• Sonuç bulunamadı

ĠSLÂM DEVLETLERĠ DÖNEMĠ PLASTĠK SANATLARI

HARRANLI KADIN ALĠMLER

B) ĠSLÂM DEVLETLERĠ DÖNEMĠ PLASTĠK SANATLARI

Hz. Ömer döneminde, Ġyad bin Ganem‘in komutasında Ġslam topraklarına katılan Urfa‘da, Müslümanlar, Diyofizit-Monofozit çekiĢmesi yüzünden birbirine düĢmüĢ Hıristiyanlar tarafından fazla bir direnme görmeden Ģehri teslim almıĢlardır. Zira Müslümanlar, iĢgalci bir zihniyetle hareket etmediklerinden, fethettikleri toprakları yakıp yıkmamıĢ, bilakis imar ve mamur etmek için çalıĢmıĢlar yepyeni Ģehirler kurmuĢlardır. Yaptıkları mimari eserler bugünkü anlamıyla doğu-batı sentezi diyebileceğimiz türde Ģekil ve süslemelerle zenginleĢtirmiĢlerdir.

Müslümanlar, ayrıca fethettikleri ülkedeki Gayri Müslimlere dokunmamıĢ, inançlarında serbest bırakmıĢlar-dır. Bunun iki büyük nedeni varbırakmıĢlar-dır. Birincisi Ġslam dininin derin hoĢgörüsü diğeri ise Gayri Müslimlerin gönlünü

kazanarak onları Ġslam‘a ısındırmaktır. Bu anlamda Müslümanlar fethettikleri ülkelerdeki tarihi ve dini mimariye dokunmamıĢlar, hatta yıkılma ve yok olma tehlikesi karĢısında onları koruma altına almıĢlardır. Bu ruhla hareket eden Müslümanlar fethettikleri Ģehirlerin mimari dokusuna uygun camiler inĢa etmiĢler, sanatsal anlamda hem etkilemiĢ hem de etkilenmiĢlerdir. Bozulma ve iç kavgaların içinde bulunan Hıristiyanlar için Müslümanların fütuhatı aslında bir kurtuluĢ bir yeniden doğuĢ olmuĢtur. Zira Müslümanların Urfa‘yı fethettikleri dönemdeki Hıristiyanların durumu Ģöyledir: ―Üstün kilise otoritesi mal arayıĢındaki dünyevi yöneticiler olarak görülüyordu.

Veraset, aforoz, zulüm ve zorla din değiĢtirmelerinin tarihleri hatırlanabileceği gibi bir hayli uzundur. On ikinci yüzyılın ikinci yarısında, Ġslam‘ın bu topraklarda gözükmesinden beĢ yüz yıl sonra,kilise mütevelli heyeti üyesi, Antakya Yakubi Patriği Büyük MiĢel Ģunları yazmıĢtır: ‗…iĢte bundan dolayıdır ki, her Ģeye kadir olan,fanilerin kurdukları imparatorlukları dilediği gibi değiĢtiren, onları dilediğine veren, düĢkünü en üste çıkaran- hakim ol-dukları memleketlerin her tarafında kiliselerimizi yağma ederek bizi merhametsizce itham eden Romalıların kö-tülüklerine Ģahit bulunan Cenab-ı Hakkın intikamı, güney taraflarından Ġsmail oğullarını-Romalıların ellerinden bizi kurtarmak üzere celbetti. Her ne kadar biz bunlardan zarara uğradıksa da- çünkü Ģehirler kendilerine teslim olduğu zaman kiliseler muhtelif mezhep saliklerinden hangilerinin ellerinde bulunuyorsa onlara bıraktılar (ve o sırada Edessa ve Harran‘da büyük kiliseler elimizden çıktı); -Romalıların zulümlerinden, kötülüklerinden ve bize yapmıĢ oldukları gaddarca muameleden kurtulmak az bir fayda değildi.‖

―Ġslâmi dönem ġanlıurfa plastik sanatlarında geçmiĢin izlerini görmek mümkündür. Ancak, zaman geçtikçe inanç değerlerine bağlı olarak kendisine özgü bir kimlik kazanan Ġslâm plastik sanatları Urfa'da da özgün ör-nekler vermiĢtir. Resim ve heykelin yasak derecesine varacak Ģekilde hoĢ karĢılanmamıĢ olması, Ġslâm plastik sanatçılarının taĢ süsleme, minyatür, tezhip ve hat gibi plastik sanat dallarına yönelmesini sağlanmıĢtır. Bu ne-denle Urfa plastik sanatları içersinde insan ve hayvan figürlerinin yer aldığı heykel ve kabartmalara çok az sayı-da yer verilmiĢtir. Urfa' sayı-daki hayvan figürlü taĢ kabartmanın Ġslâmi döneme ait en eski örneği, Harran içkalesinin doğuya bakan kapısının iki yanında yer alan Nûmeyriler dönemine h. 451 (m. 1059) ait çift köpek kabartmaları-dır. Ayrıca, Eyyûbiler dönemine ait h. 626 (m. 1228–29) tarihli Han el-Ba'rür Kervansarayı'ndan Urfa müzesine getirilen büyük bir taĢ blok üzerindeki bağdaĢ kurmuĢ vaziyette bir insanın sağında ve solundaki aslanları boyun-larından zincirle tutuĢunu tasvir eden kabartma, Urfa Ģehir surlarının Harran Kapısı kuzey cephesinde yine Ey-yûbiler dönemine ait çift baĢlı kartal kabartması ve bunun iki yanında aslan gezdiren kaftanlı insan figürleri, Har-ran'da bulunarak Urfa Müzesi‘ne getirilen kalker bir taĢ üzerindeki kuyruğu düğümlü ve gövdesi pullu ejder ka-bartması, ġanlıurfa kalesinin doğu burcundaki Memluklu dönemine ait (XV. Yüzyıl baĢları) yüksek kabartma çift aslan Ġslâm figürlü plastiğinin Urfa'daki en eski örnekleridir.

1517 tarihinde Osmanlı hâkimiyetine giren Urfa' da, insan figürlü heykel ya da kabartmaya hiç yer verilme-miĢ, aslan, ejder ve yılan gibi hayvan kabartmalarına çok az sayıda yer verilmiĢtir. 1970'li yıllarda yıktırılan As-lanlı Han'ın kapısından sökülerek ġanlıurfa Müzesi'ne getirilmiĢ olan çifte aslan kabartması, eski bir Urfa evi olan ġURKAV Kültür Merkezi büyük odasının kuzey cephesindeki ve Birecik ilçesi Salih Kalender Evi duvarın-daki aslan kabartmaları, XVIII. Yüzyıl Osmanlı döneminde yeniden inĢa edildiği bilinen ve günümüzde Sela-hattin Eyyûbi Camii olarak kullanılan Ermeni Kilisesi'nin pencere pahlarındaki gövdeleri zincir Ģeklinde birbiri-ne dolanmıĢ çift ejder kabartmaları, yibirbiri-ne XVIII. yüzyıla ait Rızvaniye Camii harim kapısı pahlarındaki zincirle-me dolanmıĢ çift yılan kabartmaları, Çakeri Camii karĢısındaki Kör-oğluzâde Haydar Ağa Evi eyvanı döĢezincirle-me- döĢeme-sinde helezonik biçimdeki çifte yılan kabartmalı suyolu Osmanlı dönemi figürlü plastiğinin Urfa'daki örnekle-rinin tamamını oluĢturmaktadır.

Ġslâmi dönem Urfa plastik sanatlarında nadir olarak görülen figürlü plastiğin yarattığı süsleme boĢluğunu, bitkisel ve geometrik taĢ süsleme ile kitabe ve mezar taĢlarındaki hat sanatı örnekleri büyük bir baĢarı ile doldur-muĢtur. Mimaride kullanılan ünlü Urfa taĢının iĢlemeye elveriĢli gayet yumuĢak özellikte olması, plastik sanat-larda zengin bir süsleme geleneğinin doğmasını sağlamıĢtır. TaĢın bu özelliği ile tarihsel kültür zenginliğinin bir-leĢmesi mimari süslemede zengin bir motif repertuarının doğmasına neden olmuĢ, bu zenginlik tarih içersinde geliĢerek günümüze kadar ulaĢmıĢtır. Öyle ki, Türk-Ġslâm taĢ süsleme sanatı repertuarında yer alıp da ġanlıurfa mimari eserlerinde bulunmayan motif hemen hemen yok gibidir.

Urfa taĢının bu özelliği ile tarihten gelen plastik sanat geleneğinin birleĢmesi, Emeviler dönemine ait 744–

750 tarihli Harran Ulu Camii'nde Ġslâm taĢ süsleme sanatının en ünik eserlerinin doğmasına neden olmuĢtur. Bu camide Emeviler döneminden kalma asma dalı ve üzüm salkımlı sütunlar, akantus yapraklı sütun baĢlıkları, Ben-giler ve Eyyûbiler dönemi onarımlarından kalma girift Rumi kompozisyonlu sütun baĢlıkları ve Rumi-palmet bordürlü kemer süslemeleri adeta taĢtan dıĢarıya taĢan plastik özellikleri ile sadece Ġslâm coğrafyasında değil, dünya taĢ süsleme sanatları içersinde önemli bir değere sahiptir.

ġanlıurfa Ġslâmi dönem plastik sanatlarında önemli bir yeri olan taĢ süsleme geleneği Osmanlı döneminde

unsurları, gününü evinde geçiren kadına zevkli bir ortam yaratma düĢüncesinin ürünü olarak karĢımıza çıkmak-tadır.

Plastik sanat dallarından olan mimarlık sanatı, ġanlıurfa'da geniĢ bir tarihi geliĢim sürecinden beslenerek Ġslâmi dönemde de özgün örnekler vermiĢtir. 744–750 yıllarında Emeviler döneminde inĢa edilen ve Ġslâm Sana-tı içersinde özgün bir yeri olan Harran Ulu Camii, Anadolu'nun ilk camisi, en büyük camisi ve en zengin taĢ süs-lemeli camisi olması yönüyle Anadolu mimarlık tarihi açısından büyük bir öneme sahiptir. ġanlıurfa'da ayrıca, Selçuklular dönemine tarihlenen (XII. yüzyıl) ġeyh Mes'ud Zaviyesi, Zengiler dönemine ait (XIII. yüzyıl) Pazar Camii minaresi, XIII. yüzyıl Eyyûbiler döneminden bazı izleri günümüze ulaĢan Eyyûbi Medresesi ve XV. yüz-yıl Akkoyunlular dönemine ait Hasan PadiĢah Camii Osmanlı öncesi Ġslâm devletleri zamanından günümüze kalmıĢ baĢlıca mimari eserlerdir.‖ ‖

XI. yüzyılda Urfalı üç mimar kardeĢin Kahire sur kapılarından Bab el-Nasr ve Bab el-Fûtuh'un tasarımında, yine aynı yüzyılda Urfalı mimar Seleme oğlu Abdullah'ın Diyarbakır surlarının tasarımında görev alması, Urfalı mimarların ününün il sınırlarını aĢtığını göstermesi bakımından önemlidir.

―Osmanlı dönemindeki ġanlıurfa cami mimarisinde, orta kubbenin yanlara ya da dört yöne doğru yarım kubbelerle geniĢlediği merkezi plan dıĢında tüm planların uygulanmıĢ olması, yüzlerce ev arasında birbirinin planını kopya eden evlerin bulunmayıĢı, Urfalı mimarların geçmiĢten beslenen zengin plan arayıĢlarının bir ürü-nü olarak karĢımıza çıkmaktadır.

Osmanlı döneminde Urfa'daki mimarlık sanatı ile birlikte geliĢen ve plastik sanatların önemli kollarından biri olan kalemiĢi süslemenin çok eski örnekleri günümüze ulaĢamamıĢtır. Ancak bu sanatın Akyüzler Evi, Abdülkadir Hakkâri Evi, Hacı Bekir Pabuççu Evi, Kürkçüzâde Halil Hafız Efendi Evi ve daha pek çok evin oda tavanlarındaki örnekleri bu sanatın XIX. Yüzyılda Urfa'da ulaĢtığı boyutu göstermesi açısından önem taĢımakta-dır.‖

Sonuç olarak Urfa‘daki sanat açısından mimariye baktığımızda; ―Urfa‘nın çok kültürlü sosyal yaĢantısı gibi kültür ve sanatı da hep melez bir karakter taĢımıĢtır. Hatta kültürel ve sanatsal zenginliğinin altında bu çoğulcu-luk ve kaynaĢma vardır. Urfa mimarisinin özelliğini yazan Sait Bilsel Ģunları söylemektedir: ― Tarihin en eski Ģehirlerinden biri olan Urfa; Asurlardan önceye kadar dayanan birçok tarihsel olaylara sahne olmuĢtur. Bu durum Urfa‘nın Asya-Avrupa, Anadolu-Arap âlemi arasındaki ticari yolların kesiĢtiği bir merkezde bulunmasından do-layıdır. Farklı uygarlıkların temsilcileri olan Arap, Acem, Süryani, Selçuklu, Osmanlı Devletlerinin arasında bulunan Urfa, bu değiĢik uygarlıkların yaĢantı ve yapım özelliklerine ayak uydurmak zorunda kalmıĢtır. Urfa‘nın böyle bir kesiĢme noktasında bulunması, mimari yapısını haklı olarak etkilemiĢtir. Cami, han, medrese ve evleri çeĢitli uygarlıkların özelliğini ya da karıĢımını yansıtmaktadır.‖

1) HÜSN-Ü HAT SANATI

Hat için ―cismani aletlerle meydana gelen ruhani bir hendesedir‖ demiĢlerdir. Birçok sanatta olduğu gibi hat sanatının özünde de görüntü ve tezahürlerin ardındaki manayı aramak gerekir. Ġslami sanatların baĢında gelen hat sanatı, harfler ve Ģekillerle ilahi aĢkın tecellisini gösterme gayesi güder. Bunun için de ―aĢk olmadan meĢk ol-maz‖ sözü hat sanatının olmazsa olmazı olmuĢtur…

Hat sanatının geçmiĢi bin dört yüz yılı aĢmıĢtır. Bu süre zarfında tekâmül ederek gelen hat, Osmanlı Ġmpara-torluğu döneminde zirveye ulaĢmıĢtır. Hattı bir Ġslam sanatı olarak ortaya Osmanlı koymuĢtur… Urfa‘daki hat sanatına gelince taĢra olmasına rağmen yine de özgün eserlerin verildiği mezar taĢları ve mimari süslemelerde görülmektedir. Zira,―Urfa'daki Ġslâmi dönem sanatları arasında önemli bir yeri olan Hat Sanatı'nın en eski örnek-leri Harran Ulu Camii kalıntıları arasındaki binalar ve Harran eski mezarlığında kazılar sonucu ortaya çıkartılan mezar taĢlarında görülmektedir. Ayrıca Harran Kapısı kuzey cephesinde yer alan Eyyûbi nesihi ile yazılmıĢ Ģerit kitabe, Eyyûbi medresesinin kuzey duvarındaki çiçekli nesih kitabe ve ġeyh Mes'ûd Zaviyesi'nin sarnıç kitabesi, Urfa'daki hat sanatının XI.-XII. yüzyıl örnekleri arasında yer almaktadır.

Eyyûbiler'den Osmanlı dönemine kadar geçen süreç içersinde çeĢitli Ġslâm devletleri tarafından ortaya ko-nan hat eserlerinden kayda değer örnekler günümüze ulaĢmamıĢtır. Ancak Osmanlı döneminden kalma çok sayı-da kitabe, mezar taĢları, anıtsal yapılar ve evler üzerindeki dekorasyon amaçlı celi nesih, celi sülüs, celi ta'lik ve makili tarzlarındaki kompozisyonlar zengin bir çeĢitlilik göstermektedir.‖

―Hüsn-i hat, ilk devirlerden zamanımıza gelinceye kadar çok geliĢmeler sağlamıĢ ve hatlar yazılmıĢtır. Bun-lar; kufi, nesih, celi nesih, sülüs, celi sülüs, ta‘lik, celi ta‘lik, divani, celi divani ve rık‘a gibi yazı çeĢitleridir. Bu yazı çeĢitleri ile yazı yazan meĢhur meĢhur hattatlar yetiĢmiĢtir.

Urfa‘da görebildiğimiz kitabelerde hemen hemen bu yazı çeĢitlerinin hepsine rastlamak mümkündür. Hüsn-i hat diye isimlendirdiğimiz bu yazıların ġanlıurfa mezar taĢları üzerinde oldukça ustaca yazıldığı görülmektedir.

Mezar taĢları kitabelerinin bir kısmının Ģairleri bellidir. Fakat hiçbirinde hattatların ismine rastlanmamıĢtır. Bazı