• Sonuç bulunamadı

Mahmudve Reformları Sempozyumu 28-30 Haziran 1989 Bildiriler, İstanbul, s 21.

BALKANLARDA BİR TÜRK ŞEHRİ: VARNA

II. Mahmudve Reformları Sempozyumu 28-30 Haziran 1989 Bildiriler, İstanbul, s 21.

9 Erhan Vatansever, Osmanlı’dan Sonra Bulgaristan Türklerinin Sosyo Kültürel Hayatı, Basılmamış Yüksek Lisns Tezi, Trakya Üniveristesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Eylül 2008, s.52-55.

10 Gökbilgin, a.g.m., s. 211.

11 Bilad-ı MetrukeMahkemesi sicilleri Varna, Niğbolu, Köstence, Şumnu, Hırsova, Maçin gibi Balkan şehirlerinin sicil defterlerinden oluşup, bu defterler İstanbul Müftülüğü Şer’iye Sicilleri Arşivinde muhafaza edilmektedir.

113

sosyo-ekonomik ve kültürel yapısına dair önemli veriler sunmaktadır. Varna yukarıda zikredilen bütün tarihi evreleri boyunca önemli bir yerleşim alanı olmuş, birden fazla etnik gruba ev sahipliği yapmıştır. Bu sicil defteri 1831-1838 yıllarını kapsamakta olup, hüccet, ilam ve kassam içerikli 357 belgeden oluşmaktadır. Varna’nın 2 numaralı Şer’iye Sicil defterine dayalı olarak hazırlanan bildirimizin konusu vergi, tereke, miras, alış veriş, bazı suç ve gasp olayları, evlenme boşanma gibi çok geniş konu içeriğinden Varna’nın etnik-demografik yapısı, ve sosyo- ekonomik hayatının seçilerek incelemesi ile sınırlandırılmıştır.

1. 19.yy’da Varna’da Etnik ve Demografik Yapı

Varna kazasında da öteden beri dinî ve ırkî farklılıklara sahip muhtelif etnik grupların bir arada yaşadığı ve ayrı mahallerde tek bir grup halinde bulundukları bilinmektedir.12 Osmanlı

Devletinde ilk kez yapılan 1831 nüfus sayımına göre Varna ile ilgili bir kayıt olmamakla beraber şehrin bağlı bulunduğu Silistre eyaletine ait kayıtlara göre eyalet nüfusunun 273.936’ü Müslüman, 251.579 Hıristiyan, 2353 Yahudi, 1755’inin Ermenilerden oluştuğu belirlenmiştir. Bunun yanı sıra Kırım Savaşını müteakip Bulgaristan ve Varna’ya 100 bin kadar Tatarın da yerleştirildiği bilinmektedir.13 Bu rakamlar ışığında şer’iye sicilleri Varna’nın nüfusu ile ilgili

daha derli toplu bir bilgi vermektedir. XIX. yüzyılın ilk yarısında Varna kazası merkezinde 11 adet Müslüman ve 4 adet de gayri müslim mahallesinin varlığını tesbit edebilmekteyiz. Varna şer'iyye sicil 2 nolu deflerde Müslümanların meskûn olduğu mahalleler adları ile kayıtlıdır.14

XVI. yüzyılda Varna'da 5 adet gayri müslim mahallesi bulunuyordu.15 Evliya Çelebi'nin

bildirdiğine göre ise Varna’da 7 müslim mahallesi; 5 yahudi ve Ermeni mahallesi vardı.16 Diğer

bir tesbite göre 7 Müslüman 11 Gebran ve l' de Kıpti mahallesi vardır.17 Şer'iyye sicilinde tesbit

ettiğimiz mahallelerin ekserisi aynı ismi taşımakla birlikte bazı mahalle isimlerinin sicilde kaydedilmediği anlaşılmaktadır. Nitekim XVI. yüzyıl'da Ermeni mahallesinin, sicilde "Taife-ı Ermeniyan", Var-oğlu olarak bilinen mahallenin ise "varoş" olarak kaydedildiği görülür. Yine

12

Gökbilgin, a.g.m, s. 210.; Evliya Çelebi, “Türkler ve Balkanlar”, Balkanlar, Obiv Yay., 1993., s. 1482-1484.; L. İnciciyan, H. D. Andreasyan, İnciciyan, L.- Andresyan, H. D., “Osmanlı Rumelisinin Tarihi ve Coğrafyası”, GAAD, S.4-5, (11975-1976), İstanbul, 1976, s. 116, 117.

13 Miyase Koyuncu Kaya, “Osmanlı İdaresinde Bir Balkan Şehri: Varna (1774-1878)”, Turkish Studies, Volume 10/1, Winter 2015, s.391-392.

14 B. No: 77, 79, 113, 141, 145, 146, 233. 15 Gökbilgin, a.g.m., s.210.

16 Evliya Çelebi, a.g.e.,.

17 Ahmed Cebeci, “Silistre Sancağı Vakıfları ve H 1006 (1547-1598) Tarihli Silistre Livası Vakıf Defteri N.561”, VD,

114

"Maticı" ve "Kaleoğlu" olarak bilinen mahalle isimlerine sicilde rastlanılmamıştır.18 Sicildeki

kayıtlardan XIX. yüzyılın ilk yarısında Varna'da 4 adet gayr-i müslim mahallesinin var olduğu anlaşılmaktadır.19

Gerek Tayyib Gökbilgin’in ve M. Türker Acaroğlu’nun eserlerinde ve gerekse şer’iye sicil kayıtlarında geçen köy ve mahalle isimlerinin genellikle Anadolu menşeli oldukları görülür. Nitekim bu yerlerde meskun olan Müslüman ahalinin büyük çoğunlukla Anadolu’dan nakledilmiş veya sürgün usûlüyle iskan edilmiş Türk unsurlardan meydana geldiği bilinmektedir.20 Varna’ya bağlı yerleşim birimlerinin isimlerine baktığımızda, mesela Caferli, Alaaddin-i Kebir, Alaaddin-i Sağir, el-Hac Haşan gibi köyler ile Abdurrahman, Babazâde, Alaaddin, Çavuşzâde, Şaban Efendi gibi mahallelerin, isimlerini kurucuları olan şahıslardan aldıkları dikkat çeker. Yine özellikle Varna kesiminde pek sık rastlanan Recep Kuyusu, Nebi Kuyusu, Göç Beyi Kuyusu gibi kuyu isimleri ile anılan köyler, tamamıyla yeni iskâna açılmış yerleşim yerlerini göstermektedir. Bu tip köyler, bir su kaynağı bulan veya kuyu açan şahsın, yerleşim yerinin kurulmasında ve buraya iskânın teşvik edilmesindeki rolüne işaret eder.21

Ayrıca, birçok köy bölgede yoğun faaliyette bulundukları anlaşılan kolonizatör Türk dervişleri tarafından tesis edilmiştir. Bunların daha Osmanlı fethinden önce bu bölgede faaliyet gösterdikleri bilinmektedir. Varna bölgesinde Sarı Saltuk Baba ve Akyazılı Baba zaviyeleri çevresi kalabalık birer iskân birimi idiler ve buradaki dervişler geniş ölçüde ziraatle uğraşıyorlardı.22

Varna'da ilk nüfus sayımı, 1833 yılı Eylül sonu ile Ekim ayının başlarında yazılıp Varna mahkemesine gönderilen ferman emri üzerine yapılmıştır. Fermanda, Silistre sancağında vâki kazaların sayımını yapmak üzere, memur ve muhassıl ile beraber heceğan-ı divan-ı hümayundan ve mektûbi defteri hülefasından (Hacı) Ahmed Efendi görevlendirilmiştir. Bu kayıttan anlaşıldığına göre; sayım sırasında şahısların yaş ve eşkalleri, mahalle, köy ve çiftlikleri belirtilerek, doğanların, ölenlerin, askere ve başka yere gidenlerin, köprücü ve derbent

18 B. No: 77, 79 vd.

19 B. No: 77,79, 113, 141, 145. 146.

20 Yusuf Halaçoğlu, “Kuruluşundan Günümüze Bulgaristan’da Türk Nüfusu”, V. Milletlerarası Türkiye Sosyal ve İli-

tisat Tarihi Kongresi, Tebliğler, M.Ü., Türkiyat Araştırma ve Uygulama Merkezi, İstanbul, 21-25 Ağustos 1989, TTK,

Ankara 1990, s. 505.

21 Feridun Emecen, “XVI. Asırda Balkanların Kuzeydoğu Kesiminde İskân Tipleri ve Özellikleri Hakkında Bazı Not-

lar”, V Milletlerarası Türkiye Sosyal ve İktisat Tarihi KongresiTebliğler, M.Ü.,Türkiyât Araştırma ve Uygulama

Merkezi, İstanbul, 21-25 Ağustos 1989, TTK. Yay., Ankara 1990, s. 547.; 17 no’lu dipnot: SiîistreKanunnâmesi’ndeki kuyu hususuna dair karineler için bkz. Ömer Lütfi Barkan, “XV ve XVI. Asırlarda Osmanlı İmparatorluğu’nda Ziraî

Ekonominin Hukukî ve Malî Esasları”, Kanunlar, İstanbul 1943, s. 273.

22 Feridun Emecen, a.g.m., s. 548.; Semavî Eyice, “Varna ile Balçık Arasında Akyazılı Sultan Tekkesi”,Belleten, c. XXX, s. 124 (1967), s. 551-592.

115

görevi yapıp da muaf olanların belirtilmesi, ayrıca yazılanlar ehl-i reâya'dan ise alâ, evsad ve ednâ gibi bağlı bulundukları cizye gruplarının gösterilerek sayım defterindeki isimlerinin başına yazılması, sayım bitinceye kadar Varna’da kalacak olan görevlilerin "lüzum ve iktizası veçhile yalnız me'külatıcânib-i vilayetten itâ..." edilmesi, bundan böyle sayım işine ehemmiyet verilerek, altı ayda bir yoklamalarının yapılması ve bu defterlerin İstanbul'a gönderilmesi emredilmektedir.23

1831 Varna’da yapılan nüfus sayımında; İslâm 3427, reaya (Alâ 13, Evsat 681, Edna 361, sıbyan ve amelmande 518), Kıpti 167 (148 nüfus Müslim kıptidir. 19 nüfus kipti reayası olub Varna, Isakçı ve Minkalya kazalarına aittir) toplam nüfus 5167 olarak gösterilmiştir.24 Nüfus

sayımı verilerine göre Varna kazasının nüfus miktarının tam olarak ortaya çıktığı söylenemez. Bu sayımda yalnız erkek nüfusun sayımı yapılmış, bu da; dini sınıflamaya göre uygulanmış bulunmaktadır. Genel olarak İslâm ve Hıristiyan nüfusu tespit edilmiştir. İslâm nüfus; Türk olan İslâmlar, Türk olmayan İslâmlar diye ayrılmamıştır. Reâya adıyla sayılmış olan Hıristiyanlar ise, ırk, din veya dil bakımından tefrik edilmemiştir. Ancak büyük şehirlerde Rum, Ermeni ayrımı yapılmış bir çok yerlerde de İslâm olmayan halk reâya diye belirtilmiştir.25

Varna'nın XIX. yüzyılın ilk yarısındaki nüfusu hakkında kesin rakamlar verilememekle beraber sicil kayıtlarındaki bazı veriler bu konuda tahmini rakamlar ortaya koymamıza yardımcı olmuştur. Mesela, sicil defterindeki 4.1.1250 h /13.5.1834 m. tarihli mahalle ve karye ahalilerine tevzi ve taksim edilen bir masraf kaydında hane sayıları gösterilmiştir. Buradan hareketle bu bilgiler esas alınarak mahalle ve köy nüfusu tahmini olarak ortaya çıkartılmaya çalışılmıştır.26 Ancak bu sayısal verileri kullanarak bir nüfus tahmininde bulunmadan önce

sicillerde karşımıza çıkan avarız-hane ve hane deyimleri üzerinde durmak gerekmektedir. Zira avarız-hane sayılarından yararlanarak şehir nüfusunu tespit ederken, “hane” kavramının neyi ifade ettiği hususunda muhtelif görüşler ortaya konmuştur.27 Nüfus tahminlerinde avarız-hane

sayılarının ölçü olarak alındığı, ancak bunun yanıltıcı ve sakıncalı olduğu bilinmektedir. Ayrıca bir avarız-hane'nin; tekabül ettiği hane sayısı da bölgeden bölgeye değişiklik göstermektedir.28

Bu hakiki bir hane olmayıp, itibari bir “hane” yani grubu ifade etmektedir. Bir avarız hanesi

23 B. No: 201.

24 E. Ziya Karal, Osmanlı İmparatorluğunda İlk Nüfus Sayımı (1831), Türk Tarih Kurumu Yay., Ankara, 1943., s. 88.

25 E. Ziya Karal, a.g.e., s. 20. 26 B. No: 230.

27 R. Özdemir, “Avarız ve Gerçek Hane Sayılarının Demografik Tahminlerde Kullanılması Üzerine Bazı Bilgiler”, X.

Türk Tarih Kongresi, Ankara 22-26 Eylül 1986. Kongreye Sunulan Bildiriler, c. IV, TTK Yay., Ankara 1993, s. 1581.

116

içinde bölgeye göre bazen 3., bazen 5, bazen 10, bazen de 15 hakiki hane bulunabildiği gibi, daha fazlası da bulunabiliyordu.29 Bazı büyük Osmanlı şehirlerinin demografisini XVI.

yüzyıldaki tahrir defterlerine dayanarak hesaplayan Ömer Lütfi Barkan, “hane” karşılığı olarak “5” katsayısını esas almış ve bu sayı birçok araştırmacı tarafından kabul edilerek kullanılmıştır.30 Biz de bu sayıyı esas alarak Varna kazasının mahalle ve köy nüfusu için genel

bir tahmin yapma yoluna gittik.

Sicil kaydında avarız-hane sayısı olmamakla beraber, sadece hane sayıları verilmiştir. Her bir hanede 5 nüfusun varlığı kabul edilecek olursa Varna'nın, bu veriler çerçevesinde sadece merkez mahalle ve köyler için bir nüfus tahmini yapılabilir. Varna kazası merkezindeki mahallelerin hane sayısı 778'dir. Her bir hane de 5 nüfus varlığı esas alındığında, bu dönemdeki müslim nüfusun 2600, gayri müslim (Ermeni-Rum) nüfusun ise 1290 olduğu ortaya çıkar.31

Sicildeki diğer bir kayıtta reayanın 200 haneden ibaret olduğu belirtilmektedir. Aynı hesaplamaya göre reaya nüfusunun 1000 olduğu görülür.32 Varna'ya bağlı köylerin hane sayısı

719'dur. Yukarıda belirtilen işleme göre köylerdeki nüfus miktarı 3595'dir.33

Osmanlı Devleti'nin Rumeli'yi fethinden sonra bu bölgenin sistemli bir iskân siyaseti ile Türkleştiği ve bazı bölgelerin yoğun bir Türk yerleşmesine sahne olduğu bilinmektedir. Özellikle XIV. asırda kitleler halinde yerleşmelere Timur’un Anadolu’yu istilası hız kazandırmış ve böylece Trakya, bugünkü Doğu Bulgaristan, Meriç vadisi, Dobruca havalisi kuvvetle Türkleşmiştir. Büyük çoğunlukla Türklerin yerleştiği bölgelerden biri de bugünkü kuzeydoğu Bulgaristan'da bulunan Silistre, Şumnu, Hazergrad ve Varna kesimidir.34

1520’de Varna kazasının kır kesimindeki nüfusun büyük ekseriyetini yine Türkler teşkil etmektedir. 232 kadar köyü olan Varna kazasında 13.300 kadar olan nüfusun % 73’ü Türk'tür.35

Bu Türk nüfusunun büyük bir kısmının Anadolu'dan bu bölgelere "sürgün" olarak sevkedilenler ve yörük teşekküller oluşturuyordu. Varna ve çevresi yerlere yerleştirilen Kocacık ve Naldöken yörükleri bilhassa kayda değer olanlardı.36 XV. yüzyıl ortalarına ait paşa sancakları nüfus tahrir

29 Mustafa Akdağ, Türkiye'nin İktisadî ve İçtimâî Tarihi, c. II, Ankara 1974, s. 283.

30 Ö. L. Barkan, “Tarihi Demografi Araştırmaları ve Osmanlı Devleti”, TM, X (1951), s. 1-16.; Nejat Göyünç, “Hane

Deyimi Hakkında”, İÜEF.TD, 32 (Mart 1979), s. 331-348.

31 B. No: 230. 32 B. No: 107. 33 B. No: 230.

34Ahmet Maranki, Balkan Mezalimi, İstanbul 1993, s. 59-66.; Faruk Kocacık, “Bulgaristan’daki Türklerin Kö-

keni”,Türk Kültürü, s. 263, yıl: XXIII, (Mart 1985), s. 157.

35 F. Emecen, a.g.m., s. 543.

36 T. Gökbilgin, a.g.e., s. 92.; M. Münir Aktepe, “XIV ve XV. Asırlarda Rumeli’nin Türkler Tarafından İskanına Dair”,

117

defterleri bu bölgelerde nüfusun %80-90'na varan büyük çoğunluğunun daha o zamanlarda Müslüman Türklerden ibaret olduğunu göstermektedir. XVI. asrın ikinci yarısında (1550-1574) Silistre, Şumnu, Hezargrad ve Varna bölgelerinin toplam 133.000'e ulaşan nüfusun 90.000'e yakını Türk nüfusu teşkil etmektedir.37

Varna Kazasında nüfusu oluşturan Müslümanların dışında muhtellif etnik grupların varlığı bilinmektedir. Özellikle Müslüman ahalinin dışında Rum, Ermeni, Yahudi ve diğer gruplar Varna civarında yaşamakta idiler. Rumeli bölgesinin Osmanlı hakimiyetine geçmesi ile birlikte Türk muhaceratına maruz kalması kısa bir müddet sonra bu bölgelerin Türkleşmesini sağlamıştı. Varna ve çevresi de bu Türk yerleşmelerinin olduğu bir bölgedir. Zira zamanla Türk nüfusunun Varna'da etkin bir yoğunlukla arttığı görülür. Bu durum, yapılan ilmi çalışmalarda rakamsal değerler verilerek; nüfus artış hızının %4.7 ve %4.3 oranında olduğu iki nüfus değişimi geçiren Varna'da Müslüman nüfusun yılda %53.1 oranında arttığı kaydedilmiştir.38

Gerek Varna ve çevresinde, gerekse Rumeli'nin Türk yerleşmeleri bakımından yoğun olan diğer bölgelerinde demografik yapının zamanla Türkler ve Müslümanlar aleyhine geliştiği görülür. 1868 Tuna Salnamesi kayıtlarına göre nüfusun yaklaşık % 74’ünü Müslümanlar ve % 26’sını ise gayri Müslimlerden oluştuğu görülürken, 1874 yılı Varna ili nüfusu yaklaşık % 72 müslüman ve % 30 gibi yüksek oranda Müslümanlar lehine bir durum görülmüştür. Ancak 1881 yılı nüfus sayımı sonucu rakamları bu iddiayı doğrular şekildedir. Nitekim aynı yıl Varna’da 8.903 Türk bulunurken 6.721 Bulgar, 5.367 Rum,541 yahudi ve 186 Alman’dan oluşmaktadır.39

Bu durumun sebeplerini, her şeyden önce, Balkanlar’daki Osmanlı hakimiyetinin iç ve dış faktörlerin etkisiyle azalmasında aramak gerekmektedir.

Bu göç hareketlerine rağmen; Berlin anlaşması ile temeli kurulan Bulgaristan Devleti’nin sınırları içinde yaşayan Türklerin nüfusu Bulgar nüfusundan fazlaydı. Çeşitli kaynaklara göre 1875-1876 yıllarında Bulgaristan’daki nüfusun çoğunluğunu Türkler oluşturmakta ve toplam nüfus 3.310.400 kişi olup, bunların 1.800.900’ü (%54’ü) Müslümanlardan, 1.509.500’ü (%45.6’sı) Bulgarlardan meydana gelmektedir. Yerleşim birimleri esas alındığında mesela; Varna’da 74.000 Müslüman’a karşılık 36.000 Bulgar bulunmaktaydı.40 Osmanlı hükümetinin

Rumeli’deki bütün sancak ve vilayetlerde oturan halkın nüfus dağılımını 1878 itibariyle Rus yazar Teplow araştırmıştır. Teplow’un nüfus dağılımı tablosunda Varna’daki Müslüman Türk

37 Y. Yücel, “Balkanlarda Türk Yerleşmesi ve Sonuçları”, Bulgaristan’da ki Türk Varlığı I, Türk Tarih Kurumu Yay.,

Ankara, 1987, ., s. 69.

38 T. Nikolay, “Osmanlı Rumelisinin Tarihi ve Coğrafyası”, GAAD, S.4-5, (11975-1976), İstanbul, 1976, s. 75. 39 Kaya, a.g.m., s.394-395.

118

nüfus, 74.100, Bulgar nüfusu ise, 36.000 olarak kaydedilmiştir. Bu tablo da yukarıda görüldüğü gibi 1876-77 nüfus dağılımıyla hemen hemen aynıdır. Aralarında çok az bir fark bulunmaktadır.41 Çeşitli kaynaklardaki nüfus oranları farklılık göstermesine karşılık, esas olan

1877 yılı öncesindeki Müslüman Türk nüfusunun göçlerden sonra azalmaya başlamasıdır. Bulgaristan’daki çeşitli illerin nüfus durumu da aynı izlenimi uyandırmaktadır. Mesela, bazı kayıtlara göre, Varna’da 1868-69 yıllarında 43.431 Müslüman bulunmaktayken 1878’de bu sayı 36.000’e düşmüştür. Eski Dobruca, Prevadi, Razğard, Rusçuk, Silistre gibi yerlerde de Türk nüfusunun azaldığı, yıllıklarda yer alır.42

2. 19.yy’da Varna’da Sosyal Hayat

Varna'da Müslüman nüfus, Türkler ve Kıptiler’den teşekkül etmekte idi. Müslüman mahallelerin ve yerleşim birimlerinin diğer dini-etnik grupların oturduğu meskûn yerlerden ayrı oldukları ancak her türlü sosyal ve ticari münasebette bulundukları anlaşılmaktadır.

Varna’daki gayri müslim reâya ise, Rum, Ermeni, Yahudi ve Müslüman olmayan Kıptilerden ibaretti. Bu dini ve etnik gruplar eskiden beri kendilerine mahsus mahalle ve yerleşim birimlerinde yaşamakta idiler.

2 numaralı Varna şer'iyye sicilindeki 357 belgeden 17 tanesi gayri müslimlere aittir. Sicil kaydında Rumlar "Millet-i Rumiyan" yada "Milleti-mümtazetü'l-mesihiye" ifadesiyle geçmektedir.43 Ermeniler ise "Mllet-i Ermeniyan" ismiyle zikredilmiştir.44 Sicildeki bir kayda

göre; İstanbul ve bağlı Rum patriki ve İstanbul’da bulunan metropolitanlık cemaatinin talepleri üzerine patrikliğe dahil "peşkeş-i mirî" olan Varna ve tevabi metropolidliğinin Mısivri metropolidliğine bağlandığı anlaşılmaktadır.45 Devlet tarafından verilen berat gereğince; zimmi

reayanın devletle olan münasebetleri, dini yaşayışları ve bir takım hak ve hürriyetlerinin devlet tarafından koruma altına alındığı ayrıca belirtilmektedir. Osmanlılar fethettiği yerlerdeki gayri müslim ahaliye herhangi bir zorlayıcı uygulama yapmamışlar, onları her türlü sosyal, kültürel ve ekonomik gelişmelerinde serbest bırakmış, dinlerine, kültürlerine müdahalede bulunmamışlardı. Gayri müslimler zimmi statüsü ile Müslümanlar gibi bütün temel hak ve hürriyetlere sahiptiler. Bunu engelleyici bir durum vaki olduğunda bu zümre mahkemeye

41 A. Cevad, a.g.e., s. 194.

42 F. Kocacık, a.g.m.,s. 160.; M. Türker Acaroğlu, “Bulgaristan Türklerinin Dünü, Bugünü, Yarını”, X. Türk Tarih

Kongresi, Ankara 22-26. Eylül 1986, Kongre’ye Sunulan Bildiriler, c. IV, TTK. Yay., Ankara 1993, s. 1496.; Tuna Vilayet Salnamesi, 1286 (İ868-69). S. 101.

43 B. No: 22, 294. 44 B. No: 294. 45 B. No: 22.

119

giderek şikayet edebiliyordu.46 Gayri müslimlerin terekeleri de İslâm hukukuna göre taksim olunuyordu.47 Yine bir gayri müslim ölünce eğer çocukları küçük ise, kadı bir akrabasını vasi tayin edebilirdi.48

Gayri müslimlerin kilise, havra gibi ibadethâne yapmaları veya tamir etmeleri izne bağlı idi. Havraları veya kiliseleri harap olması halinde durumu bir arz-ı hâl ile Divan-ı Hümâyuna bildirirlerdi. Varna kazasında reaya tarafından, harap olduğu için tamir edilmesi istenen Ermeni kilisesinin yapılan keşf ve muayene neticesi tamirine karar verildiği,49 yine Rum taifesinin

kiliseleri yandığından yeniden inşa olunması talebinde bulundukları görülmektedir.50

Gayri müslimler askere alınmazlardı. Bu sebeple bilhassa İktisadî yönden oldukça gelişmiş idiler. Bütün bu muafiyetler karşılığı olarak onlardan cizye vergisi alınırdı. Cizye aslında fethedilen yerlerdeki ehl-i zimmi ahâliyi himaye etmenin karşılığı olarak toplanırdı. Cizye miktarları belirlendikten sonra, mühürlü bohçalar şeklinde hazırlanır, ilgili şehirlerin kadılıklarına gönderilirdi.51

Farklı dini ve etnik unsurların bir arada yaşadığı Varna’da, Müslüman Türk, Müslüman, Rum, Ermeni, Yahudi ve Müslüman olmayan Kıptilerin varlığı görülmüştür. Bu yapılanma kaza çevresindeki bazı köylerde de vardı. Bu dini ve etnik gruplar kaza merkezinde ayrı ayrı mahallelerde meskun idiler. Şer’iye sicillerinden elde ettiğimiz veriler Müslim ve gayr-i Müslim ilişkilerine dair önemli ipuçları vermektedir. Keza 2 numaralı Varna şer'iyye sicilindeki 357 belgeden 17 adeti gayri müslimler ile ilgili olup, bunlardan 2 adeti müslümanlar ile gayri müslimler arasındaki şahıslar arası ilişkilere aittir. Bu rakamlar bize bu yüzyılın ilk yarısında Varna'da gayri müslim nüfusun az olduğunu ifade edebileceği gibi, müslim nüfus ile gayri müslimler arasında iyi ilişkilerin olduğunu da gösterir. Zira müslimler ile gayri müslimler arasında meydana gelen herhangi bir anlaşmazlığa rastlanmamıştır. Gayri müslimler de kendi aralarındaki her türlü davalarda şer'i mahkemeye başvurmaktadırlar.52 Ölen bir gayri müslimin

46 B. No: 22, 252,318,337, 341. 47 B. No: 148, 157, 221, 223, 333. 48 B. No: 223. 49 B. No: 207. 50 B. No: 257.

51 Gülnihal Bozkurt, '‘Osmanlı Devleti ve Gayri Müslimler”, Türklerde İnsani Değerler ve İnsan Hakları, Osmanlı

İmparatorluğu Dönemi, II. Kitap, Türk Kültürüne Hizmet Vakfı Yay., İstanbul 1985, s. 290.; ayrıca geniş bilgi için

bkz. B. C. Nedkoff, “Osmanlı İmparatorluğu’nda Cizye”, Çev. Şinasi Altındağ, Belleten, 32. Ankara 1944, s. 559-652. 52 B. No: 252,318,337, 341.

120

tereke tevzi ve geride kalan çocuklarına vasi tayin işlemleri şer'i mahkeme tarafından yürütül- mektedir.53 Müslümanlar ile gayri müslimler arasında sosyal ilişkilerin yanı sıra ticari ilişkile- rin de kurulduğu, karşılıklı borç54 ya da mal alışverişinde55 bulundukları, sosyal ve ticari mü-

nasebetlerde birbirlerine kefil oldukları anlaşılmaktadır.56 Bu olumlu toplumsal ilişkilerin yanı

sıra toplum içinde farklı unsurlar arasındaki farklılıkları belirtecek bazı sosyal statü ifadeleri- nin kullanıldığı görülmüştür.57 Nitekim Müslüman ve gayri müslim halktan olan şahıslar için

kullanılan bazı ifadeler onların sosyal statülerini ortaya koymaktadır. Mesela; "Efendi" ifadesi toplumda tahsilli, bilgili ve kendisinden bir şeyler sorulur, sözüne güvenilir ve itimat edilir kişiler için kullanılmaktadır. Sicilde "Efendi" diye anılan kişilerin genellikle fetva makamında olması ile davalarda mahkemenin bir noktada tabii üyesi olan "şuhûdü'l-hâl" içerisinde yer almaları toplum içerisindeki konumlarını ortaya koymaktadır.58“Ağa” da toplumda kullanılan

bu tür ifadelerdendir. Ağa tabiri, Osmanlı Devleti’nde ordu, saray memuru ve mensupları için kullanıldığı gibi, halkın ileri gelenlerine, esnaf kethüda ve yiğitbaşılarına, taşra âyan ve eşrâfına da ağa denmekteydi. Sicil kayıtlarında "ağa” olarak geçen zevatın o yörenin ileri ge- lenlerinden oldukları anlaşılmaktadır.59 Ağalığın yönetimce de meşru sayıldığı gözlenmekte-

dir. Mahalli yönetim içerisinde ayan, suyolcu, mübaşir, voyvodalık, Kavvas, Kiracıbaşılık gibi görevleri ifa eden kişilerin genelde ağa ifadesi ile zikredildiği görülmektedir.60“Bey” unvanı

da, ağa gibi anonim bir unvan olarak kullanılmaktadır. Askeri ve mülki büyük memurlar ve bir mevki’ sahibi herkes için kullanılır olmuştur. Bey tabirinin asalet manası taşıdığı da belir- tilmektedir.61 Sicilde "bey” ve "paşa" ibaresi genelde İdarî ve askeri sınıf mensubu olanlar için

kullanılmıştır.62Bunun yanı sıra seyyid ve al hac ünvanlarının da kullanıldığı görülmüştür. Si-

cildeki tereke kayıtlarında, ölen bir gayri müslimden bahsedilirken "bundan akdem mürd olan” ya da "bundan akdem halik olan" ifadesi kullanılır.63 Ölen bir Müslüman ise "bundan akdem

vefat eden" veya "bundan akdem fevt olan" ifadesi kullanılmaktadır. Yine Müslümanlar söz konusu olduğunda "oğlu" anlamında "bin ve ibn" kelimesi kullanılmıştır. Gayri müslimlerde