• Sonuç bulunamadı

2. KURUMSAL UYGULAMA YAZILIM PAKETLERİ ve SEÇİM SÜRECİ

2.4 Kurumsal Uygulama Yazılımlarının Gelişimi

2.4.3 Kurumsal Kaynak Planlama Yazılımları

1970’li yılların sonlarından beri pek çok firmada uygulanmaya çalışılan MRP II sistemleri, firma düzeyinde satış yönetimi, üretim planlama ve kontrolü, satınalma gibi faaliyetleri yönetebilmektedir. MRP II paketlerinin yetersiz kaldığı diğer noktalarda ise ek modüller ya da entegre çalışabilen paketler devreye girmiştir, ancak bu firma düzeyinde kalmıştır ve firmalar arası bilgi iletişimini sağlayamamıştır. Küreselleşmenin doğal bir sonucu olarak değişik coğrafi bölgelerdeki iş faaliyetlerinin dağılmış veri tabanları ve küresel entegrasyon yoluyla yönetilmesi önem kazanmıştır. Bu noktada yetersiz kalan MRP II kavramı yerine Gartner Group tarafından Kurumsal Kaynak Planlama (Enterprise Resource Planning-ERP) olarak adlandırılan yeni nesil bir kavram geliştirilmiştir (Lopes, 1992).

ERP sistemi, MRP II sisteminin sağladığı çözüme, sistemden sisteme değişmekle beraber genellikle insan kaynakları yönetimi, ücretler, doküman kontrolü ve bazen de bakım gibi ilave özellikler eklemektedir. MRP ve MRP II uygulamaları organizasyonun sadece üretim kısmına odaklanırken, ERP sistemi firmanın içinde gerçekleşen tüm işlere odaklanmaktadır (Levine, 1999). ERP, hiç bir zaman MRP II’nin yerine geçen yeni bir sistem değil, aksine MRP II’nin daha geliştirilmiş halidir, yani birden fazla fabrikada veya tesiste çalışır durumda olan MRPII sistemlerini entegre eden ve bu entegrasyondan işletme için gerekli bilgileri üreten bir sistemdir. Herhangi bir işletmede ERP uygulamasında başarılı olunabilmesi için öncelikle MRP, daha sonra CRP ve MRP II uygulamalarında başarılı olunması gerekmektedir. ERP öncesi yapılan çalışmalarda yapılacak olan hatalar işletmeler için geri dönülemeyecek büyük maliyetler doğurabilmektedir. ERP kendisinden önceki sistemlere nazaran daha geniş bir üretim yönetimi yaklaşımıdır.

ERP kavramının gelişmesinin nedenleri şu şekilde özetlenebilmektedir (Barbarosoğlu, 1994): • Fiziki olarak dağıtılmış üretim operasyonları,

• Uluslararası dağıtım zincirleri,

• Uluslararası pazarlara açılma gereksinimi (yerel pazarların doyması sonucu, uluslararası pazarlarda söz sahibi olarak iç pazar gücünü artırma stratejisinin sonucu olarak)

• Tam zamanında tedarik sistemi, • Yüksek rekabet,

• Değişken dünya pazarı şartları, • Ekonomik duvarların yıkılması,

Kurumsal kaynak planlamasının ne olduğu konusunda akademik bağlamda üzerinde anlaşılmış genel kavramlar bulunmasına karşın, tanımı üzerinde tartışmalar devam etmektedir. ERP kavramı için değişik açılardan bakarak farklı tanımlamalar yapmak mümkün olsa da en genel şekliyle, bir firmada süregelen tüm bilgi akışının entegrasyonunu sağlayan ticari yazılım paketleri olarak tanımlanabilmektedir (Davenport, 1998). Diğer bir tanıma göre, işletmenin stratejik amaç ve hedefleri doğrultusunda müşteri taleplerini en uygun şekilde karşılayabilmek için, farklı coğrafi bölgelerde bulunan tedarik, üretim ve dağıtım kaynaklarının en etkin ve verimli bir biçimde planlanması, koordinasyonu ve kontrol edilmesi fonksiyonlarını bulunduran bir yazılım sistemidir (Acar, 1998).

Kurumsal kaynak planlaması kavramına 3 farklı şekilde bakmak mümkündür (Klaus ve Rosemann, 2000):

• ERP, bilgisayar yazılımı şeklinde alınıp satılabilen ticari bir maldır,

• ERP, bir kurumun tüm süreç ve verilerini tek bir geniş kapsamlı ve bütünleşik yapı altında toplayan bir gelişim aracıdır,

• ERP, iş süreçlerine çözümler sunan bir altyapının anahtar öğesidir.

ERP, organizasyonlar için geniş kapsamlı bir bilgi yönetim sistemi sunmaktadır. Organizasyonun çeşitli işlevlerinin tümünü birbirine bağlayan paket programların bir bütünüdür. Sözü edilen fonksiyonlar, finans, üretim, satış, insan kaynakları gibi fonksiyonlardır. Bu sistemler adlandırılırken “kurumsal” kelimesinin kullanılmasının sebebi, kapsamlarının belirli bir hizmet veya ürün üretmeye yönelik faaliyet gösteren kurumların tüm fonksiyonlarını içermesidir. ERP sistemleri bütünün, bu bütünü oluşturan parçalardan daha büyük olduğu felsefesi üzerinde kurulmuştur. Bu felsefeden yola çıkılarak meydana getirilen ERP sistemleri, kurumlarda daha önce ayrı ayrı ele alınan işlevleri birbirine bağlı bir şekilde kurumun amaçlarını yerine getirmek için çalışan parçalar olarak ele almakta ve bundan faydalanarak kurumlardaki her türlü kaynağın (işçilik, malzeme, para, makine) verimliliğini en üst düzeye ulaştırmayı amaçlamaktadır. Başka bir bakış açısıyla, ERP sistemleri firmanın ortak bir yerde saklanan verilerinden elde edilen bilgilerin doğru olarak ve doğru birimlere iletilmesini sağlamaktadır (Keller, 1995).

ERP sistemlerinde yer alan en temel fonksiyonlar içinde üretim, finans, dağıtım, insan kaynakları, satış-pazarlama, envanter yönetimi, satınalma, kalite ve proje yönetimi sayılabilmektedir. Bu genel kurumsal işlevlerin yanında ERP sistemleri, hastanelerde hasta yönetimi, üniversitelerde öğrenci yönetimi ya da perakendecilikte yüksek hacimli ambar yönetimi gibi sektöre özel işlevleri de desteklemektedir. Geleneksel veya çekirdek ERP

sistemlerinde, işletme içerisindeki alanların her birini destekleyen uygulamalar, modüller olarak adlandırılan gruplar şeklinde düzenlenmektedir. Örneğin bir ERP paketindeki tüm muhasebe uygulamaları mali işler modülünde ve tüm satış gücü uygulamaları satış ve dağıtım modülünde yer almaktadır.

ERP yazılımları farklı sektörlerin farklı ihtiyaçlarına uyum sağlayabilecek seviyede özelleştirilebilmektedir. Bu sebepten, ERP yazılımları 3 farklı biçimde uygulanabilmektedir: • Yazılımın en kapsamlı ve en genel halidir, pek çok sektörü hedef alır ve kullanılmadan

önce yapılandırılır.

• Yazılımın kapsamlı halinden, önceden yapılandırılmış şablonlar oluşturulur ve bu şablonlar sektöre ve firma büyüklüğüne göre özelleştirilir.

• Yazılım, birinci ve ikinci şekilde yüklendikten sonra firmanın kendi yapısına göre özelleştirilir.

Sektöre, firma büyüklüğüne ya da firmanın kendisine göre özelleştirilmiş ERP sistemlerinin genel özelliklerinden bahsetmek anlamlı olmayacağından ancak bu sistemlerin en kapsamlı ve genel hallerinin ortak özelliklerinden bahsedilebilmektedir. Buradan hareketle, ERP sistemlerinin tanımlayıcı özellikleri hakkındaki genel kanılar aşağıdaki şekilde özetlenebilmektedir (Klaus ve Rosemann, 2000):

• Tüm sektörleri hedef alan ve kurulumu esnasında özelleştirilebilen standart yazılım paketidir.

• Diğer paketlere kıyasla özelleştirmeye çok daha müsait yapıya sahiptir. Çünkü, hedef sektörü tanımlanmamış olan bu standart paketler, kurulum esnasında kurumun özel ihtiyaçlarına göre özelleştirilebilmektedir.

• Bir veritabanı yönetimi yazılımı, ara katman yazılımı ya da bir işletim sisteminden ziyade ERP, bir uygulama yazılımıdır.

• Hem ana verileri hem de iş süreçlerine ait verileri tutan bütünleşik bir veritabanıdır. • Temel iş süreçleri hakkında çözüm önerileri sunmaktadır.

• Birçok kurumsal işlevi desteklemeyi hedeflemesinden dolayı yüksek oranda işlevsel bir yapıya sahiptir.

• ERP ürün paketleri dünya genelinde, ülkelerden ve bölgelerden bağımsız çözümler sunmak üzere tasarlanmıştır. ERP paketleri, ülkeden ülkeye farklılık gösteren muhasebe işlemleri, özel biçimli belgeler oluşturulması (teklifler, faturalar gibi) ve insan kaynakları yönetimi gibi işlevleri ülkesel gereksinimlere uygun bir şekilde yerine getirmektedir. • Temel ERP ürün paketi dünya ölçeğinde kullanımı sağlamaya yeterli işlevselliği içermesi

sayesinde, bazı sektörleri değil tüm sektörleri hedeflemektedir.

• ERP yazılımlarını diğerlerinden ayıran bir özellik de ERP paketlerinin tedarik yönetimi, sipariş yönetimi ve ödeme işlemleri gibi, tekrar eden ve sürekli olan iş süreçlerini destekliyor olmasıdır. Bu paketler sadece pazarlama, ürün geliştirme ve proje yönetimi gibi düşük seviyede yapılandırılmış ve düzensiz olan işlevler üzerinde yoğunlaşmamaktadır.

Bünyesi içinde farklı fabrikalar veya aynı fabrika içerisinde farklı üretim tiplerinde farklı üretim süreçlerinin bulunduğu firmalar, esnek bir kaynak planlama yaklaşımının uygulanmasını gerektirmektedir. ERP, bu farklılıklarla baş edebilen bir yapıya sahiptir. Firma farklı fabrikalar, farklı üretim süreçlerine sahip olsa bile tasarım merkezi, satınalma, depolama, sevkiyat gibi bazı fonksiyonların ortak olması zorunlu veya ekonomik olabilmektedir. Bu durumda, ERP söz konusu fabrika ve süreçleri arasındaki eşgüdümü sağlayarak etkin ve verimli çalışma düzenini oluşturmaktadır. ERP sistemleri aşağıdaki özellikleri taşıyan firmalar için ideallik göstermektedir (Klaus ve Rosemann, 2000):

• Firma yapısında çok yönlü bir iş yükleme mevcutsa ya da uzaktan yönetim imkanı varsa, • Donanım ve yazılım değişimine önem veriliyorsa,

• Ağın güvenirliği ve gizlilik derecesinden memnuniyetsizlik mevcutsa, • Bilgi teknolojisi departmanı, yönetim sistemi içerisinde yavaş kalıyorsa,

• Ağır bilgi teknolojisi departman yönetimi ve yüksek tedarikçi maliyetleri mevcutsa,

• Yönetim birimlerinin yapılan üretim planlarına göre bir bütün olarak entegrasyonunun gerçekleştirilmesi isteniyorsa.

ERP sistemleri, şu anki ve gelecekteki fırsatları yakalamak üzere, tüm işlemleri planlamak, kontrol etmek ve izlemek için tasarlanan bir iskelet üzerine kurulmuştur. ERP sistemlerinin esnekliği, firmaların değişimlere hızlı bir şekilde cevap verebilmelerini sağlamakta, bu da firmalara değişimleri avantaja dönüştürme olanağı vermektedir (Lopez, 1997).

Dünya çapında 100’ün üzerinde irili ufaklı ERP yazılım paketi üreticisi bulunmaktadır. Dünyada küçülme eğiliminde olan ERP pazarı, Türkiye’de doyuma ulaşmadığından büyük bir büyüme potansiyeline sahiptir. Türkiye’nin en büyük 500 firmasından sadece 50 tanesi ERP yatırımlarını tamamlamış durumdadır. Dünya lideri SAP, Türk pazarının da lideri durumundadır. Dünya pazarında 3 büyük oyuncudan biri olan Oracle da, Türk pazarında önemli bir paya sahiptir. Türkiye’de Oracle ERP, SCM, CRM ve diğer e-iş uygulamalarını 110 civarında firma kullanmaktadır. Bu çözümün, son yıllarda önde gelen firmalar tarafından tercih edildiği de bilinmektedir. Türkiye ERP pazarında yer alan yabancı firmalar bu pazara

daha önceden girdikleri için yerli firmalara göre daha avantajlı durumdadırlar. Ancak Logo, IAS, Netsis gibi Türk firmaları teknoloji açısından bu firmaları yakalamış ve hatta bazı konularda geçmeye başlamıştır (Ceyhan, 2005).

Yegül ve Toklu (2004), Türkiye’de ERP sistemini kurmuş veya kurmakta olan firmaların bu sistemi neden tercih ettikleri, sistemin kurulumu esnasında yaşadıkları problemleri, bu sistemin kendilerine kazandırdıklarını ve sistemin işletilmesi ile ilgili zorlukları tespit etmek amacıyla, Türkiye’de bu sistemi kullanmakta olan kurumlardan bir anket aracılığı ile bilgiler toplamış ve istatistiksel bazı analizlerle sonuca ulaşılmaya çalışılmıştır. Anket sonuçlarına göre kurumları ERP kurmaya iten sebepler incelendiğinde, kurumların tercihleri arasında oldukça büyük farklılıklar olduğu göze çarpmaktadır. Ankette sunulan beklenti listesi, kurumların verdikleri puanların ortalamaları baz alınarak en çok önemsenenden en az önemsenene doğru aşağıdaki gibi sıralanmıştır:

• İş süreçlerinde iyileşme beklentisi,

• Fonksiyonel iş süreçleri arasında koordinasyon sağlanması,

• Operasyonel kararlarda iyileşme ve veriye kolay erişim sağlanması,

• Bilgi teknolojisi altyapısını tek sistem altında toplayarak yönetimini kolaylaştırma, • İş sistemlerini basitleştirmek ve standartlaştırmak,

• Eskimiş ve her biri bağımsız çalışan sistemleri yenileyip entegre etmek, • Tüm kurumda kullanımı kolaylaştıracak tutarlı mantık ve ortak arayüz, • İşletme maliyetlerinde azalma beklentisi,

• Arka planda yürütülen işlemlerin otomasyonu, • Stratejik kararlarda iyileşme beklentisi,

• Coğrafi olarak birbirinden uzak birimler arası koordinasyonu sağlama, • Müşterilerle ve tedarikçilerle olan iletişimi güçlendirme,

• İş süreçlerinde müşteri katkısının arttırılması,

• Etkin bir e-ticaret altyapısının kurulması (veya mevcut sistemin iyileştirilmesi), • ERP sisteminin 2000 yılı problemine karşı bir katalizör olarak kullanılması.

Böyle bir sıralama yapılmış da olsa kurumların verdikleri yanıtlar birbirleri arasında oldukça büyük farklılıklar gösterebilmektedir. Bu çeşitliliğin nedenleri, söz konusu beklentiler ile kurumların sektörsel, hacimsel ve sistemsel özellikleri arasındaki ilişki ile açıklanabilmektedir. Örneğin, beklentilerin önemsenme sırasında son sırada yer alan “2000 yılı problemine karşı bir katalizör olarak kullanma” beklentisi ERP sistemi yeni olan birçok kurumda hiç önem arz etmezken, ERP kurulumuna 2000 yılından birkaç yıl önce başlayan

kurumlarda oldukça önem arz edebilmektedir. Listeye göre kurumların ERP’den en önemli beklentileri iş süreçlerinde iyileşme, birimler arası koordinasyon ve operasyonel kararlarda iyileşme sağlanması olarak ortaya çıkmaktadır. Beklenti listesinde beklenti puanı ortalamalarına göre en alt sıralarda yer alan “etkin bir e-ticaret altyapısı kurmak” maddesi de genelde çok düşük bir puan almasına karşın, hizmet sektöründe faaliyet gösteren iki firma bu maddeyi en üst düzeyde önemsediklerini belirtmiştir. Bir diğer genel anlamda az önemsenen beklenti olan “coğrafi olarak birbirinden uzak birimler arası koordinasyonu sağlama” beklentisi, dağıtım sistemi “çok üretim merkezli ve çok ambarlı” olan kurumlar dikkate alındığında listenin üst sıralarına tırmanabilmektedir.

Ankette cevabı aranan sorulardan birisi de ERP’nin bu beklentileri ne oranda karşıladığıdır. Kurumlardan anket formunda listelenen beklentilerin kendi açılarından ne oranda karşılandığını değerlendirerek 1-5 arası puanlama yapmaları istenmiştir. Alınan puanların ortalaması ile yapılan sıralamaya göre “bilgi teknolojisi altyapısını tek sistem altında toplayarak yönetimini kolaylaştırma” beklentisi en iyi karşılanan beklenti olarak ortaya çıkmaktadır. “Tüm kurumda kullanımı kolaylaştıracak tutarlı mantık ve ortak arayüz”, “eskimiş ve her biri bağımsız çalışan sistemleri yenileyip entegre etmek”, “arka planda yürütülen işlemlerin otomasyonu” beklentileri de ortalamanın üzerinde karşılanan beklentiler olarak görülmektedir (Yegül ve Toklu, 2004).

Eğer ERP sistemleri amacına uygun bir şekilde kullanılırsa, elde edilebilecek yararlar aşağıdaki şekilde sıralanabilmektedir (Tanyaş, 1997):

• Azalan envanter düzeyleri,

• Azalan kullanılmayan malzeme miktarları,

• Artan müşteri tatmini (teslim zamanlarına uyabilme özelliği), • Artan verimlilik düzeyleri,

• Azalan satınalma ve fason maliyetleri, • Azalan taşıma maliyetleri,

• Azalan malzeme elde bulundurmama maliyetleri, • Azalan fazla mesailer,

• Artan bilgi iletişim düzeyi, • Artan koordinasyon düzeyi, • Artan makine kullanım oranları.

Bilgi teknolojileri alanında dünyadaki sayılı uzmanlardan biri olarak kabul edilen Davenport (1998), bir çalışmasında ERP’nin faydalarını şu şekilde ortaya koymaktadır:

• İş süreçleri açısından faydaları:

• Arka plandaki işlemlerin otomasyonu,

• Fonksiyonel iş süreçleri arasında koordinasyon,

• Yöneticilerin kurumlarında dünya üzerindeki tüm birimlerinde ne olup bittiğini takip edebilmeleri ve coğrafi olarak birbirinden uzak birimler arasında koordinasyonun sağlanması,

• Aynı terime, kurumun farklı birimlerinde farklı anlamlar yüklenmesini önleyen terminoloji birliğinin sağlanması.

• Teknik açıdan faydaları:

• Bilgi işlem alt yapısını anlamayı ve bu yapıda çalışmayı kolaylaştıran tutarlı uygulama mantığı, tutarlı bilgi ve arayüz,

• Bilgi işlem alt yapısını yönetmeyi kolaylaştıran tek bir sistemin varlığı,

• Kullanılabilir olmasına rağmen pahalı ve riskli bir alternatif olan, firmanın kendi bütünleşik sistemini kendisinin kurmasından kurtulması.

ERP yazılımlarının önemi ve avantajları konusunda literatürde oldukça yoğun bilgi bulmak mümkündür. Tüm bu avantajların ve başarılı uygulamaların yanı sıra, ERP sistemlerinin bazı dezavantajları da bulunmaktadır. Firmalar, ERP çözümlerini bünyelerinde uygulamak için milyonlarca dolar ve uzun yıllar harcayabilmektedir. ERP sistemi bir kez uygulandığında geri dönmek çok zordur. ERP’nin bir firmaya getirdiği değişiklikleri geri getirmek çok maliyetlidir. Başarısız ERP girişimleri de bulunmaktadır ve başarısızlığa uğrayan firmalar, yalnız ERP paketlerine yatırılan sermaye ile dış danışmanlara ödenen paraları kaybetmekle kalmamakta, işlerinin önemli bir kısmını da kaybetmektedir (Bingi vd., 1999). Ayrıca bu sistemler bir firmanın kültürünü bozabilmekte, aşırı eğitim ihtiyaçları yaratabilmekte ve hatta ani verimlilik düşüşlerine ve müşteri siparişlerinin kötü yönetilmesine de neden olabilmektedir. Bütün bunlar en azından kısa dönemde firmaya zarar verebilmektedir (Stein, 1999).

Yegül ve Toklu’nun (2004) anket çalışmasında, anket soru formunda dezavantaj olarak nitelendirilebilecek bazı maddeler konarak, kurumlara bunları ERP’nin dezavantajı olarak değerlendirip değerlendirmedikleri sorulmuştur. Alınan yanıtlara göre ERP’nin en önemli dezavantajı olarak “Kullanımının karmaşık oluşu” maddesi ortaya çıkmıştır. Kurulumun pahalı oluşu, sorun oluştuğunda gidermenin zor oluşu, sistemi işletmenin çok pahalı oluşu, kullanıcılarda hata yapma korkusu, işin üzerinde kontrolün azalması firmalar tarafından ERP’nin dezavantajları arasında sayılmaktadır.

ERP sisteminin uygulamaya geçişi uzun süren, yorucu ve maliyeti yüksek bir süreçtir. Yapılan bir çalışmada, uygulama sırasında alınan danışmanlık maliyetinin, yazılımın lisans maliyetinin 4 kat fazlası olduğu görülmüştür. ERP sistemlerinin maliyetindeki farklılıklar firma büyüklüğü, kullanıcı sayısı, modül sayısı, ilk yıl istenen destek gibi faktörlere göre değişim göstermektedir. Ayrıca bu maliyetler içine, yazılımın yüksek versiyonlarının entegrasyonu, danışman maliyetleri, uygulama ve alıştırma maliyetleri de eklenmelidir. ERP sistemlerinin doğasında sistemin uygulanması ile süreçlerdeki yeniden yapılanmanın eş zamanlı hareketi vardır. ERP projelerinin maliyetinin %70-80’ninden fazlası iş süreçlerindeki değişim çalışmalarına gitmektedir. Bununla beraber sisteme yapılan yatırım derhal geri dönmeyebilmekte, maliyetlerin yükselişi eski sistem ve alt yapı kullanılması fikrini doğurmaktadır. Ancak bilinmelidir ki, ERP uygulaması genellikle sistemdeki eski uygulamaların elimine edilmesini gerekli kılmaktadır.

ERP’nin kurulup çalışmaya başlamasının ardından işletim açısından Türkiye’deki firmaların karşılaştığı problemler en çok karşılaşılandan en az karşılaşılana doğru aşağıdaki listede sıralanmaktadır (Yegül ve Toklu, 2004):

• Kullanıcıların yeni sisteme direnç göstermesi,

• Yazılım esnekliğindeki yetersizlik ve özelleştirmedeki zorluklar, • Konuya hakim kalifiye personel yetersizliği,

• İş süreçleriyle yazılım arasındaki uyumsuzluklar, • Yazılım hataları,

• Kullanıcı hataları,

• Sistem açısından önemli olan verilerin gerçek zamanlı tutulamaması, • Birimler arası gerekli uyumun sağlanamaması,

• Yazılımın yerel desteğinin yetersiz olması (basamak sayısı, Türkçe karakter gibi), • Altyapı yetersizlikleri,

• Kullanıcı arayüzlerinin karmaşıklığı, • Eğitim planlamasındaki zorluklar.

Dolayısıyla, bu sistemlerin de günümüz koşullarında tek çözüm unsuru olduğu söylenemez. En önemli sorunlardan bir tanesi ERP’nin sadece bir planlama aracı olmasıdır. Bu aslında yeterli değildir. Yukarıda sayılan tüm unsurları hem planlayacak hem de yönetecek sistemlere ihtiyaç duyulmaktadır. Benzer şekilde ERP, stratejik hedefleri girdi olarak kabul etmektedir. Stratejik planlamanın da ERP çalışmalarının bir parçası olması gerekmektedir. Müşteri ilişkileri yönetimi, tedarik zinciri yönetimi konularında da ERP sistematik bir yaklaşım

getirmemekte, ancak bunların sonuçlarını girdi olarak kullanmaktadır. Bu sebeplerin ve son yıllardaki yeni rekabet unsurlarının bir sonucu olarak, e-ticaret, müşteri ilişkileri yönetimi, tedarik zinciri yönetimi, iş zekası, İnternet üzerinden tedarik gibi konuların da ERP’ye dahil edilmesiyle ERP II ya da geliştirilmiş ERP olarak adlandırılan yeni bir kavram gündeme yerleşmeye başlamıştır. Geliştirilmiş ERP uygulamaları, geleneksel ERP sistemleri tanımının dışına düşmektedir. Bu konu, ilerleyen bölümlerde ERP II yazılımları içerisinde detaylandırılmaktadır.