• Sonuç bulunamadı

Yaşayan Hukuk

1.4.2. Georges Gurvitch

Georges Gurvitch sosyal bir olgu olarak gördüğü hukuku, toplumsal düzeni sağlayan yapı olmasının yanı sıra meşruiyetini de toplumun değerlerinden, kültürel kodlarından alan aslında toplumun içinden çıkan toplumsal sistemin değişimine paralel olarak değişip dönüşen bir yapı olarak görür. Her toplumun kendi gerçekliğine, değerlerine, adalet anlayışına kültürel kodlarına uygun ve

28

tarihsel süreçlerden etkilenen hukuk bulunduğu için tek bir hukuk tanımlaması yapmaktan kaçınır (Işıktaç ve Koloş,2015, ss.93-96).

Zira Gurvitch’e göre hukuk sosyolojisi, kuralların içerisinde saklı bulunan semboller, değerler ve bu değerlerle ilişkili kolektif inanç ve kabuller de dâhil olmak üzere hukukun toplumsal gerçekliğinin her bir alanı ile ilgilenmektedir. O halde Gurvitch’in hukuk sosyolojisi anlayışının temelinde sosyal gerçekliğe ilişkin sosyolojik analizlerinin hâkim olduğunu rahatça söyleyebiliriz (Akbaş, 2012, s.180).

Gurvitch hukuk sosyolojisinin alanları ve aynı zamanda da ele aldığı sorun alanları olarak nitelendirdiği üç ana ayrım yapar. Bunlar; Sistematik- mikro hukuk sosyolojisi, karşılaştırmalı ya da diferansiyel hukuk sosyolojisi ve genetik ya da makro hukuk sosyolojisidir.

Sistematik ya da mikro hukuk sosyolojisi, hukukun toplumsal temellerini ve toplumsal yaşam içindeki görünümlerini de ele alarak hukuk-toplum ilişkisini inceler (Canatan, 2013, s.56) Gurvitch’in sistematik hukuk sosyolojisi ayrımıyla Ehrlich’in yaşayan hukuku arasında hukukun toplumsal gerçeklik karşısındaki görünümlerini ele almaları bakımından da bir benzerlik kurulabilir. Karşılaştırmalı ya da diferansiyel hukuk sosyolojisi ise, hukukun mikro alanından makro alanına doğru geçişle birlikte karşımıza çıkmaktadır. Genel olarak ifade etmek gerekirse diferansiyel hukuk sosyolojisi, bir taraftan toplulukların, toplumsal grupların bir taraftan da kapsamlı toplumların hukuki tipolojisine giren alandır (Gurvitch,1956, s.220). Bu alanda birbirinden farklı toplumların hukuklarının türlerine göre yapılan ayrımda hem kendi fonksiyonları hem de bu fonksiyonların diğer toplumların hukuki yapılarıyla karşılaştırılarak devlet-hukuk arasındaki bağ analiz edilmeye çalışılmaktadır.

Gurvitch’in hukuk sosyolojisinin hem alanı hem de sorun alanları ayrımının sonuncusu olan genetik ya da makro hukuk sosyolojisi ise; hukukun aslını, gelişmesini ve değişen süreçlerini dinamik bir süreçte ele alan ve belirli toplum tiplerinde hukukun değişme, gelişme ve yok olma eğilim ve faktörlerini inceleyen kısmıdır (Türkbağ,2008,s.53).

Bu ayrımla birlikte Georges Gurvitch’in hukuk düşüncesi ve hukuk sosyolojisi alanına katkılarının daha iyi anlaşılabilmesi için öncelikle bu konulardaki düşüncelerinin zeminini oluşturan temel kavramları da ele almak gereklidir. Tıpkı Eugen Ehrlich gibi Georges Gurvitch de hukuk

29

düşüncesini üç temel kavram üzerine kurgulamıştır. Bunlar; hukuksal çoğulculuk, normatif olgu ve sosyal hukuk kavramlarıdır.

Toplumsal gerçeklik görüşleriyle ve hukuksal çoğulculuk kavramını ele alışında aynı temelden yola çıkan Gurvitch için, farklı topyekûn toplum tipleri tek bir sosyolojik belirleyicilik formülüyle açıklanamadığından formüller arasındaki farklılığın zeminini oluşturan ve tarihsel gerçekliğe temel yaratan toplumsal gerçeklikteki belirleyici hususlarda tek tür, evrensel ve mutlak değil; çoklu kısmi, sınırlı ve göreceli olacakları açıktır (Cangızbay, 1999, s.355).

Yine bu anlayış doğrultusunda hukuksal çoğulculuk, heterojen toplulukların bulunduğu toplum yapısında devletin tek bir hukukla geneli kapsamaya çalışmasına bir tepki olarak da görebileceğimiz bir olgudur. Bu olguya göre hukuksal iktidar sadece devletin tekelinde bulunmamalıdır. Çünkü devlet hukuku; örf hukuku, hukukçuların hukuku, mahkeme kararları ve doktrinler gibi hukuk türlerinden üstün olmadığı gibi önceliği bulunduğu da ileri sürülemediğinden sadece bu hukuk kaynaklarından birisidir. Hukuksal çoğulculuk anlayışına göre hukukun kaynağı salt devletin ya da yasalarla sınırlandırılmaması gerektiği için de devlet dışında pek çok sosyal grupta kendi hukuklarını oluşturabilme yeteneğine sahiptir (Can, 2011, ss.238-239).

Toplumların öteden beri süregelen yaşamları neticesinde her toplumun farklı hukuku olabileceğine bu doğrultuda da hukuksal çoğulculuğa dikkat çeken Gurvitch, her toplumun kendi hukukunu ‘normatif olgular’ dan destek alarak meydana getireceğini düşünmektedir. Yani hukukun ilk esaslı gerçekliğini oluşturan temel yapı normatif olgulardır (Gurvitch,1945, s.171). Dolayısıyla bu normatif olgular bütün hukukun müsbetliğinin kaynağı olduğu gibi kaynakların da kaynağıdır (Gurvitch, 1949, s.240). Zira yasalar günümüzde yaptırım gücünü nasıl devlet eliyle sağlıyorsa, içinde bulunduğu toplumsal hayatın içinden gelen normatif olgulardan kaynağını alan hukukta meşruluğunu toplumun birliğinden, bütünlüğünden almaktadır.

Son olarak Gurvitch hukuk yaratıcı olguları kişisel değerler ve kişilik üstü değerler olmak üzere ayırarak ikili bir yapı ortaya koymuştur. Kişisel değerlerle alakalı olan ve hukukun oluşumuna katkı sağlayan olgular bireysel hukukun oluşmasına katkı sağlarken kişilik üstü değerlerle ilişkili olan yapı ise Gurvitch’in kişisel değerlere nazaran daha fazla önem atfettiği alan olan sosyal hukukun

30

oluşumuna katkıda bulunur. Hatta Gurvitch bu düşünceden hareketle demokrasinin, örgütlenmiş ya da organize hale gelmiş sosyal hukuk alanına tekabül ettiğini ortaya koymuştur. Bu düşünce bilhassa da hukukun oluşumuna ilişkin izahları göstermektedir ki Gurvitch’in temel amacı normatif olgular temelinden hareketle normlarda ortaya çıkan gerçeklik ilişkilerini ele alarak hukuksal çoğulculuğa ve sosyal hukuka ilişkin gerçek kaynakları aramaktır (Can,2011, s.236).