• Sonuç bulunamadı

2. Kuramsal Çerçeve: Beslenme Alışkanlıkları ve Din Etkileşimi

2.1. İslam Dininin Yeme-İçmeye Bakışı

2.1.1. Kur’an’da Yeme İçme

İslam dininin temel kaynağı olan Kur’an-ı Kerim’de yeme-içme ile ilgili doğrudan hükümler bulunduğu gibi dolaylı şekilde yeme-içme konusunun da dahil olacağı hükümler de bulunmaktadır. Yiyecek ve içeceklerin çeşitlerinde sayısal olarak sınır çizilememesinden ve Kur’an’ın genel üslubundan kaynaklı olarak Kuran’da yeme-içme ile ilgili yer alan hükümlerin çoğunluğu yasakların aktarılmasına yöneliktir denilebilir. Genel olarak değerlendirdiğin de Kur’an’da yer alan yeme-içme konusu ile ilgili ayetler birkaç maddede ele alınabilir. Bunlar;

1. Yasaklığı bizzat bildirilmiş yiyecekler ve içecekler 2. Av hayvanları ve deniz ürünleri ile ilgili hükümler 3. İyi ve temiz olan şeylerin yenmesine yönelik hükümler

4. Bireyin kendisini tehlikeye atacak bir durumdan sakınması gerektiğini belirten

hükümler

5. İsraftan kaçınılması gerektiğini belirten hükümler şeklinde sıralanabilir.

Konularla ilgili ayetlere yer vermek her bir maddenin daha iyi anlaşılmasını sağlayacaktır.

1. “Murdar hayvan, kan, domuz eti, Allah’tan başkası adına kesilmiş, boğulmuş,

vurularak öldürülmüş hayvanlarla –henüz canı çıkmadan yetişip kestiklerinizin dışında- yırtıcıların yediği hayvanlar, dikili taşlar önünde (sunaklarda) boğazlanmış hayvanlar ve fal oklarıyla paylaşmanız size haram kılındı… Kim açlıktan bunalıp çaresiz kalırsa, günah sınırına varmaksızın yiyebilir. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir.” (5/Maide 3) (Karaman vd., 2014: 106) ayeti ve Bakara suresi 173., Nahl suresi 115., En’am suresinin 145. ayetleri yukarıda yiyeceklerle ilgili belirtilen yasakların yer aldığı ayetlerdir. “Üzerine Allah adı anılmayan (hayvan)lardan yemeyin. Çünkü bu şekilde davranış fasıklıktır.” (6/En’âm 121) (Altuntaş ve Şahin, 2011: 155) ayeti ile En’am suresinin 118. ayetleri üzerine farklı görüşler belirtilmektedir. Bu ayetlerde kastedilenin Allah’tan başkası adına kesilen hayvanlar ile Müslümanın Allah adına kesmesi ilkesinin mi yoksa hayvan kesilirken Allah adının telaffuz edilmesinin mi kastedildiği konusu tartışmalıdır. Zahiriler burada Allah adının teleffuz edilmesinin kast edildiğini ve unutarak dahi Allah’ın adının zikredilmeden hayvanın kesilmesi durumunda onun yenmeyeceği görüşündedirler. Başta Hanefiler olmak üzere fakihlerin çoğunluğu ise besmelenin şart olduğunu fakat unutma halinin istisna tutulabileceğini belirterek buna da Hz. Muhammed’in ‘Ümmetimden yanılma, unutma ve zorla yaptıklarının sorumluluğu kaldırılmıştır.’ hadisi delil getirilmiştir. Besmelenin kasten terkedilmesi durumunda ise kesilen hayvanın yenilmeyeceği görüşündedirler. Başta İmam Şâfiî olmak üzere bir grup fakihin görüşüne göre ise Müslümanın hayvanı daima Allah adına keseceği burada kastedilenin ise putlar için kesilen hayvanlar ile kendiliğinden ölen hayvanların yenilemeyeceği hususudur ki dolayısıyla bir müslüman kasten dahi besmeleyi terk etmiş olsa onun kestiğinin yenilebileceği görüşüdür. Bu görüşe de Hz. Muhammed’in besmelenin söylenip

söylenmediğinin bilinmemesi durumunda besmele çekerek bu hayvan etinin yenilebileceğine dair hadisler delil getirilmiştir. Bununla birlikte besmelenin bilerek terkedilmesi de mekruh kabul edilmiştir (Bardakoğlu vd., 2008: 49).

Yukarıdaki ayetlere ek olarak Bakara suresinin 219 ayeti ile Nisâ suresinin 43. ayetleri içki kullanımı konusunda tedrici bir şekilde uyarılar içerirken “Ey iman edenler! İçki, kumar, dikili taşlar, fal okları şeytan işi iğrenç şeylerden ibarettir. Bunlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz. Şüphesiz şeytan içki ve kumar yoluyla aranıza düşmanlık ve kin sokmak, sizi Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçtiniz değil mi?” (Karaman vd., 2014: 122) Maide suresinin 90-91. ayetleri içkinin kullanımını kesin olarak yasaklamıştır. Yasaklığı bizzat bildirilmiş yiyecek ve içeceklerle ilgili bu ayetlere baktığımızda genelde ‘murdar hayvan, kan, domuz eti, Allah’tan başkası adına kesilmiş olanlar, boğulmuş, canı çıkmadan yetişilip kesilenlerin dışındaki vurularak öldürülmüş hayvanlar, yırtıcıların yediği hayvanların’ yenilmesinin yasaklığı ile ‘içki’ içmenin yasaklığı üzerine durulmuştur. İçki hususunda genel olarak üzerinde hem fikir olunan nokta sarhoşluk veren her türlü içeceğin haram olmasıdır ki bu konuda fakihlerin çoğunluğu ayette geçen ‘hamr’ kelimesinin bütün sarhoşluk verici içecekleri kapsadığı görüşünde iken İmam-ı Azam’ında içinde yer aldığı diğer görüşe göre ise ‘hamr’ kelimesi yalnızca üzümden yapılan sarhoşluk verici içecekleri kapsamakla beraber üzümden yapılmayan diğer sarhoşluk verici içeceklerin yasaklığına ise Hz. Muhammed’in açıklamalarından hareketle ve şaraba kıyasla karar verilmiştir. İlgili ayetlerde beyan edilen yasakların ana hatlarında görüş birliği olmakla birlikte ayrıntıları konusunda mezheplerin farklı yaklaşımları söz konusudur (Bardakoğlu vd., 2008: 61, 62). Burada günümüz uygulamaları da dikkate alınarak ‘domuz ve domuzun cüzlerinin’ kullanımı üzerinde ayrıca durmak yerinde olacaktır. İlgili ayetlerle hadislerin birlikte değerlendirilmesi sonucunda fakihler ‘domuz etinin ve diğer cüzlerinin bir tutulması; gıda gibi kullanılmasıyla birlikte gıda dışındaki amaçlarla kullanılmasının da necis ve haram hükmüne dahil edileceği’ hususunda görüş birliği içindedir. Dolayısıyla günümüzde doğrudan yada dolaylı olarak domuz etini yada diğer cüzlerini barındırması söz konusu yiyecekleri dini açıdan sorunlu hale gelmektedir (Bardakoğlu vd., 2008: 44).

Yukarıda sayılan bütün ilkelere ek olarak kişilerin zor durumda kalması halinde aşırıya kaçmayacak şekilde sadece ihtiyacın karşılanacağı, zor durumun atlatılacağı miktarda bu yasaklığın ortadan kalkacağı belirtilmiştir.

2. “Sizin için de yolcular için de bir geçimlik olmak üzere deniz avı yapmak ve

deniz ürünlerini yemek sizlere helâl kılındı. Kara avı ise ihramlı olduğunuz sürece size haram kılındı. Huzurunda toplanacağınız Allah’a karşı gelmekten sakının.” (5/Maide 96) (Altuntaş ve Şahin, 2011: 133) ayeti ve Fâtır suresinin 12. ayeti de deniz ürünlerinin helal olduğunu bildiren ayetlerdir. Av hayvanları ve deniz ürünleri ile ilgili ayetlerde ise genel olarak kara avına izin verilip ihramlı olma zamanı istisna tutulmuştur ve deniz ürünlerine genel olarak izin verilmiştir. Ayetlerde yer alan bu hususular fakihler tarafından farklı değerlendirilmelere tabi tutularak kimi fakihler tarafından deniz ürünlerinden istisna tutulanlar da olmuştur. Ayrıca hangi hayvanların avlanma grubuna dahil olabileceği avlanmanın mahiyeti, av aletleri ve avcı ile ilgili de fakihler tarafından ayrıntılar dile getirilmiştir. (Bardakoğlu vd., 2008: 41-42, 52-60).

3. “Ey iman edenler! Eğer siz ancak Allah’a kulluk ediyorsanız, size verdiğimiz

rızıkların iyi ve temizlerinden yiyin ve Allah’a şükredin.” (2/Bakara 172) (Altuntaş ve Şahin, 2011: 32) ayeti ve ayrıca Maide suresinin 4. Ve 5. ayeti; A’raf suresinin 32. ve 157. ayeti; Tâhâ suresinin 81. ayeti; Mü’minûn suresinin 51. ayeti de iyi ve temiz (tayyibât) şeylerin yenmesinin helal; pis ve kötü (habâis) şeylerin yenmesinin haram olduğu ilkesini belirtmiştir. Burada belirtilen temiz (tayyibât) ve pis (habâis, rics) kavramları içerisine ayetlerde açıkça haramlığı belirtilen domuz ve içki ile bunların cüzleri de dahil edilmektedir. Hz. Muhammed’in hayatında bu konu ile ilişkilendirilebilecek hadiselere bakıldığında bireylerin kendi isteklerinin yiyecek ve içeceklere bireysel olarak meyillerinin ve geleneklerinin de önemli olduğunu görüyoruz. Bir toplumda mide bulandırıcı olarak görülebilen bir yiyeceğin farklı bir toplumda oldukça lezzetli görülüp yaygın şekilde kullanıldığına şahitlik edilebiliyor. Dolayısıyla bu konuda ki bireysel yaklaşımlarda ilkeleştirilerek genel bir kural gibi algılanmamalıdır (Bardakoğlu vd., 2008: 34, 36, 44, 64).

“Ey peygamberler! Temiz şeylerden yiyiniz ve iyi ameller işleyiniz. Doğrusu ben, sizin yaptığınız şeyleri tamamen bilirim.” (23/Mü’minûn 51) (Altuntaş Şahin, 2011: 377) ayetinde ise temiz şeylerin yenmesi ile iyi amellerin işlenmesinin birbiri ardına aynı cümle içinde veriliyor olması bu iki eylemin birbiriyle etkileşim içinde olduğu düşüncesini oluşturmaktadır. Günümüzde yapılan araştırmaların da çok açık bir şekilde ortaya koyduğu gibi yeme içme alışkanlıkları bireyin günlük hayatındaki birçok eyleminde, psikolojik yapısında etkin bir rol oynarken aynı şekilde bireyin yaşam tarzı, eylemleri, psikolojik yapısı da yeme içme alışkanlıkları üzerinde etkin bir rol oynamaktadır.

4. “(Mallarınızı) Allah yolunda harcayın. Kendi kendinizi tehlikeye atmayın. İyi ve

yararlı işleri en güzel şekilde yapın. Şüphesiz, Allah iyi ve yararlı işleri en güzel şekilde yapanları sever.” (2/Bakara 195) (Altuntaş ve Şahin, 2011: 37) ayetinde değinilen ‘Kendi kendinizi tehlikeye atmayın.’ ifadesi fakihler tarafından yeme içme ile alakalı konular kapsamında da mevzu bahis edilmiştir. Dolayısıyla yeme içme konusunda bireyin sağlığını (bedensel, ruhsal, sosyal yönden) olumsuz olarak etkileyebilecek hatta gelecek nesiller üzerinde bireyin kendisinde gördüğünden katbekat daha fazla olumsuzlukların ortaya çıkmasına sebebiyet verebilecek her türlü eylem bu ayetin kapsamına dahil edilebilmektedir (Bardakoğlu vd., 2008: 67, 68).

5. “Ey Âdemoğulları! Her mescitte ziynetinizi takının (güzel ve temiz giyinin).

Yiyin için fakat israf etmeyin. Çünkü O, israf edenleri sevmez.” (7/A’raf 31) (Altuntaş ve Şahin, 2011: 167) ayetinde yer alan ‘Yiyin için fakat israf etmeyin’ ibaresi de oldukça açık olmakla birlikte fakihler bireyin bedeninin ihtiyacından fazlasını yemesinin ve içmesinin de hem israf kapsamına dahil olacağını hem de bireyin sağlığına da zarar vermesi sebebiyle yukarıda izah ettiğimiz ‘kendi kendinizi tehlikeye atmayın’ kapsamına dahil edilebileceği belirterek bireyin bedensel ihtiyaçlarından fazla keyfiyete meyleder şekilde yeme içme eyleminde bulunmasının sakıncalarından bahsetmişlerdir (Bardakoğlu vd., 2008: 33).

Sonuç olarak denilebilir ki Kur’an’da yeme içme ile ilgili olarak ele alınacak ayetler genel hatları ile ilkeleri dile getirmekte olup ayrıntılandırmalar fakihler tarafından Hz. Muhammed’in söz ve uygulamaları da delil gösterilerek yapılmıştır.