• Sonuç bulunamadı

2.1. KAVRAMSAL ANALİZ

2.1.3. Kurumsal Yönetimin Tarihsel Gelişimi

Bütün dünya genelinde kurumsal yönetimin ortaya çıkmasına aynı zamanda doğuşuna temel atan nedenler Türkiye’de de kurumsal yönetim kavramının meydana gelmesine ve gelişimine büyük katkıda bulunmuştur. Bu gelişim sürecinde ekonomiler üzerindeki hayati önem taşıyan finansal krizler büyük dikkat çekmektedir. Dünyada tarihsel süreç bakımından en çok etkisi olan ve üzerinde durulan krizler, sırasıyla Avrupa Para Krizi 1991-1993, Meksika Krizi 1994-1995, Güneydoğu Asya Krizi 1997- 1998, Rusya Krizi 1998, Brezilya Krizi 1999, Türkiye’de ise; 1994 finansal krizi, Kasım 2000 krizi ve Şubat 2001 krizleridir. Bu yaşanılan krizler Türkiye ekonomisini ve sermaye piyasasını büyük bir şekilde etkilemiş ve bunun etkisinin sonucunda yüksek enflasyon oranlarının meydana gelmesine sebep olmuştur (Dirim, 2008: 21).

Ülkemizde özellikle son kriz döneminden sonra işletmelerin çoğunluğu yeni ortak ve hissedar arayışlarına girmiş ve uluslararası sermayenin ülkeye girmesi için yapılan birtakım faaliyetler, işletmelerin ortak iş yapmalarını beraberinde getirmiştir. İşletmelerin almış oldukları işbirliği yapma kararlarında etkili olan kurumsal yönetim kavramının önem kazanmasıyla birlikte işletmelerde uyguladıkları politikalarda bu yönde şekillendirmeye ve uygulamaya başlamışlardır (Başkan, 2006: 7).

Kurumsal yönetim temelinde anonim ortaklıklar açısından daha önemli bir unsurdur. İngiltere’de 1844 yılından itibaren hareket gösteren anonim ortaklıklar hem çıkar çevreleri açısından hem de ortakları açısından bazı farklılıklara sebep olmaktaydı. Bu yıllarda başlayan ve ardından örgüt yapılanmalarıyla ilerleyen süreçte kurumsal

yönetimde yerini almaya başlamıştır. Her ne açıdan kurumsal yönetim adı altında olmasa da kurumsal yönetim kavramına ilişkin uygulamalardan söz edebiliriz. Anonim ortaklıklar 19. Yüzyılın sonlarına doğru ciddi ilerlemeler kaydetmiş ve sermayeleri etrafında benimsenen bir işletme yapısı olmaya başlamıştır. Kuzey Amerika ve Avrupa’nın sanayide ciddi adımlar ve gelişmeler kaydetmesiyle, ekonomi politikalarında da farklı kavramlar ve gelişmeler meydana gelmiştir. 19. yüzyıl bitimine doğru şekil şartları açısından anonim ortaklık yapıları oldukça ilerleme kaydetmiş, bu ilerlemelere paralel olarak kurumsal yönetime yönelik gelişmeler ve değişimler kendiliğinden ortaya çıkmıştır (Gürbüz ve Ergincan, 2004: 45).

Kurumsal yönetim, karmaşık yapıdaki ve büyük sermayeli işletmelerin sayılarının çok olduğu Amerika Birleşik Devletleri (ABD)’nde önemini iyice hissettirmeye başlamıştır. 1930’lu yıllarda meydana gelen ekonomik buhran ve ileriki süreçlerde işletme teorilerine bağlı olarak araştırmalar yapılmıştır. Kurumsal yönetim kavramı terim olarak kullanılmamıştır. 1932 yılında Berle ve Means tarafından yazılmış olan “The Modern Corporation and Private Property” isimli kitap, kurumsal yönetim unsurunu ele alan ilk eser olarak kabul edilmektedir (Doğan, 2007: 30). 1980 yıllarından itibaren ekonomilerde yaşanan özelleştirme önemli konulardan biri haline gelmiştir. Devletlerin ekonomideki etkinliği ve üstünlüğü önceki yıllara göre azalmıştır. Özelleştirme akımı İngiltere’de başlayarak, Batı Avrupa, Latin Amerika ve Doğu Bloğu ülkelerinde etkili olmuştur. Özelleştirme uygulamalarında çoğunlukla halka arz yöntemi kullanıldığı için küçük yatırımcıların ve menkul kıymet borsaları haklarının korunması ve faaliyet göstermesi önemli bir hale gelmiştir (Menteş, 2009: 70).

1980 yıllarından sonra önemli olan başka bir konu ise yatırımcıların finansal sisteme olan katkılarıdır. Sigorta şirketleri, yatırım fonları, emeklilik fonları ve özel diğer finans kurumlarından oluşan kurumsal yatırımcılar, işletme yönetimlerini eleştirel bir şekilde yakından takip etmeye, müşterilerin kendi sermayelerine bağlı olarak oy kullanma hakkı nedeniyle, gerekli bir durum olduğunda işletme yönetimini eleştirmeye ve işletme genel kurullarında işletme yönetiminin oluşmasında etkili olmaya başlamışlardır. İşletmelere kredi ve öz kaynak olarak yapılan yatırım ve desteklerde kurumsal yatırımcıların söz hakkının giderek artmasına bağlı olarak kurumsal yönetimin önemi giderek artmıştır.

1990’lı yıllarda ise kurumsal yönetim, finansla alakalı ilgili olan herkesin ilgi alanının ilk sırasına yerleşmiştir. Japonya’nın ve Almanya’nın ekonomileri 20’nci yüzyılın son zamanlarında hızlı büyümeden duraksamaya geçince, bu durumun ABD’nin ekonomik etkisinin fazla olması yüzünden kurumsal yönetim seviyesinin yüksek olmasına kanıt olarak gösterilmiştir. 1990’lı yıllarda en güçlü ve en büyük ekonomi olarak ABD ifade edilmekteydi. Bu yıllarda ABD’nin güçlü ekonomisi, İngiltere’de yaşanan büyük işletme skandalları ve iflasları yüzünden ABD’yi en güçlü kılmaktaydı(Gürbüz ve Ergincan, 2004: 50).

İngiltere’de kurumsal yönetim ile ilgili ilk kanun 1998 Haziran’da İngiliz Parlamentosu tarafından ve Sir Adrian Cadbury’nin etkisi altında çıkartılmıştır. Sonraki yıllarda, önce çıkarılan diğer kanunlarla birleştirilerek ve genişletilerek 1 Kasım 2003 tarihinde “Birleşik Kurumsal Yönetim Kanunu” olarak İngiltere Londra Borsa’sında kayıtlı olan 350 işletme için uygulanması zorunlu bir hale gelen kurallar topluluğu durumuna getirilmiştir (Yenigün, 2008: 52).

Dünya’da yaşanan kurumsal yönetim alanında önemli olan bir gelişmede; ABD’de yaşanan 2000’li yıllarda işletme skandallarının ardından toplumun güveninin tekrar kazanılmasıdır. Ve işletmelerin daha açık ve sade olması amacıyla 2002 yılında Sermaye Piyasası Kurumu (SPK)’nun Amerika’da dengi olan Securities and Exchange Comission (SEC) tarafından yasaya koyulan Sarbanes Oxley Kanunu (SOX)’dur (Gökalp, 2005: 40).

20. Yüzyıl’da meydana gelen ekonomik gelişmeler işletme sahipleri ve ana sermayedarlar dışındaki hisse alanların gerekli olan haklarının korunması, yönetim ve sahiplik arasındaki ilişkinin sağlıklı ve düzenli bir şekilde işleye bilmesi için bir takım kuralların olması gerekli hale gelmiştir. Kurumsal yönetimle ilgili ilk çalışmaların ABD’de başladığı bilinmektedir. Aynı süre içinde İngiltere’de de kurumsal yönetim üzerine Amerika Birleşik Devletleri’nde olduğu gibi büyük ilerlemeler gerçekleştirilmiştir. Kurumsal Yönetimin geçmişi temelinde devletlerin yönetiminde kullanmak istediği ideal yapı birimlerini oluşturan bir takım sistemlere dayanmaktadır. Bu sistemlerden hareketle işletmelerin bazı sorunlarını çözmek için ekonomik açıdan bazı birimler birtakım çalışmalar yapmışlardır. Bu çalışmalara baktığımızda OECD’nin 1990 yıllarında yapmış olduğu çalışmalar kurumsal yönetimin doğuşunu ortaya

çıkarmıştır. Bu süre içerisinde OECD’nin 27-28 Nisan 1998 tarihindeki toplantısında özel sektör temsilcileri, hükümetler ve diğer ilgili uluslararası kuruluşlar ile birlikte yol gösterici önemli ilke geliştirilmesi ve düzenlenmesi için gerekli çağrının yapılmasıyla birlikte kurumsal yönetim, ekonomi çevrelerinde ve politikalarında kendine yer bulmaya başlamıştır (OECD, 2004: 51).

Yaşananların sonucunda hükümetler ciddi düzenlemeler getirmişler ve kararlılıklarını ortaya koymuşlardır. Bu yapılan uygulamalar ve düzenlemeler girişimci çevrelerden ve işletmelerden büyük tepkiler görmüş ama yapılan uygulamaların ve düzenlemelerin arkasında durulmuştur. Günümüze gelindiğinde ise kurumsal yönetim açısından zorunluluk haline gelen bazı uygulamalarla işletme krizlerinin büyük çaplı olmaması ve yaşanmaması için devletlerin sıkı çalışmaları belirgin bir şekilde göze çarpmaktadır. Gelişmekte olan ve gelişmiş yaklaşık otuz ülkede kurumsal yönetim kavramı ile ilgili her geçen gün yenilikler yapılmaktadır. Bu uygulamaların esas amacı işletmelerin denetiminin tabana yayılması istenmektedir (Cefakâr, 2010: 64).

Kurumsal yönetimin bütün dünyada gelişmesini sağlayan bazı faktörler aşağıdaki gibi ifade edilmiştir (Doğan, 2007):

 Ülkelerde sermaye piyasalarını denetleyen ve düzenleyen kurumların, finansal piyasalarda kurumsal yönetim uygulamaları ile bütün ekonomide güvenin artacağına ve yatırım açısından piyasaların daha çekici ve dikkat çekici hale geleceğine olan inançları,

 Bilgisayar teknolojilerindeki ve iletişimdeki hızlı gelişmelerin sayesinde yeni ve farklı fikirlerin hızlı bir şekilde yayılması, kurumsal yönetim için önemli gördükleri faaliyetleri ve uygulamaları biçimlendirmeleri,

 Kamu kuruluşlarının ve aile şirketlerinin dışarıdan finansal kaynak ihtiyacı duymaları (öz kaynak dışında) ve daha düşük harcama ile fon temin edebilmek için ve fon arz edenlerin gerekli gördükleri güveni sağlayabilmek için kurumsal yönetimin önemli ve gerekli olduğuna inanmaları,

 Kurumsal yatırımcıların hisse sahipleri içindeki bulunduğu payının artması, hissedarların niteliklerinin değişmesi, özellikle sigorta şirketlerinin uyguladığı yatırım miktarının ve emeklilik fonlarının büyümesi,

 Kurumsal yatırımcıların kendi menfaatleri için portföylerini çeşitlendirmek ve denizaşırı gerekli yatırımlar yapmaya ve yaptıklarını yatırımın korunabilmesi için kurumsal yatırımcılar kendilerini güvence altına almak istemeleri,

 Büyük işletmeler de yaşanan skandalların, dikkatleri işletmelerin kontrolü üzerine çekmesi.