• Sonuç bulunamadı

Kara yapı şehrin kalıntılarının arasında en iyi korunmuş yapılardan biridir. Cuma Camisinin güneyinde 400m uzaklıkta bulunmaktadır. V.V. Yegeyev yapının Moğol öncesi dönemde inşa edildiğini iddia ederken aralarında A.P. Smirnov’un da bulunduğu birçok araştırmacı yapıyı 14. Yüzyıla tarihlendirmektedir [83]. Arkeolojik çalışmalar 1956-1957 yılları arasında yapılmış sırasıyla 1957, 1966, 1977-1984, 2008 yıllarında küçük çaplı restorasyon ve koruma çalışmaları yapılmış, son olarak 2012-2014 yılları arasında geniş çaplı restorasyon ve renovasyon çalışması yapılmıştır [84]. Bina beyaz kireçtaşı ve tüf bloklardan yapılmıştır. “Kara” olarak adlandırılmasının sebebi ise muhtemelen iç mekân duvarlarında oluşan is tabakası veya binanın kasvetli bodrum katı nedeniyledir [93], [94].

69

Bodrum kat kesik piramidal biçimde 1,8 m yüksekliğinde ve 11,5 m’den 10 m’ye doğru daralmaktadır. Bodrum katın etrafında küçük bölmeler bulunmaktadır [95]. Bu ek bölmeler batı, güney ve doğu cephelerden 2m genişlerken kuzey cepheden ise 3m genişlemektedir. Güney girişin önünde yaklaşık 3m genişliğinde muhtemelen eyvan bulunmaktaydı [95]. Kuzey cephede yarı bodrum kata açılan sivri kemerli giriş bulunmaktadır. Dört katlı binanın ilk üç katı kare planlı, son katı ise sekizgen prizmadır. Zemin kat 10mx10m genişliğinde, yüksekliği ise 4,15m idi [83]. Zeminin üzerindeki kat yüksekliği ise 1,6m zemin kata göre daha dardır. Birinci kattan yarım kubbe tonozlarla sekizgen biçimli son kata geçilen yapı kubbe ile örtülüdür. Galeri yüksekliği 15-16m’dir [83]. Yapının birinci kata ulaşan merdiveni bulunmaktadır. İç mekân dekorasyonunda nişler, yarım sütunlar, davut yıldızı bezemeler ve rozetler dikkat çekici ögelerdir. Yarı kubbe tonozlardaki ve tromplardaki mukarnaslar bir diğer ilgi çekici detay olarak belirtilebilir. Yapının Han Mahlekemesi, cami, türbe veya camiye ek yapılmış bir bina olarak inşa edilmiş olduğu konusunda araştırmacılar arasında farklı görüşler bulunmaktadır [83]. Binanın kıble yönelimli inşa edilmiş olması nedeniyle ise mahkeme değil cami veya medreseye bağlı bir bina olduğu iddia edilmektedir [83]. Binanın dervişler için inşa edilmiş olabileceği de iddialar arasındadır [85]. Son araştırmalarda binaya kadar devam eden su tesisatı ile binaya su taşınmış olması ve binada bulunan hapishane bölmeleri bu yapının mahkeme yapısı olduğu sonucuna varılmasına sebep olmuştur [83].

70

Şekil 3. 39 Kara Bina, A. Şmit çizimi [79].

71

Şekil 3. 41 Kara Bina 1960’lı yıllarda yapılan restitüsyon çalışması a) Kuzeybatı yönünden görünüş b) Kuzey duvarı iç görünüşüyle beraber batı-doğu akslarından kesit

72

Şekil 3. 42 Bolgar Medeniyeti Müzesi’nde bulunan Kara Bina maketi [92]. Bilyar

Bugünkü Tataristan Cumhuriyeti Alekseevskiy bölgesi Bilyarsk köyü yakınlarında, Küçük Çeremşan Nehri’nin sol kıyısında, Bulgar kentinin yaklaşık 100 km doğusunda Bilyar şehrinin kalıntıları yer almaktadır. Bilyar, Orta Çağ’da bölgenin en büyük şehirlerinden birisiydi. Rus letopislerinde şehir, “Ulu Şehir” olarak adlandırılmaktadır [96]. Bu tarihi şehir yüz ölçümüne bakıldığında Moğol Dönemi’ne kadar Doğu Avrupa’nın en büyük şehri sayılmaktadır [67]. Bilyar şehri 12. yüzyılın ikinci yarısından itibaren İdil Bulgar Devletinin başkenti olmuştur. Şehrin Moğol istilasına kadar başkent olmaya devam etmiştir [26].

Savunma yapıları şehri iç ve dış kale olarak ikiye ayırmaktadır. Şehir kuzeydoğudan güneybatıya hafif eğimli bir plato üzerine kurulmuştur. 1967 yılında A. H. Halikov öncülüğünde yapılan arkeolojik çalışmalarda araştırmacılar yerleşimin bir planını çıkarmış, çeşitli yapıların 1200'ün üzerindeki kalıntısına ulaşılmıştır. Ayrıca müstahkem olmayan banliyö yerleşimlerinin kalıntıları, sokaklar, eski su kaynakları ve su yolları ortaya çıkarılmıştır [96].

73

Şekil 3. 43 Bilyar Şehri planı [77].

Araştırmacılar Bilyar tahkimat sistemini de incelemiş, beş savunma istihkâmının bölümleri kazılmıştır. Ana iç hattın uzunluğu yaklaşık 4800 metredir; ikinci yardımcı hat uzunluğu ise, tamamlanmamış kısımlarıyla birlikte 5400 metredir [96]. İç şehrin yerleşim alanı 116 hektardır (sur duvarları ile birlikte 130.6 hektar). Dış şehir, üç sur hattı ile çevrilidir. İç hat 9125 metre uzunluğunda, orta hat yaklaşık 9400 metredir [96]. Dış hat ise ilk iki hattan 80-100 m uzaklıkta ve 10.200 m uzunluğundadır. Dış kentin yerleşim alanı 374 hektar, sur duvarları ile birlikte 489,6 hektardır. Şehrin hemen dışında banliyo yerleşimleri başlayıp dış surlara kadar uzanmaktadır. Bilyar şehrinin toplam alanı müstahkem olmayan kenar yerleşimlerle birlikte 800 hektar kadardır [77]. Aynı dönemde Paris şehri Bilyar’ın yarısı kadar büyüklükteydi [97]. Araştırmalar sonucu, dış şehrin kuzeydoğusunda 10. yüzyıldan kalma çadır şeklindeki yerleşim kalıntıları bulunmuştur [98]. Araştırmaların ilk yıllarında, 1967-1968'de A. H. Halikov tarafından metal işçilerine ait olduğu muhtemel bölüm iki kütük ev ve müştemilatların kalıntılarıyla birlikte ortaya çıkarıldı. Şehrin iç kısmında Bulgar hanı ile yakın akrabaları, yüksek din

74

adamları, zengin tüccarlar ve onların hizmetçileri yaşıyorlardı. Şehrin iç kısmında taş ve tuğla ile inşa edilmiş çok sayıda yapı kalıntısı bulunmaktadır [98].

Şekil 3. 44 Bilyar şehri görünüşü. Önde kervansaray yapısı, A.A. Mazanov restitüsyonu [99].

18. Yüzyılda yaşamış tarihçi ve “Rus Tarihi” adlı eserin yazarı V. N. Tatişçev Bilyar’dan; “Birkaç eski taş bina ile büyük tapınağın portalı ve sütunları yer almaktadır.” şeklinde bahsetmektedir [100]. 1768 yılında şehri gören ve kendi önderliğinde araştırma başlatan Yüzbaşı N.P. Rıçkov "Taş binalar, toprak surları ve mezarlık kalıntılarını barındıran Bilyar yerleşim yeri" adıyla bir rapor hazırlamış, mezar taşları ile alakalı olarak, “Burada

yaşamış insanların ihtişamlı sanatının izlerini taşımaktadırlar” şeklinde ifadesini kayda

geçirmiştir [98]. Tarihi, 10. yüzyıldan 13. yüzyılın son çeyreğine dayandırılan kentte arkeolojik araştırmalar sonucu binlerce eşya bulunmuştur [101].

75

Şekil 3. 45 İç şehirde bulunan yurt kalıntısı. F.Ş.Huzin kazı çalışması [77].

Bilyar şehrinin iç müstahkemli bölümünde ağaç duvarlarla çevrili Han Sarayı ve diğer idari yapılar yer almaktaydı. Han Sarayı yakınlarında Cuma Camisi yer almaktadır. Cuma Camisi’nin yanında Bulgar ileri gelenlerinin defnedildiği mezarlık bulunmaktaydı. Caminin yakınında tuğla yapı ve güney-doğusunda ise yaklaşık 50 Müslüman insanın gömülmüş olduğu mezarlık bulunmaktadır [77]. Ölen Bulgar emirleri için tuğla türbeler inşa edilmiştir. Bilyar araştırmalarının bir diğer odak noktası da şehir nüfusunun ticaret ve zanaat faaliyetlerinin araştırılmasıydı.

76

Şekil 3. 46 Bilyar şehir merkezi hava fotoğrafı [102].

Şehrin dışında geniş bir zanaat ve ticaret bölgesi bulunmaktaydı. Şehrin dış bölümünde kütük evlerde genellikle zanaatkârlar ve küçük tüccarlar yaşıyordu. Bronz dökümcüler, kuyumcular, dericiler, silah üreticileri, camcılar, kemik işlemecileri vb zanaatkarların imalathaneleri de bulunmaktaydı [68]. Bunların en ilgi çekicileri, kehribar işiyle uğraşan Rus tüccarların işyerleri ve haneleridir [103]. Bilyarka Nehri boyunca 3 hektardan daha büyük bir alanda çömlekçiler mahallesi bulunuyordu [68]. Cam yapımı gibi bir zanaatın ise özellikle Moğol öncesi dönemde geliştirilmiş olması, İdil Bulgar ekonomisinin ve

77

şehirleşmesinin yüksek seviyesini ortaya koyan önemli bir veridir. Yapılan kazı çalışmalarında pencere camı bulguları daha çok 12-13. yüzyılın birinci yarısına tarihlendirilmektedir [98]. Pencere camları, sadece önemli yapılarda değil, sıradan yapılarda da yaygın şekilde kullanılmıştır. Araştırmalarda kervansaray yapısı ve hamam oluduğu düşünülen yapılarda cama rastlanılmamıştır [67]. Bilyar’ın geniş uluslararası bağlantıları bulunmaktaydı.Yabancı tüccarlar, iç şehre açılan kapının yanında yer alan kervansarayda konaklamaktaydılar. Yabancı tüccarlar şehrin iç kısmına sadece gündüz girebiliyor, akşam olmadan dış kısma geçiyorlardı.Bilyar halkı, hendekler üzerine atılan köprüleri kaldırarak kapıları kapatıyorlardı [68]. 11. yüzyıldan başlayarak 13. Yüzyılın ilk çeyreğine kadar şehrin ekonomik, ticari ve siyasi gücünün artmasıyla beraber nüfusu da artmış, bu dönemde eski tahkimatlar yeniden yapılandırılmış, iç surların yüksekliği arttırılmıştır [77]. 12. yüzyılın ilk yarısında dış şehrin istihkamlarının güçlendirildiği görülmüştür [26]. Bilyar şehrinde yapıların sayısı 12. yüzyılda önemli ölçüde artmış, bu dönemde Cuma Cami’si yakınında Bulgar Emiri’nin sarayının da içinde bulunduğu büyük tuğla binalar inşa edilmiştir. Yine Cuma Camisi’nin bulunduğu alanda Bilyar’ın merkezi pazarı kurulmaktaydı. Arkeolojik buluntular Bilyar şehrini inşa esürecinde Horasanlı ve Orta Asyalı ustalardan destek alındığını işaret etmektedir [67]. Birçok araştırmacı Bilyar şehrinin mimari yapılarında Orta Asya ve Yakındoğu elemanlarını tespit etmişlerdir. Zira şehirdeki konutların bazılarında Orta Asya tipi ocaklara rastlanmıştır [67]. 1236 yılında Moğollar şehri ele geçirmiş, yıkılan şehirde Moğol döneminde şehir harabe olarak terkedilmiştir [104].

2012 yılına kadar Bilyar şehrinde Tataristan Bilimler Akademisi, Mercani Tarih Enstitüsü’nün ekibi tarafından küçük çaplı çalışmalar gerçekleştirilmiş, son yıllarda ise Tataristan Cumhuriyeti Bilimler Akademisi A. H. Halikov adındaki Arkeoloji Enstitüsü Kazan (İdil Bölgesi) Federal Üniversitesi’nin Uluslararası İlişkiler, Tarih ve Doğubilimleri Enstitüsü ortaklığında çalışmalarını sürdürmektedir [98].

3.2.1 Cuma Camisi

Bilyar şehri Cuma Camisi ile ilgili arkeolojik araştırmalara ilk olarak 1973-77 yıllarında A. H. Halikov öncülüğünde başlanmıştır [96]. Cuma Camisi Tataristan topraklarında keşfedilen en eski cami ve arkeolojik araştırmalara göre bölgede inşa edilmiş en eski taş

78

yapıdır [101]. Araştırmacılar, caminin 922'de Bağdat elçilik heyeti tarafından Bulgar'ın ziyaret edilmesinin akabinde inşa edildiğini ileri sürmektedir. A.H. Halikov da yapının 9. yüzyılın sonlarında inşa edildiğini düşünmektedir [98]. Cami, ahşaptan ve beyaz taştan yapılmış iki bölümden ve kuzey doğu köşesindeki bir minareden oluşmaktadır. Önce ahşaptan inşa edilen caminin ahşap kısmının güneydoğu tarafına daha sonra 10. Yüzyıl ortalarında beyaz taştan ek bir bina yapılmıştır. Bulgar ustalar ek yapının inşaasında beyaz kireçtaşı ile pişmiş tuğla kullanmışlardır. Ahşap bölümün boyutları 44,4-48 х 30-32 m’dir [102]. Salonda birbirine paralel sıralanmış 50-80 cm çapında ahşap sütunların kalıntıları ve güneybatı duvarın iç tarafında 2,75 m genişliğinde mihrap nişinin izleri bulunmuştur [104].

Şekil 3. 47 Bilyar Cuma Camisi’nin ilk inşa edildiği tarihlerde (10. yüzyıl ilk yarısı) görünüşü ve planı, restitüsyon S. S. Aydarov [105].

79

Mihrab aksında salonun merkezinde bir havuz veya kule olduğu düşünülen bölüm bulunmaktadır. Aydarov S.S. buranın aydınlatma feneri olabileceğini ifade etmektedir [101]. Caminin taş kısmının ölçüleri 40,5-41,7 x 26,2 m’dir. Caminin ibadet yerlerinin toplam alanı yaklaşık 2500 m2’dir. Yapının beyaz taş bölümünde, simetrik biçimde 6’ya 4 sıra olarak yerleştirilmiş 24 sütun kalıntısı bulunmuştur. Orta sahın genişliği 4 m yan sahınların genişliği ise 3,2-3,5m’dir [102]. Taş bölümün doğu cephesinde 6 pilon bulunmaktadır.

Şekil 3. 48 Bilyar Cuma Camisi’nin ikinci inşa süreci sonrası görünüşü. Sağda feodal evi, restitüsyon S. S. Aydarov [104].

Araştırmacılar Bilyar Camisi’nin rüzgarlıklı bir girişi olduğunu ve yalıtımlı kırma çatısının bulunduğunu düşünmektedir [104]. Caminin taş kısmının kuzeybatı duvarından 1,5m uzaklıkta minaresi bulunmuştur. Minare kübik bir kaide üzerine oturan silindirik biçimlidir. Minarenin taş temelinin altında meşe kazıkların bulunmuş olması ile ilgili olarak Aydarov S.S. yapının önceleri savunma amaçlı olarak ta kullanıldığını ileri sürmektedir [96]. Binanın kuzeydoğu cephesi pilaster (yarım sütun) çıkıntılarla veya yarı sütunlarla zengin bir şekilde bezenmiştir. (Halikov, Sharifullin, 1979; Aydarov, Zabirova, 1979).

80

Şekil 3. 49 Cuma Cami Kompleksi planı, S. S. Aydarov, F. M. Zabirov [104].

18. Yüzyılda Tatişçev’in de belirttiği üzere yapı büyük bir taç kapıya sahipti [16]. 18. Yüzyıl sonrası bölgede bulunan kalıntılar yerli halk tarafından tahrip edilmiştir. Bulgar şehrinde 13. yüzyıl ortalarında inşa edilen Cuma Camisi’nin de bu cami örnek alınarak yapıldığı düşünülmektedir. Güneyden payanda ile güçlendirilmiş duvarların genişliği bir metredir. Mimarlık tarihçileri bu eserin Yakın Doğulu inşaat ustalarının da dâhil olduğu Bulgar ustaları tarafından inşa edilmiş olabileceğini düşünmektedirler [104]. Bazı araştırmacılar Bilyar Camisi’ni tipolojik olarak salonu genişleyen sütunlu cami temeline sahip olmasından dolayı Konya’daki Alaaddin (1186-1220) Camisi’ne benzetmektedir [67].

81

Şekil 3. 50 Cuma Camisi maketi [106].

82

Şekil 3. 52 Cuma Camisi maketi [106]. 3.2.2 Kervansaray/Hamam

Bilyar şehri müstahkem kısmının dışında, doğu kapısının yanında yer almaktadır. 1969 yılında A.S. Başkirov öncülüğünde dış şehirde yapılan kazılarda kervansaray kalıntıları ortaya çıkarılmıştır. 16,8 х 14,8m ölçülerinde çokkenarlı olarak, 26–27 х 26–27 х 5cm ölçülerinde tuğladan inşa edilmiştir [104]. Kervansaray binası iç taraftan sıvalı yer yer kahverengi kırmızı boyalı ve döşemesi de kireçle kaplanmıştır. Döşeme altında tuğladan yapılmış karmaşık ısıtma sistemi bulunmuştur.

Kervansaray meşe ağacından yapılmış yüksek çitlerle çevrilmiştir (Şekil 3.43). Giriş kısmının önü tuğla kırıkları ve ufak taşlarla döşenmiştir [16]. Yapının 13 odası/bölümü bulunmaktadır. Bu odalardan beşinde içinde ocak bulunan odayla bağlantılı kanallar tespit edilmiştir [104]. Dış duvar kalınlıkları 100cm 4 sıra tuğla örülüyken iç duvarlar 125 cm civarı 4 ila 5 sıra tuğla ile örülmüştür [104].

83

Şekil 3. 53 Üç aşamada kervansaray yapısı, S.S. Aydarov restitüsyonu. I) 10. yüzyıl başları II) 10-12. yüzyıl III) Kalenin bir parçası olarak 13. yüzyıl [105].

Binanın girişi güneydoğudan bir rüzgarlık vasıtasıyla sağlanmaktadır. A. H. Halikov ve R. F. Şariffulin yapının odaları ve mutfağı ile bir kervansaray olduğunu düşünmektedir [104]. Fakat E. D. Zivilinskaya bu konuda farklı düşünmekte ve bu yapının umumi hamam olarak inşa edildiğini iddia etmektedir [104]. Bölümlerden birinin diğer odalara göre fazlaca ısıtma sistemine sahip olması ve yapının su kanallarına sahip oluşu bu fikri destekler niteliktedir [101], [104].

Aydarov yapının gelişme aşamasını üçe ayırmış; 10. Yüzyılda ilk inşa edildiği dönemde daha küçükken daha sonra 10-12. Yüzyıllarda genişletildiği ve son olarak Moğol saldırısı öncesi tahkimatla birleştirilerek savunma yapısına dahil edildiğini düşünmektedir (Şekil 3.53) [105].

84

Şekil 3. 54 Kervansaray yapısı kalıntıları [107]. 3.2.3 Feodal’in Evi

Yapı yerleşimin merkezinde Cuma Camisi kompleksi içinde yer almaktadır. Binanın 10. yüzyılın ikinci yarısında caminin taş kısmının inşası ile aynı tarihlerde yapıldığı varsayılmaktadır [106]. A. H. Halikov öncülüğünde 1971-1973 yılları arasında tuğla binanın detaylı incelemesi yapılmış, kazılar sırasında yapının temeline ulaşılmıştır [104]. Temel 1,2-1,3m'lik bir çukurun içine gömülmüş olup, duvarları standart kare şeklindeki tuğlalardan (26 x 26 x 5 cm) inşa edilmiştir [104]. Yapı, ortadoğu ve orta asya mimari geleneklerine uygun olarak temel tabanında yastık görevi görecek şekilde iki sıra yarı pişmiş toprak tuğla ile, depreme dayanıklı olarak inşa edilmiştir [104]. Binanın ana bölümü 11x11 m kare şekline sahiptir ve haç şeklinde bölmeyle her biri ortalama 16 m² olan dört eşit alt kare odaya bölünmüştür [104]. Dış duvarların kalınlığı 90-100cm, iç duvarların kalınlığı ise 110cm civarındadır. Kalınlaştırılmış iç duvarların varlığı, ikinci katın kubbe şeklinde bir örtüsünün bulunduğunu işaret etmektedir.

85

Ev, 120 cm derine gömülü tek bir ocaktan dağıtılan sıcak havayla ısıtılmakta, sıcak hava yer altında ve duvarda bulunan 35-45 cm çapındaki kanallardan dolaşmaktaydı [68]. Isıtma sisteminin kollarının toplam uzunluğu yaklaşık 300 m'ye ulaşmaktadır [106]. Evin avlusunda ambar, kuyu ve diğer yapılar bulunmaktadır [68]. Bina, 5-6 cm kalınlığında bir kireç çimento harcı sıvalı iki tuğla kalınlığında (10-11 cm) bir tuğla zemine sahiptir. Yapının girişi güney doğu tarafında yer almakta ve iki açıklığı bulunmaktadır. Giriş binanın köşelerinden 1,2 m ve 2,1 m mesafede U şeklinde bir kemer ile çerçevelenmiş, kazılarda bulunan pilasterlerin (yarım sütun) girişin üst kısmında bulunan kemere dayandığı düşünülmektedir. Pilasterlerin dikdörtgen birer kaidesi (1 × 0,8 m) bulunmaktadır [102]. Yapının giriş kısmının önündeki veranda döşemesinin tuğla ve taş parçalarıyla kaplı olduğu görülmüştür [104]. Yapının kuzeydoğu duvarı oldukça tahrip olmuş durumdadır. Ancak bu duvarda mutfağa açılan bir kapı bulunmaktadır. Bu bölümün büyüklüğü 3.6 × 3 m'dir ve içerisinde iki fırın (bir tuğla fırın ve bir taş fırın) ve bir kuyu bulunmuştur [102]. A.H. Halikov’a göre; yapı saygı duyulan kişiye aitti ve konut binası olarak kullanılıyordu E.D. Zilivinskaya’ya göre ise yapı, bir umumi hamam olarak kullanılıyordu [96]. Yapının Cuma Camisi’ne olan yakınlığı ve yapının içinde bulunan çeşitli eşyalar (cam ve seramik kapkacak, süs eşyaları vb) bu yapının konut yapısı olduğu iddiasını kuvvetlendirmektedir [104].Bina 1236 yılında yıkılmış, yıkıntıları altında insan kemikleri kalıntıları bulunmuştur [106].

86

Şekil 3. 55 Feodal’in Evi, A.H. Halikov restitüsyonu ressam A.A. Mazanov [104]. Suvar

Suvar şehri, Bilyar’dan sonraki ikinci büyük şehirdir. 10. yüzyıl Arap bilim adamı Ebu Zeyd el­Belhi Suvar’ı şöyle kayda geçirmiştir: “Bulgar yakınlarında Suvar adında bir başka şehir

daha vardı. Burada da Cuma Camisi bulunmaktaydı. İki şehrin de Müslüman nüfusu, 10000 civarıydı. Kışları ağaçtan evlerde, yazları ise keçe çadırlarda yaşıyorlardı” [19]. İbn

Hankal’ın kayıtları da benzerdir. Suvar'da basılmış çok sayıda madeni para, bu büyük şehrin büyük değerinin bir kanıtıdır [19].

87

Şekil 3. 56 Suvar şehri planı [108].

Suvar şehrinin kalıntıları, Tataristan’ın Spasskiy ilçesinde, İdil Nehrinin sol kolu olan Utka Nehri kıyısında bulunan Kuzneçiha Köyü’nden dört kilometre batısında bulunmaktadır [68]. Eski şehrin topraklarında bulunan Tatarskiy Gorodok (Tatar Kasabası) adlı kasabada yerli nüfus halen Şamsuvar olarak adlandırmaktadır. Şam­Suvar, “güzelliği güneşe benzeyen”, “nurlu Suvar” anlamına gelmektedir [109]. Suvar şehrinin yıkıntıları 19. yüzyılın ünlü Tatar tarihçisi Ş. Mercani tarafından keşfedilmiştir. 1930’lu yıllarda A.P. Smirnov öncülüğünde kazı çalışmalarına başlanmıştır [80].

Suvar savunma yapıları tuğla ve ağaç kullanılarak inşa edilmiştir. Bazı yerleri iki sıra şeklinde, dış istihkamların üzerinde ağaç kütüklerden bir duvar yapılmıştır. Duvarın arkasında derinliği 10 m’yi bulan hendekler bulunmaktaydı [110]. Hendekler suyla doldurulmuş ve içerisinde ucu sivriltilmiş mızraklar bulunmaktaydı [110]. İç surların üzerinde ise meşe ağacından yapılmış çift duvar bulunmaktaydı [80].

Surların birleştiği noktalara ise kuleler inşa edilmişti. Doğu ve güney cephelerde surlar arasında tahkim edilmiş banliyöler bulunmaktadır. Burada da diğer Bulgar şehirlerinde olduğu gibi kuyumcular, çömlekçiler, metalürji ustaları, camcılar ve demirciler yaşıyordu [108].

88

Şekil 3. 57 Suvar şehri tahkimatları, restitüsyon A.P. Smirnov [108].

Suvar şehrinde tuğla ve ağaçtan olmak üzere iki tip ev şekline rastlanmıştır. Evler kemerli ve ısıtma sistemine sahiptir. Evlerin etraflarında bulunan bazıları meşe ile kaplı çeşitli biçimlerde kuyuların tahılları ve erzakları saklamak amacıyla kiler olarak kullanıldığı tahmin edilmektedir [19]. Suvar şehri, Moğol seferleri sırasında, 1236 yılında tamamen yıkılmıştır[68].