• Sonuç bulunamadı

Kamuyu Aydınlatma İlkesinin Türkiye’de Tarihsel Gelişimi

Sermaye piyasasının inkişafı ile paralel bir gelişme gösteren kamuyu aydınlatma ilkesinin ülkemizdeki gelişimi, ülkemizde sermaye piyasasının pozitif hukuk kurallarıyla düzenlendiği son 20 yılla sınırlandırılabilir. Kamuyu aydınlatma ilkesinin hukukumuza girişindeki bu gecikme, Kıta Avrupası hukuk sisteminin ortaklık alacaklıları dışındaki menfaat çevrelerini korumaktan uzak kalması ve ülkemizde bu hukuk sisteminin etkili olması ile açıklanabilir. Pozitif düzenlemeleri esas alarak yaptığımız bu belirleme bir tarafa bırakılacak olursa, ülkemizde sermeye piyasası ve bu piyasayla ilgili gelişmeler Osmanlı İmparatorluğu döneminden (19.yy‟ın 2. yarısı) başlatılabilir (Göktürk, 2003:10).

Sermaye piyasasının Osmanlı Devletinde kurulması ve gelişmesi başkent İstanbul‟da bulunan Galata bankerlerine dayanır. İstanbul‟un fethinden beri ticari faaliyetlerini sürdürmelerine izin verilen bu azınlık grup, Avrupa‟da sanayi devriminin ticari hayat açısından ortaya çıkardığı gelişmeleri yakından izlemiş ve Avrupa devletleri ile ticari ilişkilerini sürekli canlı tutmuştur. Ayrıca, Avrupa devletlerinin, özel sektörün yeterli sermaye birikimini sağlamak için kurdukları borsalar ve sermaye piyasası işlemleri ile de yakından ilgilenerek batıdan sermaye piyasası araçları talep etmişlerdir. Sermaye piyasası işlemleriyle yakından ilgilenen bu grubun, işlemlerini kolaylaştırmak amacıyla kiraladığı Galata‟daki Havyar Han ilk kambiyo ve menkul kıymetler borsasıdır (Kazgan, 1991:41).

Osmanlı Devletinin sanayi devrimi gelişmelerini yakalayamamış olması nedeniyle 1850‟li yıllarda hazinenin girdiği bunalımdan çıkması için dış borç alma ihtiyacı doğmuş ve bu borcu karşılamak için de sermaye piyasası araçları ihraç edilmiştir. Böylece ulusal sermaye piyasası ilk kez kamusal menkul kıymetlerin ihracı ile tanışmıştır. İhraç olunan bu kamu sermaye piyasası araçlarına yoğun talep, Galata‟daki bankerlerden gelmiş, bankerler devletten aldıkları tahvilleri halka satmaları suretiyle sermaye piyasasını işler halde tutmuşlardır. Ancak, piyasayı düzenleyen kamu hukuku kurallarının bulunmayışı, bankerlerin işlemlerin yapıldığı borsaya ilişkin

oluşturdukları kurallarla piyasanın işlemesi, tıpkı ABD ve İngiltere‟de olduğu gibi manipülatif işlemler sayesinde pek çok küçük yatırımcının iflası ile sonuçlanmıştır. Bu nedenle, Osmanlı Devleti, Dersadet Borsası Nizamnamesi ile piyasaya ilişkin düzenlemeleri yapmıştır. Öte yandan bu düzenlemeden önce manipülasyonları önlemek için inzibati nitelikte bir takım düzenlemelerin de yapıldığı hatta bu işlemlerle ilgili yargısal kararların da verildiği gözlemlenmektedir. Fakat bu işlem ve kararlarda kamuyu aydınlatma ilkesiyle ilgili bir gelişme bulunmayıp, daha ziyade yasaklama gibi radikal tedbirlerle piyasa düzeninin sağlanmaya çalışıldığı gözlemlenmektedir (Kazgan, 1991:41).

Bu gelişmeleri ve piyasadaki işlem hacmi ve sermaye piyasası araçlarının çeşitliliğini göz önünde bulunduran bazı yazarlar, Osmanlı da sermaye piyasasının son derece gelişmiş olduğu, hatta Avrupa‟dakilerle aynı düzeyde olduğu saptanmasını yapmaktadırlar. Yapılan bu tespit, bir dereceye kadar makul kabul edilse de iki temel noktada eleştiriye açıktır. İlki, Osmanlı sermaye piyasasının, sermeye piyasalarının temel işlevi olan tasarrufların yatırıma dönüştürülmesi fonksiyonunu hiçbir zaman üstlenmemesidir. Yani, Osmanlı‟da sermaye piyasasına aktarılan fonlar, sanayi devrimi gelişmeleri yakalanamadığından üretim kesimine aktarılamamış ve kar sermaye geliri üzerinden sağlanmaya çalışılmıştır. İkinci olarak sermaye piyasasının düzenli ve güvenli işleyişini sağlayacak düzenleyici normlar tesis edilmemiştir (Göktürk, 2003:11).

Cumhuriyet döneminde yasalaştırma faaliyetleri, 1962‟de seminer çalışmalarıyla başlamıştır. 1964‟te hazırlanan Sermaye Piyasasının Teşviki ve Tanzimi Hakkında Kanun Tasarısı 1967 yılında meclise sunulmuş ancak 2 yıl tartışılmasına rağmen yasalaşamamıştır. 1972 yılında üzerinde küçük değişiklikler yapılarak yeniden meclise sunulmuş fakat 1973 yasama yılı sonunda yine kabul edilmemiştir. Sermaye piyasasını düzenleyen ilk yasa, 28.07.1981‟de kabul edilip Şubat 1982‟de yürürlüğe giren 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunudur. Tasarrufların menkul kıymetlere yatırılarak halkın iktisadi kalkınmaya etkin ve yaygın bir şekilde katılmasını sağlamayı amaçlayan kanun, bu amacın gerçekleştirilmesinde izin sistemini esas almıştır. Ve 1992 yılında 3974 sayılı Kanun ile kamuyu aydınlatma sistemine geçmiştir. Konuyla ilgili ayrıntılı düzenleme, Kanunun SPK‟ya verdiği görev çerçevesinde kurul tarafından yapılmaktadır (Tuncer, 1985:18-19).

Türk sermaye piyasasının temel özellikleri incelenecek olursa 1962 yılının milat kabul edilebileceği sermaye piyasası hukukumuz, piyasanın işleyişinden kaynaklanan yapısal sorunları gidermek ya da daha verimli çalışmasını sağlayacak düzenlemeleri maalesef içermemekteydi. Çünkü bu çalışmalarla hedeflenen sermaye piyasasını düzenlemek değil, henüz ülkemizde mevcut olmayan bir piyasayı kurmaktı. Doğal olarak kurulup gelişmesi beklenen ve düzenlemelerin bunu takip ettiği sermaye piyasalarının kanunla kurulmaya çalışılmasının doğuracağı sakıncalar açıktır. Ne var ki 1962-1981 yılları arasında sermaye piyasası Türkiye‟de de kurulmuş, yavaş da olsa bir gelişme kaydedilmiştir. 2499 yılı kanun da bu temel üzerine oturtulmuştur. Öte yandan piyasayı düzenlemek ve denetlemek için kurulan sermaye piyasası kurulu da piyasa ihtiyaçlarını gözeterek gereksinimlerin en kısa sürede karşılanmasını sağlamıştır. Fakat bu durum sık sık değişen ve takibi oldukça güçleşen bir mevzuat kalabalığı doğurduğu gibi, zaman zaman yasaya aykırılık iddialarını da tartışmaya açmaktadır (Şişman, 1997:36 ).

Bugün dünyanın en gelişmiş sermaye piyasasına ve hukukuna sahip olduğu kabul edilen ve sermaye piyasası mevzuatımıza kaynaklık teşkil eden ABD sermaye piyasası hukuku da bir tepki ile oluşmakla birlikte bu tepki, oldukça gelişmiş olan piyasadaki hileli muamelelere karşı idi. İlk etapta eyaletler bazında alınan koruma önlemleri 1933 ve 1934 yıllarında federal bazda düzenlenmiş ve piyasanın güven ve açıklık içerisinde işlemesinin önündeki engeller kaldırılmıştır. Ülkemizde de sermaye piyasası kanununun temel amacı olan piyasanın güven ve açıklık içinde çalışmasını sağlamak amacıyla birtakım düzenlemeler yapıldığı gözlemlenmektedir. Temelde tasarruf sahiplerinin korunmasını hedefleyen bu düzenlemelerden en önemlisi bir yandan açıklığı diğer yandan güven ve istikrarı sağlayacak olan kamuyu aydınlatma ilkesiyle ilişkili olanlardır. Çünkü söz yerindeyse bir ülkenin sermaye piyasaları o ülke devletinin damarlarında dolaşan kan ise, kamunun aydınlatılması ilkesi de kalbi sayılır. Piyasanın işleyişini sağlayan güvenin ortadan kalkması birikimlerin piyasaya akışını önleyecek, bunu piyasanın ortadan kalkması izleyecektir (Göktürk, 2003:13-14).

Ülkemizde sermaye piyasasını düzenleyen temel mevzuat olan Sermaye Piyasası Kanunu, sermeye piyasasının taraflarını, aracılarını ve piyasanın işleyişini düzenlemektedir. Kanunda kamuyu aydınlatma ilkesine oldukça geniş bir yer verilmiştir.

Kamuyu aydınlatma ilkesine verilen yer, tezin temelini oluşturup aşağıda ayrıntılarıyla incelenecektir.