• Sonuç bulunamadı

Meşru Savunma Haksız Tahrik

Meşru savunma TCK m.25 f.1 hükmünde” gerek kendisinin gerekse başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıya o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde def etme zorunluluğu ile işlenen fiilden dolayı faile ceza verilmez” şeklinde bir hukuka uygunluk nedeni olarak düzenlenmiştir.

Meşru savunmanın koşullarını, saldırı ve savunmaya ilişkin olmak üzere iki grupta toplamak mümkündür. Meşru savunmanın kabulü için, saldırı bulunması, saldırının haksız olması, saldırının failin kendisine veya başkasına ait bir hakka yönelmiş bulunması, saldırının hâlen mevcut veya gerçekleşmesi ya da tekrarının muhakkak olması, savunmanın zorunlu olması, saldırı ile savunma arasında nedensellik bağı bulunması ve savunma ile saldırı arasında konu ve kullanılan araçlar

bakımından orantılılık bulunması gerekmektedir. Saldırı veya savunmaya ilişkin koşulların bulunmadığı durumlarda meşru savunmadan söz edilemez405.

Meşru savunma objektif bir esasa dayanan hukuka uygunluk nedenidir. Haksız tahrik ise hiddet veya şiddetli elem şeklindeki heyecan durumu nedeni ile iradenin zayıflamış olmasından dolayı cezanın hafifletilmesi sonucu doğuran sübjektif bir esasa dayanmaktadır. Burada önemli olan faili tepki durumuna sokan objektif bir eylem değil, failin sübjektif durumudur. Buna karşın meşru savunmada failin psikolojik/sübjektif durumu göz önünde bulundurulmaz. Bu nedenle failin irade özgürlüğünü ve soğukkanlılığını koruduğu durumlarda haksız tahrik uygulanamadığı hâlde meşru savunma uygulanabilmektedir 406.

Haksız bir saldırı koşulu meşru savunma ile haksız tahrik kurumlarının ortak koşulunu oluşturmakla birlikte, meşru savunmada, mevcut ve derhal savuşturulması gereken bir saldırı söz konusu iken, haksız tahrikte derhal savuşturulması gereken bir saldırı sona ermiştir, ancak haksız saldırının meydana getirdiği hiddet (öfke) ile zorunluluk olmadığı hâlde tepki gösterilmektedir407. Meşru savunmada, saldırıdan

başka türlü korunma olanağı yoktur. Haksız tahrikte ise, sona ermiş haksız bir eyleme zorunlu olmamakla birlikte karşılıkta bulunulmaktadır408. Haksız tahrik

hükmünün uygulanması için tepki eyleminin hiddet veya şiddetli elem şeklindeki buhran durumu sona ermeden işlenmesi yeterli olmaktadır. Tahrik hâlinde tepkide bulunan hâlihazırda devam eden ya da yakın saldırı altında olmayıp, olmuş bitmiş bir saldırının etkisi altındadır. Mağdurun bir saldırısı sona erdikten, örneğin elindeki bıçak alındıktan sonra yaralanması veya öldürülmesinde de artık meşru savunma hükmünün değil, haksız tahrik hükmünün uygulanması gerekmektedir409.

405 Mehmet ŞAHİN: “Meşru Savunmada Sınırın Aşılması”, Türkiye Barolar Birliği Dergisi

(TBBD), Y.2008, S.76, s.298 (Şahin); Özbek/Kanbur/Doğan/Bacaksız/Tepe, s.277-287; Özalp,

s.71; Parlar, s.193-194; Parlar/Hatipoğlu, s.240; Çam, s.71; Açıkgöz, s.118-119; Günay, s.61; Bostancı Bozbayındır, Ceza Hukukunda Haksız Tahrik, s.229.

406 Haydar METİNER, E. Ahsen KOÇ, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu Genel Hükümleri, (Ankara:

Yorum Basın Yayın Sanayi, 2008), s.587 (Metiner/Koç); Demirbaş, Özel Haksız Tahrik Hâlleri,

s.46; Ayık, s.101; Ekerbiçer, s.147; Aydın, s.240; Ayık, s.101; Demirbaş, 2011, s.402-403; Kaya, s.56.

407 Zafer, s.373; Koca/Üzülmez, s.340; Günay, s.55. 408 Demirbaş, Özel Haksız Tahrik Hâlleri, s.46.

409 Ekerbiçer, s.37; Kaya, s.13; Parlar, s.194: Yargıtay 1.CD, 28.12.1994 T, 4031 E-4754 K sayılı kararı.

Öte yandan, 5237 sayılı TCK m. 25’te düzenlenen ve ceza sorumluluğunu kaldıran bir hukuka uygunluk nedeni sayılan meşru savunma; hukuka aykırılığı ortadan kaldırıp, eylemi hukukun meşru saydığı bir eylem durumuna getirmektedir410.

Meşru savunma durumunda işlenen eylemden dolayı kişiye ceza verilemeyeceği gibi, başka bir hukuk dalının yaptırımı da uygulanamaz. Buna karşılık haksız tahrik altında işlenen eylem hukuka aykırı olmaya devam etmekte, failin kusurunun azalması nedeni ile bu durum sadece cezanın indirilmesine yol açmaktadır. Başka bir anlatımla haksız tahrik koşullarında kanun koyucu faile meşruiyet tanımamış ve karşı saldırı hakkı vermemiştir411. Bu nedenle işlenen eylemin meşru savunma kapsamında

değerlendirilmesi durumunda faile beraat kararı verilmesine karşın hakkında haksız tahrik hükmü uygulanan failin cezasının indirilmesi ile yetinilmektedir412.

Öğretide bir görüşe göre; meşru savunma ile haksız tahrik arasında öz bakımından değil, yoğunluk bakımından fark vardır. Meşru savunma ile haksız tahrik arasındaki ortak koşul, her ikisinde de haksız bir saldırının varlığıdır. Meşru savunma ile haksız tahrik arasındaki fark, saldırıya karşı verilen tepkinin zamanlamasındadır. Meşru savunmada derhal uzaklaştırılması gereken bir saldırı bulunmakta iken haksız tahrikte sona ermiş bir saldırının akabinde gerçekleştirilen bir tepki bulunmaktadır. Bir hakka yönelik saldırı halen devam etmekte iken karşılık verilmesi durumunda, haksız tahrik kurumu ile meşru savunma arasında sadece bir yoğunluk farkı söz konusu olduğundan bu durumda sadece meşru savunma hükmü uygulanır. Meşru savunmada kanunen en yüksek derecede bir tahrik durumu olduğu görülmektedir. Meşru savunma âdeta ileri derecede bir tahrik olduğu için, haksız tahriki de kapsamına aldığından meşru savunmanın bulunduğu durumlarda haksız tahrik hükümlerinin uygulanmasına gerek kalmamaktadır. Somut bir olayda ne zaman meşru savunma veya aşırı savunma, ne zaman haksız tahrik hükümlerinin uygulanacağı hususundaki ölçü, haksız saldırının hedefinde, tepkinin zamanında, savunmanın zorunluluğunda aranmalıdır413.

410 Parlar, s.193-194; Ekerbiçer, s.37; Kaya, s.13. 411 Koca/Üzülmez, s.340.

412 Tutumlu, s.68; Aydın, s.240-241; Ayık, s.100; Ekerbiçer, s.147.

413 Özbek/Kanbur/Doğan/Bacaksız/Tepe, s.288; Erem, Haksız Tahrik, s.647-648; Erem, Ceza Hukuku Genel Hükümler, s.433; Ekerbiçer, s.149-151; Erem/Danışman/Artuk, s.603; Centel, s.360; Bardak, s.50; Aktaş, s.126; Açıkgöz, s.124.

Öğretideki başka bir görüşe göre ise gerek meşru savunma gerekse haksız tahrik kurumları, haksız saldırıya karşı kabul edilmiş olmakla birlikte koşulları ve hukuki nitelikleri birbirinden farklı ceza hukuku kurumlarıdır Aralarında sadece yoğunluk bakımından değil, nitelik bakımından da farklılık bulunduğundan haksız tahrik, meşru savunma kapsamına dahil değildir. Hukuka uygunluk nedenlerinde kanun belli bir eylemin işlenmesi yönünde yetki verdiği hâlde kusurluluğu etkileyen bir neden olan haksız tahrik hâlinde tepki suçunun işlenmesi yönünde bir yetki söz konusu değildir. Hukuka uygunluk nedenleri suçu ortadan kaldıran objektif neden iken haksız tahrik cezayı azaltan sübjektif bir nedendir. Bu bağlamda, meşru savunma nedeniyle yapılan hareket saldırıdan başka türlü korunma olanaksız olduğundan zorunlu bir savunma durumu olup objektif bir hukuki esasa dayanmaktadır. Buna karşılık haksız tahrikte yapılan haksız saldırıya karşı saldırı zorunluluğu bulunmadığı gibi kanun koyucunun bu durumda faile sabır göstermesini ve katlanmasını emretmesine rağmen bu sabrı göstermeyip tepki suçu işlemesi nedeni ile haksız tahrikin hukuki esası sübjektif nitelikte failin iradesini sarsan bir hiddet heyecanı ile açıklanabilir414.

Haksız tahrikin meşru savunmaya dahil olduğu ve aralarında yoğunluk bakımından farklılık bulunduğu görüşü de haksız tahrikin meşru savunmaya dahil olmadığı ve aralarında nitelik bakımından farklılık bulunduğu görüşü de haksız tahrik ile meşru savunma kurumlarının aynı eylemde birlikte uygulanamayacağı sonucunda birleşmiştir. Bu duruma göre, haksız tahrik ile meşru savunma aynı olayda bir arada bulunamaz. Meşru savunma hükümlerinin uygulanması, zorunlu olarak haksız tahrik hükümlerinin uygulanması olanağını ortadan kaldırmaktadır. Çünkü işlediği eylem, meşru savunma kapsamında değerlendirilen kişiye ceza verilmediğine göre, haksız tahrik hükmünün uygulanarak cezasının indirilmesi de söz konusu olamaz415. Meşru savunma hakkını kullanan kişinin eylemi, saldırgan

açısından, haksız tahrik olarak da değerlendirilemez. Çünkü hukuk düzenini ilk ihlâl

414 Ayık, s. 99-101; Gürelli, s.341-342; Duran, s.205; Dönmezer/Erman, s.348; Başar II, s.358; Taner, s.444; Demirbaş, Özel Haksız Tahrik Hâlleri, s.49-50; Demirbaş, 2011, s.402-403; Günay, s. 122; Aydın, s.53; Tutumlu, s.68; Bostancı Bozbayındır, Ceza Hukukunda Haksız Tahrik, s.227. 415 Vincenzo MANZİNİ: Istituzioni di Diritto Penale Italiano, Parte Generale; 9. Ed., CEDAM,

Padova, 1958, Vol.1, s.125, çev. Devrim Aydın: “Yeni Türk Ceza Kanunu’nda Haksız Tahrik”, AÜHFD, Y.2005, C.54, S.14 (Manzini); Centel/Zafer/Çakmut, s.441; Dönmezer/Erman, s.348;

Soyaslan, s.461; Erem/Danışman/Artuk, s.603; Öztürk/ Erdem, s.279; Aydın, s.241; Demirbaş, Özel Haksız Tahrik Hâlleri, s.46; Duran, s.204.

eden kendisidir. Ancak, haksız tahrik üzerine tepkide bulunan kişi, daha önce haksız tahriki doğuran eylemi yapan kişiyi, meşru savunma durumuna sokabilecektir416.

Kişisel görüşümüze göre;

Meşru savunma ve haksız tahrik kurumları aralarında haksız eylem sonucuna yönelik olmaları itibariyle benzerlik bulunmasına karşın nitelikleri ve unsurları farklı ceza hukuku kurumlarıdır. Haksız tahrikte fail, kendisine yönelen haksız eylem sona erdiği hâlde bu eylem ile nedensellik bağı bulunan öfke veya şiddetli elemin etkisi altında bu saldırıya karşılık vermektedir. Oysa meşru savunmada haksız saldırı henüz sona ermemiştir. Bu yüzden de meşru savunmada failin haksız saldırıyı ortadan kaldırma zorunluluğu bulunmakta iken, haksız tahrikte saldırıya karşılık verme zorunluluğu bulunmamaktadır. Meşru savunma, hem ceza hukuku bakımından cezaya ve güvenlik tedbirlerine hükmedilmesini, hem de diğer hukuk alanları bakımından yaptırımların uygulanmasını engelleyen hukuka uygunluk nedenidir. Haksız tahrikte ise, failin eyleminin hukuka aykırılığı devam etmekte sadece işlediği suçun cezasından indirim yapılmaktadır. Bu nedenle aynı eylemde meşru savunma ve haksız tahrik hükümlerinin uygulama koşullarının gerçekleştiği durumlarda haksız tahrik hükümlerinin uygulanması söz konusu olmaz.

Ceza sorumluluğunu kaldıran hukuka uygunluk nedenleri ve kusurluluğu etkileyen hâller 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda “Ceza Sorumluluğunu Kaldıran veya Azaltan Nedenler” başlığı altında birlikte düzenlenmiştir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda ceza sorumluluğunu kaldıran nedenlerinde sınırın aşılmasına m.27 f.1’de, meşru savunma sınırlarının aşılmasına da m.27 f.2’de yer verilmiştir.

Ceza sorumluluğunu kaldıran nedenlerin aşılmasının düzenlendiği m.27 f.1 hükmüne göre, ceza sorumluluğunu kaldıran nedenlerde sınırın kast olmaksızın aşılması durumunda, eylem taksirle işlendiğinde de cezalandırılıyorsa, taksirli suç için kanunda öngörülen ceza altı birden üçte birine kadarı indirilerek hükmolunur. Bu hüküm, görevin ifası, meşru savunma, ilgilinin rızası, hakkın kullanılması hukuka uygunluk nedenlerinden birisinin sınırının kast olmaksızın taksirle aşılması

durumunda uygulanacaktır. Yargıtay’ın konu ile ilgili içtihadı417, meşru savunma

sınırının kasten aşılması durumunda m.27 f.1 değil, haksız tahrik m.29 hükmünün uygulanacağı yönündedir.

Meşru savunma sınırının aşılması ayrı ve özel olarak m.27 f.2’de düzenlenmiştir. Maddenin ikinci fıkrasına göre, fail meşru savunma sırasında saldırı ile savunma arasında bulunması gereken orantıyı geçecek derecede savunmada bulunmuş ve bu savunma hâli kişinin içinde bulunduğu heyecan, korku veya telaştan ileri gelmiş ise fail cezalandırılmayacaktır. Meşru savunmada sınırın heyecan, korku veya telaş nedeniyle aşılması durumunda fail meydana gelecek sonuçtan sorumlu tutulmayarak 5271 sayılı CMK'nın 223/3-c maddesine göre “kusurun bulunmaması sebebiyle ceza verilmesine yer olmadığına” kararı verilecektir. Meşru savunmanın sınırının kasten veya taksirle aşılmış olmasının bu madde uygulaması bakımından herhangi bir önemi bulunmamaktadır. Ancak mazur görülecek olan her türlü telâş, korku veya heyecan hâli değil, failin işlemiş olduğu eylemden dolayı kınanabilirliğini ortadan kaldıracak düzeydeki telâş, korku veya heyecan durumları bu kapsamda değerlendirilecektir. Öte yandan failin, meşru savunmanın koşullarından olan saldırı ile savunma arasındaki oranı, saldırıdan kaynaklanan öfke veya şiddetli elemin etkisi ile aşması durumunda m.27 f.2 hükmü değil, haksız tahrikin düzenlendiği m.29 hükmü uygulanacaktır. Meşru savunma ile haksız tahrikin aynı eylemde birada bulunmalarına engel olan nedenler, haksız tahrik ile meşru savunmanın zorunluluk sınırının aşıldığı savunma hâlinin birlikte kabulüne de engel oluşturmaktadır418.

YCGK kararlarında, meşru savunmada zorunluluk sınırını aşma ile tahrikin bir arada uygulanamayacağı kabul edilmiştir419.

417 Açıkgöz, s.124: Yargıtay 1.CD, 20.03.2008 T, 1064 E-2137 K sayılı kararı:”"5237 sayılı TCK’nın 27. maddesinin uygulanabilmesi için meşru savunmada sınırın kasıt olmadan aşılması gerekli olup, olayda sanıkların maktûle yönelik meşru savunma şartları içinde başlayan hareketlerinde sınırı kasten aştıkları anlaşıldığından 5237 sayılı TCK’nın 81/1, 29 ve 62. maddeleri uyarınca cezalandırılmaları gerekir... “.

418 Aydın, s.241; Dönmezer/Erman, s.348; Erem, Haksız Tahrik, s.648; Erem/Danışman/Artuk, s.603; Çam, s.72; Öztürk/Erdem, s.279; Centel/Zafer/Çakmut, s.442; Koca/Üzülmez, s.340; 419 YCGK 26.03.1990 T, 1990/1-36 E- 1990/87 K. sayılı kararı: “Zaruret sınırını aşma ile tahrik bir

arada kabul edilemez. Maktûlün, sanığa telefon edip kendisini mutlak surette öldüreceğini söylediği, kısa bir süre sonra karşılaştıklarında öne çıkıp elini beline attığı... sanığın bir el hayati olmayan nahiye veya çevresine ateş etmesi gerekir iken arabadan ininceye kadar maktûle sekiz el