• Sonuç bulunamadı

2.HALK KÜLTÜRÜ UNSURLARI 2.1.Dini İnançlarla İlgili Unsurlar

2.1.2. Kutsal Kitaplar

…onun yemekler ile kutsal kitaptaki ayetler arasında kurduğu bağlantıya da yavaş yavaş hak vermeye başladığını ifade etmişti. Halası, hayli dindar ve bir o kadar da iyi bir aşçıydı. Hem zaten “Göklerin Egemenliği, bir kadının alıp tüm hamuru kabartmak için üç ölçek una karıştırdığı mayaya benzer” (Mar 4:33) (BP:174)

Tanrı böyle konuşur kutsal kitaplarda. Tüm yaratma, yok etme, cezalandırma, mükâfatlandırma eylemlerini anlatırken, BİZ diye hitap eder. (BP:230)

2.1.2.1.Kuran-ı Kerim

Sağ taraftaki odada Kuran-ı Kerim okunmaktaydı. (P:100)

Zaman zaman kendinî Kuran-ı Kerim’de bahsi geçen esrarengiz mahlûk Dabbet-ül Arz’a benzetirdi. Kıyamet günü arzı endam edecek, organlarının her biri başka bir hayvandan alınmış o kırma mahlûk gibi. (BveP:74)

Kapıları kilitli ve kurulu düzeni olduğu gibi tutmak için Banu Teyze, çekmecesinde incili bir mahfazanın içinde sakladığı Kuran-ı Kerim’i çıkardı. Bir sayfa açıp rastgele okudu: “And olsun ki, biz insanı yarattık. Nefsinin onu ne gibi vesveselere düşürdüğünü biliriz. Biz ona şah damarından daha yakınız.” (BveP:200)

Yatağın yanında kiraz ağacından ir komodin, üzerinde Kuran-ı Kerim, evliyalar ve hayatları hakkında bir kitap ve yosun yeşili ışık saçan koca bir lamba var. (BveP:224)

“Bunun büyüyle alakası yok. Kuran-ı Kerim büyüyü yasaklamış zaten,” diye çıkıştı Cicianne. (BveP:310)

Her halükarda sakat imamın, zihninde Kuran’ın sayfalarını çevirmek için ne parmağa ihtiyacı vardı ne de ele. Hepsini belleğine kazımıştı, her suresini, harfi harfine. (BveP:368)

“Peygamber Efendimiz Kuran’ın yedi boyuttan okunabileceğini buyurmuştu. Biz bu yediyi dörtte toplarız. Üçüncü Kural: Kuran dört seviyede okunabilir. İlk seviye zahiri manadır. Sonraki Bâtıni mana. Üçüncü batıninin batınisidir. Dördüncü seviye o kadar derindir ki kelimeler kifayetsiz kalır tarif etmeye.” (Aşk:75)

“Başkalarını bu kadar çabuk ve kesin kelimelerle yargılamamalı. Kuran’da Allah, Bana kul hakkıyla gelmeyin der, yoksa unuttunuz mu? Hem nedir ki inkâr, ya nedir günah? Kavramlara yakından bakmalı” dedi Şems. (Aşk:76)

Kuran-ı Kerim’in sakınmamızı tembihlediği Babil’in iki meşhur meleği Harut ile Marut eğitmişti Tebrizli Şems’i. (Aşk:87)

“Delikanlı, Kuran-ı Kerim der ki, Biz insanı en güzel biçimde yarattık. Uludur insan. Kıymetlidir. Ne eziktir, ne aciz. Zaten Allah’ın doksan dokuz sıfatı arasında acz yoktur.” (Aşk:135)

Sufilere sorsan mübarek Kuran-ı Kerim esrarengiz sembollerle, işaretlerle, rumuzla dolu. Ayetleri harf harf ebced hesabına döküp gizemli manalar arıyorlar. Her bir kelimenin bir zahiri manası varmış, bir de Bâtıni. Bu sebepten ince ince katman katman bakıyorlar her ayete. (Aşk:193)

Mevlana bir es verdikten sonra sözlerine devam etti: “Âdemoğulları Havvakızları öyle bir ilimle şerefyap olmuştur ki, ne dağlar ne gökler sırtlanabilir. Bu yüzdendir ki Kuran’da şöyle der: ‘Biz o emaneti göklere, yere ve dağlara arz ettik, onlar, onu yüklenmeye yanaşmadılar, ondan korktular ve onu insan yüklendi.’ İşte böylesi kıymetli bir makam ve mevki, bu kadar mühim bir paye verilen insan ne demeye Allah’ın kendisi için dilediğinden daha aşağısını hedeflesin? Neden kendinî aşağı çeksin? Neden vezir iken kendinî rezil etsin?” (Aşk:141)

“Tek borcumuz Allah’a. Hâlbuki O Kuran’da ne der bilir misin? ‘Bana güzel bir borç verin!’ Hiç düşündün mü koskoca Rab kullarından neden borç ister?” (Aşk:174)

Mukaddes Kuran’ın özünü ve bütününü kucaklamak yerine, bağnazlar belli başlı bir iki ayete kafayı takar, çatışmacı zihinlerine yakın buldukları emirlere öncelik verirler. Herkese durmadan nutuk atarlar: “Mahşer günü geldiğinde kıldan ince, kılıçtan keskince Sırat Köprüsü’nden geçmeye mecbur kalacağız. Köprüyü geçemeyen günahkârlar alttaki cehennem çukurlarına düşüp zebaniler elinde ilelebet azap çekecek. Faziletli yaşam sürenlerse köprünün öbür ucuna varıp hurmalarla, hurilerle mükâfatlandırılacak.” Hülasası budur ahretten anladıklarının. Ya cehennemden korkar, ya cennette ödül beklerler. Oysa aslolan Allah aşkıdır. Onu unuturlar! (Aşk:230)

Aramızdaki dostluğun derinliği Kuran’ın dördüncü okuması gibi; ya içindesindir, kapılır gidersin, ya dışındasındır, neye benzediğini bilemezsin. (Aşk:240)

Ama el ayak çekilmeden dışarı çıkmak istemediğinden odasında oturup saatlerce Kur’an okuyarak alamet beklemişti. (M:39)

Kuran’a el basayım. Yakında gidecek! (M:182)

Bundan böyle içkinin gözyaşları içinde kendinî yerden yere atarak, bundan böyle içkinin damlasını dahi ağzına koymayacağına dair mahalleli huzurunda Kuran’a el basar. (M:186)

…hiç görmedikleri Kuran’dan okuduğu ayetlerin her birinin hafızasında ve yüreğinde nasıl yer ettiğini görmesine mani olamıyordu. (ŞA:48)

Üstüne üstlük, bir de köyün sakinlerine Arapça alfabeyi ve Kuran okumayı öğretmeye kalkmıştı. (ŞA:93)

İstihareye yatınca Kuran dedi ki: “Allah kimseye taşıyabileceğinden ağır yük vermez. And olsun!” (SS:27)

Kuran’da anlatılan Cennet-ü Ala gibi bir yerdir belki de. Irmakları kevser, ağaçların dallarındaki meyveler mücevher. “Cennete girenler altın bileziklerle süslenecek, ince ve kalın ipekten yeşil giysiler giydirilecekler” diyor ya Kuran-ı Kerim. (SS:50)

Kanaması durana kadar Kuran-ı Kerim’i eline almamasını tembihliyor sıkı sıkı Kitabı kirletmesin diye. (SS:51)

“Bazıları adildir,” der Kuran, “bazıları başka türlü.” (A:193)

Kuran-ı Kerim’e göre kitabı sağ eline verilen Cennette yüksek bir bahçede, meyveler ve nimetler arasında saadet yaşayacak. Ama kitabı sol eline verilen Cehennem ateşinde yanacak. (A:293)

Birinci bölümde evvela, kendi genç sesi yaşlı, ardından kendi yaşlı sesi genç, iki hafız Kuran okudu. (BP:32)

Sırf gönlü olsun diye, Kuran’ı avucumda tutarak, bir de bu vaziyette yemin ettim. (BP:335)

2.1.2.2.İncil

Masanın ortasında, kapağı açık sedef kakmalı bir kutunun içinde İncil duruyordu. (ŞA:154)

Karısı Nadya mektubunda, eğer yeryüzündeki tüm yiyecekler arasında İncil’de anlatılan Babil Kulesi’ne benzeyen bir şey varsa, bunun aşure olması gerektiğini anlatmıştı. (BP:174)

2.1.3.Kutsal Mekânlar