• Sonuç bulunamadı

4. Kant ve Sonrası

1.3. MEAD’İN ZAMAN TEORİSİ

1.3.2. Mead’in Sosyalite (Sociality) Teorisi

Mead’ın, felsefi kurgusunda ortaya koyduğu benlik, bütünlük, süreç, oluş, toplum vs. kavramları arasındaki bağlantıları sosyalite kuramıyla temellendirdiği söylenebilir.

Bu kavramlar arasındaki bağlantılar sosyalite (sociality) kavramıyla ifade edilmiştir.

Sosyalite aynı anda farklı sistemlere dahil olabilme durumunu ifade eder. Aboulafia Mead’in sosyalite görüşünü sistemler ve bu sistemlerin maruz kaldığı değişimleri düşünmenin bir şekli olarak gördüğünü ifade eder.328

Sosyalite kavramının daha somut bir şekilde ortaya konması amacıyla Mead’in verdiği örnekten hareket edecek olursak; daha önce kendinde bulundurduğu organizmalarla birlikte homeostatik (doğal denge durumu korunmuş) durumda var olan bir gölcük varsayalım. Bu gölcüğe daha sonradan yeni bir organizmanın dahil olması ya da var olan organizmalardan birinin anlamlı bir tekamül (mutation) neticesinde değişime uğramasıyla doğal çevre yeni bir birey kazanmış olacaktır. Bu doğal çevrenin yani gölcüğün yeni organizmayı kabullendiğini varsaydığımızda, aynı zamanda daha önceki sisteme referansla yeni bir şeylerin olduğunu, dolayısıyla sistemde bir şeylerin değişim sürecinde olduğunu da kabul etmek durumunda oluruz. Bu durumda eski sistem, yeni bir sistemin oluşmasını sağlayacak ya da buna neden olacaktır. Ancak yeni

327 G. H. Mead, The Philosophy of the Present, s. 26.

328 M. Aboulafia, Philosophy, Social Theory and the Philosophy of George Herbert Mead, s. 14.

sistem oluşuncaya kadar farklı bir sistemden bahsetmemiz kaçınılmaz olacaktır.

Bununla birlikte yeni sistem oluşuncaya kadar bahsetmemiz gereken sistem eski sistem de olmayacaktır. Eski ile yeni arasında bir tür ara/f durum söz konusudur. Mead açısından bakıldığında, gölcüğün dönüşümündeki bu ara aşama, ara sistem ya da araf durumu sosyalitenin bir aşaması olarak görülebilir. Mead’de böyle bir aşamanın gerçekliğin, sosyal dünyanın ve genel olarak doğanın temel özelliklerinden biri olduğu düşünüldüğünde, şimdinin sosyal doğasında aynı anda hem devamlılık hem de değişim mümkün olabilecektir.329 Mead, bu durumu enerji dağılımındaki fizyo-kimyasal organik süreçlerden hareketle somutlaştırır. Bu süreçlere dair örneklemeler kimya bilimine ilişkin detayları içerdiğinden, sosyalite kavramının anlaşılabilir kılınmasına yardımcı olması bakımından Mead’in şu ifadesini aktarmakla yetinelim:

Bir sistemden bir diğerine doğru geçişi incelediğimizde bu geçişe ait iki özellik görürüz.

Bunlardan biri olayın oluştuğu koşullara ait nitelik, - ki bu nitelik onun tarihini oluşturur ve genel evrim terimiyle ifade edilir - ikincisi de özdeş koşulların geçmişten şimdiye taşınmasıdır.330

Bu ifadeden anlaşılacağı üzere Mead oluşan bir şeyi bir ya da birkaç farklı sisteme ait bir şey olarak belirtmek yerine bu şeyin “aynı zamanda bir çevreyi ve olaylar düzenini değiştiren bir şey” olarak ifade edilmesi gerektiğini savunur.331 Nitekim perspektiflerin organizasyonu ayrımında Mead’in vurguladığı ikinci sistem, sadece organizmanın çevre karşısında pasif bir duruşla etkilenmesini ve değişimini değil, organizma ve çevre arasında karşılıklı bir etkileşimi ve değişimi ifade eder.

Mead’in sosyalite kavramı sadece psikolojik bir kavram ya da psikolojik bir duruma karşılık gelen bir kavram olmanın ötesinde bilimsel bir anlam ifade eder. Kaldı ki onun toplumsallık, benlik ve zaman kavramlarında da bilimsellikten uzak bir tutum sergilemediği açıkça görülür. Fiziğin yeni kavramlarını kullanarak bu duruma açıklık getiren Mead Newton’un rölativitesiyle karşılaştırmalı olarak oluş ve sosyalite

329 E. R. Eames, “Mead’s Concept of Time”, s. 73.

330 V. M. Ames, “No Separate Self”, The Philosophy of George Herbert Mead, Walter Robert Corti (Ed.), s. 50.

331C. W. Morris, J. M. Brewster, A. Dunham ve D. L. Miller, “Introduction: The Task of The Philosophy of the Act”, The Philosophy of the Act, s. lxvi.

kavramlarını savunur. Deneyimlerimizin çoğunluğu için nesnenin Newton’un mutlak uzay – zaman açısından tanımlanması yeterli olmakla beraber, atom altı dünya ve burada karşılaşılan problemlerle yüzleşildiğinde Newton’un mutlak uzay-zaman teorisinden daha geniş, detaylı ve atom altı dünyanın anlaşılabilir olmasını sağlayabilecek bir sisteme ihtiyaç duyulur. Mead, bu aşamada Einstein doktrininin deneyim alanındaki test edebilme gücüne kıyasla Newton teorisinin yetersiz olduğunu savunur.332 Zira “Newtoncu klasik fizik düşüncesinin yarattığı kavramlar mikrofiziksel fenomenlerin tam bir tanımını veya betimlemesini oluşturmak için yetersiz görülmüştür.”333 Nitekim Newton’un mutlak uzay-zaman ve hareket teorisine göre

“hareketin kanunları bir cismin göreli olarak değil, tam anlamıyla hareket halinde olduğunu söylememize olanak verebilecek bir mutlak uzay-zamanın varlığını gerektirir.”334

Mead’in geçiş kavramı açısından, kendinde ve ontolojik bağımsızlığa sahip sistemler söz konusu olduğunda Newton’un nesneyi tanımlama biçimi her ne kadar yeterli olsa da, sistemlerarasılığın varlığı, gerçekliği ve başlı başına bir sistem olarak ele alınması gerekliliği bir tür geçişin, diğer bir ifadeyle sistemlerin ötesinde bir şeyin ele alınmasını gerekli kılar. İki sistem arasındaki geçiş Mead’e göre farklı bir sistem olup, ne önceki ne de sonraki sistemle bir özdeşliğe sahiptir. Yeni olanın zuhurunda o şeyin özdeşliğini sağlayan şey, oluşmakta olanın daha önceki sistemin pek çok özelliğini taşıyor olması; bununla birlikte değişimi ifade eden şey ise onun yeni bir sisteme doğru bir süreç takip ediyor olmasıdır. Dolayısıyla bir nesneye dair tanımlama, bu nesnenin nitelikleriyle birlikte nesnenin daha önce içinde bulunduğu sistemi de içermek zorunda olacaktır. Eames’in ifadesiyle “modern bilim açısından da bir nesne, ne olduğunun

332 G. H. Mead, The Philosophy of the Act, s. 251.

333 D. Shapere,“Newtonian Mechanics and Mechanical Explanation”, The Encyclopedia of Philosophy, Paul Edwards (Ed.), MacMillan Publishing, Vol. 5, s. 496

334 D. Shapere, “Newtonian Mechanics and Mechanical Explanation”, s. 495.

anlaşılması için, aynı zamanda farklı sistemlerde düşünülmelidir.”335 Mead’in şimdi dediğimiz zaman biriminde yeni özelliklerin meydana gelişinin anlaşılması için bir nesnenin eş zamanlı olarak farklı sistemlere ait olduğunun fark edilmesi gerektiğini savunduğu söylenebilir. Bu yaklaşım, zamanın bir bütün olarak ele alınması gerekliliğini, geçmiş mevcut ve gelecek kavramlarının kendilerinde ontolojik bir ayrıma sahip olmadığını, bu ayrımların bir analizin ya da anlamayı kolaylaştırmak için yapay bir isimlendirmenin sonucu olduğunu ortaya koyar.

Mead’in sosyalite ilkesine bilimsel verileri ve fizik bilimini temel almasının nedeni toplumu bilim düzeyin indirgeme arzusu değil, bilimin verilerinin toplumsal değişim ve dönüşümün ipuçlarını verebilecek nitelikte olduğuna olan inancıdır. Burada bilimin topluma temel oluşturmasından ziyade, çalışma biçiminin kullanılması suretiyle sosyalitenin daha somut bir zeminde anlaşılması ve toplumsal dönüşüm ve değişimin ve bu süreç içerisinde hem özdeşliğin ya da kendi olarak kalabilmenin hem de oluş halinde olmanın (değişimin) aynı anda bir varlık için nasıl mümkün olacağının gösterilmesini sağlamaktır.

Sosyalite kavramı, Mead’ın bu kavramla ortaya koymak istediği iki önemli hususu içerir: Bunlardan biri sistemler arası geçişle ilgilidir. Nesne sosyalite yoluyla önce bir sisteme ait iken geçiş sürecinde daha önce ait olduğu sistemin niteliklerini taşımak suretiyle eski sisteme yeni nitelikler eklemiş olur. Çünkü daha önce de belirttiğimiz gibi geçiş ya da oluş halindeki sistem bir yanıyla niteliksel açıdan eskinin işaretlerini ya da özelliklerini de taşır. Niteliklerini taşımak yönüyle henüz geçmişten tam bir kopuşun sağlandığını söyleyemediğimiz için aynı zamanda kısmen de olsa eski sistemin bir parçası olmaya devam edecektir. Bu durumda bizim eski sisteme dair yapacağımız bir açıklama, ara aşamadaki unsuru da içermek zorundadır. Ara aşama eski olana yeni nitelikler katmış olacak ve böylece eski olan sadece kendisinde kopma

335 E. R. Eames, “Mead’s Concept of Time”,s. 73.

sürecinde olanın bu kopuşuyla değil aynı zamanda bu kopuşun kopmakta olana eklediği yeni niteliklere de bir yönüyle sahip olmak suretiyle yenilenmiş olacaktır. Sosyalite kavramının içerdiği bir diğer husus, bir varlığın aynı anda uyaran ve uyarılan, organizma ve çevre, özne ve nesne… olmak niteliklerine sahip oluşunu ifade eder.Bir şeyin aynı anda sahip olmasının mümkün olduğu bu nitelikler sadece soyutlama yoluyla ya da yapay olarak birbirinden ayrılabilir. Bir örnekle açıklanacak olursa, bir ceylan yavrusu aç bir arslan için bir av niteliği teşkil ederken bir diğer canlı olarak yeşil ve taze bir ot için bir avcı cihetindedir. Ancak belirtilmelidir ki bir canlının av ya da avcı, organizma ya da çevre vs. olma durumu söz konusu nesnenin hem kendisinin hem çevresinin oluşturduğu koşullara hem de içinde bulunduğu ya da gerçekleştirme sürecinde olduğu eyleme bağlıdır.

Yukarıdaki örnek göz önünde bulundurulduğunda Mead’in perspektifler ve sosyalite düşüncesinin birbiri ile bağlantılı ve birbirini tamamlayıcı kavramlar olduğu görülür. Belirli bir algılayıcı ya da anlamın öznesi açısından zaman birimi olarak şimdi, yukarıda da ifade ettiğimiz gibi belirli bir karşılıklı ilişkiler ve bu ilişkiler yoluyla meydana gelen anlam ağı içerisinde deneyimlenir. Aynı zaman birimi, bir başka organizma açısından daha farklı etkileşim ağlarının olduğu ve dolayısıyla daha farklı anlamların oluştuğu bir ağ içerisinde deneyimlenir. Bu durumda söz konusu zaman birimi olarak şimdi, bu zaman dilimini deneyimleyen organizma ile çevreden ve bu ikisi arasındaki ilişkiler ağından soyutlandığında tek, özdeş olarak anlaşılabilir. Ancak ona yüklenen anlam ve onun tam olarak ne ifade ettiği, neleri içerdiği ve neleri dışarıda tuttuğu bu soyutluğa bağlı olmaksızın deneyimleyenin içerisinde bulunduğu ilişkiler ve anlamlar ağınca belirlenir. Mead’in bilimden hareketle ve Darwin’in evrim kuramından esinlenerek açıkladığı sosyalite de bu karşılıklı etkileşimdeki uyarlamayı temsil eder.

Soyut ve bütünlüklü bir açıdan bakıldığında, bu yaklaşımın aynı zamanda özdeşliği ve tümelliği ifade ettiği görülebilir. Sözgelimi bir bitkinin tohumunun çiftçi tarafından

toprağa atılması, yağmurun ve hayvansal gübrenin onu beslemesi, filizlendikten ve çiçek verdikten sonra arıların döllenmeyi sağlaması, onu yem olarak algılayan hayvanların ondan beslenmesi ya da olgunlaşmasından sonra çiftçinin onu alıp ticaret ya da tüketim ürünü haline getirmesi vs…336

Bütün bu parçalı olarak görülen süreçler aslında bir bütün olarak bir eylemin farklı aşamaları olup hepsi bir noktaya referansta bulunur. Ancak öteki yanıyla söz konusu her bir unsur (çiftçi, çiçek, arı, yemlenen hayvan vs.) her biri ayrı bir perspektife sahip olduğundan kendinde biriciklik özeliğini bulundururlar. Her bir perspektif eylemin bir bütün olarak meydana gelmesi için yeterli olmamakla beraber, eylemin oluşması ve tamamlanması açısından bu perspektiflerden her birinin gerekli olduğu görülür.337

Mead’ın sosyalite kuramında her bir varlık, bütünün oluşması için gerekli parçalardır. Bu parçalardan her biri varlığın tamamını kendinde bulundurmaya yetkin değildir. Ancak varlığın oluşması için bu parçalardan her birine ihtiyaç vardır. Sosyalite kavramı sadece insanlarla ya da toplumu oluşturma potansiyeli oluşturan organizma ya da canlılarla sınırlı tutulacak bir kuram değil Mead açısından evrenin tamamına hakim bir tutuma işaret eder. Mead’in benlik kuramının irdeleneceği bölümde de görüleceği gibi bunun nedeni, bir şeyin meydana gelmesi için bir başka şeyi dikkate almak durumunda olmasıdır. Burada organizma ya da bilinçli canlı varlık olarak insan için söz konusu dikkate alma süreci bir anlam sürecine dahil edilir. Ancak bu, sürecin kuşattığı her bir perspektifin eş düzeyde gerçekliklere sahip olmasına gölge düşürmez. Eylem boyunca var olan bazı perspektifler, eylem içerisindeki etkinliklerinden dolayı diğerlerinden farklı ve ayrıcalıklı olabilir. Sözgelimi hareket halindeki bir trenden dışarıyı seyreden bir yolcunun perspektifinden bakıldığında çevre belirli bir yöne doğru hareket ederken, karşı istikamete doğru hareket eden bir yolcunun perspektifinden aynı

336 E. R. Eames, “Mead’s Concept of Time”, s. 74.

337 E. R. Eames, “Mead’s Concept of Time”, s. 74.

çevre ters istikamette hareket eder. Ancak her iki yolcu da bu perspektiflerin çevreye dair doğrunun bilgisini vermediğini, sabit bir noktadan bakıldığında çevreye dair doğru bir perspektif edinilebileceğini kabul eder.

İKİNCİ BÖLÜM

MEAD’İN BENLİK ANLAYIŞI

2.1. BENLİĞİN DOĞUŞUNUN ARKA PLANI