• Sonuç bulunamadı

4. MALATYA ÂġIKLIK GELENEĞĠ ve ÂġIKLARI

1.6. ÇeĢitli Cepheleri

Heybetli bir duruĢa sahip olan Mürteza Aksüt esmer ve orta boyludur. Yüzündeki bir iki kırıĢık ve saçlarındaki aklar dıĢında yaĢlılıktan henüz nasibini almamıĢ gibi bir dinçliğe, dinamikliğe sahiptir. YetmiĢleri devirmiĢ olmasına rağmen ne fiziksel görüntüsü ne ruhî yapısı ne de ses tonu yaĢıyla ilgili bir ipucu vermektedir. Gür ve tok bir sese sahip olan Mürteza Aksüt sazı eline aldığında adeta devleĢir.

Hayatın tüm zorluklarına ve yaĢadığı derin acılara rağmen Ģükretmeyi bilmiĢ hayatı olduğu gibi kabul ederek bu hayatta varolmayı becerebilmiĢtir. Hüzünlerini sazıyla sözüyle dile getirip sazının tellerine hapsetmiĢtir. Ġnsanı etkileyen bir ses tonu olan Mürteza Aksüt hâlâ deyiĢler söylemekte sazından dem vurmaktadır.

Görüntüsü itibariyle sert bir mizaca sahip olduğu düĢünülse de onunla sohbet etmeye baĢladıktan sonra bu algı tamamen değiĢmektedir. KonuĢmalarında görüntüsünün aksine bir naiflik söz konusudur. Bu naifliği hayatına ve çevresine de yansıtmıĢ olan Mürteza Aksüt Mevlana, Yunus Emre, Hacı BektaĢ Veli gibi din büyüklerinin, tasavvuf ehlinin Hz.

Muhammed (s.a.v) ve Ehl- i Beyt‟in düĢünce ve felsefesinin etkisiyle ruh dünyasını

oluĢturmuĢtur insanlara bu doğrultuda bir Ģeyler vermeye çalıĢmıĢ, insanlık için faydalı iĢler yapmak adına gönül sohbetlerinde bulunmuĢtur.

1.6.2. Ġnancı ve Dünya GörüĢü

Malatya‟nın çokça âĢık çıkarttığı, Hekimhan ilçesinin Hasançelebi kasabasından olan Mürteza Aksüt Türkmen Alevîsidir. Hasançelebi de Türkmen Alevîlerinin toplandığı bir yerdir. Dolayısıyla Mürteza Aksüt hem ailesinde hem de çevresinde bu inancın yoğun olarak yaĢadığı ve yaĢatıldığı bir ortamda yetiĢmiĢ ve kiĢiliğini, kimliğini böyle bir çevrede oluĢturmuĢtur. Ġnancını tam anlamıyla yerine getiren Mürteza Aksüt bu inancı baĢkalarına da aktarmaktadır. ġiirlerinin çoğuna sirayet etmiĢ bu inanç vasıtasıyla Ģiirlerinde din büyüklerini, tasavvuf ehlini, Ehl- i Beyt‟i, Hz. Muhammed‟i, (s.a.v.) Allah‟ı yad etmiĢtir.

Din güzel ahlâktır bize bildirdin Ahlâkı olmayan dinsizdir dedin Yaratan affetmez kul hakkı dedin

Kulları sevdirdin bize Muhammed (44/2)

Gerçek yolun Hz. Muhammed (s.a.v.) ve Ehl- i beyt yolu olduğunu söyleyen Mürteza Aksüt ezilenden, sömürülenden, mazlumdan yana bir tavır takınmıĢ bozuk düzene karĢı sesini; sazı, Ģiirleri ve sohbetiyle duyurmuĢtur. Yunus Emre‟nin “yaratılanı hoĢ gör Yaratan‟dan ötürü” sözünü kendisine düstur edinmiĢ Alevî, Sünnî, Ermeni, Yahudi ayrımı yapmadan kesrette birliği görmüĢtür. Hak için halka yönelmiĢ, halkta Hakk‟ı bilmiĢtir.

Bu yol Hak divânı eğer bilirsen Kini kibir kalp evinden silersen Yol Ehl- i beyt‟indir eğer gelirsen

Arif ol bu yolu bilmeden gelme (47/3)

Ġslamiyet‟i baz aldığını söyleyen âĢığımız Allah‟ın varlığına birliğine, peygamberlerine, indirilen kitaplarına inanıp bağlı olduğunu Ģiirlerinde ve yaptığımız söyleyiĢlerde ifade etmiĢtir. Peygamberlerin, din büyüklerinin yaĢadığı acılardan özellikle de Kerbela olayından büyük üzüntü duyan Mürteza Aksüt bu acıları Ģöyle dile getirmiĢtir:

“Doğruları söyleyen, doğru yolda giden tüm büyük şahsiyetler birçok işkenceye maruz kalmış ve bu uğurda can vermişlerdir. Bunlardan Pir Sultan Abdal doğruları söylediği için asıldı, Nesimî’nin derisi yüzüldü, Fuzulî devletten pay alamadı, dışlandı bunun üzerine;

“gölge etme başka ihsan istemem” diye bir gazel yazdı.

Yine bir din büyüğü, tasavvuf ehli olan Hallacı Mansur; “ene'l Hak” (ben Allah‟ım) dediği için derisi yüzüldü. Aslında bu sözden kastı, Allah‟ın bir parçası olduğunu, O'nun kendisinde zuhur ettiğini, O'ndan ayrı düĢünülemeyeceğini vurgulamaktı ki bunu Allah aĢkıyla kendinden geçtiği, benliğinden sıyrıldığı, Allah‟la bir olduğu, kendini O‟nda yok ettiği bir anda söylemiĢtir ve bu sözünün derinliği anlaĢılamamıĢ, derisi yüzülerek öldürülmüĢtür.

Mürteza Aksüt Hallacı Mansur‟la ilgili Ģöyle bir ayrıntıya da yer verir: Hallacı Mansur’a,

“kime âşık denir” diye sorarlar, o da; “sevdiğinin ismini kanıyla yazdırana” diye cevap verir ve herkesin âşık olarak zikredilemeyeceğini, gerçek âşığın sevdiği için canından vazgeçen olduğunu ifade etmiştir. Mürteza Aksüt, Zeynel Abidin hazretlerinin de Hz. Muhammed (s.a.v), Hz. Ali ve Hz. Hüseyin‟in baĢına gelenleri duyduktan sonra bütün varını, yoğunu insanlığa faydalı olabilmek için harcadığını, zenginlerin elindeki köleleri özgürlüğüne kavuĢturmak için uğraĢtığını söyler.

Mürteza Aksüt bu zatların çektikleri sıkıntılar, acılar aklına geldikçe hüzünlenip bir kez daha düĢünmekte ve kendi nefsini böylelikle terbiye etmektedir. Kendisine yapılan kötülüklere iyilikle karĢılık veren, insanların gönlünü incitmekten çekinen, onları hoĢ tutmaya çalıĢan âĢığımız herkesi kucaklayacak geniĢ bir gönüle sahiptir.

1.6.3. Zâkirliği:

ÂĢıklığının yanı sıra cemevlerinde zâkirlik yapan Mürteza Aksüt yirmi yıldır hafta sonları Zeynel Abidin vakfına zâkir olarak gitmektedir. BeĢ yıl boyunca perĢembe günleri gittiği Hacı BektaĢ Veli vakfını geçen yıl bırakmıĢtır. Bu vakıflarda Mustafa Tosun Dede, Celal Özkan Dede, Zeynel Abidin vakfı baĢkanı Erdoğan Ünverdi ve Hacı BektaĢ Veli baĢkanı Hasan MeĢeli‟yle birlikte cem yürüten ve çevresinde Alevî Dedesi olarak tanınan Mürteza Aksüt kendisinin Mustafa ve Celal Bey gibi Alevî Dede‟si olmadığını Alevî Dede‟si olabilmek için seyit neslinden yani Peygamber efendimiz Hz. Muhammed ( s.a.v) neslinden, soyundan gelmek gerektiğini söylemektedir. Cem ibadetlerini çocukluğundan beri büyük bir ilgiyle izleyen ve bu ibadetlere katılan âĢığımız çocukluğundaki cemlerle ilgili Ģöyle bir anısını anlatır: “Babam, her sene komşuları evimize toplar, Dede’lerini getirirdi. Cem başlamadan önce herkes o yıl içinde bir günah işlemiş mi diye sorgudan geçirilir, küskünler hemen barıştırılırdı, o yıllarda kimse mahkemeye gitmez sorunları olanlar Dede’lere gelir ve böylelikle uzlaşma sağlanırdı.”

O yıllarda babası Hüseyin‟in evlerini ibadethane haline getirmesi vesilesiyle pek çok Alevî Dede‟siyle tanıĢan Mürteza Aksüt‟ün inancının gereği olan ibadetler hayatını da

ĢekillendirmiĢ, günlük yaĢantısında da özümseyerek uyguladığı bu inancı baĢkalarına da aktarma ihtiyacıyla zâkirliğe baĢlamıĢtır. Bu iĢi herhangi bir ücret almadan severek, gönülden yaptığını söyleyen aâığımız ibadetin, dini anlatmanın parayla yapılamayacağını “Para Ġle Dine Hizmet Olur Mu?” Ģiirinde Ģöyle dile getirir:

Para ile dine hizmet mi edersin?

Hakk‟ı sevdiğini nerden bileyim Tanrı sevmek için rüĢvet mi yersin?

Hakk‟ı sevdiğini nerden bileyim (76/1)

Cemevinde yapılan ibadetlerle ilgili de bilgi veren Mürteza Aksüt bu ibadetlerin, yürütülen cemlerin amacının insanları doğru yola davet etmek, Allah‟ı, peygamberlerini, kutsal kitabımız olan Kur‟an- ı Kerim‟in felsefesini anlatmak, bunları deyiĢlerle süslemek ve çokça zikretmek olduğunu vurgulamaktadır. Cemlerin yürütülmesiyle ilgili ustası ÂĢık Bayram‟dan dersler almıĢtır. Dört kapı kırk makam, sorgu- sual gibi Alevî- BektaĢî inancıyla ilgili öğretileri, cemlerde okunan deyiĢleri, cem usulünü öğrenmiĢtir. ÂĢık Bayram‟la sık sık bir araya gelen âĢığımız onunla çoğu zaman cem yürütülmesinin yanı sıra deyiĢler de söylemektedir.

Cem ibadetlerinin içeriğiyle alakalı Ģu ifadeleri kullanılan Mürteza Aksüt Alevîliğin Ġslamiyet‟ten ayrı düĢünülemeyeceğini ancak bazı çevrelerin Alevî- Sünnî çatıĢması yaratarak dinimiz olan Ġslamiyet‟e büyük zarar verdiğini söylemektedir. “Cemevinde yapılan hizmetlere 12 hizmet adı verilir. Burada insanları Allah’ın varlığına inanmaya emirlerine uymaya, Hz.

Muhammed (s.a.v.)’in Resulluğuna, Hz. Ali’nin veliliğine itaat etmelerine çağrıda bulunuyoruz. Deyişlerimizi açıklıyor, saz eşliğinde söylüyoruz.” Cemlerde söylenen Sadık Baba‟ya ait deyiĢlerden birini Ģöyle dile getirir:

Bir adam kamile hizmet etmezse Ona adem demez bakar dediler Hakk‟ın doğru buyruğuna gitmezse Eliyle evin yıkar dediler

Arif isen sarrafa sakla halini Efsane cevaba yorma dilini Her taĢın altına sokma elini Yılan çıyan akrep sokar dediler

Er olan özünü kılar fendini

Boynundan indirmez aĢk kemendini Nefsin seli yıkar hulüs bendini Aman fırsat verme akar dediler Bu vücuda eren özün bilseydi Cevahir madenin herkes bulsaydı Ben ademim diyen adem olsaydı Ya cehennem ya da cennet olmazdı Gaziler üstaddan duyduk bu sözü Gönülden seyreder gerçeğin özü Sadık sen doğruya eyle niyazı Sen kul ol Hak sana bakar dediler

Ġbadetlerde vurgulanan üç ilkeyi de kendi ifadesiyle Ģu Ģekilde anlatır:

“Ulu Tanrı bizi adem sıfatında yarattı bu adem sıfatını kaybetmemek için uyulması ve yapılması gereken üç ilke vardır: Allah’a inanmak, ahlâklı olmak ve ilim öğrenmek.” En büyük ibadetin okumak olduğunu söyleyen âĢığımız okuyarak, bilinçlenerek hayatı anlamlı hale getirebileceğimizi söyler.

1.6.4. Güzel Sanatlardan musıkîye Olan Ġlgisi

Sanatçı ruha sahip insanlar sanat dallarını birbirinden ayrı düĢünemezler bir bütün olarak görürler. Sanatın bir veya iki dalında kabiliyetli olanlar diğer bütün dallarla da az çok alakadardırlar. Mürteza Aksüt de sanata büyük önem veren ancak sanatın dallarından müzikle iç içe olan bir sanatkârdır. Saz çalmada usta olan âĢığımız flüt ve kemanda da oldukça baĢarılıdır. Yine ağabeyinin yaptığı kemanı da kendi kendine öğrenmiĢtir. Tabii âĢıklığı dolayısıyla sazı daha bir ön plandadır. Müzikteki, özellikle saz ile ilgili bilgi ve birikimlerini yanına gelenlerle paylaĢmıĢ, sazı nasıl çalmaları gerektiği konusunda gelenlere yardımcı olmuĢtur.

1.6.5. YayımlanmıĢ Eserleri:

Mürteza Aksüt her âĢığın gerçekleĢtirmek istediği Ģiirlerinin toplandığı bir kitap çıkarma hayalini hayattayken yapabilmiĢ âĢıklık ve zâkirlik yönünü gösteren iki kitap ve bir de cep kitabı çıkarmıĢtır. Maalesef birçok âĢık hayattayken Ģiir kitabı çıkarmak istemesine rağmen ya ömrü yetmediği ya da ekonomik olarak gücü yetmediği için çıkaramamıĢtır.

Mürteza Aksüt de ileri bir yaĢta buna nail olabilmiĢtir. 2009 yılında “Ozan Dilinden Gerçekler” adlı kitabında Ģiirlerinin tamamı yer alır 2011 yılında “Allah Ġçin Ġbadet Zikrullahtır, Ahlâkla Onu Tamamlamaktır” adlı kitabı çıkartmıĢ 2012 yılında ise aynı kitabı biraz daha geniĢleterek yayımlamıĢtır. “Ġslamda Bilinmesi Gerekli Türkçe Cenaze Namazı ve Dualar” adlı bir de kitapçık çıkartmıĢtır. Bu iki kitap onun zâkirliğiyle alakalı kendi inancını anlatma ihtiyacından ortaya çıkmıĢtır. Daha sonra bu iki kitabı birleĢtirerek bazı ekleme ve değiĢikliklerle geniĢleten âĢığımız hala bu yeni kitap üzerinde çalıĢmaktadır.

1.6.6. Gezdiği Yerler:

ÂĢığımız Mürteza Aksüt gittiği yerlere hem bir âĢık hem de zâkir olarak iĢtirak etmiĢtir. Mahlası Gürgür Dede olan Mustafa adındaki biriyle Antep- Oğuzeli, Barak Ovası köyleri, MaraĢ- Narlı gibi Türkiye de birçok yere giden Mürteza Aksüt buralara sazını, sözünü, inancını götürmüĢtür. Hasançelebi ve çevre köylerine sık sık giden âĢığımız yurt dıĢında da Avusturalya, Ġngiltere, Ġran, Almanya‟ya gitmiĢtir.

ĠKĠNCĠ BÖLÜM

2. MÜRTEZA AKSÜT’ÜN ġĠĠRLERĠNĠN ĠNCELENMESĠ