• Sonuç bulunamadı

Kamuyu aydınlatma kavramı hakkında öğretide çeşitli tanımlar yapılmaktadır. Tekinalp kavramı; „ortaklık pay sahipleri ve alacaklıların menfaatlerini korumaya ve haklarını bilinçli ve etkili bir şekilde kullanmaya yardım eden, gelecekteki pay ve tahvil sahiplerinin ve sermaye piyasasının diğer ilgililerin aldatılmalarını önleyip, ortaklık adına kazanılmalarını sağlayan; özel ekonomik gücün, milli iktisadın gereklerine ve faydasına uygun çalışmasını gerçekleştiren; gerek iç gerek dış denetimi kapsamı içine alan ilkeler bütünüdür‟ şeklinde tanımlamaktadır. Bir işletmenin iktisadi durumu ve ekonomik faaliyeti hakkında verilen bilgilerin, yapılan açıklamaların tümüdür (Kaya, 2001:18).

Bu tanımlardan anlaşıldığı üzere, kamuyu aydınlatma kavramının tanımı konusunda ortak bir noktada buluşulmaya çalışılsa da, kavram öğretide üzerinde uzlaşmanın olmadığı, birbirine yakın olsa da farklı tanımların yapıldığı bir kavramdır. Bu durumun temelinde çeşitli faktörler bulunmaktadır. Bunlar şöyle sıralanabilir(Göktürk, 2003:14-15):

Öncelikle kavram soyut bir içeriğe sahiptir. Bu durum ilkenin temel unsurlarının tanımlanması konusunda bir uzlaşı olmamasından kaynaklanmaktadır. Zira kamuyu aydınlatma sadece sermaye piyasasında karşımıza çıkan bir kavram olmayıp, hukukun diğer alanlarında olduğu kadar, günlük hayatta dahi karşılaşabileceğimiz ahlaki bir davranış yükümü olarak algılanmakta, kişi ve kuruluşların birbiriyle olan ilişkilerinin doğru ve samimi temellere oturtulmasını sağlayan bir ilke olarak değerlendirilmektedir.

Kavram ülkemizde yeni gelişmektedir. Bu durum konunun incelenmesinde farklı yaklaşımları ortaya çıkarmakta, farklı yaklaşımlar ortak metinlere ulaşmayı güçleştirmektedir.

Mevzuatta konuyu düzenleyen hükümler genel bir başlık altında toplanmış, kavrama ilişkin esaslar ve hükümler farklı başlıklar altına serpiştirilmiştir. Bu dağınık yapı kavramın tanımlanmasında olduğu kadar hükümlerinin incelenmesinde de sorunlar çıkarmaktadır.

Kavram, günümüz Türk sermaye piyasalarında temel bir ilke olarak kabul edilmekte, tek bir yükümlülüğü içeriyor görünümü arz etmektedir. Ancak bu durumun konunun inceliklerine girildikçe görünüşte olduğu, başka bir deyimle kavramın esasında tek bir ilke olmadığı, bünyesinde pek çok alt yükümlülüğü içeren bir üst kavram olduğu ortaya çıkmaktadır.

Kamuyu aydınlatma ilkesine ilişkin bir belirlemeye yer vermede de fayda vardır ki bu belirleme, kavramın mevzuatın çizdiği çerçeve ile sınırlı oluşudur. Çünkü kamuyu aydınlatma kavramı ticari hayatın vazgeçilmez gereklerinden biri olan sır saklama yükümüyle çelişen bir mefhumdur.

Bu gibi güçlükler nedeniyle kamuyu aydınlatma kavramının içeriği tam olarak doldurulamamakta, kavramla ilgili farklı pek çok tanım verilmektedir. Bu güçlüğü aşmak, bir takım sorulara verilebilecek makul cevaplarla mümkün olabilecektir. Öncelikle bu sorular tespit edilip bunlara cevap verildikten sonra sağlıklı bir kamuyu aydınlatma tanımına ulaşılabilir. Bu soruların başında kuşkusuz ilkeye adını veren kavramların ne olduğu gelir. Yani; kamu kimdir, aydınlatmadan kasıt nedir soruları cevaplanmalıdır. Bundan sonra ilkenin muhatabının kim olduğu, yani kamuyu aydınlatma yükümünün kime ya da kimlere ait olduğu belirlenmelidir. Ardından aydınlatmanın hangi vasıtalarla gerçekleşeceği ve ilkenin kilit sorunu olan aydınlatma yükümünün kapsamına hangi hususların girdiği yani nelerin kamuya açıklanması gerektiği sorunlarının cevaplandırılması gerekmektedir. Tüm bunlara verilecek cevaplar belirlendikten sonra, sınırları oldukça belirsiz olan kavramın içeriği somutlaşacak ve esaslarının ve hükümlerinin açıklanması mümkün olacaktır (Kaya, 2001:17).

Bu tespitlerden sonra kavram, kamuyu aydınlatma kavramı bünyesinde 3 temel unsuru barındıran -ki bunlar aydınlatma, aydınlatmakla yükümlü olanlar ve aydınlatılanlardır- zamanında, doğru ve yeterli bilgilendirme esasları üzerine inşa

edilmiş bulunan, yatırımcıyı bilgi vasıtasıyla korumayı hedefleyen ilkeler bütünüdür şeklinde tanımlanabilir (Tekinalp, 1995:25).

Bu konuda en kabul gören tanım Tekinalp‟in yaptığı tanımdır. Tekinalp bu tanıma ulaşmak için, kavramı önce unsurlarıyla incelemiştir. Tanımda geçen bu unsurlar, yukarıda sözünü ettiğimiz 3 temel unsurun içerisinde bütünleştirilebilen parçalardır. Bu unsurlara aşağıda kısaca anlatılmıştır.

4.3.1.Kamu

Kamuyu aydınlatma ilkesinin içeriğinin belirlenmesi, öncelikle kavramın muhatabının yani kamunun kimleri kapsadığının tespitini gerektirmektedir. Bu çerçevede kamu kavramına verilecek anlam kavramın kapsamının belirlenmesi bakımından oldukça önemlidir. Kamunun kimleri kapsadığı konusunda dar ve geniş olmak üzere iki farklı yaklaşım bulunmaktadır. Kavramın ortaklar ve ortaklık alacaklarını kapsadığını savunan görüş karşısında, kavramın bunlarla sınırlı olmayıp tüm toplumu ve ekonomik düzeni kapsayan bir içeriğe sahip olduğu fikri ileri sürülmektedir. İlkenin esasları aşağıda incelenecek olmakla birlikte burada kamu kavramının sadece ortaklar ve ortaklık alacaklarını değil, aynı zamanda gelecekteki pay sahipleri ve diğer yatırımcılar ile birlikte tüm ekonomik düzeni de kapsayan bir içeriğe sahip olduğunun kabulü gereklidir.

Kelime anlamı olarak toplum, devlet gibi manalar taşıyan kavram, sermaye piyasası hukuku bakımından, kendisine sermaye piyasası normlarınca ihraççı ya da aracıdan bilgi alma hakkı veya ihraççı ya da aracı tarafından bilgilendirme yükü yüklenmiş hedef kitleyi ifade eder. Bu hedef kitlenin hacmini, yani genişliğini belirleyecek olan, aydınlatma normunun içeriğidir. Banka iç örgütünü ilgilendiren meselelerde, söz gelimi banka yönetim kurulunun ibrasında, bilançonun onayında hedef kitle pay sahipleriyle sınırlıyken, halka arzda veya bankanın mali durumu hakkında bilgi verme yükümünde müstakbel yatırımcıları da kapsar. O halde kamu kavramı ne pay sahipleri ve ortaklık alacaklılarıyla sınırlı olacak kadar dar, ne de ülkede yaşayan herkesi kapsayacak kadar geniş ve belirsiz bir içeriğe sahiptir. Buradan çıkan netice, kamu kavramının kapsamını, somut olayın özelliğin belirleyeceği ve kamu hakkında sınırlayıcı bir tanımlama yapmanın mümkün olmadığıdır. Ancak mutlaka bir tanım

yapmak gerekiyorsa, en geniş anlamıyla kamu, sermaye piyasasının mevcut veya gelecekteki „yatırımcı‟larını kapsayan ve kapsamın sınırını aydınlatma normunun içeriğinin belirlediği kişi veya kuruluşlar topluluğunu ifade eder (Ünal, 1999:16).

4.3.2. Aydınlatma

Kavram, bilgilendirme manasına gelmekte olup, sermaye piyasası hukukunda vasıflı, yani belirli niteliklere sahip bilgi verme yükümünü ifade eder. Bilgiyi vasıflı kılan bu unsurlar, bilginin yeterli olması, doğru olması ve zamanında verilmesi hususlarıdır. Belirli nitelikte olan bilgilerin sadece bildirilmesi ya da açıklanması değil aynı zamanda saklamaya olanak bırakılmaması da aydınlatma kapsamındadır. Yatırımcının bilgilendirilmek suretiyle korunmasını hedefleyen her düzenleme, kamuyu aydınlatma sistemi içerisinde mütalaa edilmelidir.

4.3.3. Kamuya Aydınlatmakla Yükümlü Olanlar

Bunlar, mevzuatın kendilerine kamuyu aydınlatma konusunda yükümlülük getirdiği kişi ya da kuruluşlardır. Aydınlatma yükümü bulunanların tespiti, sorumluluk ve sorumluların belirlenmesi bakımından oldukça önemlidir.

Kamuyu aydınlatmakla yükümlü olanların başında ihraççılar gelir. Bir ihraççı olarak halka açık bankanın kamuyu aydınlatma yükümlülüğünün bulunması tabidir. Bu yüküm kamuya aktarılacak bilginin nevine göre halka açık banka içerisinde yönetim kuruluna veya paydaşlara ait olabilir.

Bağımsız denetim kuruluşları da, yaptıkları faaliyet itibariyle kamunun aydınlatılmasında tanzim ettikleri denetim raporuyla etkili olmaktadırlar(Alparslan, 2000:94). Bu itibarla kamuyu aydınlatma hükmü bulunan üçüncü kuruluş, bağımsız denetim kuruluşudur.

Kamuyu aydınlatma yükümünün mevcut olup olmadığı bakımından en tartışmaya müsait olan kurum, SPKu.‟dur. SPK‟nın 22/e maddesi Kurula kamunun aydınlatılmasına yönelik yetki tanınmıştır. Kurulun, verilen bu yetkiyi kullanmasıyla, kamuyu aydınlatma yükümü, bizzat kurul tarafından icra edilmiş olacaktır. Ancak

kurulun bu yetkiyi kullanmaması halinde aydınlatma yükümünü ihlal edip etmediği tartışması doğacak ve tartışmanın gidişatını idare hukuku kuralları belirleyecektir. Kurula 22/e‟nin verdiği imkânın, lâfzî yorumla bir „yetki‟ olduğu sonucuna varılırsa, yetkiyi kullanıp kullanmama Kurulun takdirinde olacağından SPKu.‟nun sorumluluğu gündeme gelmeyecektir. Eğer maddede ifade edilen „yetki‟ kavramı, kanunun sorumluluk öngören diğer hükümleriyle birlikte yorumlanıp, bunun bir yetki değil, görev olduğu sonucuna varılırsa, SPKu‟nun da kamuyu aydınlatma ile yükümlü olanlar arasında sayılması gerekir. Bu neticeye ulaşılması halinde SPKu‟nun sorumluluğunu idare hukukunun hizmet kusuru esasları değil, borçlar hukukunun haksız fiile ilişkin hükümleri belirleyecektir. Ancak, 22/e çerçevesinde SPKu‟nun sorumluluğunun doğacağı, mevcut sistem içerisinde, kabul edilebilir gözükmemektedir. Fakat mevzuatın özel olarak düzenlendiği hallerde elbette ki kurulun kamuyu aydınlatmadan doğan sorumluluğu kabul edilecek ve Kurul kamuyu aydınlatmakla yükümlü olanlar arasında yer alacaktır (SPK, 2005).