• Sonuç bulunamadı

1.1.4. Ekonomik Krizleri Açıklamaya Yönelik Modeller

1.1.4.2. İkinci Nesil Kriz Modelleri

konu olmuş ve ikinci nesil modeller gündeme gelmiştir.

1.1.4.2.İkinci Nesil Kriz Modelleri

Birinci nesil kriz modellerinin, 1990’lı yıllardan itibaren ortaya çıkan krizleri açıklamakta yetersiz kalmaları, gelişmiş ülkelerde ortaya çıkan para krizlerinin nedenlerini açıklamak için ikinci kuşak modellerin geliştirilmesini sağlamıştır. 1990’lı yıllarda ortaya çıkan birçok para krizi, birinci nesil modelde krizlerin nedeni olarak gösterilen makro ekonomik yapısal dengesizlik ve sürdürülemez politikaları (politik hata) desteklemekten uzaktı. Bu krizlere en iyi örnek olarak 1992 yılında AB ülkelerinde ortaya çıkan Avrupa Para Sistemi krizi ve 1994 yılında gerçekleşen Latin Amerika Krizlerini gösterebiliriz.

Obsfeld, Krugman’ın yaptığı çalışmayı bir adım daha ileri götürerek kendi kendini besleyen spekülatif atak modelini ekonomiye kazandırmıştır. Obsfeld, rezerv seviyesindeki değişmelerin spekülatif atak üzerinde etkili olmadığı bazı Avrupa ekonomilerini inceleme altına almıştır33. İkinci nesil modellerin üç temel bileşimi bulunmaktadır. Birincisi; hükümetin sabit döviz kuru sistemini terk etmek istemelerinin bir sebebi vardır. İkincisi; sabit döviz kuru sistemini korumak istemesinin de bir sebebi vardır. Üçüncüsü ise; krize sebep olan kısır döngünün meydana gelebilmesi için döviz kurunu sabit tutmanın maliyetinin, bundan elde edilecek faydaları aştığına olan inancın yaygınlaşmasıdır. Bu modele göre ekonomi politikaları rasyonel olarak belirlenir. Yapılan fayda maliyet analizinin sonucunda sabit döviz kuru sisteminin sürdürülüp sürdürülemeyeceğine karar verilir. Yapılan analizlere göre maliyet faydayı aşıyorsa döviz kurunu belirlenen seviyede sürdürmek anlamsızdır34.

1990’lı yıllarda yaşanan krizler İkincil Nesil Krizler olarak

adlandırılmaktadır. Bu krizler ekonomide önemli bir dengesizlik olmasa bile, spekülatörlerin dövize doğru spekülatif atakları karşısında, yetkili organların dövizle

33 KARAÇOR, ALPTEKİN, age. S. 239. 34 KURAN, age s.11.

ilgili gerekli önlemleri almamaları sonucu doğmaktadır. Şöyle ki; zayıf döviz kuru piyasalarında, ülke parası kısa pozisyonda olan ve sayıları oldukça fazla olan satıcıların portföylerini yeniden tahsis etme çabaları yerli paraya karşı bir hareket başlatır. Bu hareket, ekonomide önemli bir dengesizlik olmasa bile, spekülatörlerin dövize doğru ataklarına rağmen, yetkili organların dövizle ilgili gerekli önlemleri almamaları sonucu doğmaktadır. Spekülatif atak başladığı zaman, faizlerin yükselmesi ekonomiye durgunluk getirip işsizliği artıracağından, bu maliyeti göze alamayan kamu otoriteleri, genellikle sermayenin ülke dışına çıkmasına seyirci kalarak, döviz kurunu dalgalanmaya bırakmakta gecikmektedirler35.Daha açık ifade

ile, merkez bankası, rezervleri tükeninceye kadar defansif işlemler yapmaya devam eder. Rezervleri tükenince de defansif işlemlere son verir ve gecikmeli olarak döviz kurunu dalgalanmaya bırakır. Bunu sonucunda ortaya çıkan veya şiddetlenen enflasyonu merkez bankası ister istemez kabullenmiş olur.

İkincil nesil krizlerin üç ana bileşeni bulunmaktadır36.

™ Kamunun sabit döviz kur politikasını sürdürmek istemesinin mutlaka bir nedeni olmaktadır.

™ İzlenilen sabit döviz kuru politikası nedeniyle katlanılmış olan belirli bir maliyet bulunmaktadır. Bu maliyet sabit kurdan çıkmayı zorlaştırmaktadır. ™ İktisadi birimlerin beklentileri önem kazanmaktadır.

İkinci nesil kriz modellerinde beklentiler; yani iktisadi birimlerin politikaları ve göstergeleri nasıl değerlendirdiği önem kazanmaktadır. Rasyonel beklentiler teorisine göre, iktisadi birimlerin beklentileri, izlenilen politikaların sonuçlarını belirlemektedir37. İktisadi birimlerin devalüasyon beklentileri faizleri yükselterek kurun çökmesine neden olabilmektedir. Artan faizler fiyatlar yolu ile enflasyona ve kamu bütçelerinin bozulmasına yol açarak, kur politikasının sürdürülmesini

35 Fatih ÖZATAY , “Currency Crises in Turkey”, Yapı Kredi Bank Economic Review, İstanbul:

1996, s.25.

36 “Para Krizleri ”, DTM Dünya Ekonomik Bülteni, Nisan 1998, sayı: 13, s.10–20.

37 Hasan KİRMANOĞLU, “ Rasyonel Beklentiler Teorisi Varsayım mı?”, İktisat Dergisi, Şubat-

engelleyebilmektedir38. Kendi kendini besleyen beklentilerle başlayan spekülatif ataklar, ekonomik temeller güçlü olsa bile parasal krizlere yol açabilmektedir.

İkinci nesil krizlerin temel özelliği, ekonominin temel göstergelerinde bir kötüleşme olmaksızın da kriz çıkma olasılığı üzerinde durmalarıdır. Başka bir deyişle bu modeller para ve maliye politikaları tutarlı olsa bile bir ülke parasına yönelik spekülatif saldırıların nasıl bir krize yol açacağını açıklar.

İkinci nesil krizlerin diğer bir özelliği ekonomik yapıların krize hassas olmalarıdır. Bu hassas yapı sadece devletten kaynaklanmaz. Özel sektörün (özellikle bankacılık sektörünün) yapısı krize duyarlı bir ortam yaratabilir. Bankacılık sektörünün açık pozisyon oranlarındaki artışlar, kredilerdeki geri dönme oranın azalması, vade uyuşmazlığı gibi nedenler bankacılık sektörünü dolayısıyla genel ekonomiyi krize hassas bir yapıya sürükleyebilir.

İkincil nesil finansal krizlerin ortaya çıkışı iki şekilde olmaktadır. Bunlar; bankacılık krizi ve döviz krizidir. Bankacılık krizleri genelde banka bilançolarının kötüleşmesinden; bilanço aktif yapılarının bozulmasından kaynaklanır. Daha açıkçası, geri dönmeyen kredilerin artması, menkul değerlerin piyasalarındaki dalgalanmalar, reel sektörün küçülmesi nedeniyle bankaların aktif yapılarının bozulması bankacılık krizlerinin temel nedenleri olmaktadır. Bankacılık sektörünün krize girmesi sonucunda mevduat sahipleri bankalardan mevduatlarını çekmeye başlayacağı için, bankaların likidite sıkıntısı had safhaya varır39.

Finans sektöründe artan sorunlar krizi tetikleyen en önemli nedenler haline gelir. Geri dönmeyen krediler ne kadar artar ise bilançodaki vade uyumsuzluğu o denli çoğalır. Likidite riski yüksek, dövizde aşırı pozisyon açığı ile çalışan, öz

38 M Obstfeld, “Models of Currency Crises With Self-Fullfilling Features”, European Economic

Review, Vol: 40, 1996, s. 1037–1047.

39 Aslan EREN, Bora SÜSLÜ, “Finansal Kriz Teorileri Işığında Türkiye’de Yaşanan Krizlerin

kaynakları yetersiz olan bir bankacılık sisteminin varlığı, kuşkusuz ekonomik kriz için uygun bir ortam yaratır40.

Finansal krizlerin diğer bir şekli döviz krizleridir. Döviz krizleri genelde sabit kura dayalı dezenflasyon programları sonucunda ortaya çıkar. Döviz kuru çıpasına dayanan bu sistemde enflasyon konusunda olumlu gelişme ile birlikte, yerli paranın değer kazanması sonucu, cari işlemler dengesindeki açık büyür. Buna rağmen sabit kurdan çıkamayan ülkeler, ister istemez bir finansal krize sürüklenir.

İki ayrı şekilde ortaya çıkan finansal krizlerin, ortaya çıkış nedenleri ise aynıdır. Bunlar:

• Makro ekonomik yapıda sürdürülemeyen dengesizlik, • Ters seçim ve Ahlaki yapıdaki bozulma,

• Finansal serbestleşme, • Sürü psikolojisi olmaktadır.

İkinci nesil kriz modellerine göre ekonomik krizler, sabit döviz kuru ile daha genişletici para politikası uygulama isteği arasındaki çatışmanın bir sonucudur. Yatırımcılar hükümetin döviz kuru paritesinin yükselmesine izin vereceğinden şüphelenmeye başladıklarında yatırımlardan beklenen faiz oranları artar. Faiz oranları üzerinde artan baskı da hükümeti sabit döviz kurunu sona erdirme noktasına getirir. Özellikle 1990’lı yılların ikinci yarısından itibaren, bazı ekonomistler para krizlerine alternatif açıklamalar geliştirdiler41. Bu alternatif modellerin ortak teması, ekonomik temellerde sürekli bozulma olmadığı durumda da kriz çıkma olasılığına vurgu yapmalarıydı bu doğrultuda geliştirilen modeller ikinci nesil kriz modeli olarak adlandırılmaktadır.

Birçok ikinci nesil modelin iki anahtar özelliği, hükümetin bir hedef fonksiyonunu maksimize eden aktif bir ajan olduğu ve çoklu dengeye götüren dairesel bir sürecin olduğu varsayımlarıdır. Kuramsal beklentiler bir veya diğer

40 Öztin AKGÜÇ, “Bankacılık Kesimi Kriz Nedeni mi?”, İktisat Dergisi, Şubat-Mart 2001, s.32. 41 Vildan SERİN, ‘Gelişmekte Olan Ülkelerde Görülen Finansal Krizlere Getirilen Teorik

dengeye ulaşılmasını sağlayacağından bu modellerin çoğu açıktan veya zımni olarak kendi kendini besleyen kriz olasılığını kabul etmektedir. Örneğin önemli bir grup yatırımcının bütün kötümserliği döviz kuru sisteminin sona ermesine ve negatif beklentilerin doğrulanmasına neden olan bir sermaye kaçışını başlatırsa bu tür bir kriz ortaya çıkarmaktadır. Bu bağlamda bazı ikinci nesil modeller bir denge noktasından diğerine hareketleri belirlemede ekonomik ajanların davranışlarının güçlendiren etkisini vurgulamaktadır42.

İkinci nesil modellere göre krizin ortaya çıkış şekillerine bakıldığında; ilk olarak tutarlı kendi kendini besleyen beklentiler, ikinci olarak sürü davranışı ve üçüncü olarak ise bulaşma sebebiyle ortaya çıkmaktadır43.

Bu modelde para krizine, spekülatif atak dışında bankacılık krizlerinin de yol açtığı iddia edilmektedir. Bu anlamda bir bankacılık krizi, banka bilançolarının aktif yapılarının bozulmasından kaynaklanır44. Bankacılık krizi, temel olarak, para otoritelerinin spekülatif ataklara karşı koymak maksadıyla yaptıkları politika uygulamalarından da kaynaklanabilir. Spekülatif atağı karşılamaya çalışan para otoriteleri, uyguladıkları politikalar ile bankacılık sektörünü yakından ilgilendiren faiz oranları ve yurt içi krediler gibi makro ekonomik değişkenlerdeki aşırı dalgalanmayı arttırmaktadırlar. Bu değişkenlerin aşırı dalgalanmalarındaki artış, banka bilançolarını doğrudan olumsuz bir şekilde etkilemektedir. Sonuçta hükümet spekülatif atakları önlemeye çalışırken, aslında bir spekülatif atağı körükleyecektir. Sonuç olarak kriz, uzun dönemde sabit kurun sürdürülmesini imkansız hale getiren hükümet politikalarındaki tutarsızlıklardan kaynaklanmaktadır. Bu açıdan değerlendirildiğinde ekonomik tercihlerdeki temel yanlışlıklar kriz ortamının doğuşunun temel sebebidirler. İkinci nesil modellerde ulaşılan sonuçlar, her ne kadar farklıklılar taşısa da genel sonuçlar hep aynı kalmaktadır. Finansal krizler uygulanan

42 SERİN, age s. 1217.

43 KARAÇOR, ALPTEKİN, age. S. 239.

44 Aslan EREN, Bora SÜSLÜ,’Finansal Kriz Teorileri Işığında Türkiye’de Yaşanan Krizlerin Genel

ekonomi politikaları ile döviz kuru politikalarının uyumlu olmamasından kaynaklanmaktadır.

Bu modelin dayandığı en önemli varsayım, ekonomi politikalarının önceden belirlenmediği, ekonomik değişmelere tepki olarak uygulamaya başladığı ve ekonomik birimlerin beklentilerini oluştururken bu durumu dikkate aldığıdır45. İkinci nesil modeller, bazı ortak özelliklere sahip olmalarına rağmen aynı zamanda çok hayati noktalarda birbirlerinden ayrılırlar. Bazı modellerde ekonomik temeller bir krizin ne zaman olabileceğini belirlemede anahtar bir rol oynar. Özellikle bazı ikinci nesil modeller bir krizin nerde olacağının veya nerede olamayacağının kritik değişkenler için orta seviye bir aralık belirlemektedir. Sonuç olarak bir kriz olasılığı ekonomik temellerin pozisyonu tarafından belirlenir ve göreceli olarak iyi ekonomik temellere sahip bir ülke para krizi yaşamaz46. Bu sonuç her ne kadar bir kriz zamanlamasını tahmin etmek mümkün olmasa bile, hangi ülkelerin bir para krizine düşme riski taşıdığını tahmin etmenin mümkün olduğunu ifade eder.

İkinci nesil kriz modelleri, global finansal piyasaların yapısını daha iyi açıklamakla birlikte, analizin temel taşını oluşturan beklentilerdeki değişmenin nedenini açıklamakta yetersiz kaldığı için eleştirilmiştir.