• Sonuç bulunamadı

2.2. MALİYE POLİTİKASI

2.2.2. Maliye Politikasının Araçları

Bir ekonomide kamu sektörünün büyüklüğü kamu harcamalarının miktar ve bileşimine bakılarak değerlendirilebilir. Çünkü kamu harcamalarının artışı, kamu sektörünce piyasadan alınan mal ve hizmetlerin(reel harcamalar), kişilerin satın alma güçlerinin arttırılmasına yönelik yapılan harcamaların(transfer harcamaları), üretim ve yatırım artışına yönelik harcamaların artışı demektir. Kamu harcamaları kamu hizmetlerinin görülmesi için yapıldığından kamusal ihtiyaçların ve hizmetlerin artması harcamaları arttırmaktadır. 1929 Dünya Ekonomik Bunalımı ve İkinci Dünya Savaşı kamunun ekonomide daha aktif roller üstlenmesi gereğini ortaya çıkarmış ve devletin alanını genişletmiştir.

Kamunun ekonomi içinde alanı arttıkça sunulan hizmetler dolayısıyla harcamalar da artmıştır. Günümüzde kamu harcamalarının büyüklüğü ve yapılan harcamaların alanları açısından düzenlemeler yapılarak ekonomide denge sağlanmaya çalışılmaktadır. Enflasyonun yüksek olduğu dönemlerde kamu harcamaları azaltılarak tüketim talebini kısıcı etkiler oluşturulmaktadır. Yapılan harcamalar arz artırıcı harcamalara yönlendirilmektedir. Deflasyon dönemlerinde ise kamu harcamaları talebi ve istihdamı artırıcı yönde kullanılarak denge sağlanmaya çalışılmaktadır. Bu şekilde kamu harcamaları ile ekonomide toplam arz ve talep dengesinin sağlanması ve devam ettirilmesine çalışılmaktadır.

2.2.2.2.Vergi Politikası

Özellikle gelişmekte olan ülkelerde, vergi politikası maliye politikasının oldukça etkin kullanılan araçlarından biridir. Vergi devletin kamusal mal ve hizmetleri sunabilmesi için, egemenlik gücüne dayanarak cebren aldığı bir iktisadi değerdir. Verginin zora dayanması ve vatandaşların vergi ödeme zorunluluğu vergiyi mali amaçlara ulaşmada en etkili araç haline getirmiştir.

Artan kamu harcamalarının finansmanını sağlayana en önemli kamu geliri vergilerdir. Devlet geliştirmek ve korumak istediği alanlar için vergi teşviki, aksi düşünülen alanlar için vergi artışına gidebilmektedir. Verginin ekonomik amaçları arasında, yatırımları teşvik etmek, üretimi-tüketimi teşvik etmek ya da kısıtlamak, ödemeler dengesini düzenlemek, tasarrufları teşvik etmek, ekonomide istikrar sağlamak ekonomik yapıyı değiştirmek sayılabilir. Sosyal amaçları arasında da; gelir ve servet dağılımını düzenlemek, sosyal güvenliği sağlamak ve nüfus politikasına ilişkin amaçlar sayılabilir99.

Dolaylı ve dolaysız vergilerde yapılacak düzenlemelerle ekonominin yönlendirilmesi mümkün olacaktır. Örneğin dolaylı vergilerde yapılacak bir indirim, bu vergi malların fiyatlarına gizlenmiş olduğundan, hem malların fiyatlarını düşürme yönünde etki edecek hem de kişilerin kullanılabilir gelir seviyesinde artışlar meydana getirerek muamele hacmini de genişletebilir. Dolaylı vergilerin artırılması halinde malların fiyatları da yükseleceğinden toplam talep ve tüketim eğilimi düşecektir. Ayrıca alkol, sigara v.b maddelere uygulanan dolaylı vergilerin yükseltilmesiyle fiyatları da yükselen bu malların toplumca daha az tüketilmesi sağlanarak sosyal bir amaç da sağlanmış olur.

Dolaysız vergilerde yapılacak indirimler veya artışlar ile de önemli ekonomik sonuçlar yaratılabilir. Gelir vergisi, kurumlar vergisi v.b. dolaysız vergilerde yapılacak indirimler tasarruf ve yatırımları teşvik etme yönünde etki yaratabilir.

Gelişmekte olan ülkelerde iktisadi kalkınma için önemli görülen sektörlere sağlanacak indirim ve muafiyetler de önemli teşvik tedbiri olarak kabul edilmektedir.

Maliye politikasının aracı olan vergi politikası vergilerin miktarında ve bileşiminde yapılan ayarlamalar bütünüdür. Bu nedenle vergi politikası, mümkün olan en eşit ve verimli yolla yapılması gereken kamu harcamasının seviyesini belirleyen, finanse edilebilir bir vergi sisteminin tasarımı ile ilgilidir100. Vergi politikası gelişmekte olan ülkelerde ve özellikle uluslar arası ekonomiye entegre olmaya çalışan ülkelerde hassas bir rol oynar. Bu ülkelerde vergi sistemi, aşırı kamu borçlanması yapılmaksızın gerekli harcamaları finanse etmek için yeterli geliri yaratmalı, bu gelir eşit dağıtılmalı ve ekonomik aktiviteleri engelleyici etkileri de en düşük düzeyde bulunmalıdır. Ancak gelişmekte olan ülkeler ekonomik gerçeklerle örtüşmeyen politikalar uygulama eğiliminde olmakta ve bunların bir sonucu olarak beklenmedik bir anda mali krizlere girebilmektedirler. Vergi politikaları ile krizler arasında karşılıklı bir etkileşim söz konusudur. Vergi politikası kriz öncesi, kriz anı ve kriz sonrasında dolaylı olarak kriz üzerinde etkide bulunurken, kendisi de krizden etkilenmektedir. Kriz sonrasında vergi yapısının değişerek dolaylı vergilerin toplam vergi gelirleri içerisindeki payının artması, vergi yükünün yükselmesi, hedeflenen ve gerçekleşen vergi tahsilat oranlarının düşmesi, gelir dağılımının bozulması ve vergi idaresinin yükünün artması gibi sorunlar yaşanmaktadır.

Ekonomik krizlerin vergi politikasına yansıması vergi hasılatının düşmesi şeklinde gerçekleşmektedir. Çünkü krizler sonrası işlemeler kapanmakta, işsizlik artmakta, uygulanan daraltıcı maliye politikaları neticesinde ekonomi durgunluğa girmekte ve vergi gelirleri daha da düşmektedir.

2.2.2.3.Borçlanma Politikası

Ülkelerin belirlediği sosyo-ekonomik gelişmenin sağlanabilmesi; uluslar arası ekonomik ve mali ilişkilerin gelişmesi ve buna bağlı olarak içte ve dışta fonksiyonlarının artması borçlanmayı her zaman tercih edilebilir bir kamu geliri

100 Murat AYDIN, M. Mustafa ERDOĞDU, “ Mali Krizlerde Vergi Politikası: 1989 Sonrası Türkiye

Değerlendirmesi”, Kocaeli Üniversitesi İİBF Dergisi, Yıl; 3–4, Sayı;3–6, Haziran/ Aralık 2007– 2008, s.85.

haline getirmiştir. Klasik görüşü savunan maliyeciler borçlanmayı olağanüstü bir kamu geliri olarak görmüş ve kullanılmasını tehlikeli bulmuştur. Ancak günümüzde gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde borçlanma önemli bir maliye politikası aracıdır. Önemli olan sağlanan borçlanmanın hangi alanlarda kullanılacak olmasıdır. Uygulanacak borçlanma politikası ile yalnızca bir kamu geliri sağlamak değil aynı zamanda, ekonomik ve sosyal hayatı düzenleme amacı güdülmelidir101. Ekonominin enflasyonist dönemlerinde devlet borçlanma politikasını kullanarak, piyasadan likidite çekmeye çalışmaktadır. Ekonomideki para şişkinliği giderilerek, toplam talebi kısma yönünde bir etkisi olur. Amaç ekonomide yükselmiş olan likidite tercihinin düşürülmesi ile atıl duran fonların ekonomiye kazandırılmasıdır. Borçlanma politikasının bu şekilde uygulanması tüketim üzerinde daraltıcı bir etki yapar. Bunun yanında ekonomik konjonktürün gerileme döneminde borçlanma politikası, tüketimi genişletici yöne etkileyebilir. Vadesi gelen borçların geri ödenmesi mevcut harcama düzeyinin yükselmesine yol açarak tüketim eğilimini arttırabilir102. Devlet mali kurumlardan veya şahıslardan borç alır. Enflasyon dönemlerinde şahıslardan borçlanmak gerekmektedir103.

Devlet borçları kısa, orta ve uzun vadede olabileceği gibi kaynak yönünden iç ve dış borçlanma şeklinde olabilir. Devletin borçlanmaya gitmesinin temel nedeni vergi gelirlerinin yetmemesidir. Kamu hizmetlerinin durdurulamaz olması devleti kaynak arayışına iter. Bu yönüyle devlet borçları, devletin asli ve devamlı gelirleri yanında geçici bir kaynak niteliğindedir.