• Sonuç bulunamadı

Meksika yirminci yüzyılın başlarından beri sosyalist devletler dışında toprak reformu uygulamaya çalışan bir ülkedir. Bu Latin Amerika ülkesinde, tarımsal üretimde verimliliği artırabilmek hep önemli bir sorun olmuştur. Ülkede tarım alanındaki diğer problem de toprak mülkiyetinin dağılım şeklidir. Uzun bir toprak

reformu geçmişine sahip olmasına rağmen bu sorun Meksika’da halen devam etmektedir.

Diaz yönetiminin (1876 – 1910) sonlarında Meksika, ekonomik olarak en ileri dönemlerini yaşamaktaysa da, Diaz’ın kurduğu ekonomik ve politik yönlerden merkeziyetçi ve tekelci düzende, gelişmelerden yararlanan toplumun üst tabakasındaki belirli bir kesimdi. Sosyal tabakalar arasındaki derin uçurumu toprak düzenine ait rakamlar daha belirgin hale getirmektedir. 1910’larda Meksika’da tarıma elverişli toprakların % 97’si 835 ailenin elinde bulunuyordu. Büyük çiftliklerin (hacienda) çoğunluğu, içinde birkaç köy bulunan, tarlaları, suları, otlak ve ormanlarıyla 10.000 hektar genişliğinde bölgeleri kapsamaktaydı. Çiftlik sahipleri ile nüfusu 10 milyona yaklaşan tarım işçileri ve bunların ailelerinin arasındaki ilişkiler efendi köle ilişkilerinden farksızdı (Tan ve Yalçındağ 1967).

Meksika’da köylülerin topyekün toprak reformu yapılması ile ilgili görüşleri bölgelere göre değişmekte ve bu paralelde de üç ayrı görüş ortaya çıkmaktadır :

1. Güneyli halk önderi olan Emiliano Zapata’nın savunduğu görüşe göre Ehidoların canlandırılması gerekmektedir.

2. Amerika Birleşik Devletleri ile düşünsel yakınlığa sahip Villa ve arkadaşlarının savundukları “toprak ve özgürlük” amacının gerçekleşebilmesi için her köylünün ufak ama kendisine ait toprak parçasına sahip olması gerekmektedir.

3. Burjuva kesiminin savunduğu görüşe göre, haciendalar (büyük çiftlikler) muhafaza edilmeli, bunlara ek olarak ehidolar kurulmalıydı.

Zaman zaman bu görüşlerin içlerinden birisinin ağır basmış olmasına rağmen genellikle yasalar bu üç görüşü bir araya getirecek şekilde hazırlanmış ve uygulamalar yöneticilerin görüşleri ve inanışlarına göre geniş ölçüde değişiklikler göstermiştir.

Zapata’nın 1911 yılında yayınladığı toprak reformu ilkeleri aslında günümüzde uygulanacak olan toprak reformunun ana hatlarını çok genel anlamda belirtmektedir. Bu planda (Plan de Ayala)

1. Gasp edilmiş olan toprakların, otlakların ve suların eski sahiplerine geri verilmesi,

2. Küçük bir azınlığın elinde toplanmış bulunan toprakların, otlakların ve suların değerlerinin 1/3’ü peşin ödenmek şartıyla kamulaştırılması,

3. Belirtilen bu esaslara aykırı hareket edeceklerin toprak, otlak ve sularının millileştirilmesi.

1917 Anayasasının toprak reformuna ilişkin olarak getirdiği ilkeler kapsamında 27. Madde oldukça önemli olmuştur. Konu ile ilgili olarak 27. Maddede şu dört ilke gelmiştir.

1. Ellerinden alınan toprakların geri verilmesi veya gereken hallerde toprak bağışı yoluyla ehidoların kurulması,

2. Kanunlara aykırı olarak kişiler adına tapulanan kamuya ait toprakların devlete iadesi,

3. Kişilere ait toprakların büyüklüklerine sınır koymak yoluyla büyük toprak mülkiyetinin (Latifundia) ortadan kaldırılması,

Az toprağa (Minifundia) sahip birimlerin geliştirilmesi.

Meksika’daki toprak reformu uygulamaları her dönemde farklılık göstermiştir. Bunun en büyük nedeni yönetici kesiminde bulunanların burjuva sınıfından ya da köylü kesimden geliyor olmalarıdır. Bu durumda dönem dönem toprak dağıtımlarında farklılıklar göze çarpmaktadır.

Şekil 13.1: 1915-1964 Yılları Arasında Meksika'da Dağıtılan Toprak Miktarı (milyon ha)

Meksika’daki toprak reformu çalışmalarında grafikte de görüldüğü üzere her dönemde çok değişik ve dalgalı bir reform çalışması izlenmiştir. Bunun en önemli nedeni özellikle toprak dağıtımının daha yoğun olduğu yıllarda devlet yönetiminde bulunan başkanların daha çok köylü sınıfından gelmeleri ve bu başkanların köylünün sorununu daha iyi anlayabilmelidir. Toprak reformu çalışmaları kapsamında özellikle büyük toprak mülkiyetinin kaldırılmasına yönelik kanuni çalışmalar yapılmış olsa da bu çalışmalar uygulama alanı bulamamıştır. Bunun en büyük nedenlerinden biri de şüphesiz köylü sınıfından gelen bir başkandan sonra burjuvazi kesimden gelen başkanın kanunun toprak dağıtımına yönelik kamulaştırma sınırlarını değiştirmesidir.

Türkiye’deki reform çalışmalarına çok yönden benzeyen Meksika örneğinde özellikle Cardenas döneminde küçük ehidoların kredilendirilmesi ve toprak dağıtımındaki sınırların bir sonraki dönemde (Comacho döneminde) hız kestiği, toprak reformunun lehine giden bir süreç tamamen aleyhine dönmüştür. Bu yıllarda kanunda yapılan değişiklikle kamulaştırma sınırlarının genişletilmesiyle büyük toprak sahiplerinin tamamen yararına olacak bir dönem başlamıştır.

Comacho döneminde Anayasanın 27. Maddesi dahilinde toprakları kamulaştırılanlara o güne kadar verilmemiş olan yargı yoluna başvurma hakkı getirilerek adeta reform çalışmaları durma aşamasına getirilmiştir.

Meksika’daki toprak reformu sosyal açıdan incelendiğinde gelişmelerin sadece bir gurubu ilgilendirdiği sonucu ortaya çıkmaktadır. Elde edilmiş başarıların sulanmış topraklarda 10 hektardan fazlasını elinde tutanları (bu durumda 15.104 ehido üyesi), en fazla 5 – 10 hektarı işleyenleri de katarsak, toplam olarak 16.670 ehido üyesini ilgilendirmektedir ki bu rakamlar bile bütünün ancak % 2 – 3 ünü oluşturmaktadır (Tan ve Yalçındağ 1967).

Meksika toprak reformu sonunda sulanan tarım alanlarında verim miktarı üç kat arttığı halde aynı dönemde küçük tarım birimlerinde bu artış sadece % 7 artabilmiştir. Küçük tarım işletmelerinin sayısında azalma olsa da Meksika’nın tarımsal yapısında sürekli problem olmaya devam etmiştir. Küçük toprak mülkiyetinin yaygın oluşu sonucunda tarımsal verim düşmekte ve işletmeler yeteri kadar gelir elde edememektedirler. Meksika’da o yıllarda halen iki milyon çiftçinin topraksız olduğu da dikkate alınırsa, toprak reformu konusunda yapılanların henüz yeterli olmadığı anlaşılmaktadır.

Özetle Meksika’daki toprak reformunun başarılı olduğu yönleri kadar başarısız sayılacak yönleri ve tarımsal alanın toprak reformundan beklediği ölçüde büyük sorunların çözülememesi büyük ölçüde reform çalışması olarak adlandırılmasına engel olmaktadır. Siyasal iktidarı elinde bulunduranların toprak reformu konusundaki tutum ve eylemleri her dönemde yetiştikleri bölgeler ve etkileşim içerisinde bulundukları halk kesimine göre farklılıklar arz etmiş ve bunun neticesinde uyguladıkları politikalar bu paralelde değişmiştir. Meksika’daki bu reform çalışması sağlam temeller, belirlenmiş net amaçlar ve süreklilik oluşturacak bir politik sürece dönüştürülemediğinden toprak reformundan istenen sonuç elde edilememiştir.