• Sonuç bulunamadı

1.1.5. Ekonomik Krize İlişkin Teorik Yaklaşımlar

1.1.5.1. Klasik İktisadi Düşünce

sorunlarının, özellikle bilanço sorunlarının, yattığını ileri süren modellerdir. Bu yaklaşıma göre krizlerin büyük çoğunluğu ekonominin önemli bir kısmının bilançolarının kredi verilebilirliğine ya da döviz kurlarına duyulan kuşkudan doğmaktadır.

Bu modeller Asya Krizinden hareketle, bankacılık ve finans sektörünün rolünü vurgulayarak bankacılık krizleri ile para krizlerinin birbirini besleyen bir kısır döngü yarattığı ana fikrine dayanmakta ve krizlerin ülkeler arasında yayılma mekanizmasını açıklamaya çalışmaktadır49.

1.1.5.Ekonomik Krize İlişkin Teorik Yaklaşımlar

Ekonomik kriz, farklı yaklaşım ve kuramlar tarafından değişik şekillerde açıklanmıştır. Merkantilist düşünce sistemine karşı klasik iktisadi düşünce sistemi ortaya çıkmıştır. Klasik iktisadi düşünce sistemi krizi yok saymıştır 20.yy’ın başında ortaya çıkan Marxist düşünce sistemi krizin nedeni olarak aşırı üretimi göstermiştir. 1929 dünya ekonomik buhranıyla birlikte ortaya çıkan Keynesyen düşünce sistemi ise ekonomik krizin nedeninin talep yetersizliği olduğu görüşünü savunmuştur.

1.1.5.1.Klasik İktisadi Düşünce

Servetin kaynağını değerli madenler olarak tanımlayan, bu yüzden dünya servet stokunun sabit olduğunu ve uluslar arası ticaretin, taraflardan sadece birinin( ihracat yapanın) yararına olacağını ileri süren merkantilist doktrin, sanayi devrimiyle ortaya çıkan kitlesel üretim için serbest ihtiyacını karşılayamaz olmuştur. Merkantilist düşünce sistemine karşı klasik iktisadi düşünce ortaya çıkmıştır.

Klasik akımın öncüsü Adam Smith, 1776 yılında çıkardığı milletlerin zenginliği kitabı ile klasik iktisadi düşünceyi ortaya koymuş oldu. Klasik akımın

49 Ömer YILMAZ, Alaattin KIZILTAN, Vedat KAYA, ‘İktisadi Kriz Kuramları, Finansal

Küreselleşme ve Para Krizleri’ Erciyes Üniversitesi, İİBF Dergisi, Sayı; 24, Ocak-Haziran 2005 s. 94.

inandığı ve varsaydığı en önemli nokta ekonominin her durumda kendi dengesini sağlayabilecek olması ve dışarıdan hiçbir müdahaleye gerek duymamasıdır. Bu dengeyi sağlayacak olan Adam Smith in görünmez el tanımlamasıdır. Buna göre iktisadi hayatta düzeni sağlayan ve hangi malların kimler için, ne miktarlarda üretileceği gibi temel ekonomik sorunları çözümleyen bir görünmez el vardır. Hükümetler ekonomiye müdahale etmemelidirler çünkü görünmeyen el mekanizması( serbest piyasa mekanizması) sayesinde ekonomide oluşan arz ve talep fazlalığı erir ve piyasa tekrar denge noktasına döner50. Ancak bu mekanizma talebin tamamen kırıldığı 1929 buhranı sırasında piyasaları dengesizlikten kurtarmaya yetmemiştir.

Klasik iktisadi düşüncenin temel varsayımları, tam rekabet koşullarının geçerli olması, faiz oranları ile fiyatların esnek olması ve her arzın kendi talebini yaratmasıdır. Klasiklere göre bu üç varsayımın geçerli olduğu bir ekonomi daima tam istihdamda bulunacak ve dolayısıyla fiyatlar genel seviyesinde ne yükselme (enflasyon) ne de alçalma (deflasyon) yönünde önemli dalgalanmalar olmayacaktır51. Klasik iktisatçılar ekonomideki durgunlukların geçici olduğunu savunmuşlardır. İstikrarsızlık yok iken uygulanan maliye ve para politikalarına karşı çıkmışlardır.

Klasik teoriye göre ekonomi. Ekonomi tam istihdam düzeyinde kendiliğinden dengede olduğundan dolayı ekonomiye müdahalede bulunmanın gereği yoktur. Klasik iktisatçılar, ekonomide zaman zaman konjonktürel nitelikte dalgalanmaların görülebileceğini kabul etmekle birlikte, ücret esnekliğinin, tekrar tam istihdam düzeyine dönülmesini garantilediğini savunurlar. Bu nedenle ekonomide ancak geçici bir durgunluk görülebilir. Dolayısıyla ekonomide bir istikrarsızlık söz konusu olmayınca para ve maliye politikası gibi araçlarla ekonomiye müdahalede bulunmanın bir gereği yoktur.

50http://www.bydigi.net/diger-dersler/328609-ders-ekonomi-gorunmeyen-el-mekanizmasi.html (

Erişim: 15.11.2009)

Klasik iktisatçılar maliye politikası aracı olarak küçük denk bütçeden yanadırlar. Bütçe açığı kadar bütçe fazlasını da olumsuz karşılarlar. Çünkü bütçe fazlası özel tasarrufların daraltılması pahasına sağlanmaktadır. Bu durum toplam yatırım hacmini daraltarak ekonominin uzun dönemli gelişmesini olumsuz yönde etkileyecektir. Klasik iktisada göre ekonomik istikrarsızlık ortaya çıktığında mali politikalar yerine para politikaları tercih edilmelidir52.

Klasik iktisat teorisinin diğer önemli temsilcisi J.B. Say’dir. Say kendi adıyla da anılan Mahreçler Kanununda buhranın anlamsız oluğunu çünkü her arzın kendi talebini yaratacağını belirtmiştir53. Buna göre tüm üretim tüketileceği için kriz söz konusu olmayacaktır. Herhangi bir alanda fazla üretim yapılsa da bu fikir değişmeyecektir. Çünkü fazla üretim, fazla gelir ve tüketim ilişkisiyle dengelenecektir.

Klasikler teori olarak miktar teorisini kabul ederler. Miktar teorisi tam istihdamda bulunan bir ekonomide para arzında meydana gelen değişmelerin sadece fiyatlar genel seviyesini etkileyeceğini ve fiyatlar genel seviyesini para arzında meydana gelen değişme yönünde ve oranında değiştireceğini savunur54.

Klasik iktisadin bir diğer teorisi David Ricardo’nun mukayeseli üstünlükler teorisidir. Bu teoriye göre; serbest ticaret ilkeleri çerçevesinde her ulus kendine en uygun malların üretiminde uzmanlaşacaktır55. O dönemde serbest ticaret, bir ülkenin kendi üretemediği veya başka ülkelerden daha ucuza üretemediği malları ithal etmesi halinde yararlı olacağı düşüncesine dayanıyordu. Ülkeler arası uzmanlaşma ve ticaret bu şekilde açıklanmış ve dış ticaretin tüm taraflar için yararlı olabileceği savunulmuştur. Bu teorinin ortaya konulmasıyla, Laissez Faire ( bırakınız yapsınlar) ilkesi bütün dünya için geçerli bir ilke haline gelmiştir.

52 Kamil GÜNGÖR, ‘İktisadın Tarihine Kısa Bir Bakış ve Merkantilizmden Günümüze İktisadi

Düşünceler,

http://www2.aku.edu.tr/~kgungor/kamil_gungor.pdf (Erişim: 15.11.2009)

53 Ömer EROĞLU, Mesut ALBENİ, Küreselleşme, Ekonomik Krizler ve Türkiye, Bilim Kitabevi

Yayınları, Isparta, 2002, s.91.

54 SAVAŞ, age, s.92.

55 Recep KÖK, İktisadi Düşünce; Kavramların Analitik Evrimi, Anadolu Matbaacılık, İzmir,

Klasik iktisadi düşünceye göre paranın miktar teorisi, Say Yasası, ücretlerin ve faizlerin esnek olduğu varsayımları altında ekonomi kendiliğinden otomatik olarak dengeye gelecektir. Dolayısıyla kriz yaşanmaz, oluşan dengesizlikler fiyat mekanizması yardımıyla müdahaleye gerek kalmaksızın giderilebilir. Devletin para ve maliye politikalarıyla ekonomiye müdahalesini gereksiz bulurlar. Klasiklerin devlete atfettikleri görev ‘jandarma devlet’ görevidir. Zorunlu bir fena olarak gördükleri devlet; savunma, güvenlik, adalet ve diplomasi görevlerini yerine getirmeli ve hiçbir suretle ekonomiye müdahale etmemelidir56.