• Sonuç bulunamadı

KuruluĢtan Ġstanbul’un Fethine Osmanlı Diplomasisi

Osmanlı diplomasi tarihini ve hüküm sürdüğü süreç içerisindeki karakteri ile uğradığı dönüşümler ele alınırken Osmanlı‟nın siyasi ve askeri gelişiminden kopuk bir aşamalar dizisi sürmek imkânsızdır. Bu sebeptendir ki Osmanlı Diplomasisinin Yükseliş ve İnkıraz dönemleri Osmanlı Devleti‟nin siyasi ve askeri durumuyla paralel ele alınacaktır. Osmanlı Beyliği, 14. Yüzyılın başlarında Batı Anadolu‟da Bizans hududunda kendisini gazaya adayan bir beylik olarak ortaya çıkmıştır.36 Osmanlı İmparatorluğu‟nun henüz bir yüz yıl geçmeden Tuna‟dan Fırat‟a kadar uzanan sahada hâkimiyet tesis etmiş olması Türk ve Dünya Tarihçileri bakımından ele alınan bir problematik olmuş Osmanlı İmparatorluğu‟nun kuruluşu tarihçileri cezbeden bir konu olmuştur.37

Osmanlı İmparatorluğu‟nun nüvesini oluşturan bu dönemde girişmiş olduğu faaliyetlerin temelini şüphesiz Bizans‟a karşı yapılan gaza ve cihad oluşturmuştur.

Osmanlı İmparatorluğu Osman ve Orhan Gazi dönemlerinde sınırlarını Bizans aleyhinde geliştirirken bir yandan da Bizans ile diplomatik ilişkiler kurmaya başlamıştır. Daha Osman Gazi döneminde rastladığımız Bizans ile yapılan diplomatik faaliyetlerin ilk örneklerini ise Osman Gazi ile Bilecik tekfuru arasında geçen hadisede görmekteyiz.

Osman Gazi Bizans hududunda gaza faaliyetlerini şiddetli bir biçimde yürütürken tüm tekfurlara karşı düşmanca davranırken Bilecik tekfuruna karşı ılımlı bir diplomasi gütmüştür, çünkü Osman Bey ve tebaası yaylaya çıktıklarında sürülerini Bilecik tekfuru korumuş ve bakımını üstlenmiştir, Osman Bey‟in bu dönemde Bilecik tekfurunun bu yardımlarına ihtiyacı vardır. Bahsettiğimiz bu diplomatik faaliyetler eserini II. Bayezid döneminde kaleme alan Aşıkpaşazade‟de şu şekilde geçmektedir: “Osman Gazi, kardeşi Gündüz‟ü çağırdı: Sen ne dersin? Biz bu ülkeleri nasıl fethedelim? Nasıl hareket edelim ki etrafımızda asker toplansın? Dedi.

Kardeşi: Civarımızda olan illeri vuralım bozalım dedi. Osman Gazi dedi ki: “Bu düşünce yanlıştır. Şundan dolayı ki bu illeri yakıp yıkınca Karacahisar şehrimiz mamur olmaz. Yapılması gereken budur ki komşularımızla iyi geçinip dostluk edelim. Bilecik tekfurü ile daima dostluk ederlerdi. Yaylaya gitseler emanetlerini

36Halil İnalcık, Devlet-i Aliyye, c.1, İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2011, s.3.

37Osmanlı İmparatorluğu‟nun Kuruluşu ile ilgili bütün tartışmalar için bkz.Cemal Kafadar, İki Cihan Aresinde, Birleşik Yayınları, Ankara, 2010.

10

Bilecik hisarına bırakırlardı. Ne zaman gelseler tulumla peynirler, yağlar, kaymaklar, iyi halılar ve kilimler gönderirlerdi. Onlar da Osman Gazi‟ye gayet güvenirlerdi.38

Bahsettiğimiz şekilde Osman Gazi gayet akıllı diplomasi faaliyetleri işlemiş uçlardaki en güçlü tekfurlardan biri olan Bilecik Tekfuruna ilk başlarda karşı çıkmamış fakat Bilecik Tekfuru Osman Gazi‟nin güçlenmesini kendisine bir tehdit olarak görmüş olacak ki Osman Gazi‟ye bir suikast tertip etmiş fakat Osman Gazi bu tedbirden haber alarak Yarhisar ve Bilecik‟i feth etmiştir.39 Osman Gazi bu şekilde Bizans hududunda beyliğini sağlamlaştırmıştır, Osman Bey bu faaliyelerinde son derece başarılı olmuş ve güçlenmiş olacak ki 1302 bizzat Bizans İmpataru‟nun başında olduğu orduyu 1302 Bapheus Savaşında yenmiş ve Bizans hududunda devletini resmen kurmuştur.40 Osman Gazi döneminde gayet ihtiyatlı başlayan diplomasi faaliyetleri Uçlarda beyliğin güçlenmesiyle değişmiş ve Osmanlı İmparatorluğu ihtiyatlı diplomasiden görüldüğü üzere vazgeçerek “Gaza ve Cihad”

anlayışı çerçevesinde Bizans ile çekişmekten kendilerini alı koymamıştır.

Orhan Gazi dönemine geldiğimizde Osmanlılar daha güçlenmiş ve diplomatik faaliyetlerini hızlandırmıştır. Bu dönemde Osmanlı Devleti‟nun en önemli diplomasi faaliyeti hiç şüphesiz Kantakuzenos‟a yapılan askeri yardımlar sırasında gerçekleşmiştir. Bu husus aynı zamanda Orhan Gazi döneminde devletin askeri anlamda ne kadar güçlü olduğunu ve Bizans‟ın Balkanlar‟da kendisine karşı hareket eden Sırplar‟a karşı Orhan Gazi‟nin yardımına muhtaç olduğunu gösterir. Orhan Gazi ile Bizans İmparatoru ile yaptığı antlaşma neticesinde Orhan Gazi oğlu Süleyman Paşa‟yı Rumeli‟ye Kantakuzenos‟a yardım etmesi için göndermiştir, Süleyman Paşa ve Umur Gazi bu dönemde Rumeli‟ye geçerek Kantakuzenos‟a Sırp tehlikesi karşısında yardım etmiş bu yardım neticesinde Osmanlılar Rumeli yakasına yerleşmiştir.41 Görüldüğü gibi Osmanlılar daha ilk yıllarında Balkanlar‟ın kaderini belirleyecek kadar güçlenmiş Doğu Avrupa‟nın önemli bir diplomatik unsuru olmuştur.

Orhan Gazi dönemindeki bir diğer önemli diplomasi faaliyeti ise Osmanlı-Ceneviz arasında gerçekleştirilmiştir. Osmanlı-Cenevizliler, İstanbul‟da Pera‟da bulunan kolonilerini Venedik- Bizans tehlikesine karşı savunmak zorunda kalmış, Venedik ve Bizanslıların ambargosunu Orhan Gazi‟nin sağladığı yardım sayesinde kırmıştır.

Orhan Gazi bu dönemde hem limanlarını Cenevizliler ile paylaşmış hem de Cenevizliler‟e askeri yardımda bulunmuştur. Hatta Halil İnalcık, Orhan Gazi‟nin bu dönemde Cenevizliler‟e bir ticari kapitülasyon da verdiğini iddia etmektedir.

(1352)42

38 Aşıkpaşazade, Aşıkpaşazade Tarihi, Haz. Nihal Atsız, Ötüken Yayınları, İstanbul, 2012, s.24.

39Feridun Emecen, “Bilecik”, DİA, c.VI, s.154.

40Halil İnalcık, “Osman I”, DİA, c. XXXIII, s.449.

41Halil İnalcık, “Orhan”, DİA, c.XXXIII, s.379.

42İnalcık, “Orhan”, DİA, c.XXXIII, s.379-380.

11

Orhan Gazi döneminde değinilmesi gereken bir diğer diplomatik hamle de Karesi Beyliği‟nin Osmanlı‟ya bağlanmasıdır. Karesioğulları tıpkı Osmanlı ve Aydınoğulları gibi Bizans‟a karşı gaza politikası yapan bir beylik konumundadır.

Karesi tahtında meydana gelen çatışmalar ve halkın bundan olumsuz etkilenmesini fırsat bilerek bu beyliğin kan dökülmeden hâkimiyet altına alınmasıdır. Osmanlıların yaptığı bu fetih sonrası hem Rumeli yakasına geçiş daha kolaylaşmış hem de Osmanlı Diplomasisinde yeni bir boyut açılmıştır. Artık Osmanlılar Anadolu Türk Siyasi Birliğini sağlamak için Anadolu‟da bulunan diğer Türk Beylikleriyle de diplomatik ve siyasi faaliyetler gerçekleştirecektir. Osmanlı Devleti Karesioğullarının hâkimiyeti altına almasıyla başlayacak dönemde Anadolu Beylikleri üzerinde hâkim bir unsur olduğunu iddia edecek ve bu beylikleri kendi çatısı altında toplama siyasetini güdecektir.

I. Murad dönemine geldiğimizde ise Osmanlı Diplomasisinde çeşitlenme ve birçok faaliyet görmekteyiz. Burada ilk olarak değineceğimiz olay ise I. Murad ile Bulgar Çarı Aleksandr‟ın ittifaklarıdır. Bizans‟a karşı ortak hareket eden bu iki imparator daha sonra Bulgar Kralı‟nın Sozopol (Süzebolu) Mesembria (Misivri) ve Anchialos (Ahyolu) kalelerini Bizans İmparatoruna vermesi sonucunda ittifak bozulmuş ve Bulgar toprakları Osmanlılar tarafından istilaya uğramıştır.43

Bu dönemde Osmanlı‟lar Balkanlarda yoğun fütuhat gerçekleştirmiş ve bunun neticesinde Osmanlı ile Sırplar arasında (1371) yılında Osmanlı kaynaklarında Sırpsındığı veya Çirmen adını taşıyan savaş meydana gelmiş bu savaşta Osmanlı güçleri Hacı İlbeği‟nin komutasında ani bir baskın yapmış bu ani baskın neticesinde Sırpların çoğu Meriç nehrinde boğulmuştur. Osmanlılar Balkanlar‟da hâkim bir güç haline gelmiştir. Osmanlı‟nın askeri anlamdaki bu başarısının diplomasi sahasına yansıması bir sonraki sene (1372) yaşayacaktır. Bu dönemde Papa V. Urban ölmüş, kiliseler birliği fikri uygulanamamış ve bu tarihten itibaren Bizans, Osmanlı‟nın haraçgüzarı haline gelmiştir.44 Osmanlı Diplomasisinde meydana gelen bu değişiklik uzun bir süre devam edecektir. Kurulduğu andan beri Bizans‟a karşısaldırgan bir diplomasi izleyen Osmanlı İmparatorluğu bunun neticesinde Bizans‟ı tehdit eden temel güç haline gelmiş ve bu andan itibaren Osmanlı Diplomasisini meşgul eden en temel sorun İstanbul‟un fethi olmuştur.

Balkanlarda ve Bizans ile yürütülen bu diplomatik faaliyetlere ek olarak I.

Murad döneminde Anadolu Beylikleriyle de çok önemli diplomatik gelişmeler yaşandı. İlk olarak Kuzey‟de Osmanlı ve Güneydoğuda Karamanoğulları arasında kalan Germiyanoğullarına karşı yürütülmüş Germiyanbeyi Süleyman Şah‟ın kızı ile Şehzade Bayezid evlendirilmiş ve Germiyanoğulları toprakları çeyiz yoluyla Osmanlı‟ya geçmiştir.45 Daha sonra Hamidoğulları‟nın Karamanoğulları karşısında

43 Halil İnalcık, “Murad I”, DİA, c.XXXI, s.157.

44 İnalcık, “Murad I”, DİA, c.XXXI, s.158.

45 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri ve Akkoyunlu Karakoyunlu Devletleri, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 2011, s.45.

12

düştüğü zor durumları gören I. Murad Hamidoğulları beyi Kemalüddin Hüseyin ile anlaşmış ve Hamitoğulları topraklarını parayla satın almıştır. Bütün bu gelişmeler neticesinde Osmanlılar Anadolu Beyliklerine karşı I. Murad döneminde güttüğü siyaset “vassallık” bağı şeklinde olmuştur. Selçukluların ve Moğolların güdümünün Anadolu‟da zayıfladığı bu dönemde Osmanlılar bu iki unsura alternatif bir güç olarak zuhur etmiş ve beylikleri kendi devleti sınırlarına katmaya devam etmişlerdir.

Yıldırım Bayezid dönemine gelindiğinde ise diplomatik faaliyetlerbakımından kayda değer gelişmeler yaşanmamıştır. Bu dönemde imparatorluk Balkanlar‟da ve Anadolu‟da yoğun askeri fetihler gerçekleştirmiştir. Bu askeri ve en ziyade askeri başarıların öne çıktığı bir dönem olmuştur. Osmanlı kılıç gücüyle başarı sağlamış, diplomatik faaliyetlere bu dönemde pek gerek duyulmamıştır. Yıldırım Bayezid döneminin şüphesiz en önemli hadisesi Timur ile yaşanan 1402 Ankara Savaşıdır. Bu savaş sonucunda Osmanlılar büyük bir güç kaybetmiş ayrıca devlet dağılma tehlikesi yaşamıştır. Bunlarla beraber Ankara Savaşı öncesinde Timur ile I. Bayezid arasında geçen mektuplaşmalar ve savaş öncesi yazışmalarda Osmanlıların diplomatik olarak başarısız bir dönem geçirdiğini gösterir.46 Özellikle Niğbolu‟da alınan zafer Osmanlı‟yı ve I. Bayezid‟i çok fazla gururlandırmış adeta zafer sarhoşluğu yaşayan Osmanlı hükümdarı gereken diplomatik tutumları sergilemeyerek savaşmayı göze almış ve Osmanlı‟yı büyük bir buhrana götürmüştür.

Fetret Devrinde ise Osmanlı Diplomasisi için en önemli gelişme Venedikliler ile yapılan görüşmelerdir. Fetret Devrinde, Venedik Süleyman Çelebi‟ye ilk defa bir elçi göndermiş Süleyman Çelebi ile bir barış antlaşması imzalamıştır, 1408 yılında imzalanan bu antlaşmaya karşın Osmanlılar 1417 yılında Venedik‟e antlaşmanın onaylı suretini götürmek için bir elçi göndermiştir.47

I. Mehmed Çelebi ve II. Murad Dönemi Osmanlı Diplomasisi için kısır bir dönem olmuş Osmanlı Diplomasisinde çok önemli gelişmeler olmamıştır. Çelebi Mehmed Döneminde Fetret Devrinde yaşanmış olan toprak kayıpları telafi edilmiştir.

Bununla beraber Çelebi Mehmed Dönemindeki en önemli diplomatik hamleler fetret devri sırasında Çelebi Mehmed tarafından kardeşlerine karşı yapılmıştır. Çelebi Mehmed kardeşlerine karşı ihtiyatlı davranmış, kendini geri çekmeyi bilmiş diğer kardeşlerini tabiri caizse birbirine düşürmeyi başarmıştır.

II. Murad Döneminde ise diplomatik anlamda büyük bir gelişim yaşanmamıştır. Osmanlı Devleti bu dönemde geleneksel diplomasi anlayışı olan

“Gaza ve Cihad” anlayışını sürdürmüş, Varna ve II. Kosova ile Balkanlar‟da hâkimiyetini kalıcı hale getirmiştir. Ayrıca II. Murad bu dönemde Doğu‟da büyük bir

46 I. Bayezid ile Timur arasında meydana gelen yazışmalar için Bkz. Abdurrahman Daş, “Ankara Savaşı Öncesi Timur İle Yıldırım Beyazıd‟in Mektuplaşması”, Türkiyat Araştırmaları Dergisi, sy.15, s.141-167.

47 Ali İbrahim Savaş, “Genel Hatlarıyla Osmanlı Diplomasisi”,Osmanlı,(Ed. Güler Eren) c.II, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, 1999, s.650.

13

güç olan Şahruh‟a karşı ılımlı bir siyaset izlemiş ve Şahruh‟un gönderdiği hil‟atı giymekten imtina etmemiş ve ona bağlılığını göstermiştir.48 II. Murad‟ın Hristiyan dünyaya gösterdiği saldırgan diplomasiye rağmen Şahruh‟a karşı giriştiği ılımlı diplomasi meyvesini vermiş ve Şahruh Osmanlı İmparatorluğuna saldırmamıştır.

Fetret Devrinden henüz yeni çıkmış bir devlet olarak, Timur‟un halefinden çekinmesi Osmanlı İmparatorluğunun güçlerini daha sağlam tesis etmesine ve tekrar bir buhran yaşamamasına olanak sağlamıştır. Ankara Savaşı gibi alınacak olası bir yenilgi belkide ilkinden çok daha fazla etki edecek, sarsılan devlet bu sefer belki de yıkılmaya yüz tutacaktı.