• Sonuç bulunamadı

4. Kant ve Sonrası

1.3. MEAD’İN ZAMAN TEORİSİ

2.1.1. Dilin Kökeni

2.1.1.5. Anlamın Bilinçliliği

Yukarıda da belirtildiği gibi Mead’ın anlamlı olmayan işaretler ile anlamlı işaretler arasında bir ayrım yaptığı görülür. O, birincisinin ilkel nitelikte olduğunu, bireylerin benliklerle bilinçli bir iletişim haline geçebilmeleri için yeterli olmadığını savunur. Bilincin oluşabilmesi, bireylerin benlikleriyle anlamlı bir iletişime geçebilmesi için, sembollerin ya da işaretlerin anlamlı semboller ya da anlamlı işaretler düzeyine ulaşması gerekir.365 Bunun anlamı, işaretin reflektif aşamaya gelmesidir. Yani birey, işareti sadece ve ancak ötekinde bir tepkiye neden olacak bir uyartı olarak üretiyorsa bu durumda herhangi bir refleksiyondan söz edemeyiz. İşaretin anlamlı olabilmesi onun

364 D. L. Miller, George Herbert Mead: Self Language and the World, s. 72.

365 A. J. Thayer, Meaning and Action, s. 183.

reflektif olabilmesine, yani işaretin, bizzat işareti oluşturan kişi tarafından da yorumlanabilmesine bağlıdır. Birey işareti oluştururken kendisini ikinci bireyde sembolleştidiği ve işaretini ikinci şahıs olarak anlayıp yorumlayabildiğinde anlamlı işaretin meydana geldiğini söyleyebiliriz. Bu suretle birey, oluşturduğu işarete ikinci bireyin göstereceği tepkiyi öngörmeyi, öngördüğü bu tepkiyi bir işaret olarak algılamayı ve uygun tepkiler (tepkiye yönelik tepkiler) geliştirmeyi öğrenir. Bu sayede, birey kendi davranışlarını düzenlerken ya da yeni eylemler oluştururken, ötekinin rolünü göz önüne alır. Mead bunu insanın temelde rol alan bir hayvan olduğu fikrine dayandırır. “Bende ve ötekinde aynı tepkiyi devreye sokmak, anlam bütünlüğü için gerekli olan ortak içeriği temin eder.366Bu nedenle anlamlı bir işaretin gerçekleştirilmesinde sosyal süreç içerisinde oluşmuş eylem türü, yine sosyal nitelikteki tepki türünü ortaya çıkarır.

Anlamlı işaret, bu bakımdan bilinçliliğin ve anlamın kendisini gösterdiği, anlamın bilinçliliğinin ortaya çıktığı iletişim aşamasıdır.367Bu açıdan bakıldığında Mead düşüncesinde anlamın sadece belirli bir nesneye ya da bu nesneyi algılayan organizmaya değil algılananla algılayan arasındaki bağlantıya dayandığını, dış dünyadaki bir nesnenin anlamının oluşmasında çift kutuplu bir belirlenimin söz konusu olduğunu ifade edebiliriz.

Mead’in anlamın bilinci görüşü, davranışın geçmiş deneyimler yoluyla değişebileceğini, bu suretle insanın bir uyarlama içerisinde (adjustment) çevre ile arasındaki ilişkilerin biçimini her daim yeniden inşa ettiğini ve bu inşa sürecinde özne-nesne ilişkisi bağlamında kesik bir çizgi yerine sirkülatif bir modelin; zamansal bağlamda da ilerlemeci bir modelin süreç ve birey-dış dünya ilişkisi açısından daha tutarlı olduğunu ortaya koyar. Nitekim ne bireyin ne de birey çevresinin pasif olduğu, her ikisinin de hem işaret oluşturan, hem de işarete yönelik tepki geliştiren; hem üreten hem de tüketen; hem özne hem de nesne olarak ortaya konduğu anlamın bilinci

366 C. W. Morris, “Introduction”, Mind, Self and Society, s. xxi.

367 A. J. Thayer, Meaning and Action, s. 185.

kuramında aynı zamanda bireyin dış dünya ile kurduğu bütünlük esas alınır. Anlamın bilinci birey ile onun içinde bulunduğu çevre arasında varsayılan uyarlamanın da aynı zamanda temelini oluşturur.

Bir bireyin eyleminin, ötekinin tepkisinin hareket ettirici unsuru olduğu sosyal eylemlerdeki ilk açık aşama, jestlerdir. Jestler, aynı toplumun üyeleri olan bireylerin birbirine uyum sağlamaları, o bireyler arasında uyumlu tepkiler vermesine neden olan davranışları içermek durumundadır. Her bir bireyin eylemini diğer bireyin eylemine göre düzenlemesi, bireyin kendi davranış yönünü diğer bireyin önceki davranışlarına göre tespit etmesine neden olur. Farklı bireyler arasında bir uyumdan ve genel olarak bir uyarlama durumundan söz edilebilmesi için, bir bireyin kendi davranışını düzenlerken ya da açık hale getirirken, ötekinin olası davranış biçimlerini göz önünde bulundurması, diğer bir deyişle kendi davranışını ötekinin davranışta bulunabilme olasılıkları üzerine inşa etmesi gerekir.368 Ancak uyarlama süreci, kendisini uyarlayacak olan bireyin deneyimleriyle, hafızasıyla, geçmişte oluşturduğu işarete gösterilen tepkilerle doğrudan bağlantılıdır.

Mead’in dilin kökeni görüşünde anlamsız jest, bir organizmanın, ikinci bir organizma tarafından algılanan ve onda bir tepkiyi meydana getiren eylemidir. Anlamlı jestte ise ötekinde bir tepkiyi gerçekleştirmek için oluşturulan bir jestin bilincinde olma durumu söz konusudur. Jestin anlamının,369 diğer bir ifadeyle bu jestin öteki bireyde oluşturacağı tepkinin bilincinde olmak ve o tepkinin birinci birey tarafından zımnen oluşturulması ise jesti oluşturan bireyin, jestin anlamının bilincinde olduğuna işaret

368 G. H. Mead, “Sosyal Bilinç ve Anlamın Bilinci”, Felsefi Metinler: Pragmatizm, Ed. İsmail Doğu, Alparslan Doğan, Bilal Genç, Celal Türer, Üniversite Kitabevi Yayınları, İstanbul, 2004, s. 339.

369 Çalışmamızda jest kavramının karşılığı bir işaretin anlamının o işaretin yöneldiği kişide – ötekinde – meydana getireceği tepki olarak alınmıştır.

eder. Bu nedenle anlamın bilinçliliğinin olduğu jestlere Mead’in isimlendirmesiyle anlamlı semboller demek uygun bir yaklaşım olacaktır.370

Mead, anlamlı sembolü açıklamak için sinema örneğini verir: Kalabalık bir sinemada film izlerken, bir kişinin yüksek bir sesle bir anda “yangın!” diye bağırması, ilk ortaya çıktığı anda basit ve anlamsız bir sembol durumundadır. Ancak bu sembol, ötekilerde bir tepkiyi harekete geçirdiğinde, ötekilerin zihninde hareketin meydana gelmesini sağlayan zeminin aynısını “yangın!” diye bağıran kişinin zihninde de oluşturması durumunda ve bu şahıs kendisinin oluşturduğu sembole ötekilerle aynı tepkiyi verdiğinde, bu sembol anlamlı bir sembol olur. O halde bir sembolün anlamlı olabilmesi için sembolü oluşturanla sembolün kendisine yönelik bir uyarı görevi gördüğü bireylerde aynı tepkiye ya da tepki eğilimine neden olmasının beklendiği söylenebilir. Bu, bilinçsiz ve anlamsız bir işaret düzeyinden, bilinçli bir sembol düzeyine, dil düzeyine geçiştir.371

H. S. Thayer’e göre Mead dolayımında anlamlı semboller ikinci işaret türünün (anlamlı işaretlerin), diğer bir ifadeyle anlamın bilincini içeren işaretlerin farklı bir aşamasını teşkil eder. Thayer bu duruma çocuk-ebeveyn ilişkisindeki süreci örnek olarak verir. Küçük bir çocuk bazen çığlık atar ya da ağlar. Ebeveyni bu sesi duyduğunda ona doğru koşar. Bu durum, insan altı formlarda da var olan sosyal nitelikli işaret türüdür. Ancak çocuk ağlarken anne babasında belirli bir tepkiyi meydana getirmeyi amaçlayacak zihinsel donanıma sahip değildir. Bu nedenle bu çığlık ya da ağlama başlangıç türünden bir işarettir. İlerleyen zamanlarda çocuk kendi çığlığının anne ve babasında belirli bir tepkiyi harekete geçirdiğini keşfeder. Bu keşiften sonra çocuk, anne babasının belirli bir tepkiyi göstermesi, kendisine yönelik belirli bir eylemde bulunması için çığlık atar ya da ağlar. Nihayet anne baba çocuğun beklediği ve

370 Mead’in anlamın bilincini oluşturan işaretler için anlamlı semboller ifadesini kullandığı yazısı için bkz. “A Behavioristic Account of the Significant Symbol”, Selected Writings, s. 240-247.

371 G. H. Mead, Mind Self and Society, s. 190.

oluşturduğu işaretin hem amacını hem de anlamını taşıyan tepkiyi gösterir. Bu durumda çocuğun bir anlam bilinci geliştirdiğini söylememiz mümkün olur. Thayer, bu bilinç durumunun bir adım ötesinin refleksiyon içerdiğini ifade eder. Ona göre bu aşama çocuğun, çığlık atarken (bu durumda çığlık ya da ağlama işaretler/jestler olarak anlaşılmalıdır) anne babasında oluşturmak istediği tepkiyi zımnen kendi içinde de oluşturur. Çocuk bu durumda kendi oluşturduğu işarete ve dolayısıyla kendisine nesne olur. Diğer bir ifadeyle hem işareti hem de bu işarete yönelik tepkiyi dolaylı olarak üreten konumda olur.372 Kökenleri itibarıyla toplumsal olan işaretler, bir birey tarafından oluşturulduktan sonra, işaretin kendisine yöneldiği diğer bireyde tepkilerin ve yeni işaretlerin oluşmasına neden olur. Bu tepkiler daha sonra karşılıklı konuşma (conversation) sürecinde bireyler arasında daha fazla tepki ve işaretin oluşmasına neden olur.373

Anlamlı semboller fikri Mead’in toplumsal olarak paylaşılan, homojen olarak biçimlenmiş ve işaretlere eklenen tepkilere işaretle oluşturulan anlam görüşünün anlaşılabilmesi açısından önemlidir. Burada özellikle önemli olan, bireyin kendi işaretinin bilincinde olması, yani ötekilerin onun işaretlerine tepki göstermesiyle aynı şekilde onun da kendi işaretine tepki göstermesidir.374 Çünkü Mead’e göre bu durumda birey sadece ötekilerin ve ötekilerin öngörülebilir bir şekilde eylemde bulunmasına sebep olan koşulların farkında olmaz, aynı zamanda kendisine nesne de olur.375