• Sonuç bulunamadı

2. Kuramsal Çerçeve: Beslenme Alışkanlıkları ve Din Etkileşimi

2.1. İslam Dininin Yeme-İçmeye Bakışı

2.1.2. Hadislerde Yeme İçme

Bir önceki bölümde de dile getirildiği gibi yeme içme konusu ile ilgili hadisler konuyla ilgili ayetlerin teyit edilmesi, açıklanması, ayrıntılı örneklerin verilmesi gibi içeriklere sahip olmakla birlikte yeme-içmeye dair ahlaki de diyebileceğimiz bir takım içeriklere de sahiptir. Bununla birlikte “Hz. Muhammed’in tıp ve sağlık konusundaki sözleri, fiilleri ve anlattıklarının yanı sıra, bu konuda sahabe ve tabiuna mal edilen haberler.” (Karataş, 2014: 15) anlamında kullanılan ‘tıbb-ı nebevi’ alimler tarafından üç farklı şekilde değerlendirilmiştir. Bunların ilki, hadislerin vahiy kaynaklı olduğu dolayısıyla tıpla ilgili görüşlerin de vahiy ürünü olduğu görüşüdür ki İbn Kayyim el-Cevziyye, Kettani bu görüştedir. Buna karşılık ikinci görüş hadislerin vahiy kaynaklı ve nebevi anlayış kaynaklı olduğu, buna bağlı olarak da tıbb-ı nebevinin nebevi anlayış kaynaklı sünnete dahil olduğu görüşüdür. Son olarak üçüncü görüş ise tıbb-ı nebevinin Hz. Muhammed’in ve içerisinde yaşamış olduğu toplumun tecrübelerine dayanan bir birikim olduğudur. İbn Haldun ve İbn Hacer el- Askalani ise bu görüştedirler (Karataş, 2014: 15, 19) Bu bilgilere ek olarak hadislerde yeme-içme konusuna değinirken hadisler iki madde halinde ele almak konunun daha rahat anlaşılmasını sağlayacaktır.

1. İlgili ayetlerin teyit edilmesi, açıklanmasına ve ayrıntılandırılmasına yönelik hadisler

2. Yeme-içme hususunda ahlaki ilkeler kapsamında değerlendirilebilecek hadisler

Bu iki maddeyi örnekleriyle ele almak konuyu daha anlaşılır kılacaktır.

1. “Ey iman edenler! Eğer siz ancak Allah’a kulluk ediyorsanız, size verdiğimiz

rızıkların iyi ve temizlerinden yiyin ve Allah’a şükredin.” (2/Bakara 172) (Altuntaş ve Şahin, 2011: 32) ayetinde dile getirilen ‘iyi ve temiz’ ibareleri Hz. Muhammed tarafından detaylandırılmış ve ‘yırtıcı hayvanlar’ ile ‘yırtıcı kuşlar’ da bu ayet kapsamına dahil edilmiştir (Bardakoğlu vd., 2008: 36, 37).

Kur’an’da deniz avının ve denizden elde edilen yiyeceklerin yenilmesine yönelik ayetler bulunmasına ek olarak Hz. Muhammed de deniz hakkında sorulan bir

soruya “Onun suyu temiz, meytesi (içinde ölen) helaldir.” cevabını vermiştir (Bardakoğlu vd., 2008: 41).

Kur’an’da leş, kan, domuz eti ve Allah’tan başkası adına kesilmiş olan hayvanların yasaklanmasına birçok ayette değinilmesiyle birlikte Hz. Muhammed de bu yasakları teyit etmiş ve meytenin yağının derilerin yağlanması, gemilerin cilalanması ve aydınlatma maksatlı kullanımlarının da haram olduğunu ifade etmiştir (Bardakoğlu vd., 2008: 44).

“Üzerine Allah adı anılmayan (hayvan)lardan yemeyin. Çünkü bu şekilde davranış fasıklıktır.” (6/En’âm 121) (Altuntaş ve Şahin, 2011: 155) ayetindeki ifadeye göre hayvan kesimi esnasında besmele çekilmesi konusu gündeme geldiğinde de yine Hz. Muhammed’in hayvan kesimi esnasında besmelenin söylenip söylenmediğinin bilinmemesi durumunda besmele çekerek bu hayvanın etinin yenebileceğine dair bir izah getirdiği görülüyor (Bardakoğlu vd., 2008: 49).

İçki ile ilgili ayet bulunmakla birlikte Hz. Muhammed ‘Her sarhoşluk veren şey hamrdır (şarap), her hamr da haramdır.’; ‘Çoğu sarhoş eden şeyin azı da haramdır.’ sözleriyle bu konuya açıklık getirmiştir (Bardakoğlu vd., 2008: 61). İçkiyle alakalı bu söylenenlere ek olarak içkinin hastalık durumunda tedavi maksatlı da içilemeyeceğine dair hadisler bulunmaktadır (Bardakoğlu vd., 2008: 63).

2. Hz. Muhammed’in yeme içme alışkanlıkları hususunda hem kendi örnekliğinde

hem de sözlerinde yer alan ahlaki ilkelere bakıldığında bu konuya oldukça hassas yaklaşıldığı görülmektedir. Bu hususun hadislerden örnekler verilerek aktarılması konunun daha iyi anlaşılmasına yardımcı olacağından ilk olarak konuyla ilgili hadisler verilecek ardından da söz konusu hadislerin bu çalışmanın konusu ile bağlantısı ortaya konmaya çalışılacaktır. Bu bölümde öncelikli olarak denilebilir ki Hz. Muhammed’in hayatında yeme-içme alışkanlığına dair rivayetler incelendiğinde besin maddelerinin helalliği kadar nasıllığının ve ne kadar yendiğinin de önemli bir husus olduğu dikkat çekmektedir (Sakallı, 2017: 217) • “Ebû Hüreyre'nin (ra) naklettiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur:

‘Mümin tek mide (iştah) ile kâfir ise yedi mide (iştah) ile yer.’ (B5396 Buhârî, Et'ıme, 12)” (DİB, 2013: 415) Hz. Muhammed’in bu sözü Müslümanların

beslenme alışkanlıklarını baştan sona etkileyebilecek kadar derin bir anlam ifade etmektedir. Zira beslenme gibi basit ve sıradan görünen bir davranışın nasıllığının, niteliğinin iman ifadesi olan mümin ve kafirlik ile ilişkilendirilmesi, konunun derinliğine ve kapsamının genişliğine işaret etmektedir.

• “Mikdâm b. Ma'dîkerib'in işittiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: ‘İnsanoğlu, mideden daha kötü bir kap doldurmamıştır. Halbuki birkaç lokma insanın belini doğrultmasına yeter. Eğer mutlaka dolduracaksa (midesinin) üçte birini yemeğe, üçte birini içeceğe ayırsın ve diğer üçte birini de nefes alıp vermek için boş bıraksın.’ (T2380 Tirmizî, Zühd, 47)” (DİB, 2013: 415) hadisin ortaya koyduğu konunun biyolojik temelleri çalışmanın ‘Günümüz Yeme-İçme Alışkanlıklarında Var Olan Problemler’ bölümünde yer alan ‘sık sık ve çok yemek’ maddesinde uzunca izah edilmiştir. Burada hadisin gayet açık bir şekilde de izah ettiği ve insan tecrübesinin de ortaya koyduğu üzere midenin tamamının doldurulması, aşırı yemek yenmesi kişinin zihnini, beden ve ruh sağlığını hatta hareket kabiliyetini olumsuz etkilemektedir. Bu hadis tembellik, uyuşukluk, rehavet ve aşırı şişmanlık gibi olumsuz hâllerin en çok görüldüğü kişilerin, yediklerine ve içtiklerine dikkat etmeyen; canlarının çektiği her şeyi, diledikleri miktarda bedenlerine eziyet edercesine yiyen kişilerin olduğunu ve bugün birçok hastalığın temellerinde aşırı yeme-içmenin olduğunu akıllara getirmektedir. • “Câbir (b. Abdullah) tarafından nakledildiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle

buyurmuştur: ‘Bir kişinin yemeği iki kişiye, iki kişinin yemeği de dört kişiye yeter.’ (M5370 Müslim, Eşribe, 180)” (DİB, 2013: 415) hadisi aslında bireysel gibi görünen yeme-içme eyleminin toplumsal ve psikolojik bir yönünün varlığını da akıllara getirmektedir. Kişi istedikten sonra paylaşmanın öyle ya da böyle bir şekilde yemeğe suyun fazla konularak dahi yapılabileceği; yarım hurmanın ikram edilmesi; bir koyun paçası dahi olsa komşuya ikramın hafife alınmaması gerektiği örnekleriyle beslenme konusunun hem bireylerin kaynaşmasına vesile kılınabileceğini hem de bireyin iç dünyasında olumlu bir gelişimin sağlanacağını hatırlatmaktadır. Ki bu konu günümüz benmerkezci ve hedonist insan yapısının tedavi edilebilmesi adına oldukça önemlidir.