• Sonuç bulunamadı

Kurumsal sosyal sorumluluk firmalar için büyük bir öneme sahiptir. Kurumsal sosyal sorumluluğun Dünya’da ve Türkiye’deki durumu incelenecektir.

1.3.1. Kurumsal Sosyal Sorumluluğun Dünya’daki Gelişimi

Bugünkü anlamdaki kurumsal sosyal sorumluluğun uygulamalarının gelişimi özellikle Amerika Birleşik Devletleri (ABD) başta olmak üzere devam etmiştir. Kurumsal sosyal sorumluluk üstüne yapılan çalışmaların büyük bir çoğunluğu 19. yüzyıl sonlarında meydana gelmiştir. Bu dönemlerde devletin haricinde ticari kuruluşların da toplumsal hedefleri olduğu ifade edilmektedir. 1890’ların son zamanlarında California Üniversitesi’nde ders olarak “ticaret etiği” okutulmaya başlamıştır. 20. yüzyılda ise din adamlarının ve iş adamlarının yoksul olan halka yardım edilmesini ABD’de önerilerde bulundukları görülmektedir. Finansman ve alışveriş gibi konularda yapılan hileler, işçi hakları, güvenliği ve sağlığı ihlallerine karşı 1830’larda ilk kurallar çıkarılmıştır. 1920’lere doğru gelindiğinde ise, üretim sisteminin değişmesi sonucu alıcı ve satıcı arasındaki aranın açılmasına, karşılıklı tarafların güveninin azalmasına çözüm üreterek hizmet kavramı baskısı uygulanmaya başlanmıştır. İkinci Dünya Savaşı ve 1929 Krizi ile durgunluk yaşayan kurumsal sosyal sorumluluk faaliyetleri ve sorunları yarım yüzyıllık bir zamanda gelişerek bugünkü halini almıştır. İş dünyasındaki sosyal sorumluluk sahibi kişi ve işletmeler beklenti ve taleplerini daha çok 1960’lar ve 1970’lerdeki tüketici davranışlarıyla ortaya konmuştur. 1990 yıllarına gelindiğinde ise, pek çok kurumsal sosyal sorumluluk için uluslararası oluşumun meydana geldiği görmektedir (Öztürk, 2013:7-8 ). Bunlar:

 Business Ethics Quarterly dergisi yayınlanmaya başladı. (1991)

 International Association for Business and Society- Uluslararası İşletme ve Toplum Kuruluşu faaliyete geçti.

 Coaliation For Environmentally Responsible Economic – CERES (1997) ve en önemli iki girişimin ortaya çıkması:

o GRI ( Global Reporting Initative)

o INCR ( Investor Network on Climate Risk)

 Birleşmiş Milletler Çevre ve Gelişme Konferansı UNCED kapsamında benimsenen Rio Bildirgesi (1992)

 Birleşmiş Milletler Kopenhag Bildirgesi (1995)

Kurumsal sosyal sorumluluğun modern süresi, 20. yüzyılın ikinci yarısında ve 1953’teki Howard Bowen’in “Social Responsibilities of the Businessman” adlı çalışması ile başlamıştır. Bundan önceki elli yılda kurumsal sosyal sorumlulukla ilgili pek çok tanımlama yapıldı. Kurumsal sosyal sorumluluk toplumun bir üyesi olarak işletmenin katılım sağlaması, bütün toplumu dikkate alması, işletmenin kazançlarından bağımsız olarak toplumun refahını geliştirmesi ve topluma yararlı olmak için işletmenin kendi kaynaklarını kullanması olarak ifade edilmektedir (Sarıkaya, 2009: 70).

Bu bilgiler doğrultusunda, kurumsal sosyal sorumluluk 1900’lü yılların ortasında kavram olarak doğmuş olsa da, temellerinin çok eski dönemlere dayandığını söylemek mümkündür. Gün geçtikçe dünyanın gelişmesi ve buna bağlı olarak dünyanın ihtiyaçlarına paralel bir şekilde kurumsal sosyal sorumluluk yaygınlaşacaktır. Bu gelişime bağlı olarak yeni kurumsal sosyal sorumluluk kavramları gündeme gelecektir. Herkes için yaşanabilir bir dünyanın devamlılığı için kurumsal sosyal sorumluluğun önemi ve gerekliliği gün geçtikçe daha iyi anlaşılacaktır (Kaşlı, 2011: 15).

1.3.2. Kurumsal Sosyal Sorumluluk Kavramının Türkiye’deki Gelişimi

Kurumsal sosyal sorumluluğun Türkiye’deki geçmişi Osmanlı İmparatorluğu’na dayanır. Vakıf kavramı Osmanlı İmparatorluğu’nda sağlık, eğitim ve sosyal güvenlik gibi kamu görevlerinin temel kurumsal sistemini oluşturmaktadır. Günümüzde Türkiye’de birçok aile holdingi bir vakfa sahiptir. Bu durumda tarihsel vakıf felsefesi altında toplumun işletmelerden beklentisi, sosyal sorumluluk, hayırseverlik ve işletmelerin bağışları ile eş değer algılanmaktadır.

Kurumsal sosyal sorumluluk ile ilgili uygulamalar ve görüşler, dünyada son kırk yıldır, Türkiye’de ise on-on beş yıldır ve giderek artarak önemli bir kavram haline

gelmektedir. Hayırseverlik ve etik yeni bir kavram olmamakla beraber, kurumsal sosyal sorumluluk altında yer almaya başladıktan sonra farklı bir kimliğe bürünmüştür. Önceki dönemlerde açıkça dile getirilmeyen bazı sorumluluklar hiçbir baskı olmadan bütünüyle gönüllü olarak yapılmaktaydı. İşletme için herhangi bir getirisi olacağı dikkate alınmamaktaydı. Ancak bu durum günümüzde de hala gönüllü olarak yapılması düşünülse de, işletme imajı ve kimliği açısından çalışma ve geliştirme içerisine giren her işletme için kurumsal sosyal sorumluluk danışman şirketler tarafından önerilmektedir. Bu sebeple günümüz işletmelerinin kurumsal sosyal sorumluluk kapsamında etik açıdan bakıldığında sorumluluğunu yerine getirmenin ilerisinde işletmenin toplum için hayırseverliğini gösteren sosyal faaliyetlerde bulundukları da görülmektedir (Öztürk, 2013: 9).

Türkiye’de işletmelerin kurumsal sosyal sorumluluk uygulamalarına 2000’li yıllardan itibaren yaygın ve etkin bir biçimde yer verdiklerini görmekteyiz. Bu geç kalmanın başlıca nedeni olarak ekonomik boyuttaki istikrarsızlık gösterilebilir. Bunun nedeni olarak birkaç yıl aralarla yaşanılan ekonomik krizlerin etkisi olmuştur. Yüksek enflasyon oranları işletmelerin temel sorumlulukları ve işletmeler için önemli olan ekonomik sorumlulukları üzerinde yoğunlaşıp, ilgilenmelerine neden olmuştur. 2000’li yıllarda kişi başına düşen milli gelirdeki artış ve enflasyon oranının düşmesi gibi ekonomideki olumlu gelişmelerin işletmeler açısından kurumsal sosyal sorumluluk uygulamalarına yönelmelerini kolaylaştırmıştır. Ülkemizdeki kurumsal sosyal sorumluluk durumu ile ilgili olarak başka bir kritik gelişmeden de bahsetmek mümkün olacaktır. 17 Ağustos 1999 yılında yaşanılan büyük deprem sonrasında önemli kurumsal yardımların yapılması ve bu işletmelerin toplumun takdirini topladığı görülmüştür. Meydana gelen bu büyük depremden sonra işletmeler yapacağı yardımları daha stratejik bir şekilde ele almaya başlamıştır. Kurumsal sosyal sorumluluk uygulamalarında küresel işletmelerinde öncülük ettiği görülmektedir. Türkiye’de kurumsal sosyal sorumluluk bilincinin oluşmasının bir sonucu doğrultusunda kurumsal sosyal sorumluluk derneği kurulmuştur. Kurulan bu dernek 2008 yılında kurumsal sosyal sorumluluk Avrupa üyeliğine kabul edilerek ilk raporunu 2008 yılında yayınlamıştır (Öztürk, 2013: 10).

Türkiye’deki uygulamalara göre Kurumsal Sosyal Sorumluluk Derneği 2008 yılındaki raporunda, uygulamalara yönelik izlenimlerinde öne çıkan olumlu adımlar ve eksiklikleri kısaca şu şekilde açıklamaktadır (www.kssd.org. 2018) :

 İş yaşamında kurumsal sosyal sorumluluk tanımı ile ilgili bir karışıklık ve karmaşa mevcuttur. Bu karmaşa kurumsal sosyal sorumluluk uygulamalarında da görülmektedir.

 İş yaşamında hem toplumu geliştirebilmek için hem de kendi iş faaliyetlerini gerçekleştirebilmek için güçlü bir emek verildiği gözlenmiştir.

 Pay sahiplerinin katılımı ve sivil toplum örgütleri ile yapılan çeşitli ortaklıklar ve görüşmeler ortak projelerle sınırlı kalmaktadır.

 Çok uluslu işletmeler ülkedeki kurumsal sosyal sorumluluk faaliyetlerini olumlu yönde etkilemektedir.

 Genel olarak işletmeler göreceli olarak daha basit çevresel ve sosyal konulara ılımlı yaklaşmaktadır.

 İnsan hakları, çalışanların karar süreçleri ve çalışan haklarının geliştirilmesine halen ihtiyaç duyulmaktadır.

 Türkiye’de kurumsal sosyal sorumluluk ivme kazanmaktadır. Bu ivme hareketi sivil toplum kuruluşlarının ve uluslararası kuruluşların itici gücüyle meydana gelmektedir.

 Kurumsal sosyal sorumluluk daha çok kurumsal itibar ve pazarlama konusunda iyi bir sonuç yaratmak için bir araç olarak algılanmaktadır.

Bu bilgilerden de anlaşılacağı gibi kurumsal sosyal sorumluluk Türkiye’deki uygulamaları ve tanım olarak kurumsal sosyal sorumluluk karmaşası yaşanmaktadır.. Sosyal amaçlı teşviklere, sosyal pazarlama çalışmalarına, amaca yönelik pazarlama çalışmalarına ve sosyal amaçlı hayırseverliğin ve gönüllülüğün yanı sıra sosyal bakımdan değer taşıyan iş uygulamalarının ve faaliyetlerinin gerçekleştirilmesine ağırlık verilmektedir (Öztürk, 2013: 10).

İKİNCİ BÖLÜM KURUMSAL YÖNETİM

2.1. KAVRAMSAL ANALİZ