• Sonuç bulunamadı

1.6. Kalıp Sözler 1.Deyimler

1.6.2. Atasözler

“İnsanoğlunun deneyimlerinden, bilgeliğinden ve benzetme gücünden kaynaklanan atasözleri dünyanın her dilinde vardır, çoğunlukla bir tümce biçiminde oluşarak bir yargı anlatan, kimi zaman ölçü ve uyakla, söyleyiş açısından daha etkili olmaya yönelen sözlerdir.” (Aksan 2003:38)

Ali Püsküllüoğlu, atasözleri için öz bir tanım yapar: “Ataların, uzun denemelere, gözlemlere dayanan yargılarını genel kural, bilgece düşünce ya da öğüt olarak veren, kalıplaşmış bir biçimi olan, kamuca benimsenmiş, kısa, özlü sözdür.” (Püsküllüoğlu 2004:7)

Ömer Asım Aksoy, atasözlerinin kavram özelliklerini yedi grupta incelemiştir: “Sosyal olayların nasıl olduğunu belirten atasözleri, tabiat olaylarının nasıl olduklarını belirten atasözleri, sosyal olayları bildirirken bunlardan ders almamızı hatırlatan atasözleri, denemelere ya da mantığa dayanarak doğrudan doğruya ahlâk dersi ve öğüt veren atasözleri; birtakım gerçekler, felsefeler, bilgece düşünceler bildirerek yol gösteren atasözleri; töre ve gelenekleri bildiren atasözleri; kimi inanışları bildiren atasözleri” (Aksoy 1978:22-23) şeklinde gruplandırarak her bir gruba örnekler verir.

Elif Şafak, eserlerinde deyimlerde olduğu kadar atasözlerinden çok sık yararlanmaz. Anlatıma canlılık, işlerlik, renk katmak amacıyla yazarın kullandığı

atasözlerinde konu açısından herhangi bir bütünlük veya yoğunluk tespit edilmemekle birlikte az sayıda kullanılan atasözlerine rağmen çeşitlilik göze çarpmaktadır. Şafak’ın eserlerinde tespit ettiğimiz atasözleri aşağıda alfabetik sıraya göre ve metinde geçen şekliyle sıralanmıştır.

Armut dalının dibine düşer: “Bak evlat! Armut dibine düşer. Her çocuk ebeveynine çeker, anladın mı?” (Aşk:61)

Büyük lokma ye büyük söyleme: Büyük lokma ye büyük laf etme diye boşuna dememiş atalarımız. (SS:200)

Göz görmeyince gönül katlanır: Atasözünün dediği gibi ‘göz görmeyince gönül katlanırmış.’ (A:297)

Gülü seven dikenine katlanır: …gülü sevenin en sivri dikenlere nasıl katlandığını ispat etmiş oluyorlardı. (P:181)

Huylu huyundan vazgeçmez: Gene de huylunun huyundan vazgeçmeyeceğini göstermek istercesine yağmur gördü mü dayanamıyor, kendinî sokaklara atıyordu. (P:134)

İki gönül bir olunca samanlık seyran olur: Sanki İki gönül bir olunca samanlık seyran olacak? (Aşk:56)

İnsan beşer, kuldur şaşar: Çünkü mademki insanız ve mademki beşer dediğin şaşar, Nefs-i Emmare’ye düşmeyenimiz yoktur. (Aşk:210)

İyilik eden iyilik bulur: Meşhur darbımeseldi: iyilik eden iyilik, kötülük edense kötülük bulurdu. (P:141)

Komşunun tavuğu komşuya kaz görünür: Eski bir atasözümüz vardır, bilirsin herhalde. Komşunun tavuğu komşuya kaz görünür. (SS:82)

Kurunun yanında yaş da yanar: …çıkan kanlı kavgada kurunun da yaşla beraber yanacağını bile bile. (P:96)

Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır: …tıpkı bir yılan gibi tatlı sözle, acı hikâyelerle deliğinden çıkacak, boy uzatma oyununda arz-ı endam edecekti. (P:145)

Ummadığın taş baş yarar: Zaten baş yaran taş, ummadık taş değil miydi her zaman? (P:111)

Yavaş atın çiftesi pek olur: Zira, nasıl ki sessiz atın çiftesi pek olursa… (P:153)

Yuvayı yapan dişi kuştur: “Yuvayı dişi kuş kurar” lafı bir yanılsamadır. (SS:36)

Şafak’ın Araf adlı eserinde Faslı bir kadının söylediği atasözlerinden de bahsedilmektedir:

Fas atasözleri:

“Arkadaşın bal bile olsa hepsini yeme.” (A:204)

“Bir sandık altını da olsa sakın mavi gözlü bir kadınla evlenme.” (A:187)

“Kadınlarla çok yatmak insanı kör eder.” “Kadınlarla hiç yatmazsan gözün hiç görmez.” (A:296)

“Sevinç yedi gün sürer, hüzün bir ömür boyu.” (A:204)

“Sükut eden ademoğlundan kork.” (A:190)

“Taşların seni tanıdığı memleket, insanların seni tanıdığı memleketten iyidir.” (A:204)

“Taze süt dostlar için, ekşi ayran şifalı ot meraklıları içindir.” (A:204)

1.6.3.Beddua

Alkış (dua) ve kargışlar (beddua) konuşmayı renklendiren kısa kalıp sözlerdir. Bunlar konuşmayı süsleyen, duyguları belirten, anlatımı güçlendiren dil öğeleridir. Bazıları imge, düşünce ve çağrışım zenginliğiyle yüklüdürler. Alkış, kişinin iyiliğini; kargış, kişinin kötülüğünü isteyen söz kalıplarıdır. (Artun 2001:121)

Bey Böyrek hikâyesinde, Böyrek, karının testisini kırınca karı, “Akkavak kızının hışmına uğrayasın” diye beddua eder. (Alptekin 1997:346)

Arzu ile Kamber hikâyesinde Kamber kocakarının testisini kırınca kocakarı, Arzu’ya aşk olması için beddua eder. (Alptekin 1997:347)

Pertev Naili Boratav’ın küçücük sanat yapıtları dediği alkış ve kargışların eserlerdeki kullanımı kültürel zenginlik bakımından önemlidir. Elif Şafak’ın alkış ve kargışları kullanırken başarılı olduğu dikkatlerden kaçmaz.

“Ters nallanmış ata dönesin! Uyuz olmuş ite dönesin! Kansız bite dönesin! Kilisede puta dönesin! Akıbetin kavm-i Lut’a benzesin! Şeriat kılıcına gelesin!...” (P: 17)

“Haydi oradan gudubet. Kaşla göz arasında iç ettin gerdanlığı. İnşallah el avuç açasın. Yüz okka ibrişim boyu yerin dibine geçesin.” (P: 80)

“Allah o mendebur herifi cezasını versin. Zavallı kız karasevdadan gidiyor. Hep onun kabahati.” (Aşk:384)

Bırakın kâfirler, münkirler tepenize çıksınlar, suratınıza tükürsünler! Aman siz hep alttan alın, yumuşakbaşlı olun. Bırakın ocağınıza incir ağacı diksinler! (Aşk:238)

“Cehenneme direk olasıca, ne saçmalıyorsun?” diye homurdandı. (Aşk:179)

“Cehennemde odun olasıca! Zebaniler koparsın dilini! Sen kendinî ne sanırsın?” (Aşk:147)

“Hay Loretta kadar taş düşsün başınıza” diye homurdandı Mavi Metres. (BP:161)

…ipe sapa gelmez planlardan söz ediyor ve lanet olsun hiç susmuyordu. (BP:70)

“Buraya çöp atanın çocuğu ölsün” (BP:370)

“Buraya çöp dökenin Allah belasını verir” (BP:371)

“Lanet olsun biliyordum!” (A:248)

Yalanım varsa ne oluyum ekmek çarpsın gözlerini pörtletip öyle bir baktı ki bana. (M:12)

Yazarın eserlerinde kullandığı kargışların özgünlüğü ve içerdiği anlamlar yazarın üslubuyla paralellik gösterir. Çünkü Şafak, özgün söyleyiş ve anlamlarla okuyucunun hayal dünyasını zorlamayı seven bir yazardır.

1.6.4.Dua

Dua, hayatımızın anlamı, bizi Yaratan’a yaklaştıran, zor günlerimizde ellerimizi açıp yardım dilediğimiz; mutlu, güzel günlerimizde şükürler ettiğimiz bir hitap, bir sesleniştir. Yaratılış gereği onun gücünü, her şeyin sahibi olduğunu biliriz ve konuşmalarımızda her an onun adını telaffuz ederek manevi atmosfere bürünmek isteriz.

Dua, insanın kendisi ile içinde yaşadığı cemiyetin maddi refah ve manevi saadetinde yardım ve merhametini istemek üzere Tanrı’ya yaptığı bir hitap bir sesleniştir. (Elçin 2000:662)

İptidai cemiyetlerde inanç, sihir, büyü ve fallardan unsurlar alarak beslenen dualar, sağlık ve hastalık hallerinde, ürünün bereketli olmasında, yağmurun yağmasında, tehlike ve felaketin mal ve mülke gelmemesinde; doğumdan ölüme

kadarki bazı merasimlerde iyi ve doğru olduğuna inanılan müspet dileklerin ruhi ve fikri ifadesini dilde kazanır. (Elçin 2000:662)

Şafak’ın hemen hemen bütün eserlerinde dualar karşımıza çıkar. Özellikle Aşk ve Pinhan adlı eserlerinde dualara daha fazla yer vermiştir.

O zaman bile, Allah affetsin, kendisi nedamet getirirken dizide neler olduğunu merak ederek Kara Sevda Sarmaşığının Laneti’ni düşünmüştü. (BveP:201)

Allah’ım bağışla, merakım irademe baskın çıktı. Bana daha fazla bilgi ver çünkü bilme arzumu bastıramıyorum. Dertli biri dayanmışsa kapıma, sırlarına vakıf olmak istiyorum. Lakin aynı zamanda o bilgiyi kaldıracak kudreti metaneti de ihsan eyle. Âmin. (BveP:230)

“Allah rahatlık versin Feride…” dedi bir ses. (BveP:272)

“Başın sağ olsun. Babaanneni kaybetmene çok üzüldük.” dedi Zeliha Teyze sıkıntılı bir sessizlikten sonra. (BveP:312)

“Allah bağışlasın. Oğlunun adı ne?” diye sordu uzun boylu, donuk yüzlü memur, kahverengi sırtlı, dağvari bir defterin üzeriden başını kaldırarak. (BveP:340)

Allah muhafaza, diye geçirdi aklından, ya böyle bir adamın kızı olup, sabah akşam bu nasihatleri dinleyerek büyüseydim. (BveP:363)

Allah uzun ömürler versin Mustafa’ya. (BveP:142)

Ve her yemekten sonra David gönülden bir “Eline sağlık” derdi muhakkak. (Aşk:58)

Gerçi hala, çok şükür, ticaretin, zanaatın, şiirin merkeziyiz. (Aşk:71)

“Tövbe estağfurullah” dedim. Babam duysa bacaklarımı kırar valla. (Aşk:120)

Çok şükür Allah’a ki huzurlu bir ailem, lekesiz itibarım, kadim dostlarım, sadık müritlerim ve benden feyz alan talebelerim var. (Aşk:131)

Ama Allah Kerra’dan razı olsun, sayesinde sevgiyi ve neşeyi yine tattım. (Aşk:131)

Bunu duyar duymaz Konya velileri hep bir ağızdan destur verdi, hayır duası ettiler. (Aşk:133)

Annem derin bir oh çekerek, “Şükürler olsun yarabbi” dedi. (Aşk:216)

“Eğer bugün hayattaysam, canımı Şems’e borçluyum. Allah ondan bin kere razı olsun.” (Aşk:266)

“Uğurlar olsun Çöl Gülü” dedi. “Bizim yapamadıklarımızı inşallah sen yaparsın.” (Aşk:286)

İnşallah nasip olur, sonunda şan şöhret için değil, aşk için gidersin Kâbe’ye. (Aşk:288)

“Sen git kendinî tahlil et bakalım, inşallah gün gelir günahlarının kefaretini ödersin.” dedi Şeyh Yasin gayet alaycı. (Aşk:318)

“Ah anne, çok üzüldüm. Başın sağ olsun.” (Aşk:414)

“Başın sağ olsun Nevres” dedi. “Bundan gayrı bizim de kızımız sayılırsın.” (P:100)

Kahvesini tam kıvamında pişirdiğinde, Dulhani Hasan durduk yerde heybetlenir; onun körpe omzuna okkalı bir şaplak indirir; farkında olmadan salıverdiği küfrü elinin ayasıyla yakalayıp bastırır; kendince “ellerin dert görmesin!” demeye getirirdi. Çocuk da omzunun ağrısına aldırmaz; gözlerinin içi gülerek sağ elini sol göğsüne yapıştırır; boyun kırar; kendince, “afiyet, bal olsun!” demeye getirirdi. (P:19)

…cüzamlı olduğu halde kendisinden bir tas suyu sakınmayan genç bir köylü kadınına “artsın, eksilmesin; taşsın dökülmesin” diye hayır dualar eden…(P:26)

Hafifçe canı yandı, hepsi o kadar. “Kerem eyle!” (P:34)

“Aşkın cemal olsun” dedi Dertli Hagopik delikanlının gözlerinin içine dosdoğru bakarak.

“Cemalin nur olsun” dedi Pinhan, başını hafifçe eğip, hürmetini göstererek.

“Nurun ala nur olsun” dedi Dertli Hagopik iki yudum arası. (P:37)

Başını yastığa koymadan evvel, Nevres’e gülümseyerek, “Allah rahatlık versin” dedi. (P:192)

Haham Yakup üzüntüsünü ele veren bir sesle mırıldandı. “Tanrı, İsrail’in kızlarını Halitzah törenine muhtaç etmesin!” (ŞA:278)

Villanın harcı karılırken, Hızır aleyhisselam da işçilerin arasında hazır bulunmuş, “artsın eksilmesin, taşsın dökülmesin” demişti aynen rivayet edildiği gibi. (BP:148)

Allah razı olsun, temiz iş yaptı. (BP:295)

“Umarım hayatın cennet olur” diye ekledi Marisol. (A:221)

Gail’le tanıştığımızdan beri “valla bu kız günün birinde evlenirse Allah kocasına sabır versin” diye düşünür dururdum. (A:275)

“İyi gidiyor, Allaha şükür. Bebeği gördüm ultrasonda. Harika bir duygu.” (SS:217)

“Âmin Dervişçim, ağzına sağlık” diyorum. (SS:73)

Allah’a şükür o safha çabuk atlatıldı. (BveP:180)

Tanrı’ya şükür bekârım ve yalnızım, diye düşündü Armanuş şakayla karışık. (BveP:106)