• Sonuç bulunamadı

HİDÂYET KULİNOVİÇ’İN SIRÂT-I MÜSTAKĪM GAZETESİ / SEBÎLÜ’R REŞÂD MECMÛASI’NDA BOSNA’YA DAİR YAZILAR

2- Hidâyet Kulinoviç:

1908-1925 yılları arasında on yedi yıl süreyle yayınlanan Sırât-ı Müstakīm Gazetesi/

Sebîlü’r-reşâd Mecmûası’nda, İslam âleminin yukarıda da bahsedildiği üzere çeşitli coğrafya-

larından, oralarda yaşayan Müslümanların hal ve durumlarını anlatan, böylece İslam âlemini birbiri ile tanıştırıp hem-hal kılmayı amaçlayan yazılara yer verilmekteydi. Gazete/mecmûada Bosna Müslümanları ve problemleri ile ilgili de bazı yazılar yayınlanmıştır. Bunlar sayıca son derece azdır. Bunlar arasında, Hidayet Kulinoviç imzalı biri 1911 senesinde Sırât-ı Müstakīm

Gazetesi ve dördü 1912 senesinde Sebîlü’r-reşâd Mecmûası’nda yayınlanmış beş yazı bulun-

maktadır.

Hidayet Kulinoviç’in kimliği hakkında fazla bir bilgi bulunmamaktadır. Yazılarında ismi “Dârülfünûn-ı Osmânî Dîniyye Şuʽbesi Müdâvimlerinden Bosnalı Hidâyet”, “İstanbul Dârülfünun-ı Osmânî Dîniyye Şuʽbesinden Hidayet Kulinoviç”, “Kulinoviç Hidayet”, “Bosna- Hersek muhâbir-i mahsûsunuz Kulinoviç Hidayet” şeklinde geçmektedir.

5 Adem Efe, “Sebîlürreşâd”, DİA, c. 36, İstanbul 2009, 252.

6 Nurşen Mazıcı, “1930’a Kadar Basının Durumu ve 1931 Matbuat Kanunu”, Atatürk Yolu. Ankara Üniversitesi

167

Bu ifadeler bize sadece adı Hidayet olan müellifin, Bosnalı olduğunu, Kulinoviç aile- sinden geldiğini ve ilk yazılarını yazdığı esnada İstanbul Dârülfünûn-ı Osmânî Dîniyye Şube- sinde talebe olduğunu göstermektedir. Nihayet son iki yazısında kendisini derginin Bosna muhâbir-i mahsûsu olarak tanıtmaktadır.

Hidâyet Kulinoviç’in bizzat kendi yazılarında kendi kimliğine dair bu atıfları dışında, Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde de eğitimine dair bazı belgeler bulunmaktadır. Bu belgeler, aşağıda da işaret edileceği üzere Hidâyet ve kardeşi Mustafa’nın eğitimlerini İstanbul’da devam ettirmeleri hususunda yapılmış bir takım yazışmaları içermektedir.7

Sadarete, Hâriciye Nâzırı tarafından gönderilen 16 Eylül 1904 tarihli bir tezkireye8 göre

Bosna’nın Travnik Sancâğı eşrâfından Kulînzâde Ahmed Beğ’in oğulları Hidâyet ve Mustafa Efendiler “tahsîl ve terbiye-i ecnebiyeden tahlîs içün” İstanbul’a getirilmişlerdir; devam ede- cekleri Mekteb-i Sultânî’nin ücretini ödemeye muktedir olmadıklarından bunların söz konusu mektebe ücretsiz ya da yirmibeşer lira ücretle kabul ve kayd edilmeleri talep edilmektedir.

Sadrazamın 19 Eylül 1904 tarihli Maʻârif Nezâretine gönderdiği tezkirede Hidayet ve Mustafa Efendilerin “Bosna’dan gelmiş olmalarına mebni kabûlleri münâsib görülmüş olmağla

îcâbının icrâ”sı bildirilmektedir.9 Nihayet kısa bir süre zarfında Hidayet ve Mustafa Kulinoviç

kardeşler yirmibeşer lira ücret ve bir defaya mahsus olmak üzere on beşer altın elbise bedeli ödemek kaydıyla Mekteb-i Sultânî’ye kabul edilmişlerdir.

1868 yılında Fransa’nın girişimleri sonucunda İstanbul’da kurulmuş olan Mekteb-i Sultânî’de farklı dinlere mensup çocuklar birlikte eğitim görüyorlardı. Beyoğlu semtinde bulu- nan Galata Sarayı’nda eğitime başladığı için Galatasaray Mekteb-i Sultânîsi adı ile de bilinen mektepte bazı dersler Türkçe olmakla birlikte eğitim dili Fransızca idi. Eğitim süresi beş yıldı ve öğrencilerden yatılı veya gündüzlü oluşlarına göre belli bir ücret alınmaktaydı. Osmanlı hü- kümeti, eğitim ücretini ödeyemeyecek durumda olan öğrencilerin ücretlerinin bir kısmını veya tamamını karşılamayı üstlenmişti. Ancak bu sadece Osmanlı tabiyetinde bulunan öğrenciler için geçerliydi.10 Dolayısıyla 1878 senesinden itibaren Avusturya-Macaristan işgali ve idaresi

7 İstanbul Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA), BEO.2435/182615; BEO.2435/182615; MF.MKT.810/00093;

BEO. 2414/181007; BEO.2435/182615.

8 BOA, BEO.2435.182615. 9 BOA, MF.MKT.810.00093.

10 Galatasaray Mekteb-i Sultânîsi hk. bknz: Adnan Şişman, “Galatasaray Mekteb-i Sultânîsi”, DİA, c. 13, İstan- bul 1996, 323-326.

168

altında olmasına rağmen Bosna hala Sultanın hükümranlık sınırları içerisinde ve halkı da Os- manlı tebaası idi. Muhtemelen bu sebeple Hidayet ve Mustafa Kulinoviç kardeşler bu şekilde bir nevi burslu olarak Mektebe kabul edilmişlerdi.

Hidayet Kulinoviç’in yazılarında “İstanbul Dârülfünun-ı Osmânî Dîniyye Şuʽbesinden Hidayet Kulinoviç” ifadesini kullanmasından onun Mekteb-i Sultânî’den sonra, Dârülfünun-ı Osmânî’de İlahiyat Şubesinde okuduğu anlaşılmaktadır. Muhtemelen gazeteye ilk yazısını yaz- dığı 1911 yılında halen bu şubenin talebesidir.

Sebîlü’r-reşâd Mecmûası’nın 14 Mayıs 1914 tarihli 296’ncı sayısında “Bosna Re’îsü’l-

ʻulemâsı” başlıklı bir yazı altında “Dârü’l-fünûn me’zûnlarından Kulenoviç H.M.Fatin” imzası bulunmaktadır.11 Bu yazarın Hidayet olmadığı, yazarın bu yazıdan “ilk mektûbum” şeklinde

bahsetmesinden ve isim kısaltmasındaki harflerden anlaşılmaktadır. Burada söz konusu olan Kulinoviç/Kulenoviç’in, ismindeki M. kısaltmasından Hidayet’in kardeşi Mustafa olduğu tah- min edilebilir. Bu durumda her iki kardeşin de Mekteb-i Sultânî’den sonra Dârülfünun-ı Osmânî’den mezun olduklarını söylemek mümkündür.

3- Hidâyet Kulinoviç’in Sırât-ı Müstakīm Gazetesi/ Sebîlü’r-reşâd Mecmûası’nda Yayınlanan Bosna Yazıları:

Bosna’nın önemli ailelerinden Kulinoviç’lere12 mensup olan ve Avusturya-Macaristan

idaresi altında, burada ‘ecnebi’ eğitiminden kaçarak İstanbul’da okuyan Hidayet Kulinoviç, yu- karıda da belirtildiği üzere biri Sırât-ı Müstakīm Gazetesi ve dördü Sebîlü’r-reşâd Mecmu-

ası’nda olmak üzere 1911-1912 senelerinde beş yazı yazmıştır.

i) İlk yazısı, Bosna Müslümanları başlığı ile Sırât-ı Müstakīm Gazetesi’nin 18 Mayıs 1911 tarihli 141. sayısında yayınlanmıştır. Bir nevi mektup özelliği taşıyan yazısına Hidayet Kulinoviç, şu cümlelerle başlamaktadır:

“Sırât-ı Müstakīm cerîde-i muhteremesine,

Akvâm-ı İslâmiyye’yi birbirine tanıtmak husûsunda üç senedir gösterdiğiniz gayret ve faʻâliyetin bir sitâyiş-hân-ı sâkiti idim.

11 “Bosna Re’îsü’l-ʽulemâsı”, Sebîlü’r-reşâd, 18 Cemaziyelahir 1332 Pencşenbe 1 Mayıs 1330, Aded: 296, Cild: 12, Sahife 185.

12 Aile hakkında bknz: Husnija Kamberović, Begovski zemljišni posjedi u Bosni-Hercegovini od 1878. do 1918.,

Sarajevo 2005, 398-409. Ailenin adı Kulenoviç olarak da telaffuz edilmektedir. Bu çalışmada, isim gazete yazıla-

169

Bugüne kadar bütün akvâm-ı İslâmiyye’nin ahvâl-i ictimâʻiyye ve ʽirfâniyesinden İslâm kārîlerinizi haberdâr itdiniz. Yalnız biz zavallı Boşnaklar tanınmak niʻmetinden mahrûm kaldık. Boşnakların bu son yarım asırlık hayatlarını kavmimizin ʻulemâsından biri yazmalı idi. Fakat onların sükûtu bana ziyâdesiyle te’sîr itdiğinden bu bâbda birkaç satır yazı yazmağa kendimde cür’et gördüm. Bir şâʻir-i millîmizin dediği gibi: “biz küçüğüz ama vatan-ı İslâmiyye’ye büyük adamlar yetiştirdik”. Biz ʻumûm Boşnaklar dâ’imâ bununla iftihâr ide- riz…”

Avusturya-Macaristan imparatorluğu Bosna-Hersek’i 1878 senesinde işgal ve 1908 se- nesinde ilhak etti. Yazar bu yazıda işgalden itibaren Boşnakların özellikle eğitim konusunda yaşadıkları zorluklardan, içine düştükleri ikilemlerden bahsetmektedir.

Yazarın ifadesine göre, Bosna’nın Avusturya tarafından işgali, Boşnaklar için bir an- lamda hayatın sonu gibiydi. Yeni idare, ülkenin her tarafında ilkokul ve ortaokullar inşa etmişti, ancak okutulan kitaplar İslam Peygamberi ve dini aleyhinde pek çok yazılar içeriyordu ve “salâbet-i dîniyye” ile yani dinlerine olan bağlılıkları ile tanınan Boşnakların çocuklarını bu okullara göndermeyecekleri açıktı. Bu durum Boşnakların neredeyse yirmi yıl uyku halinde kalmalarına sebep oldu. Boşnaklar yeni hükümetin açtığı okullara karşı nefretle yaklaştıkların- dan bir Boşnağın çocuğunu bu okullardan birine göndermesi cesaret isteyen bir işti. Buna rağ- men ileri görüşlü bazı Boşnaklar tüm zorlukları göze alarak çocuklarını bu okullara verdiler. Yazar, kendilerinin-Boşnakların hali-hazırda pek çok zorluğa rağmen o okullara giden gençler- den istifade ettiklerini belirtmektedir. Safvet Beg Başagiç bunlardan biridir. Memleketin irfan seviyesini yükseltmiş olan Safvet Bey, eğitimini tamamlar tamamlamaz, millette vatanperverlik hisleri uyandırmak için şiirler yazmış ve bu şiirler sonra kitap halinde neşr edilmiştir. Safvet Bey’in faaliyetleri sonucunda daha pek çok genç yetişmiştir.13 Bu gençler çıkardıkları Gayret

risalesi ile milli irfanın temel taşlarını koymaya çalışmaktadırlar. Yazar, bu gençlerden en dik- kat çekici ve en takdire şayan kişisi olarak Hazim Müftiç Efendi’yi görmektedir. Hazim Müftiç Efendi ilmiye sınıfındandır. Medrese tahsilinden sonra Bosna’da Nüvvab Mektebi’ne devam etmiştir. Henüz okul sıralarında edebiyat mahfillerinin dikkatini çekmeyi başarmıştır. Küçük hikâyeler yazmak konusunda büyük başarı göstermiştir. Talebeliğinde yazdığı “Kaz” romanı

13 Safvet Beg Başagiç ve eserleri hakkında bkz. Lejla Gazić, Naučno i stručno djelo dr. Safvet-bega Bašagića, Orijentalni institut u Sarajevu, Sarajevo 2010.

170

büyük takdir toplamış, Almanca ve Fransızca’ya da tercüme edilmiştir. Hidayet Kulinoviç, Ha- zim Müftiç’in buradaki başarısını, kalem sanatı açısından değerlendirmekte, mezuniyetinden sonra milletle temasının artmasıyla başarısının da arttığını, sanatkâr üslubunun ruhsal tahlillerle taçlandığını söylemektedir. Hazim Müftiç’in Gayret gazetesinde yayınlanan, işgal öncesinde doğan ve işgal esnasında eğitim gören, gördüğü eğitimle aslından uzaklaşan ve tamamen ya- bancılaşan bir Boşnak gencin konu edildiği Mütevahhiş Koyunlar başlıklı yazısının ruhsal tahlil açısından son derece güzel olduğunu, hatta Boşnakların hayatları hakkında muhtasar bir fikir edinmek için bu hikâyenin okunmasının kâfi olduğunu düşünen yazar, hikâyeyi Türkçeye ter- cüme ederek yazısına ilave etmiştir.

Hidayet Kulinoviç, Avusturya-Macaristan idaresinde Boşnakların eğitimi meselesine eğildiği bu yazısında, halkın konuya yaklaşımını ve içerisinde bulunduğu durumu Hazim Müf- tiç’in hikâyesi ile net bir şekilde tasvir etmektedir. Dönemin modernleşme algısını, modernleş- meyi her şeyiyle batılılaşma olarak görmenin, millî-dinî kimlik ve idrak üzerindeki olumsuz sonuçlarını, eğitim sisteminin kişileri mensubu oldukları topluma yabancı kılma tehlikesini or- taya koymaktadır.

ii- iii) Sebîlü’r-reşâd Dergisi’nin 13 Haziran 1912 tarihli 197’inci ve 20 Haziran 1912 tarihli 198.’nci sayısında Bosna Müslümanları- Ahvâl-i ʻUlemâ başlıklı ve iki kısımdan oluşan yazıda Boşnak Ulemasının hali-hazırdaki durumu ele alınmaktadır.

Yazının Ahvâl-i ʻUlemâ I kısmında, 1912 yılı ilkbaharında ilmiye mensuplarının geçir- dikleri iki önemli safhadan bahsedilmekte ve öncelikle bunun sebepleri açıklanmaktadır. Bosna-Hersek’i işgal ettiği zaman Avusturya-Macaristan hükümeti diğer tüm işler gibi İslâm evkafını da kendi idaresine almış ve 28 sene istediği gibi kullanmıştır. 10 senelik bir mücadele sonunda Müslümanlar İslâm evkaf ve maarifi üzerine muhtariyet elde etmişlerdir (1909). Bu muhtariyetin sınırları İslam ve hükümet temsilcileri arasında yapılan toplantılar sonucunda “evkāf ve maʻârif-i İslâmiyye muhtâriyeti nizâmnâmesi” ile belirlenmiştir. Evkaf ve Maarif İş- lerinin İdaresi için iki seçilmiş iki heyet faaliyet gösterecektir. Bunlardan birisi evkafın mali işleri konusunda kararlar verir ve diğeri bu kararları şeriata uygun bulması halinde kabul eder ve İslam maarifinin yoluna konulması için lazım olan kararları müzakere etmek suretiyle alır. Bu heyetlerin nasıl seçildiklerini ve kimlerden oluştuklarını anlatan yazar, bu iki heyetin karşı- lıklı ilişkilerinde faaliyete geçtikleri ilk andan itibaren ihtilaflar baş gösterdiğini belirtmektedir.

171

İlk ihtilaf, reîsülulemânın kanunen atamakla yükümlü olmasına rağmen, müftülerinin vefatı üzerine boşalan üç müftülük makamına kimseyi atamaması üzerine baş göstermiştir. Ay- dın sınıfı bu durumu hiddetle karşılamıştır. Reîsülulemâ, muhtâriyet nizâmnâmesine göre bir müftülük mahalli boşaldığında, oraya üç ay süre zarfında yeni bir müftü tayin etmeye mecbur- dur. Her müftünün nizamnamenin ilgili maddeleri gereğince muayyen vazifeleri bulunmakta- dır. Müftülük makamında, bundan sorumlu kimseler bulunmazda söz konusu işlerin büyük za- rar göreceği muhakkaktır.

İkinci ihtilaf, Bosna’nın pek çok yerindeki boş arazileri üzerine bina yapmak ve bundan iktisadî fayda sağlamak amacıyla evkaf meclisinin beş milyon kronluk bir borçlanmaya karar vermesi üzerine olmuştur. Ulemâ meclisi “şerîʻata muhâlifdir” diyerek karşı çıkmasına rağmen bundan bir sonuç elde edememiştir.

Üçüncü ihtilaf, kadınların terbiye tarzı meselesinde ortaya çıkmıştır. Yazar, sadece bu meselede reîsülulemâyı haklı bulduğunu belirtmektedir. Bu konuda dar görüşlü terakkīperver- lerin, ilmiyenin irticaı hakkında uzun ve heyecanlı makaleler yayınladıklarını, makalelerinde değilse de özel mahfillerde ulemanın memleketten sürülmedikleri sürece ilerlemenin imkânsız olduğunu söylediklerini yazmaktadır. Bu saldırılar cemiyet-i ilmiyenin teşkiline sebep olmuş- tur. İlmiye mensuplarının bir araya geldiği bir toplantıda ki yazarın kendisi de bu toplantıda hazır bulunmuştur, ilmiye cemiyetinin programı okunmuş ve bu programın hükümete kabul ettirilmesi vazifesi tertip heyetine verilmiştir. İşte yazarın “makalem” dediği bu yazısının ba- şında bahsettiği iki safhadan biri işte bu cemiyet-i ilmiyenin teşkilidir.

Hidayet Kulinoviç, “Bosna Müslümanları - Ahvâl-i ulemâ II” başlıklı yazısında iki he- yet arasındaki ihtilafların dördüncüsü ile devam etmektedir. Bu ihtilafın sebebini şu şekilde açıklar: Bosna’da iki tür okul bulunmaktadır. Bunlardan birincisi her milletin muhtar idaresinde bulunan özel ilkokullardır, ikincisi farklı derecelerde resmi okullardır. Riyâset-i İlmiyye bu okullarda okunacak kitapları düzenleme ve muallimleri hükümete tavsiye etmek vazifesiyle mükelleftir. Bu durum özellikle resmî ortaokullarda son derece önemlidir. Çünkü bu okullar- daki İslam gençleri hakikî bir dinî terbiyeye tabi tutulmazlarsa, İslâmın istikbali için zararlı bir şekilde yetiştirilmeleri ihtimali yüksektir. Reîsülulemâ böyle önemli bir vazifede büyük bir ih- mal ve atalet üzere davranmıştır.

172

Reîsülulemâ hakkında ʻumûmî efkârda büyük bir memnuniyetsizlik söz konusudur ve ufak bir hataya daha tahammül kalmamıştır. Bununla birlikte, yazara göre yeni hatası diğerle- rinden daha küçük değildir. Olay şöyle gelişmiştir: Kendisine bir konuda şikâyete gelen heyeti kabul etmek istemediği gibi, elçiler vasıtasıyla tüm heyete bir reîsülulemânın ağzına yakışma- yacak sözlerle hakaret etmiştir. İş mahkemeye havale edilmiş, mahkeme bunun İslâm otonomi- sine ilişkin olduğu gerekçesiyle reddetmiştir. Mesele “Hâcegân Meclisine” havale edilir. Mec- lis, 4’e karşı 16 oyla, reis ve iki adamını adem-i emniyet beyan ve onları istifaya davet eder. Yazar Reîsülulemânın kendiliğinden istifa edip etmeyeceğini sorgulamakta ve etmemesinin millî meselelere başkalarının karışacağı anlamına geleceğini belirtmektedir. Yazarın bahsettiği 1912 yılı ilkbaharında ilmiye mensuplarının yaşadığı iki önemli hadiseden bir diğeri de budur.

iv-v) Hidayet Kulinoviç, Bosna Müslümanları- Bosna’da Evkāf-ı İslâmiye Mes’elesi başlıklı yazısını Sebîlü’r-reşâd Mecmûʻasının 11 Eylül 1912 tarihli 212’nci sayısında ve 10 Ekim 1912 tarihli 214’nci sayısında iki kısım halinde yayınlamıştır.

Yazının ilk kısmında yazar “İstanbul’dan hareketimde Bosna Müslümanlarının ahvâli

hakkında yazmasını der ûhde itdiğim silsile-i makālâta evkāf-i İslâmiye’den başlıyorum. Çünkü evkāf mes’elesi Bosna Müslümanlarının hayat-ı dîniyyesi nokta-i nazarından en ziyâde ehem- miyet verilecek bir mes’eledir.” demektedir. Burada İstanbul’dan hareketinden kasıt, onun bu-

radaki eğitimini tamamlayıp Bosna’ya dönmesi olmalıdır. Yazar, burada bir dizi makaleden bahsetmektedir, ancak iki bölümden oluşan bu yazısından sonra gazetede onun adına yayınlan- mış başka bir yazı bulunmamaktadır.

Hidayet Kulinoviç, evkaf meselesinin Bosna Müslümanlarının dinî hayatları açısından en önemli mesele olduğunu belirtmektedir. Burada Müslümanlardan bahsedeceği zaman zatını da işe dâhil ederek “biz” şeklinde konuşmaktadır. İdaresi altında bulundukları ruhbanî hükü- metten, dinî terbiyelerine hizmet edecek bir hareket beklenemeyeceğini, bu hususta ancak Boş- nakların kendilerinin gayret sarf edebileceklerini söylemektedir.

Yazısının bu ilk kısmında yazar, evkafın mevcut durumuna geçmeden, o zamana kadar Avusturya-Macaristan hükümeti tarafından nasıl idare edildiğini ve bunun sonuçlarını ele al- mıştır. Bunu eski ile yeninin mukayesesi için lüzumlu görmektedir. Hükümet İslâm evkafını 1894 yılına kadar geçici kanunlarla idare etmiş ve bu yılın Haziran ayında evkaf idaresi için bir kanun düzenlenmiştir. Bu kanun gereğince İslam evkafı iki heyet tarafından idare ediliyordu:

173

2- Evkāf idâre heyeti: Evkāf emâneti heyetinin kararları gereğince işleri idare etmekle mükellefti.

Yazının ilk kısmında, Evkaf Emâneti Heyetinin nasıl teşkil edildiği ve yapmakla mü- kellef olduğu görevleri detaylı olarak anlatılmıştır. Yazının ikinci bölümünde (Bosna Müslü-

manları- Bosna’da Evkāf-ı İslâmiye Mes’elesi II) ise Evkaf idare heyetinin teşekkülü ve görev-

lerine yer verilmiştir.

Yazar, 1894 tarihli evkafa dair kanun düzenlemesi ile evkaf işlerinin oldukça yolunda yürütülebileceği yanlış zannına düşecek olanlara, hükümetin evkaf işlerine müdahalesi husu- sunu içeren kanun maddesini işaret etmektedir. Hükümet, evkâf idaresini son derece “sıkı ve

müstebidâne bir teftîş” altına koymuştur.

Hidayet Kulinoviç, yazısının sonunda, bu iki 2 makale ile Sebîlü’r-Reşâd okuyucularına Bosna’da İslâm evkafının muhtariyetinden önce nasıl idare edildiğini yazdığını belirtmekte ve bundan sonraki makalelerini haber vermektedir. Buna göre yazar bundan sonra sırası ile şu konuları makale hakinde mecmuada yayınlamayı planlamıştır: öncelikle eski idare altında ya- pılan su-i istimaller bundan sonraki makalede ele alınacaktır. İzleyen makalelerde de bu su-i istimallerin sebep olduğu millî hareketler ve sonuçlarından bahsedilecektir. Daha sonra “evkāf ve maʻârif-i İslâmiyye muhtâriyeti” nizâmnâmesi açıklanacak ve 3 senelik evkaf idaresinin gös- terdiği ilerlemeler anlatılacaktır. Sonraki makalede Bosna’daki İslâm Sıhhiye ve Hayır Mües- seseleri üzerime olacaktır. Gelecekteki makalelerine dair bu beyanatına rağmen, Hidayet Kuli- noviç’in Sebîlü’r-Reşâd Mecmuası’nda yayınlanmış başka bir yazısı bulunmamaktadır.

Bundan sonraki sayılardan birinde Kulinoviç soyadı ile imzalanmış Bosna’ya dair bir yazı daha bulunmaktadır ki o da Hidayet Kulinoviç’e değil muhtemelen kardeşi Mustafa Kuli- noviç’e ait olmalıdır.

Sonuç: 1878 senesinde Bosna-Hersek, Avusturya-Macaristan tarafından işgal edilmiş- tir. Dört yüzyılı aşkın bir süre Osmanlı idaresinde kalan topraklar, Avusturya-Macaristan ida- resine bırakılmıştır. Bu ani idarî değişimin Bosna-Hersek toplumunun etnik, dinî ve kültürel farklılıklar gözetilmeksizin tamamını etkilediği muhakkaktır. Ancak Müslüman nüfus açısın- dan etkisi daha büyük olmuştur. Öncelikle Gayrimüslim bir idare altında yaşama başlı başına bir problemdir. Nitekim Müslümanlar ilk andan itibaren işgale karşı üç ay süren yer yer silahlı mücadeleye dönüşen bir direniş göstermişlerdir. Bundan sonraki süreçte ise yeni idare ile bir- likte ortaya çıkan yeni şartlara uyum ile ilgili güçlükler ortaya çıkmıştır. Farklı yoğunlukta olsa

174

da sosyal, iktisadî, siyasî, kültürel ve dinî olmak üzere hayatın her alanında bir değişim söz konusudur. Müslümanların yeni farklı hayatın şartlarına uyum sağlaması ve bu idarî düzende var olma gayretlerinde din-eğitim ve evkaf idaresinde özerklik mücadelesi önemli bir yer tut- maktadır.14 Nihayet özerklik nizamnamesi (evkāf ve maʻârif-i İslâmiyye muhtâriyeti

nizâmnâmesi), Avusturya-Macaristan’ın 1908 senesinde Bosna-Hersek’i ilhakından bir süre sonra yayınlanmıştır (1909). Hidayet Kulinoviç de aşağıda transkripsiyonarını vereceğimiz ya- zılarında Bosnalı Müslümanların/Boşnakların Avusturya-Macaristan idaresi altında karşılaştık- ları güçlükleri eğitim, ulema ve evkaf konuları üzerinden ortaya koymaktadır. Babasının onu İstanbul’a eğitime göndermesinin sebebi bizzat “ecnebi” eğitimden kaçıştır. Eğitiminden sonra geri döndüğü memleketinde Müslümanların varlıklarını kimlikleri konusundaki bilincle sür- dürme mücadelesini teneffüs etmiş görünmektedir. Bu yazılarla içinden geldiği ve sorunlarını paylaştığı bir toplumun sesini tüm İslâm âlemine duyurmayı hedeflemiştir.