• Sonuç bulunamadı

Kurumsal yönetim uygulamaları, şirketlerin içinde bulundukları ülkenin yasal düzenlemelerinden ve şirketin kendine has özelliklerinden dolayı farklılıklar gösterse de, tüm kurumsal yönetim modellerinde göz önünde bulundurulması gereken temel ilkeler vardır.

Tüm dünyada kurumsal yönetim anlayışı için şeffaflık, hesap verebilirlik, sorumluluk ve adaletlilik temel ilkeler olarak kabul edilmiştir. Bu ilkeler aşağıda açıklanmıştır (Doğan, 2007:56).

1.10.1. Şeffaflık

Kurumsal yönetim anlayışı içinde şeffaflık; işletmenin finansal performansı, yönetimi ve hissedarlık yapısı hakkında yeterli, doğru ve kıyaslanabilir bilginin zamanlı bir şekilde açıklanması şeklinde tanımlanabilir. Şeffaflık ilkesi çerçevesinde işletmelerin kamuyu aydınlatmalarının geliştirilmesi, işletme ile menfaat ilişkisi içinde bulunan kesimlere bilgi akışının aktarılması ve hızlandırılması amaçlanmıştır (Paslı, 2005: 74-76).

Bilişim teknolojilerindeki ilerlemeye bağlı olarak küresel finansal sistem de sürekli gelişmektedir. Şirketlerin, ulusal ve uluslar arası piyasaların rekabetçi yapısı içerisinde faaliyetlerini sürdürebilmeleri için yeni finansal kaynaklara gereksinimleri vardır. Yeni fonları çekebilmek için şeffaflık gün geçtikçe daha fazla önem kazanmaktadır.

Etkili bir kurumsal yönetim, iyi tasarlanmış bir muhasebe ve finansal raporlama sistemini gerektirmektedir. Bilişim teknolojilerindeki ilerlemeler, finansal raporlama üzerinde değişikliklere neden olmaktadır. Bilgisayarlaşmanın artması ve internetin yaygınlaşması ile muhasebe verilerinin toplanması, işlenmesi, raporlanması ve ilgililere sunulması geçmişte olmadığı kadar hızlı ve kolay hale gelmiştir.

Şeffaflığın sağlanması için ilgililerin gereksinim duyacakları bilgilerin kolaylıkla ve zamanında ulaşılabilir olması gereklidir. Bilgiler, faaliyet raporları, basın açıklamaları, şirket içi duyurular, internet veya posta ile ilgililere ulaştırılabilir. Ancak, bu bilgilerin iletilmesi için katlanılacak maliyetin beklenen yarardan daha fazla olmaması ve bilgileri kullanacak tarafların bilgiye erişmek için katlanacağı maliyetin de adaletsizliğe neden olmayacak düzeyde, olabildiğince az olması gerekir. Bir web sitesi üzerinden bilgilere erişim sağlanması, maliyetinin düşük olması ve gereksinim duyulduğu her an erişime olanak tanıması dolayısıyla gittikçe yaygınlaşmaktadır.

Şeffaflık, herkesin her türlü bilgiye erişebilmesi değildir. Şeffaflık ile ticari sır arasında, kimi zaman fark edilmesi zor olan ince bir sınır vardır. Şirketlerin, rekabet güçlerini koruyabilmek için rakipleri tarafından öğrenilmesinde sakınca olan verileri kamuya açıklamamaları, şeffaflık ilkesi ile çelişmemektedir. Bu bağlamda şeffaflığın da bir sınırı vardır denebilir. Ancak, bilginin gizliliğini öne sürerek açıklama yapmaktan kaçınmalarının da önüne geçilmesi için düzenleyici kuruluşlar tarafından gerekli düzenlemelerin yapılması önemlidir.

Açıklanan bilgilerin kapsamı, niteliği, zamanlaması ve güvenilirliği da şeffaflık ilkesi açısından önem taşımaktadır. Bu nedenle, açıklanan bilgilerin erişilebilir olması kadar, bu bilgileri kullanacak olanların gereksinim duyduğu verileri de içermesi gerekmektedir. Bilginin nitelikli olması, kullanıcıları açısından açık ve anlamlı bulunması olarak tanımlanabilir. Bununla birlikte, bilginin ancak zamanında, güncel ve eksiksiz biçimde elde edilebilmesi önemlidir. Aksi takdirde bilginin nitelikli olmasına rağmen, beklenen yararı sağlayamamasına neden olabilir.

Bu açıklamalar ışığında şeffaflığın sağlanabilmesi için gerekli olan bilginin; ulaşılabilir olması, bilgiden yararlanmak isteyen tarafların gereksinimlerine uygun olması, nitelikli ve güvenilir olması öncelikli olarak sağlanmalıdır. Şeffaflığın beklenilen yararı sağlayabilmesi için de öncelikle şeffaflık yoluyla sağlanmak istenen bilgiyi sunan kişi ve kuruluşların bu bilgiyi, bilgi talep edenlerle paylaşma konusunda yeterli ve istekli olmaları ve bununla birlikte sözü edilen bilgiye ulaşmak isteyenlerin, bu bilgi yoluyla açıklama yapanları değerlendirebilmeleri gerekmektedir.

1.10.2. Hesap Verebilirlik

Hesap verebilirlik kavramı şeffaflık kavramı ile doğası gereği yakından ilişkilidir. Şeffaflığın amacı, kişi, kurum ve kuruluşların hatalı politikaları ve uygulamalarının ilgililerce fark edilerek, sorumlu tutulabilmelerinin sağlanmasıdır. Şeffaflığın sağlanmaması durumunda hesap verebilirlik kavramının anlamını büyük ölçüde yitireceği, ilgililerin faaliyetlerinin bir kısmından haberdar olunmayacağı bir gerçektir.

Hesap verebilirlik ilkesi, karar veren ve kararları uygulayanların verdikleri kararı ve yaptıkları faaliyetleri gerçekleştirebilmelerini ve bu faaliyetlerin sonuçlarından sorumlu olmalarını gerektirmektedir. Diğer bir değişle bu ilke, başta hissedarlar olmak üzere, tüm çıkar sahiplerinin şirket yönetiminin aldığı kararları ve yapılan faaliyetleri sorgulamasını sağlar.

Hesap verebilirlik, gücün kullanımı, yetki aşımı ve kural ihlali ile yakından ilgilidir, yöneticilerin aldıkları kararların doğruluğunu savunma ve sonuçlarının sorumluluğunu kabullenmesini gerektirmektedir. Böylece yöneticilerin beklenmedik karar alma eğilimlerinin azalması; temsil sorunları içerisinde önemli bir yer tutan, yöneticilerin kendi çıkarlarını şirket çıkarlarının önünde tutmaları eğiliminin ve hissedarlarla yöneticiler arasında yaşanan çıkar çatışmalarının azalması beklenebilir.

Hesap verebilirlik ilkesinin bulunmadığı bir şirkette, yöneticilerin, menfaat sahiplerinin çıkarlarını gözetmelerinin beklenemeyeceği gibi, finansal tabloların ve faaliyet raporlarının gerçeği yansıtması da beklenemez.

1.10.3. Sorumluluk

Sorumluluk ilkesi, işletme faaliyetlerinin ilgili mevzuata, toplumsal ve etik değerlere uygunluğunun sağlanmasıdır. Sorumluluk; görevden kaynaklanan yükümlülükleri, tam bağlılıkla ve bilinçle yerine getirmektir. Bu ilke, kendisine yetki verilen kişilerin, sahip oldukları yetkiyi kullanarak yaptıkları veya yapmaktan kaçındıkları eylemlerin sonuçlarından sorumlu tutulabilmelerini ifade etmektedir.

Yönetimin temel sorumluluğu, kuruma, doğru hedefler koymak ve bunları uygulamaktır. Sorumluluk ilkesi, işletmenin kanunlara ve toplumsal değerleri yansıtan düzenlemelere uygunluğunu güvence altına almak amacındadır (Demirbaş ve Uyar, 2006: 24).

Hesap verebilirlik ile sorumluluk birbirini tamamlayan iki ilkedir. Aynı konuda iki farklı açıdan bakan bu iki ilkeden hesap verebilirlik, yetki kullananlara yaptığı eylemleri ve gerekçelerini açıklama olanağı verirken, sorumluluk ilkesi, görev verenlerin bakış açısıyla verilen görevlerin gerektiği gibi yerine getirilip

getirilmediğinin, sorumlulukların uygun biçimde kullanılıp kullanılmadığının sorgulanmasına olanak sağlamaktadır.

1.10.4. Adaletlilik

Adil davranma ilkesi şeklinde de adlandırılır. Adaletlilik, şeffaflık temelinde iyi yönetim ve denetimle, menfaatlerin ideal noktada uyumlaştırılması gerektiği şeklinde özetlenebilir. Adaletlilik ilkesi, farklı çıkar sahiplerinin, farklı ve birbirini dışlayacak nitelikteki çıkarları arasında bir dengenin sağlanmasını ifade etmektedir. Bu ilke, şirket yöneticilerinin alınacak kararlardan etkilenecek tüm kesimlere eşit uzaklıkta olmasını ve sadece belirli bir kesimin değil, şirketin varlığını sürdürmesi için gerekli tüm tarafların (çıkar sahiplerinin) haklarını gözetilmesini ifade etmektedir. Şirket içi görev ve sorumlulukların belirlenmesinde adil davranma ilkesi göz önünde bulundurulduğunda temsil maliyetleri en az düzeye inecek, çıkar çatışmaları azalacaktır.