• Sonuç bulunamadı

Yaşayan Hukuk

ARAŞTIRMA BULGULARININ YORUMLANMASI 3.1 Gündelik Hayat

3.2. Akrabalık ve Evlilik

3.2.2. Meşruluk ve Gayrimeşruluk Anlayışı

Bununla birlikte örfi hukukta sosyal ve siyasal örgütlenmenin temeli olan ailenin, toplumsal değerlerin göz ardı edilmesiyle oluşturulduğu durumlarda yeni çatışma alanları oluşmaktadır. Bu kargaşanın oluşmasının sebebi de modern hukukun, örfi değerlere uygun bir çözüm üretememesi olarak gösterilmektedir. Modern hukuki kuralların, toplumun derinlerinden aktarılan ve geleneklerinden aldığı güveni sağlamada eksik kalmasını Canatan şu şekilde anlatmıştır

:

‘Evlilik toplumumuzda cinsler arasında meşru bir ilişkinin başlangıcı olarak görüldüğü gibi evlilik dışı yaşamda, gayrimeşru yaşam olarak görülmektedir. Ancak gayrimeşru olarak nitelendirilen alan her zaman hukuki normlara denk düşmez. Yasalarda suç olarak kabul edilip yaptırıma tabi tutulmasa da toplumun öteden beri kabul etmediği bir durumdur. Nitekim son düzenlemelerle birlikte Türkiye’de zina yasal olarak suç olmaktan çıkarılmıştır. Meşruluk ve gayri meşruluk, toplum tarafından ve onun değerleri açısından onanma ya da onanmama ile ilişkilidir. Yasal olan ve yasa dışı olan ise hukuk ve hukuk yapıcısı tarafından uygun görülme ya da görülmemeyle ilgilidir. Çoğu zaman bu iki durumun kabulleri birbirine paralel değildir. Öyle ki yakın döneme kadar evlilik dışı yaşam, hem kültürümüzde hem de hukukta ‘uygunsuz’ bir eylem olarak görülürken bugün durum Türk toplumunun kültürel değer ve normlarına göre hala uygunsuz olarak gördüğü kabullenmediği bir durumdur. Fakat modern hukuki yapıda evlilik dışı yaşam ya da zina suç olmaktan çıkmış, hukuka uygun hale gelmiştir’ (Canatan, 2011, s.57).

Bu bağlamda görüşme yaptığımız kişilerin tamamı istisnasız olarak modern hukuki kuralların bu sorunun çözümü hususunda kendilerini tatmin edemediğini dile getirmiştir. Öteden beri kendi gelenek, görenekleri ve inançlarına uygun hukuki yapının sağladığı kapsayıcılığı modern hukukun sağlayamadığına dair belirtilen düşüncelere örnek niteliğinde bir kadın ve erkek görüşüne yer verecek olursak;

‘Bir adamın kızı kaçırıldığında devlet kurumlarına gittiğinde genelde çözüm bulamıyor. Ya kızın yaşı tutuyor deniyor ya da rızası var diye hiç bir şey yapılmıyor. Ama baba kızının evine gelmesini, Allah’ın emriyle peygamberin kavliyle kendisinden istenmesini, evinden gelinlikle çıkmasını en önemlisi de kırılan onurunun tamir

98

edilmesini istiyor. Modern hukukun bu isteklere cevap vermesi imkânsızdır. Aşiret sisteminde ise kızı kaçırılan baba, aile büyüklerine, kanaat önderlerine başvurduğunda ise bu sorun arabulucular sayesinde kolaylıkla çözülebiliyor. Hukuki kurallar bizim yaşantımızda bir karşılık bulana kadar da aşiret yapısı ve kanaat önderleri kolay kolay silinip gitmeyecektir.’ ( Suphi E. 54, Esnaf)

‘Bir kadın olarak açık yüreklilikle söyleyeyim namus davası çok zordur. Tek çözümü kızın ölmesiydi. Günümüz de hala cezası ölüm diğer anlaşmazlıklarda parayla artık telafi ediliyor ama namus davası kolay çözüme kavuşmuyor. Bu aslında anne babanın kızını nasıl yetiştirdiğini gösteren bir işaret. Aile eğer kızına bu durumun onların başını önüne eğdirecek olan yanlış bir şey olduğunu öğrettiğinde kız istemese de ailesini güç duruma düşürmemek için bunu yapmaz. Bizim burada kızın ya da erkeğin ailenin rızasıyla evlenmesi çok önemlidir. Örneğin, Viranşehir de kızı zorla başkasına vereceklerdi. Kız sevdiği erkek ile erkeğin akrabasına sığınmıştı. Resmi kurumlara şikâyet ettiler yaşı tutuyor diye hiç bir şey yapılmadı ailede mecbur kendi çözüm üretti. Kız tarafı aradı, taradı buldu. Kız dört aylık hamileydi baban seni affetti dediler. Kız köye geldi köyün ıssız bir yerinde bebeği ile öldürdüler.’ (Emine

G. 45, Ev Hanımı)

Görüşmecilerin ortak vurgusu, devletin sadece kızın reşit ya da rızasının olup olmadığına odaklanırken örfler ya da geleneksel kültür, tarafların bir çatışmaya yol açmaksızın düzen içerisinde yaşamalarını, en önemlisi de tarafların onurlarını düşünmekte olduğudur. Modern hukukun bu sorunu çözme noktasında yetersiz kalmasından dolayı da kanaat önderlerine başvuran katılımcılar bu şekilde daha hızlı ve kendileri için daha iyi bir çözüme kolaylıkla erişebildiklerini belirtmişlerdir. Modern hukuki kurallarla bir orta yol bulmak, bu yolda toplumsal düzeni sağlayan kültürel öğelerin ve toplumsal vicdanın dışında gerçekleşmektedir. Tam da bu husustaki yetersizliğine yapılan vurgu yani devlet mekanizmasının eksik kalması gerektiğinde insanı onurlandırmaması cemaat yapısının çözümü kendi içinde aramasına neden olmaktadır. Aslında sadece bu nedenlerin de tek başına yeterli olmadığını anlatan bir katılımcı ise tarihsel süreç içerisindeki rolüyle ele alarak sadece bu rolün örfi hukuku tercih etmede yeterli bir sebep olacağını belirtmiştir.

99

‘Şeriat (kuran) ve örfi hukuktan (gelenek göreneklerimizden) oluşan hukuk Osmanlıdan uzak olan Doğu ve Güneydoğu toplumunda yıllardır hüküm sürmüştür. Merkezden uzak olan toplumda ağalar, şeyhler, aşiret reisleri toplumun gelenek ve göreneklerinden hareketle tabi Kuran’ a da aykırı olmayacak kıstaslarla burada çözüm sağlayıcı oldular. Şimdi yalan söylemeye gerek yok Kuran bire bir derken birçok can alınan olaylarda olmadı değil bu ayrı bir mesele ama bu kötü durumu genelleyemeyiz. Yüzyıllardır size sizin örfünüzle sizin için en iyiyi uygulayan, faydası görülen bu sistemden elbette kolay vazgeçilemez. Türkiye Cumhuriyetinde şimdi hem merkez hem de çevre toplumun kültürü göz ardı edilerek yönetilmeye çalışıyor. Ama bu zamana kadar toplumsal değerlere uygun çözüm üreten kanaat önderleriyle, şeyhlerle gayet güzel ilerleyen bir düzen zaten vardı. Bu düzen hala devam ediyor. Eskisi kadar net konuşamasak da yine kişiler üzerinde sözümüz geçerli. Çünkü hiç kimse kendi değerleri ve inancıyla uyuşmayan bir hukukta yargılanmak ya da o hukuka sırtını dayamak istemez. Evlilik konusunda örnek verecek olursam, resmi evlilik eskiden fuzuli görülürdü. Dini nikâha olan bakış zaten kadını koruma da yeterliydi. Şimdi tabi işler çok değişti. Kimi zaman öyle şeylere şahit oluyoruz ki arada resmi evlilik de olsa kişi kendini zarardan koruyamıyor. Ama akrabalar, yakınlar, büyükler ellerini halen gençlerden çekmiş değil. ( Hacı Bekir O. 74, Kanaat

Önderi)

Burada aile ve evlilik ile ilgili bir sorun ile karşılaşıldığında daha hızlı ve her iki tarafında vicdanını rahatlatan bir hukuk seçmenin yanı sıra tarihsel süreç içerisinde faydalarından her daim yararlanılmış olan örfi hukukun tercih edildiğini ve baskın geldiğini de görmekteyiz. Ayrıca modern hukuki sistemin yabancı bir hukuk olarak görülmesi neticesinde katılımcılar, ‘kendi değerlerimizle

ve inançlarımızla örtüşen örfi hukuk, zaten öteden beri uygulanmış işlevselliği ortada olan bir hukuk bu nedenle inançlarımızla, değerlerimizle örtüşmeyen bize yabancı olan hukuka yönelmiyoruz’

şeklinde cevaplar vermiştir. Modern hukuki mekanizmaların yabancı ve kendilerinden olmayan olarak görülmesi neticesinde pek çok anlaşmazlık durumunda aile büyüklerine, kanaat önderlerine ya da saygı duyulan kişilere başvurulmaktayken günümüzde ‘yabancı olma hali’ artış göstermiştir. Toplumsal yapıda artan tanınmama ve bilinmeme durumu sonrasında ise karar alıcı olan kanaat

100

önderlerinin yorumcu olarak var olmasına doğru bir geçiş yapılmıştır. Zira Hacı Bekir O. eskiden sözün söz olma durumundan bahsederek belirleyicilik vasıflarının eskiye nazaran azaldığını yaşanan olaylar hakkında yorumcu hale gelindiğini belirtmiştir.

Ayrıca değinilmesi gereken bir başka husus ise resmi ve dini nikâha olan bakıştır. Dini nikâh mutlaka yapılıyor olmasına karşın resmi nikâhın pek rağbet görmemesinden dolayı kadınların yasal haklarının ve konumunun belli bir denetleyicisi ve koruyucusu olmaması temel sorun alanlarından biridir. İmam nikâhlı evliliklerden doğan çocukların nüfusa kayıt edilmemesi ve sağlık, eğitim gibi bazı olanaklardan faydalanma noktasında da dezavantajlar oluşturduğu da açıktır. Fakat mevcut toplumsal yapı da kadının resmi nikâhı olmasa da erkek tarafından değeri ve konumunun bilindiği belirtilerek mevcut eksikliklerin göz ardı edildiği, cemaate olan güvenin resmi kurumları geride bıraktığı belirtilmiştir. Modernleşme, kentleşme yaklaşımları sonucunda artan eğitim seviyesinin de etkisiyle günümüzde bu durum farklılaşarak yabancılaşmanın artması, aşiret sisteminin yumuşama ve esnemeye başlamasıyla birlikte kişinin tehlikelere karşı daha açık olması durumunu meydana çıkarmıştır. Yaşamın, kontrol altından çıktığı bu tehlikeli yaşam biçimi ise belirtilen sebeplerden dolayı yaşanan değişimin zorunlu bir sonucu olarak tezahür etmiştir.