• Sonuç bulunamadı

"1823 yılında Urfa'da doğdu.. HasanpadiĢah medresesinden mezun oldu. Çok dindar olduğu için ömrünü vaaz ve nasihatlerle geçirdi. Hafız olan Ģair, Kur'an‘ı kıraatı seb'a ile okumuĢtur." "Kadirî, NakĢibendî ve Rüfaî tarikatlarından halifeliği bulunan bir zat olarak Tasavvuf edebiyatında eser verenlerdendir. 1893 yılında vefat etmiĢtir." Gazelinden örnekler :

"Bu Ģeb ol dîde-i âhû gelecek yânımıza Görelim rahmeder mi hal-i perîĢânımıza

Her görenler bizi mahmura kıyas eylediler Hemen ol çeĢm-i siyeh kâr edelî cânımıza

Ġftirakın bizi rüsvâ-yi cihan eyledi ah Gel bu gün eyle nazar vü efğanımıza

Kan döker görmeyelî gül yüzünû dîdelerim Büsbütün la‘l-i bedahĢan boyanır kanımıza

Akibet ateĢ-i ruhsarına yandı dil u can Vaktidir gele nevbet ten-i bîcanımıza

Halıdâ mürde teni yandıralım Ģem‘a gibi Bu Ģeb ol dide-i afet gelecek yanımıza”

HATAYĠ

"Urfa Ģairlerinden Hatayi 1823‘te doğmuĢ 1900 yılları sırasında vefat etmiĢtir. Kendisi medrese tahsili gör-müĢ hafız-ı Kur‘an‘dır.Tasavvuf edebiyatı içinde Alevî akidesine sahip olduğu söylenilmektedir." Gazelinden bir örnek :

"Bu gün ğam tekyegâhında fedâ bir canımız vardır Gönül abdal-ı aĢk olmuĢ gelin kurbanımız vardır

Çimende bülbülü gördüm yaman efgan eder söyler Dil-i kahhar ile her dem gül-i handanımız vardır

Eğer ki ol peri-peyker bana adem demez amma Dem oldur ki meleklerle bizim seyrânımız vardır

Evveli bir ahiri bir zâhiri bâtını birdir Ki birlik babına erdik Ģükür imanımız vardır

Visal-i bezm edüb sâkî Ģarabın fil kubâ olsun Derun-i sînede piĢmiĢ ciğer büryânımız vardır

Hatâyî bendesin anmıĢ keremle lütfü çok olsun DemiĢ kî ol gedâ gelsin anâ ihsânımız vardır

ġEYH SAFFET

"Asıl adı Mustafa Kemaleddin olan Saffet Efendi iyi bir tahsil görmüĢtür. Kendisi 1866 da doğmuĢ ve 1950 de vefat etmiĢtir. Kadirî ve Halveti tarikatine mehsuptur. Kadirî ve Halveti tarikatı Ģeyhi Abdulkadir Erbili (ölm.1897)‘nin oğlu olup, Mısırda tahsil görmüĢ ve Cumhuriyet döneminde milletvekilliği yapmıĢtır. Her ne kadar Ģeyhlik almamıĢsa da Urfa‘da halk arasında ġeyh Saffet olarak tanınmaktadır. ġiirde de çok iyi olan Saf-fet‘in Seyyid Abdulkadir Geylânî (K.S.) ‗yi metheder." Gazelinden Örnekler :

"Reis-i meclis-i sırr-ı Hüda‘dır Ğavs-i Geylani Enis-i ins-i pâki müsteandır Ğavs-i Geylani

Sadakatde adaletde Hazreti ġeyhe varistir Verasetde reis-i asfiyadır Ğavs-i Geylani

Hayada Hazret-i Osman-ı Zinnureyn‘e ekremdir ġecaatte Aliy‘yül-Murtaza‘dır Ğavs-i Geylâni

Cenab-ı Hazret-i Peyğamberin emr-i Ģerifiyle Kademran-ı rikaab-ı evliyadır Ğavs-i Geylâni

Türab-i makdemindendir cihanın kürretü‘l-ayni Ayyuk-i aleme ziyadır Ğavs-i Geylani

Cemâl-i ba kemâlinden açıldı dide-i dünya Türab-ı asitanı tutiyadır Ğavs-i Geylani

Helak eyler güruh-i münkiri ol seyf-i kahharı Celalinden bela-yi eĢkiyadır Ğavs-i Geylani

Suk-i gevher-i Geylanın mübahat eylerim Saffet Demadem bizlere himmet-nümadır Ğavs-i Geylani"

KIRATOĞLU EMĠN

"Urfa‘nın mutasavvıf Ģairlerinden biri olan Kıratoğlu Emin de 1884‘de Urfa‘da doğdu. 1933‘de yine Urfa‘-da vefat etti. Kendisi Kadiri tarikatının melâmî koluna mensuptur.Baba Müslüm (ölm.1902) adınUrfa‘-da bir Ģeyhe intisaplı olduğu söylenilmektedir." ―Urfa Ģairleri içinde önemli bir yere sahip olan ġair Kıratoğlu Emin Divanı, geleneksel edebiyatımızın Urfa‘daki etkisini göstermesi açısından önemli kaynak. Urfa‘da Osmanlının kültürel, sosyal ve siyasal izlerini göstermesi ve o dönemdeki Ģiirimizin yerini bildirmesi açısından da Kıratoğlu Emin Divanı‘nın büyük bir öneme sahip olduğunu düĢünüyorum. Zira Urfa tarihi açısından kapalı olan Osmanlı döne-minin izleri ve etkisini, Ģair Kıratlıoğlu‘nun gazellerinde bulabilmek mümkün. YaĢadığı dönemde yazdığı Urfa Ģiirleriyle de tanınan Kıratlıoğlu‘nun ‗Urfa ġairi‘ olarak anılması ayrıca üzerinde durulması gereken bir olaydır.

Geleneksel edebiyatımızda büyük Ģairlerinin mutlaka birer Divan yazdığını ve bunun gelenek halini aldığını bili-yoruz Bu anlamda Kıratoğlu Emin‘in de bu geleneği devam ettirerek Divan yazmıĢ ve Ģairliğini konuĢturmuĢ-tur... ġairin iyi bir eğitimden geçtiği, çağını iyi okuduğunu, aruzu ve dili çok iyi kullandığı, coĢkulu ve akıcı bir anlatıma sahip olduğunu görüyoruz.‖ ġiirlerinden örnekler :

―Gülerek süzdü gözün naz ile yarim bu gece Beni mest eyledi çeĢm-i humarım bu gece Dedim ey gonce-dehen aç göreyim al yanağın Yoksa eflake çıkar nale-i zarım bu gece Hele bin naz ile kaldırdı nikabın yüzünden Ruhun üftadeye gösterdi nigarım bu gece N‘ola bağlansa gönül arızının sünbülüne Komadı aldı benim Ģabr u kararım bu gece Hamd ola vuslat ile gamdan azad oldum Emin Ki yeĢillendi benim bağ-ü baharım bu gece‖

Kıratoğlu Emin‟in bir baĢka Ģiiri:

"Biz güruh-i aĢıkanız kavm-i mesrurlardanız Cam-ı aĢkı nuĢ eden bî-huĢ mahmurlardanız

Bu fena dünyayı tamir eylemekten geçmiĢiz Bir bölük mest-i elest ashab-ı ma‘murlardanız

Kûy-i yari daima devr eyleriz pervâne-veĢ Sanma nar-i hicr ile nâ-kâm mehcurlardanız

Hırka-puĢuz hane ber-duĢ-ı cihanız dehrde

Halk zahirde Eminâ gördüler üryan bizi Lütf-i Hakla batınen eĢhas-ı mesturlardanız"

ABDĠ

1857 yılında Urfa'da doğmuĢtur. Babası Hacı Abdizâde Emin Efendi'dir. Okuma ve yazmayı mahalle mek-tebinde öğrenmiĢ ve 1870 yılında Dabakhâne Medresesi'ne devam etmiĢtir. 1872 yılında buradan ayrılarak RüĢdiye'ye kaydolmuĢ ve burayı bitirdikten sonra memuriyet hayatına atılmıĢtır. ilk görevi Urfa Tahrirat Kalemi Kâtipliği'dir. Burada dört yıl çalıĢmıĢ, bu sıralarda Ģiir yazmaya baĢlamıĢtır. Sırasıyla aynı dairede Müsevvidlik (Proje görevlisi), Hakkâri Tahrirat Müdürlüğü, Harran Tahrirat Müdür Vekilliği, MaraĢ ıdâre Meclisi BaĢkâtipli-ği görevlerinde bulunmuĢ ve bu son görevinden 1911 yılında emekliye ayrılmıĢtır. 1887 yılında Hacc'a gitmiĢtir.

1910 yılında Harbiye'den Topçu Üsteğmen olarak mezun olan oğlunun 1911 yılında bir manevrada Ģehit olduğu haberi üzerine felç olmuĢ, gördüğü birçok tedaviye rağmen hayatının sonuna kadar Ģifa bulamamıĢtır.

Divanındaki nazirelere bakıldığında Abdi'nin geniĢ bir divan kültürü olduğu, Fuzûli, Fehim, Rıf‗at, Koca Ragıp PaĢa, Ruhi, Vehbi, ġem‗i ve Nâbi gibi ünlü divan Ģairlerinin divanlarını gözden geçirdiği anlaĢılmaktadır.

Abdi, Klasik Divan Ģiirinden çokça etkilenen bir Ģairdir. Çok divan okumuĢ ve bu okuduğu divanların etkisinde kalmıĢtır. Yazdığı Ģiirlerin büyük çoğunluğu naziredir. Bu bakımdan onun zikredilecek en önemli tarafı bir nazi-re Ģairi olduğudur. ġiirlerindeki konu, tüm divan Ģiirinde olduğu gibi aĢk, Ģarap ve hikmettir. Derinden sezilen bir tasavvuf havası da gözden kaçmaz. ġiirlerine hakim olan duygu hüzündür. Bu hüzün mersiyelerde daha açık-tır. Abdi'nin Ģiirlerindeki karamsar havanın ise kiĢisel kederlerinden kaynaklandığı bilinmektedir. Felçliğinden dolayı elleri titreyen Abdi, kendisi söylemiĢ yeğenleri yazmıĢtır. Çağına göre Abdi'nin dili oldukça sadedir. Yer yer konuĢma diline yakın Ģiirler yazmıĢtır. Urfa sıra gecelerinde gazellerinin oldukça çok okunması, dilinin sade-liği ve konularının hüzün olmasından dolayıdır. Zira Urfa yanık türkülerin sevildiği, kapalı toplum olduğu için platonik aĢkların bol olduğu bir Ģehirdir. Abdi'nin Nezihe Hanım'ın gazellerinin Urfa sıra gecelerinde okun-masının sebebi sade bir dil ile aĢk ve hüzün konularını iĢlemesindendir.

1893-1894 yıllarında Halep vilayetinde bulunduğu bilinen Abdi, aynı zamanda Halep Vilâyet Gazetesi'nin yöneticiliğini de yapmıĢtır. Geçirdiği rahatsızlıktan dolayı ömrünün sonuna kadar bakıma muhtaç bir halde yaĢa-yan Abdi, yalnızlık, hastalık ve evlat acısı içinde 1941 yılında Urfa'da vefat eder. Abdi'nin Ģiirleri yapı olarak beyit düzenine dayanır. Kafiye düzeni olarak ta kaside, gazel ve mesnevi tarzını tercih etmiĢtir. 193 adet Ģiiri mevcut olup yapı olarak ta divançe niteliğindedir. Tam bir divan niteliği taĢımaz. Gazellerinden Örnekler :

Vefa yok dil-rübâda bezm-i iĢrette muhabbet yok Gönülde sabr sakide mürüvvet meyde lezzet yok Ederler sohbet-i huban ile def‗i elem herkes Dil-i nâ-Ģaddan gayri bana hem derd ü mihnet yok Cemal-i yari görmekle sâfâ-yab olmak isterdim Rakib-i bed-meniĢten rü‗yet-i dildara fırsat Gidersen kuy-i canane saba var halimi arz et Tenimde tab ü takat gözlerimde hab-ı rahat yok Tehassürle ne denlü ah ü feryad eylesem abdı Yanar nar-ı muhabbetle vücudum yare vuslat yok.

Ey cefa piĢe-i gam cevr ile nalan olasın Göreyim hai mezellette periĢan olasın

Ola ahımla hazan dide bahar-ı hüsnün Akibet eylediğin cevre peĢiman olasın

Yıkıla badı rekabetle binai emelin Kalasın mastabai yes'de giryan olasın Seni de eyleye bir gözleri ahu teshir Yanasın ateĢi firkat ile büryan olasın Etmedim Abdi-i naçizi sâfâyâb-ı sürur Dilerim sen de esiri gamı hicran olasın.

HĠKMET

Asıl adı Ahmet'tir. Babası ġefkatzâde Eyyup Efendi'dir. 1832 yılında Urfa'nın Pazar Camii Mahallesi'nde doğmuĢtur. ilk tahsilini babasından aldıktan sonra Hasan PaĢa Medresesi'ne girmiĢ, tefsir ilmini Müftü Abdüllatif Efendi'den, diğer ilimleri de Müderris Hacı Mustafa Efendi'den öğrenmiĢtir. ıcâzetnamesini de bu kiĢiden almıĢtır. ıleri derecedeki zekâsıyla kendisini tanıtmıĢ, daha öğrenci iken hocalarıyla ilmi tartıĢmalara giriĢmiĢ, hocaları olmadığı zaman arkadaĢlarına ders vermiĢtir. Hafızası kuvvetli, muhakemesi sağlam, görüĢleri keskin bir kiĢiliğe sahiptir. Ne zaman medreseyi bitirdiğini bilemiyoruz. Medreseyi bitirdikten sonra bir müddet hocasına muavinlik ettiğini, daha sonra da AĢar Mültezimliği yaptığını biliyoruz. Kendisi ġeddâdiler'in Asiyan oymağına bağlı Suruç köylerinde Mültezimlik yapmıĢtır. Refah içinde yaĢamıĢ, çevresine cömert davranmıĢtır.

EvlenmemiĢtir. Bir kaza sonucu sol gözü görmez olmuĢtur. BerduĢ olan Ģair, espirili bir kiĢiliğe sahip olup hazır-cevaplılığıyla ün salmıĢtır. ġairin yazdığı Divan'ı ve Mecmua-i Hicviyyat eserlerini zamanın Urfa Mutasarrıfı Süleyman ġefik PaĢa bastırmak üzere Ġstanbul'a götürmüĢ, ne yazık ki, paĢanın iki ay sonra ölmesi üzerine eser kaybolmuĢtur. Güçlü ve dile hakim bir Ģairdir. ġiirinde bilginin izleri kuvvetlidir. ġiirin her türünde Türkçe, Arapça ve Farsça Ģiirler, keskin hicivler yazmıĢtır. ġiirlerinin ekserisi irticalidir. Hikemi aĢk Ģiirleriyle Hikmet, Urfa'da Nâbi'den sonra gelen en büyük Ģairdir. Onun edebiyatımıza mal olmayıĢının tek nedeni Urfa'ya sıkıĢıp kalmasıdır. KardeĢi Mehmed'e ilk eğitimi vermiĢ, hatta "ġevket" mahlasını kardeĢine kendisi bulmuĢtur. Urfa'da klasik geleneğin güçlü bir Ģekilde yaĢadığı bu dönemde Fuzûli ve Nâbi edebi ekollerinin tesiri güçlü ve canlı bir tarzda devam ediyordu. Birçok Urfalı Ģair gibi Hikmet de Nâbi geleneğini sürdüren ve bu yolda baĢarılı örnekler veren bir Ģairdir.

Gerek kendi devrinde ve gerekse kendisinden sonra gelenler ġair Hikmet'i benimsemiĢ, onun bir bakıma tahakkümü altında denebilecek bir duyguyla gazellerini yazmıĢlardır. ġairin teĢvik ve desteğiyle Hasan PadiĢah Kütüphânesi kurulmuĢ ve bu kütüphâneye de bizzat kendisi bir kitabe yazmıĢtır. 1878 yılında Urfa'da vefat etmiĢ ve Harrankapı Mezarlığı'na defnedilmiĢtir. ġiirlerinden Örnekler:

Gazel

Bâğbân oldum nihâl-i yâsemini beslerim Dâye-i aĢkım o Ģûh-i nâzenini beslerim ġirr ü Ģeker feyz-i câridir dil-i masmumdan Bir mukaddes tıfl-feĢ ruh'ül emini beslerim Katr-i eĢkı nüzul ettikçe rahmet cûĢ eder Âb-ı âlem-gir-i bakiyim zemini beslerim.

Cûy-veĢ hûnin revan olsun rızâ-yı Hakk içün Ben Hüseyin-i Kerbelâyım mâh-ı dini beslerim Derd-i endûh-ı belâ bir lahza nâbûd olmasın HĠKMET ol ağniyâdan kalb-i hazini beklerim.

Gazel

Mahmil-i Leylâ-yı zevk ettikçe Ģavkım Kays-veĢ Bâdiye-pir olur dil raksa gelmiĢ ısa-veĢ

Hüdhüdüm kâr-ı zemin Ģerh-i meserrettir bana KeĢf-i sak etmem kavarın görüp Belkıs-veĢ Gamze kateyler beni feyz-i lebin ihyâ eder Mu‗cize izhar eder canım benim Circis-veĢ Duzeh-i hicri geçip yettim behiĢt-i vuslata Mevtten sonra hayy oldum ben dahi ıdris-veĢ Dil muhabbet ilmini mahbûblardan ahz eder KûĢe-i meyhânede ıncil okur KiĢiĢ-veĢ ġerh-i derd-i aĢk-ı yari böyle tahrir eyledim Hikmet olsun maceramız Kays ile tahmis-veĢ

ġAĠR ġEVKET

Asıl ismi Mehmed olan ġevket, 1278/1861 yılında Urfa'da doğmuĢtur. Babası Neccârzâde Eyyüp Ağa'dır.

ġevket mahlasını, ağabeyi ġair Hikmet vermiĢtir. ilk öğrenime hazırlık bilgilerini ve okuma denemelerini ağabe-yinden almıĢtır. Daha sonra Hasan PadiĢah ve Halil-ür Rahman Medreselerine devam etmiĢ; zamanının bilginle-rinden Abbas Vasık Efendi, Halil Hoca ve Hacı Mustafa Hafız'dan Arapçayı, diğer Ġslâmi ilimleri öğrenmiĢ ve icâzet almıĢtır. ġiirlerinden hareketle baĢarılı bir eğitim gördüğünü öğrenmekteyiz. Gençliği hakkında herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. ġair ġevket hiç evlenmemiĢ olup, vaktini genellikle sohbetlerde geçirmiĢ, Ģiirle iĢti-gal etmiĢtir. ġevket'in Ģiirlerine baktığımızda kendisine has bir Ģiir dili geliĢtirdiğini görürüz. Urfa'daki Divan Ģiiri geleneğini Nâbi etkisinde üç kısma ayıran Ģair Bedri Alpay özetle, onun Ģiiri hakkında Ģu yorumu yapmakta-dır: "19. yüzyılda özellikle Sakıbiye Medresesi'nde toplanan şairler, Nâbi etkisinde şiirler yazarken, Şevket ayrı bir ekol olarak ve Nâbi'nin etkisinde kalmadan şiirler yazmıştır. Hatta onun çok büyük bir kabiliyet olduğunu, kendisinden öncekileri bu kabiliyeti sayesinde takipten vazgeçtiğini, yepyeni bir anlayışla şiirle söylediğini ve yeni bir devre imza attığını yazmaktadır. işte bu devre, Şevket Devri demek yerinde olur" Ģeklinde yazmaktadır.

BoĢ zamanlarını Halil-ür Rahman Camii civarında geçiren Ģair, etrafında toplananlarla birlikte edebi çalıĢ-malar yapar, genç Ģairlere Ģiir hakkında öğüt verirmiĢ. Müziğe de aĢina olan Ģairin sesinin güzel olduğu, bütün makamları bildiği, bazen de meclislerde ezberden Ģiirler söylediği anlatılır. "ġevket'in Ģiirlerinde doğup büyüdü-ğü ve gözlerini hayata kapayacağı Urfa ile ilgili veya kendisinin maskat-ı re'si olan bu Ģirin Ģehirde ebediyete göçtüğünde bir gönül isteğini ilgilendiren beyitler vardır."

"Urfa'nın 19. yüzyılın ikinci yarısında ve 20. yüzyılın ilk çeyreğinde yaĢamıĢ Ģairleri arasında Klasik Edebi-yatımızın geleneğini sürdürmeyi baĢaranların ön safında yer alan ġevket, bugüne kadar layık olduğu dikkat ve önemle incelenmiĢtir denemez. Bir kere Ģiirlerinin büyük çoğunluğu henüz gün yüzü görmüĢ değildir." ġevket'in kullandığı vezin Arûz'dur. Toplam 300 Ģiiri olduğu söylenen Ģairin, günümüze kadar ulaĢan toplam 170 (mezar kitabeleri dahil) Ģiiri mevcuttur. ġevket'in üslûp bakımından çağına göre baĢarılı olduğu, samimi, eski edebiyat sembollerine, edebi sanatlara, mecazlara, kavramlarına, mazmunlarına, dünya ve hayat görüĢüne vakıf bir Ģair olduğu görülmektedir. Dili ağdalı değildir. Ancak Arapça ve Farsçayı çok iyi bildiği, sadece Ģiirlerinden değil, birkaç Farsça güzel ve hatasız gazel yazabilmiĢ olmasında, bazı Ģiirlerinde Arapça mısralara yer vermiĢ bulun-masından anlaĢılmaktadır. Oldukça dindar olduğu söylenen ġevket'in içkili meclislerde bulunmadığı söylenir.

ġair ġevket, 1917 yılında çok sevdiği Dergâh'ta vefat etmiĢ ve Harrankapı Mezarlığı'na defnedilmiĢtir.Eserleri Ģunlardır: Divan, Kuru Kafa (bu eser, manzum ve mensur olup 55 sayfadır) Molla Ömer Dağı, ġiirlerinden Ör-nekler:

Gazel

Ey dil bu fena mülküne rağbet ne içindir Nâ-bût olan eĢyalara hürmet ne içindir Firkatte kalıp ermedi dil vasl-ı nigâre Yâ Rab bana sûziĢ-i firkat ne içindir Bigâne Hudâ sırrını ağyare açar mı Zâhiddeki bu keĢf ü kerâmet ne içindir Hak olsa gerek âkibet-i menzilin el can Her subh u mesâ bunca kabahat ne içindir ġevket olagör peyrev-i pirâne-i kâmil Akılsan eğer gör bu ferâğat ne içindir Gazel

Bu zaman terk-i haya halka saadet gibidir Kesb-i ilim ile edeb aynı hiyanet gibidir Birbirin kadh kılıb gaybete ağaz etmek Meclis-i asrda izhar-ı belâğat gibidir O kadar doldu kasavet dil-i erbâb-ı dalâl Katl-i nefs etme bu dem lutf u inayet gibidir Meclis ü zaviyede Ģeyhlerin zu‗munca Mal-ı evkaf-ı yemek kesb-ü ticaret gibidir ġevket ol muhteriz-i mahfil-i ebna-yi zaman Kunc-i uzlet bu zaman gülĢen-i cennet gibidir

NÜZHET ÖMER