• Sonuç bulunamadı

Malların Piyasaya Sunulacağı Yer

MARKA HAKKININ TÜKENMESİNİN KOŞULLARI VE İSTİSNALARI

B- Malların Piyasaya Sunulacağı Yer

Markalı malın, hak sahibi tarafından veya izniyle üçüncü bir kişi tarafından piyasaya sunulduğu yer, tükenmenin coğrafi sınırlarının belirlenmesi açısından önem arz etmektedir104.

89/104 sayılı Marka Yönergesi’nin 7. maddesi uyarınca, marka hakkı bakımından tükenmenin gerçekleşebilmesi, markalı orijinal malların ilk defa Avrupa Birliği içerisinde105 piyasaya sunulmuş olmasına bağlıdır. Ancak bununla ilgili doktrinde yazarlar arasında 7. maddedeki düzenlemenin asgari bir sınır olup olmadığı konusunda tartışmalar yaşanmıştır. Yargı da bu konuda Avrupa Birliği içinde tartışmalara sebep olacak kararlar almıştır106.

101 ARKAN, 5833 sayılı Kanun, s. 10.

102 ARKAN, 5833 sayılı Kanun, s. 10.

103 11. HD. 26.05.1999, E. 1999/2086, K. 1999/4505 (KARAN/KILIÇ, s. 299-304).

104 Bkz., I. Bölüm/§2/II/C (Coğrafi Alana Göre Belirlenen Tükenme Çeşitleri).

105 Avrupa Ticaret Bölgesi Antlaşması’nın 65(2). maddesine dayanarak düzenlenen XVII. Ekinin 4.

maddesinin (c) bendinde, Marka Yönergesi’nin 7. maddesinin birinci fıkrasında değişiklik yapıldığı açıklanmıştır. Buna göre, “Birlik içindeki” ifadesi, “imzalayan taraflardan birinde” olarak değiştirilmiştir (ATKD (OJ), L 001, 03.01.1994 P. 0482 – 0483). Buna göre Avrupa Ekonomik Alanını oluşturan Avrupa Ticaret Bölgesi Antlaşması’nı imzalayan ülkelerden herhangi birinde markalı malların piyasaya sunulması durumunda marka hakkı tükenecektir. Bkz. I. Bölüm/§

2/IV/B. Daha önce de belirttiğimiz üzere, biz çalışmamızda Avrupa Ekonomik Alanını ifade etmek üzere Avrupa Birliği veya Birlik deyimini kullanacağız. Çünkü, Avrupa Ticaret Bölgesi Antlaşması’nın imzalanmasından sonra, EFTA’ya taraf devletlerin (İzlanda, Lihteştayn ve Norveç) Avrupa Topluluğu’na katılmaksızın Avrupa Ortak Pazarına katılmaları sağlanmıştır.

106 Bu konudaki tartışmalar için bkz. I. Bölüm/§ 2.

MarkKHK’nin “Marka Tescilinden Doğan Hakların Tüketilmesi” başlıklı 13.

maddesinin 1. fıkrasına göre, “Tescilli bir markanın tescil kapsamındaki mal üzerine konularak marka sahibi tarafından veya onun izni ile Türkiye'de piyasaya sunulmasından sonra, mallarla ilgili fiiller marka tescilinden doğan hakkın kapsamı dışında kalır”. Bu düzenleme, Marka Yönergesi’nin 7. maddesine paralel bir düzenlemedir.

Anılan 13. madde anlamında marka hakkının tükenmesi için, tescilli bir markanın tescil kapsamındaki mallar üzerine konularak ilk defa Türkiye’de piyasaya sunulmuş olması gerekir. Buna göre, tescilli olmayan markalar açısından veya tescil kapsamına girmeyen mallarla ilgili olarak marka koruması mümkün olamayacağından107, bunların üzerindeki marka hakkı da tükenmeyecektir.

Dolayısıyla, 13. madde açısından bakıldığında sadece tescilli markaların üzerindeki hak tükenebilir108.

MarkKHK’daki açık hükme rağmen, Türkiye’de piyasaya sunma şartının asgari şart olup olmadığı konusunda öğretide109 ve yargı kararlarında farklı görüşler mevcuttur. Öğretide baskın olan görüş, 13. madde hükmünde açıkça malların Türkiye’de piyasaya sunumundan bahsedildiği için, ülkesel tükenme ilkesinin kabul edildiği yönündedir110. Sözü geçen hüküm, emredici değil de asgarî bir düzey olarak (minimum standart)111 kabul edildiğinde, uluslararası tükenme ilkesinin benimsenmesi mümkün olmaktadır112. Yargıtay’ın bu konu da kesin ve kararlı bir

107 Bkz. I. Bölüm/§ 1/II.

108 ARKAN, Tükenme, s. 203; PINAR, Hakların Tükenmesi, s. 896. Tescilsiz markaların üzerindeki hakkın tükenmesinin mümkün olup olamayacağı konusundaki tartışmalar için bkz. III. Bölüm/§

2/II/C/1.

109 PINAR, Hakların Tükenmesi, s. 897 vd.

110 TEKİNALP, 419, 420; ARKAN, Tükenme, s. 203-208; KAYHAN, s. 64; ASLAN, s. 180, 181;

DURSUN, Hasan: Marka Hukuku, Ankara 2008, s. 154, 155.

111 MarkKHK’nın 13. maddesinin asgarî bir düzenleme olarak kabul edilmesinin anlamı, tükenmenin en azından Türkiye çapında gerçekleşmesinin şart olduğudur. Buna göre, Türkiye’deki bir marka hakı sahibinin markalı malını piyasaya sunması ile, tükenme en azından Türkiye çapında gerçekleşecektir. Bu fikri savunan yazarlara göre, böyle bir durumda uluslararası tükenme ilkesinin kabul edilebilmesi de mümkün olacaktır (bkz. PINAR, Hakların Tükenmesi, s. 909).

Buna karşılık, ikinci görüş taraftarları, tükenmenin sadece Türkiye içerisinde söz konusu olabileceğini, dolayısıyla MarkKHK’nın maksimum standardı belirlediği için bunun haricinde uluslararası tükenmenin benimsenmesinin mümkün olmadığını savunmaktadır (bkz. TEKİNALP, 419, 420).

112 PINAR, Hakların Tükenmesi, s. 909.

yol izlemediği Police113 ve Dexter114 davalarında açıkça malların ilk defa Türkiye’de piyasaya sürülmeleri gerektiğini belirtmiş olmasına rağmen, uluslararası tükenme ilkesine uygun olarak paralel ithalata izin vermesinden anlaşılmaktadır .

Bu noktada ülkesel tükenme ilkesinin doğru olarak algılanabilmesi için, tartışılması gereken diğer bir sorun, tükenmenin markanın kendisi için mi yoksa markayı taşıyan mallar için mi söz konusu olduğu konusundadır. MarkKHK’nın 13.

maddesinin ikinci fıkrasında markalı malların piyasaya sunumlarından sonra, bozularak veya değiştirilerek ticarî amaçlı kullanılmaları durumunda, marka hakkının tükenmeyeceği belirtilmiştir. İşte bu fıkra hükmünden tükenmenin markanın kendisi için değil, markayı taşıyan somut mallar için söz konusu olduğu anlaşılmaktadır. Esasen, tükenmenin markanın kendisi için olduğunu kabul edersek, tükenmenin coğrafi sınırlarıyla ilgili yaptığımız ayırım da anlamını yitirir. Bundan dolayı, markalı malların sadece piyasaya sunulan miktarı için marka hakkı tükenmiştir115.

Bu konudaki tartışmaları ve Yargıtay’ın kararlarını ileride ele alacağız116. Ancak şunu belirtmek isteriz ki, 13. maddenin çok açık olan hükmü karşısında bunun asgarî bir düzenleme olduğunu söyleyerek, uluslararası tükenme yönünde görüş bildirmenin pek uygun olmadığı düşüncesindeyiz. Türkiye’nin gümrük birliğine dâhil olması sebebiyle uluslararası tükenmeyi kabul etmesinin gerekli olduğunu söylemek de pek doğru olmaz. Çünkü, gümrük birliği ile ilgili 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı’nda (OKK) taraflar arasında tükenme ilkesinin kabul edileceği yönünde bir düzenleme yapılmamışken (Ek 8, m. 10.2), Türkiye’nin tek yönlü bir şekilde, uluslararası tükenmeyi kabul etmesinin ülkemizin çıkarları açısından kabul edilebilir olduğunu söyleyemeyiz. Ayrıca, Avrupa Birliği Komisyonu’nun uluslararası tükenme yerine bölgesel tükenmeyi benimsemesi de bizim görüşümüzü desteklemektedir. Bu durumun gümrük birliğinin amacıyla ve 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı ile çeliştiği açıktır. Ancak, olması gereken, 1/95 sayılı Ortaklık

113 11. HD. 12.03.1999, E. 1998/7996, K. 1999/2099 (KARAN/KILIÇ, s. 295-298).

114 11. HD. 14.06.1999, E. 1999/3243, K. 1999/5170 (FMR, Y.1, C.1, S.1, s. 130 vd.).

115 KAYHAN, s. 64; KAYA, Marka, s. 255. Avrupa Toplulukları Mahkemesi bu konuya Sebago kararıyla açıklama getirmiştir (bkz. I. Bölüm/§ 2/V/B/2).

116 Bkz. III. Bölüm/§2 (Türk Hukukundaki Durum).

Konseyi Kararı’nda taraflar arasında hakların tükenmesini belirleyen hükümlerde (Ek 8, m. 10.2) değişiklikler yapılmasıdır.

Serbest bölgelerde piyasaya sunulan malların durumunun ne olacağı ele alınması gereken diğer bir konudur. 3218 Sayılı Serbest Bölgeler Kanunu’nun 1.

maddesinde, Türkiye'de ihracat için yatırım ve üretimi artırmak, yabancı sermaye ve teknoloji girişini hızlandırmak, ekonominin girdi ihtiyacını ucuz ve düzenli şekilde sağlamak, dış finansman ve ticaret imkânlarından daha fazla yararlanmak üzere, serbest bölgelerin kurulması gerektiği belirtilmiştir. Ayrıca, anılan Kanun’un 6.

maddesinde, serbest bölgelerin gümrük bölgesi dışında kaldığı belirtilmiştir117. Serbest bölgelerde piyasaya sunulan malların ilk defa yurt içinde piyasaya sunulmuş mallar muamelesi görüp görmeyeceği tartışmalı bir konudur. Öğretide, bazı yazarlar serbest bölgelerin, vergi, harç gibi bazı muafiyetler tanınan bir bölge olduğunu, ancak bununla birlikte iç mevzuat uyarınca bu bölgelerdeki taklit ve korsan mallara el konulmasının mümkün olması sebebiyle bu bölgede piyasaya sunulan malların ülke içinde piyasaya sunulmuş mallar gibi değerlendirilmesi gerektiğini savunmuşlardır118.

Yargıtay ise verdiği bir kararda, serbest bölgeye yapılan ithalatın Türkiye’ye yapılmış bir ithalat olarak kabul edilemeyeceğini, bu nedenle serbest bölgeye ithal edilen mallar yönünden Türkiye’de tescilli marka hakkına tecavüz olunduğu şeklindeki iddianın dinlenemeyeceğine karar vermiştir119.

Yargıtay daha sonra başka bir kararında da, serbest bölgeye yapılan ithalatın Türkiye’ye yapılmış bir ithalat olarak kabul edilemeyeceği fikrini tekrarlamış ve bu durum karşısında davalının markasını kullanmamış olması nedeniyle MarkKHK’nın 42. maddesinin (c) bendi yönünden markasının hükümsüzlüğü sonucunun doğduğuna karar vermiştir120.

117 Serbest bölge ile Türkiye'nin diğer yerleri arasında yapılacak ticaret, dış ticaret rejimine tabidir.

Serbest bölge ile diğer ülkeler ve serbest bölgeler arasında ise, dış ticaret rejimi uygulanmaz (Serbest Bölgeler Kanunu, m. 8).

118 ASLAN, s. 182; SULUK, Cahit: Tasarım Hukuku, Ankara 2003, s. 199.

119 11. HD. 23.09.1999, E. 1999/4928, K. 1999/7026 (FMR, C.1, S.2, s. 202).

120 11. HD. 11.09.2000, E. 2000/4432, K. 2000/6633 (Batider 2000, C. XX, Sa. 4, s. 248, 249).

Yargıtay bu kararlarıyla serbest bölgeleri iç pazar olarak kabul etmediğini belirtmiştir121. Dolayısıyla, serbest bölgelerde piyasaya sunulan mallar bakımından marka hakkı tükenmez. Bu sebeple, marka hakkı sahibi serbest bölgelerde piyasaya sunulan markalı malların Türkiye’de herhangi bir yere ithaline karşı çıkabilir.

C- Malların Hak Sahibi Tarafından veya Üçüncü Bir Kişi Tarafından