirler ki bu nedenle de onu öldürmeye kalkışmamış olabilirler.305 Ancak Râzî’nin tüm bu çabaları problemi çözmede pek yeterli gözükmemektedir.

Buradaki probleme nesnel olarak bakıldığında iki ihtimalden söz etmek mümkündür: a) Hıristiyan kutsal metinleri tarihçe sabit olmuş bir olaya yer vermemişlerdir, b) Böyle bir olay tarihçe sabit olmamıştır.306

Hıristiyanlar için saygınlık sayılabilecek bir konuyu Hıristiyan kaynaklarının dile getirmemiş olması oldukça anlamsız gözüktüğünden birinci ihtimal zayıf görünmektedir. Bununla beraber olayın tarihçe sabit olmama ihtimali ise güç kazanmaktadır. Bu ise, Hz. İsa’nın (a.s) bebek iken konuştuğunu açıkça ifade eden Kur’ân metni açısından sıkıntı oluşturmaktadır. Bir başka açıdan bakacak olursak, problem sadece Kur’ân’ın ortaya attığı her hangi bir iddia konusunda, Hıristiyan metinlerinin sessiz kalması değildir. Bu sessizliğin, Hıristiyanların bizzat kendileri açısından itibar ve saygınlık olan bir hususta sergilenmiş olmasıdır.

304 Râzî, et-Tefsîru’l-Kebîr, 21/216. 305 Râzî, et-Tefsîru’l-Kebîr, 21/216. 306 Gökkır, Meryem Sûresi..., 107.

81

Ayrıca, Hıristiyan kaynaklarda bu konunun gündeme gelmediğini söylemek haksızlık olacaktır. Hıristiyan kaynaklara baktığımızda, apokrif307

metinlerde İsa’nın “bebek iken” konuştuğuna dair ifadeler görmekteyiz.308

Bu metinlerdeki anlatım şekli Kur’ân’daki anlatım şekline de oldukça yakındır. Şöyle ki Meryem sûresinde geçen hurma ve su konusu (Meryem 19/25-26) söz konusu İncillerde de mevcuttur.309

Öte yandan, Hz. İsa’nın (a.s) konuşması bir yana, konuşmasının detaylarının Kur’ân’da yer alması Kur’ân’ın “beşikte konuşma” iddiasını tarihçe daha da güçlü kılmaktadır. Konuşmanın içeriği bizzat İsa’nın kendi vasıflarına yer vermektedir. Kıssada İsa’nın dokuz vasfı sayılmaktadır ve bunlar şöyledir:

1. Allah’ın kulu olması, 2. Kendisine kitap verilmesi, 3. Nebî olması,

4. Mübarek kılınması,

5. Yaşadığı müddetçe namaz ve zekâtla emrolunması, 6. Annesine iyi davranması,

7. Cebbâr olmaması, 8. Şâkî olmaması,

9. Doğum, ölüm ve tekrar dirilişinde selam verilmesi310

Sûrede Hz. İsa’nın (a.s) ağzından çıkan ilk sözün “ ِااللَّ ُدْبَع يِ نِإ /Ben Allah’ın kuluyum” olduğu görülmektedir. Bunun önemine ve inceliklerine işaret eden tefsîrler, Hz. İsa’nın (a.s) küçük yaşta konuşabilmiş olmasının, Hıristiyanların ona ulûhiyet atfetmelerine sebebiyet verebilme ihtimali olduğundan, İsa’nın konuşmasının başında böylesi yanlış bir zannı ortadan kaldıracak bir cümle kullanmış olması ve “Ben Allah’ın kuluyum” dediğine işaret ederler.

307

Apokrif metinler ve İnciller, Hıristiyanlıkta, eski ve yeni ahit dönemlerinde kaleme alınmış, ama tanrısal esinden kaynaklanmadığı ya da kaynağı belirsiz olduğu gerekçesiyle Kitab-ı Mukaddes dışında tutulan metinler veya İncillerdir. (Gökkır, 107).

308

Ekrem Saraçoğlu, Diğer İnciller (Apokrif İnciller), Fakülte Yayınları, Isparta, 2005, s. 74-75.

309

Gökkır, Meryem Sûresi..., 103.

82

Hz. İsa’nın (a.s) konuşması, ulûhiyet zannına sebebiyet vermişse, bu vehim, o sözün bizzat kendisi ile kalkmış olacaktır. Burada İsa “kul” olduğunu açıkça ikrar etmiştir. Dolayısıyla, Râzî’nin deyişiyle, eğer İsa “Ben Allah’ın kuluyum” sözünde doğru ise, sözün maksadı hâsıl olmuş demektir: O Allah’ın kuludur, oğlu değildir. Eğer bu sözünde yalancı ise onun bebek iken konuşma melekesi, ilahi olmayıp şeytani bir meleke demektir. Dolayısıyla her iki ihtimalde de “onun ilah olması söz konusu olamaz” diyerek İsa’ya ulûhiyet nispet eden Hıristiyanları ilzam etmektedir.311

Hz. İsa’nın (a.s) konuşması ile öncelikle Meryem’in üzerindeki zina töhmetinin bertaraf edilmesi beklenirken onun “Ben Allah’ın kuluyum” diyerek Allah ile ilgili vehmi/yanlış algılamayı bertaraf etmeyi daha öncelikli görmüş olduğu söylenebilir.

Hz. İsa (a.s), Aslında Allah’ı çocuk edinmekten tenzih eden sözleriyle aynı zamanda annesi ile ilgili vehmin giderilmesini de temin etmiş olmaktadır. Zira Allah böylesi yüksek derecedeki ve büyük mertebelerdeki bir evladı zinakar bir kadına vermez. Aksini yapmış olsaydı, bu durumda annesi üzerindeki yanlış algıyı kaldırma amaçlı bir söz, Allah hakkındaki yanlış algıyı ortadan kaldırmayacaktı.312

Hz. İsa’nın (a.s) “Bana kitap verdi” sözünde, kitaptan maksadın “İncil” olduğu çok belirgin olmakla beraber, bu konuda temelde üç görüşe yer verilmektedir: a) el-Kitap’ta lam-ı tarif, bilinene (ma’hud) işaret etmektedir ki onların bildikleri kitap Tevrat olduğundan burada kastedilen Tevrat’tır.313

b) Başta gelen elif lam’ın burada cins ifade etmesi halinde kitaptan maksat İncil’dir.

c) Eğer baştaki elif lam istiğrak ifade ederse, Tevrat ve İncil kastedilmiş demektir.314

Bu kapsamda Âl-i İmrân 48. âyetine315

işaret eden Mâturîdî, söz konusu âyette Tevrat, İncil ile birlikte Kitap’tan bahsedildiğini dolayısıyla Hz. İsa’ya (a.s) 311 Râzî, et-Tefsîru’l-Kebîr, 21/209. 312 Râzî, et-Tefsîru’l-Kebîr, 21/209. 313

Ateş, Yüce Kur’ân’ın Çağdaş Tefsîri, Yeni Ufuklar Yay. İstanbul, 1988, 5/376.

314

83

verildiği belirtilen kitabın ne Tevrat ne İncil ne de başka bir kitap olmadığını belirtir, bunun “İlmu’l-Kitap” olduğunu söyler.316

Bikâî ise bu kitabı Tevrat, İncil, Zebûr ve diğer suhufların hepsini birlikte içeren bir kitap olarak algılar.317

Bikâî’nin bu ifadesi Tevrat, İncil, Zebûr ve Pavlus’un mektuplarından oluşan, eldeki “Kitab-ı Mukaddes” metnine işaret eder gibidir.

Belgede Meryem Suresi tefsiri (sayfa 90-94)

Benzer Belgeler