• Sonuç bulunamadı

Kunuri Savaşları ve Yankıları

Belgede Kore Savaşı ve Türk Kamuoyu (sayfa 118-132)

B- TÜRK ASKERİNİN KORE’DEKİ SAVAŞLARI VE

1- Kunuri Savaşları ve Yankıları

Türk Tugayı’nın Kore’deki mücadelesine geçmeden önce Türk askerinin Kore’ye ulaşıncaya kadar geçen süre içinde gerçekleşen olayları değerlendirmek gerekmektedir. Kore Savaşı başladığında Güney Kore’ye yardıma ilk koşan 24. Amerikan Tümeni olmuştu. Bu tümenin ardından, 10 Temmuz 1950’de 25. Piyade Tümeni, 18 Temmuz’da 1. Süvari Tümeni Pusan Limanı’ndan Kore’ye çıkarak Güney Kore savunmasını takviye etmiştir. Buna rağmen durdurulamayan Kuzey Kore Kuvvetleri, Temmuz ayının sonlarında Pusan Limanı çevresinde Köprübaşı mevzileri dışındaki tüm Kore topraklarını ele geçirmişti. Kuzey Kore Kuvvetleri, Ağustos’un başından Eylül ayı ortalarına kadar bütün gücüyle Pusan Köprübaşı mevzilerine taarruza devam etmiş, ancak başarılı olamamışlardı.

Güney Kore ve Amerikan Kuvvetleri, inatla Pusan Köprübaşı mevzilerini savunarak, BM takviye birliklerinin güvenle karaya çıkacağı ve taarruzda mevzi olacak önemli bir noktayı elde tutmayı başardılar50. Amerikan ve Güney Kore Kuvvetleri, Amerikan 8. Ordu Komutanlığı emrinde birleştirilmiş ve BM’ye üye devletlerden gelen yardımlarla yıpranan Kuzey Kore’ye karşı taarruza geçilmesine karar verilmiştir.

BM Ordusu Komutanı Mac Arthur’un genel karşı taarruz planı iki harekattan oluşmaktaydı. Harekatın birinci safhasında, Amerikan 1. Deniz Tümeni, Amerikan 7. Piyade Tümeni, 4. Güney Kore Deniz Taburu ve Güney Kore’nin 17. Piyade Alayı’ndan kurulan çıkarma kuvvetleri 15 Eylül günü, İnchon Limanı’ndan çıkarma yaparak, Seul istikametinde taarruza devam ederek Kuzey Kore Kuvvetleri’nin ikmal ve çekilme yolları kesilecekti. İkinci safhada ise, 16 Eylül ‘de Pusan mevzilerinden karşı taarruza geçilecekti. Yapılan çıkarma harekatı sonucunda 28 Eylül’de Seul kurtarılmış, 16 Eylül

50 Kore Harbi Kore Türk Tugayı ve BM Askerlerinden Alınan Dersler, EDOK yay., Ankara, 2002, s.

1950’de başlayan, karşı taarruz sonucunda Kuzey Kore Ordusu tamamen dağılmış ve binlerce esir alınmıştır51.

Seul’un ele geçirilmesinden sonra, BM Ordusu, Kuzey’e doğru ilerleyerek düşmanı kendi topraklarında takip etmek veya düşmanı Güney Kore’den çıkardıktan sonra 38. paralel üzerinde birliklerini durdurmak sorunuyla karşı karşıya gelmişti. Askeri bakımdan, Kuzey Kore Kuvvetleri’ni yok etmek ve bir daha Güney’e saldırmasını engellemek ve bozuk tümenlerin yeniden kurulmasına imkan tanımamak için düşmanı izlemek gerekiyordu52.

30 Eylül günü Kore yolundaki Türk Tugayı, BM Ordusu’nun 38. paralele ulaştığını öğrenmişti. Kore deniz yolculuğundaki Türk askerinin bu konuda ne düşündüğünü Turan Ergüngör şu cümlelerle açıklamıştır: “Muharebeye girmeden uzun

bir seyahatin tatlı anılarıyla memlekete dönmek belki cazip bir temenni olabilirdi. Fakat hepimizde muharebeye girmek, askerlik gibi ecdat sanatındaki değerimizi ölçmek ve millete zafer müjdeleri göndermek arzusu vardı. Erlerimizle konuşmalarımızda (Belki muharebeye girmeden yurda döneriz) şeklindeki iyimser temennilerle yaptığımız yoklamalar onları, sevindirmiyordu”53.

Amerikan Başkanı Truman ve yönetimi, sınırı geçip geçmemeyi uzun zamandır düşünmekte ve Kore’nin her iki tarafını Syngman Rhee idaresi altında birleştirmeyi planlamaktaydı. Bu istek BM’nin amacına da uygundu. Zaten Güney Kore Cumhurbaşkanı da eski sınırında durmak niyetinde değildi. BM’nin dur emrine uyacağı kuşkuluydu. Rhee, Amerikan komutanlarının emrinde bulunan Güney Koreli subaylara gönderdiği emirlerde Amerikalılara bakmadan Kuzeye doğru ilerlemelerini istemişti54. BM’in düşüncesi ne olursa olsun, Güney Kore Hükümeti, Yalu Nehri’ne kadar ilerlemeyi kafasına koymuştu.

Olaylar bu şekilde gelişirken Türk basınında 38. paralelin geçilip geçilmemesi konusunda yorumlar yapılmıştır. Nadir Nadi’ye göre, “Kuzey Koreye doğru ilerleyen

barış sever orduyu otuz sekizinci paralel önünde durduracak hiçbir hukuki mecburiyet

51 A.g.e., s. 15-16.

52 Kore Harbinde Türk Silahlı Kuvvetleri Muharebeleri (1950-1953), s. 60. 53 Turan Ergüngör, a.g.e., s. 18.

54 Kore’de Cereyan Eden Muharebelerden Alınacak Dersler, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 1979, s.

yoktur. Paraleli ilk aşan, yani hukuku ilk çiğneyen Kızıl Kore’dir. Ona karşı hakkın ve barışın koruyucusu olarak çarpışan Birleşmiş Milletler vazifesini sonuna kadar yapmak, mütecavizi kendi topraklarında cezalandırmak zorundadırlar. Kore’de hür seçimler yapılması, bu memleketin birliğe kavuşturulması vesaire çok doğru düşüncelerdir. Fakat daha önce yapılacak iş vardır ki o da hakkın kuvvetini belirtmektir. Otuz sekizinci paralel bir defa da ters istikamette aşılmadıkça, kötü niyet daima cesur kalacaktır”55.

Bu aşamada en çok merak edilen soru ise 38. paralel geçilirse ne olacağıydı. Komünist Çin’in veya Sovyet Rusya’nın bu konuda ne yapacağı merakla beklenmekteydi. Bu konuda basında şu yorumlar yer almıştır: “…bugüne kadar harbe

seyirci kalmış olan Sovyet Rusya ile Komünist Çin’in, Şimal Kore işgaline ne diyecekleri pek kestirilemiyor. Amerikan ordularının Şimali Koreye geçerek Mançurya sınırlarına yaklaşmamasını, Çin Hükümetinin iyi gözle karşılamıyacağı muhakkaktır. Amerika ise Komünist Çinle bir ihtilaf çıkarmamağa son derece dikkat etmektedir. Çünkü Sovyet Rusyanın bugünkü Asya politikası, Komünist Çinle Amerikanın arasını açmak hedefini gütmektedir. Bütün bu ihtimalleri göz önünde tutan Amerika, askeri hareketleri Şimal Kore hududu üzerinde durdurup durdurmamak kararını Birleşmiş Milletlere bıraktı. Çıkabilecek ihtilaflar ne olursa olsun Birleşmiş Milletlerin bu hamlesi kırılmadan Kore meselesini kökünden halletmek için iki bölge arasında birlik temin etmekten başka çare kalmıyor. Bunun da, askeri hareketi şimale götürmeden siyasi yollardan tecrübe edilmesi, tarafsız bir seçim teminatı verilmek suretiyle Sovyet Rusya’nın ve Çin’in müstakil bir Kore Devleti teşkiline razı edilmeleri belki mümkün olacaktır. Aksi takdirde bu iş gene kuvvetle halledilecektir”56.

38. paralelin geçilip geçilmemesinin BM’nin görüşüne bırakılması Akşam Gazetesi’nde şu şekilde yorumlanmıştır: “Komünist Kore’ye harb yayılırsa Sovyet Rusya

ne der, Çin ne der? Ne olursa olsun deyip geçmeli mi, ihtiyatlı hareket edip konuşmamalı mı? Bu mühim noktada birlik olduğunu gösterir haberler henüz gelmedi. İşin kolayı, bu kararın mesuliyetini Birleşmiş Milletlere bırakmak, her hangi bir hadise olursa Çin’in ve Rusya’nın karşısına Birleşmiş Milletler topluluğunu çıkarmaktır”57.

55 Nadir Nadi, “Paralelin Ötesi”, Cumhuriyet, 30 Eylül 1950. 56 “Kore Harbi Sona Ermiştir”, Akşam, 2 Ekim 1950. 57 “Kore Deyip Geçmemeli”, Akşam, 4 Ekim 1950.

Çok geçmeden Türk kamuoyunun da yakındandan takip ettiği konu hakkındaki açıklamalar birbiri ardına Komünist Çin’den gelmiştir. 1 Ekim 1950’de Mao Tse-Tung, şu açıklamayı yapmıştır: “Emperyalistler zalim bir şekilde komşularımızın topraklarını

işgal ederlerse, Çin halkı yabancı saldırısını toleransla karşılamayacak ve bir kenara çekilmeyecektir”. Bu önemli uyarının ardından Komünist Çin Başbakanı Çhou En-Lai, 3

Ekim’de aynı uyarıyı yinelemiştir: “Amerika Birleşik Devletleri veya Birleşmiş Milletler

Kuvvetleri 38. enlem dairesinin kuzeyine geçerlerse, Çin Halk Cumhuriyeti, Kuzey Kore Halk Cumhuriyeti’ne yardım için kıta gönderecektir, bununla beraber yalnız Güney Kore kıtaları hududu geçtiği takdirde bir müdahalede bulamayacağız”58.

Mac Arthur, 1 Ekim’de Kuzey Kore Hükümeti’ne teslim olmaları için çağrıda bulunmuştur. Mac Arthur, Çin’in bir askeri müdahalede bulunmayacağını, siyasi bir şantaj yaptığını düşünüyordu. Mançurya’da Haziran ayından beri Çin birlikleri vardı ama, Kuzey Kore’ye girdiklerine dair bir delil bulunmamaktaydı. Yalu Nehri ve sınır sürekli Amerikan uçaklarının gölgesi altında tutuluyordu. Bu nedenle de Komünist Çin birliklerinin büyük kuvvetlerle Kuzey Kore’ye sızmasına ihtimal verilmiyordu59.

38. paralelin geçilip geçilmemesi konusu, 7 Eylül 1950’de BM Genel Kurulu’nda görüşülmüş ve uzun tartışmalardan sonra, Mac Arthur’un gerekli gördüğü takdirde BM Ordusu’nun 38. paraleli geçerek Kuzey Kore’ye girmesine izin verilmiştir. Bunun sonucunda Mac Arthur’un emriyle hareket geçen BM Ordusu, 9 Eylül’de 38. paraleli geçmiş ve 19 Ekim 1950’de Kuzey Kore’nin başkenti Pyongyang’ı ele geçirmiştir60. Bu tarihten iki gün önce I. Kore Türk Tugayı’nın ilk kafilesi Kore’ye ulaşmıştır.

Kore Savaşı’nın Amerikalılar için sürek avı haline geldiği bir sırada, 15 Ekim 1950’de Wake Adası’nda üst düzey yönetici ve komutanların katıldığı bir toplantı yapılmıştır. Başkan Truman’ın asıl merak ettiği konu, Komünist Çin’in ve Sovyet Rusya’nın Kore’ye müdahale ihtimaliydi. Bu konuda, geç kaldıklarını, artık onların müdahalesinden korkmadıklarını belirten Mac Arthur’a göre, girişilen bu harekat Noel’den önce sonuçlanacaktı. Mac Arthur ayrıca yaptığı açıklamada, hava kuvvetleri

58 Kore’de Cereyan Eden Muharebelerden Alınacak Dersler, s. 198. 59 İbrahim Artuç, a.g.e., s. 8.

olmayan Çin’in Pyongyang’a kadar inmeye çalışması halinde tarihin en büyük katliamının yaşanacağını da eklemiştir. Mac Arthur, Çin’in askeri anlamda müdahale kabiliyetinin olmadığını; yapacakları bir müdahale karşısında da Çin’in tüm ikmal yollarının kesileceği ve gelişmekte olan sanayisinin tahrip edileceği için Çin’in bunu göze alamayacağını düşünüyordu61.

1950 yılının Haziran ayında, Lin Piao komutasındaki 600.000 mevcutlu Komünist Çin’in 4. Sahra Ordusu, Kore sınırına ulaşmıştı. Yaz boyunca da bu sayı, diğer orduların katılımıyla arttırılmıştı. BM Ordusu’nun 38. paralelin kuzeyine geçmesiyle birlikte, Komünist Çin Orduları da Yalu Nehri’ni geçerek Kuzey Kore’ye girmeye başlamıştı. Amerikan istihbaratı ise gizlice Kuzey Kore’ye sızan ve Kasım ayı ortalarında mevcudu 800.000’e varan Çin Kuvvetleri’ni tespit edememiştir62.

Komünist Çin Kuvvetleri, son taarruza hazırlanan 250.000 mevcutlu BM Ordusu’nun karşısına savaş ilan etmeden ve gizlice gelip yerleşmiştir. Çin Orduları Komutanı Lin Piao, bütün hazırlıklarını yaparak BM Ordusu’nun taarruza başlamasını bekliyordu. 24 Kasım’da başlayan ve BM Başkomutanı’nca Çin – Rusya sınırına kadar sürdürülmesi kararlaştırılan genel taarruz hareketinin hızla devam ettiği bir sırada, Türk Tugay’ı, 26 Kasım 1950’de Kunuri Bölgesi’nde toplanarak, 9. Amerikan Kolordusu’nun ihtiyatı görevini almıştı. Aylardır Kuzey Kore’ye sızan ve Çin Gönüllüleri adı verilen Komünist Çin Orduları, BM Ordusu’na aniden beklenmeyen darbeyi vurmuştur. Yalu Nehri’ne ulaşmayı bekleyen BM Kuvvetleri panik halinde geri çekilmeye başlamış, BM Ordusu’nun cephesi bir anda ikiye ayrılmıştır63. 9. Amerikan Kolordusu’nun ve 8. BM Ordusu’nun kuşatılma tehlikesi ortaya çıkmış, düşmanı durdurma görevi Türk Tugayı’na verilmiştir. 9. Kolordu Komutanlığı’na çağrılan General Tahsin Yazıcı’ya, Kolordu Komutanı Coulter tarafından şu emir verilmiştir: “2. Kore Kolordusu geri çekiliyor.

Tokchon şehri düşman tarafından kuşatılmıştır. Düşman Kolordumuzun sağ tarafını tehdit etmektedir. Türk Tugayı, Kunuri – Tokchon yoluyla hareket ederek Tokchon’u işgal edecektir. Burada Kolordunun sağındaki 2. Tümen ile bağlantı sağlayacak ve Tokchon’dan Hyangsang ve Changsang-ni üzerinden kuzeybatıya giden emniyet altına

61 Kore’de Cereyan Eden Muharebelerden Alınacak Dersler, s. 195-196. 62 A.g.e., s. 204-207.

alacaktır. Topçunuz size Kunuri’de katılacaktır. Hemen hareket etmeniz çok önemlidir. Tokchon’u almak üzere muhtemelen muharebe edeceksiniz”64.

Güney Kore Birliği dağılınca, 9. Amerikan Kolordusu, 2. Tümen’in yanını korumak üzere Kore’ye yeni gelmiş olan Türk Tugayı’nı Kunuri yoluyla Tokchon’a göndermiştir. Kore’de ilk defa muharebeye girecek olan Türk Birlikleri, ne tarafın yukarı ne tarafın aşağı olduğunu dahi bilmediği bir bölgede, dost ve düşmanın kim olduğu belli olmayan zor bir arazide kendi başlarına hareket etmek zorunda kalmıştır65.

Türk Tugayı’nın elinde piyade taburlarını taşıyabilecek kadar motorlu aracı yoktu. Tüm piyade taburlarının motorlu hareket ettirilebilmesi ancak Kolordu’nun göndereceği araçlara bağlıydı. Bu nedenle Türk Tugayı beklemeksizin harekete karar vermiştir. Bir kısmı motorlu, diğer kalanlar ise yaya olarak hareket edilmiştir. Kolordu’dan vaat olunan kamyonlar geldiğinde yaya olarak ilerleyen askerlerin bindirilmesi kararlaştırılmıştı. Ancak, 9. Kolordu’dan 50 yerine 35 kamyon gönderilmiştir. Kamyonlar ilk dinlenme yeri olan Wawon bölgesinde askeri indirerek geride yaya olanları aldı. Bu sayede akşam 7’de başlayan yürüyüş, tüm Tugay’ın ulaşmasıyla gece 3’de tamamlanabilmiştir66.

27 Kasım 1950’de sabahın erken saatlerinden itibaren Tokchon’a yürüyen Tugay, saat 14.30’da Kolordudan gelen bir emir ile durduruldu. Emirde Tokchon’a gidilmemesi, bir gün önce kamyonlarla ulaşılan yerin 10.000 yarda doğusunda kalarak, bu bölgenin savunulması isteniyordu. İleride Changsang-ni’de düşmanın bulunduğu belirtiliyordu. Tugay Komutanı Yazıcı, sorumluluğu üstüne alarak geri dönülmesini ve gece konakladıkları Wawon bölgesinin savunularak yolun emniyete alınmasını emretti. İlerleyiş durduruldu ve kolbaşı kol sonu olarak Tugay bulunduğu yerden geri döndürüldü67. Tugay Komutanı’nın sorumluluğu üzerine alarak verdiği bu kararın yerinde olduğu sonradan anlaşılmıştır68. Bu karar, Türk Tugayı’nı bir kuşatmadan ve imhadan kurtarmıştır.

64 Kore Harbi Kore Türk Tugayı ve BM Askerlerinden Alınan Dersler, s. 32-33; Kore Harbinde

Türk Silahlı Kuvvetleri Muharebeleri (1950-1953), s. 88.

65 Bülent Ruscuklu, Kore Savaşı Unutulan Savaş ve Gazi Faruk Pekerol’un Anıları, Melisa

Matbaacılık, İstanbul, 2005, s. 20-21.

66 Kore Harbinde Türk Silahlı Kuvvetleri Muharebeleri (1950-1953), s. 91. 67 A.g.e., 97-99.

Çekilen Tugay’ın artçı görevini gören Takviyeli Keşif Takımı, 27 Kasım gece yarısı saldırıya uğramıştır. Sonradan öğrenildiğine göre Amerikalı Muhabere Yüzbaşı Lorenzo’nun telsiz aracı arıza yapmış ve Lorenzo, yalnız kalmamak için aracı yolun ortasına çekerek Türk askerinin geri dönüş yolunu kapatmıştır69. Keşif Takımı arızanın giderilmesini beklerken kayalık, dağlık ve sarp olan bu arazide baskına uğramıştır. Ancak iki subay ve dört er Türk Tugayı’nın karargahına ulaşabilmiştir. Kalanlar ise şehit ya da esir olmuştur. Keşif Takımı canı pahasına savunarak Tugay’ın baskına uğramasını önlemiştir. 27–28 Kasım gecesi ilk önce Tugay’ın Keşif Takımı ile çarpışmalar olurken 10. Piyade Bölüğü’ne, Tugayın İleri Karakol Bölüğü olarak Songbul-gol Köprüsü’nü ve yolun iki yakasını tutma görevi verilmişti. Sabah gün ağarırken bölüğün tamamı düşmanla savaşa tutuşmuştur. İşte böyle başlayan Wawon Muharebeleri sonucunda 28 Kasım akşamına kadar Tugay’ın tamamı savaşa dahil olmuştur70.

Tugay’ın ilk süngü muharebesi de burada yaşanmıştır. İlk süngü hücumu ile ilgili Tahsin Yazıcı şunları anlatmaktadır: “Düşman sol kanadına müessir olmaya

çalışırken 9. Bölük Kumandanı kendisine gösterilen mevzi kısmını kifayetsiz bulmuş, daha kuzeydeki hakim bir tepenin işgalini lüzumlu görmüş, o tepeye sürdüğü takım, tepeye yaklaşınca uğradığı ateş karşısında genç, cesur kumandanı Teğmen Orhan Özcan, takımını süngü hücumuna kaldırarak ve bir hamlede tepeye çıkarak karşısındakilerin hesabını görmüş ve Kore Muharebelerinde ilk süngü hücumu şerefi, 9. Bölüğün o takımına nasip olmuştu. Otuz, kırk kişinin bile hücumu esnasında orman içinde, dağlar arasında, heybetli Allah Allah! avazeleri düşmanı hayli korkutmuş olacak ki, üzerlerinde şarjörleri takılmış ateşe hazır makineli tüfeklerini bile mevzilerinde bırakmışlardı”71.

Tugay’a, Kolordu’nun ikinci emri sözlü olarak 28 Kasım 1950’de saat 15.30’da gelmiştir. Tugay’ın çekilmekte olan 2. Amerikan Tümeni’nin sağ kanadı ile irtibat kurarak 998, 1190 rakımlı tepelerle bunların devamından geçen geniş bir hat üzerinde mevzi tutması bildirilmiştir. Bu kez zaten Tugay belirtilen mevzideydi. Tugay bu günkü oyalama görevini de tamamıyla yapmıştı. Geri çekilme konusunda Albay Celal Dora’nın önerisini uygun bulan General Tahsin Yazıcı çekilme emrini vermiştir. Tugay, 9.

69 Ali Denizli, A.ge., s. 94.

70 Kore Harbinde Türk Silahlı Kuvvetleri Muharebeleri (1950-1953), s. 105. 71 Tahsin Yazıcı, a.g.e., s. 168-169.

Kolordu’nun yan ve gerilerini korumak görevini daha elverişli olduğu düşünülen Sinnim- ni bölgesinde yapacaktı. Gereği Kolordu’ya bildirildi72.

Wawon Muharebeleri dört ay önce kurulmuş olan I. Türk Tugayı’nın ilk muharebesiydi. Tugay, bir aylık deniz yolculuğundan sonra Kore’ye ulaşmış ve yeni Amerikan silahlarıyla önce gerillalara karşı mücadelede kullanılmış olması nedeniyle; savaş kabiliyeti ve düzenini yeterince geliştirme imkanı bulamamıştı. Buna rağmen, Tugay, dost veya düşman olduğu ayırt edilemeyen bir ülkede, çok sarp ve kapalı bir arazi ile soğuk hava şartları altında, dost birliklerin yardımından uzak olarak çok üstün sayıdaki düşmana karşı giriştiği mücadeleyi kazanmış, düşmanın ileri hareketini bir gün geciktirmiştir73.

28 Kasım gecesi karanlıkla birlikte Türk Tugayı, Simnin-ni Köyü’ne çekilmeyi gerçekleştirmiştir. Yerleşilmeye çalışılan bu bölgede Türk askeri şiddetli bir baskına uğramıştır. Kore Gazisi Orhan Bayuk baskınla ilgili olarak “Bizimle birlikte göçenlere

karışan Çin ve Kuzey Koreli askerler, bizim önümüze geçmeye başladılar. Biz komutanım bunlar genç asker dediğimizde; aman dokunmayın bizim başımıza da geldi dediler. O göç edenler geldi bizim yanımızda istirahata çekildiler. Ve daha sonrada her taraftan ateş yedik. İşte biz böyle çembere düştük”74 demiştir. Gerillalarla birlikte komünist birliklerin baskını, büyük ölçüde şaşkınlık yaratmış, bazı birlikler birbirlerine karışmış bir şekilde geriye çekilmeye başlamıştır. Durum bir anda kötüleşmiş, Tugay Karargahı’nın 1. ve 2. taburları ile bağlantısı kesilmiştir. Bu sırada Kaechon’da bir okul binasında bulunan Tugay Karargahı’nın da baskına uğradığı söylentisi askerler arasında dolaşmaya başlamıştır75.

General Yazıcı, 9. Amerikan Kolordusu ve 8. Ordu’nun ölüm kalımına etki edebilecek bir karar daha vermiştir. Bu karara göre; 1. ve 2. Taburları kurtarmak için geriye giden birlikler çevrilerek, Kaechon’da toplanacak ve bu kasabanın sırtlarında yeni bir savunma cephesi oluşturulacaktı76. Yazıcı, yola çıkarak askerleri geri çevirmek için bir konuşma yapmıştır. Tugay Komutanı’nın bu kararı yerinde olmuş ve geriye doğru

72 Kore Harbinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin Muharebeleri (1950-1953), s. 109-110. 73 A.g.e., s. 112.

74 Orhan Bayuk ile 27 Mayıs 2006 tarihinde yapılan görüşmeden. 75 Abdullah Seloğlu ile 3 Kasım 2006 tarihinde yapılan görüşmeden.

çekilmekte olan askerler, Kaechon’da kısmen durdurulmuştur. Tugay Komuta’nı Alay Sancağı’nı da açarak askerlerin milli duygularını harekete geçirmek istemiştir. Fakat Albay Celal Dora’nın Alay Sancağı’nı alarak Kunuri’ye doğru geriye gittiği öğrenilmiş, bu konudan Tugay Komutanı’nın haberi olmamıştır77.

1. ve 2. Piyade Taburları savaşa savaşa Kaechon’a çekilmeyi başarmıştı, fakat düşman askerinin arasında kalan Türk askerlerinin de kurtarılması gerekiyordu. Bunun içinde General Yazıcı, Amerikan Tank Takımı’ndan yardım istemiştir. Tank Takımı Komutanı önce türlü bahanelerle yardımı kabul etmemiştir. Zorlamalara rağmen Tank Takımı gece görev yapmamak için elinden geleni yapınca tanklardan bir yardım gelmeyeceği anlaşılmıştı78. Kalan askerler de kahramanca dövüşerek Kaechon’a çekilmeyi başarmıştır.

Bu arada düşman Kaechon’un kuzey ve güneyinden dolaşarak, 500 m kuzeybatıda başlayan ve Kunuri’ye doğru 4 km kadar uzayan boğazın ağzını tutmuştur. Kunuri – Sunchon Boğazı Amerikalı ve Güney Koreli birliklerle birlikte geçilmiştir. Geçilen yol dağlıktı ve sol tarafında derin uçurum bulunuyordu. Yalnızca bir aracın geçişine imkan tanıyan bu yolda, bir araç arızalandığında tüm trafik kesintiye uğruyordu. Bu nedenle bazı araçlar yükleriyle birlikte uçuruma yuvarlanmıştır. Türk birlikleri, bu yolda birbirlerinin ve Amerikan araçlarının güvenliğini sağlayarak ilerleme imkanı bulmuştur79.

Amerikan tankları da arkayı emniyete alarak geçiş güvenliğine destek olmuştur. Türk askeri elinde süngüsüyle boğazın dik yamaçlarına tırmanarak, ateş gelen yerlere doğru hareket etmiştir. Özellikle tankların etkisine dikkat çeken Gazi Orhan Bayuk, “Tanklar olmasaydı biz mahvolmuştuk. Tugay tamamen dağılmıştı, Tahsin Yazıcı’yı da

tanklar kurtardı. Hele o helikopterler bir yaralı gördü mü o ateşin içine iniyor ve talas pandaras alıp götürüyordu”80 demiştir.

Bu anlatılanları boğaz geçilirken araçlara işaretle yol gösterdiğini belirten Abdullah Seloğlu da doğrulamıştır: “Tankla general de geçti. Yolu sordu buyurun geçin

77 Tahsin Yazıcı, a.g.e., s. 178. 78 A.g.e., s. 179-180.

79 Turan Ergüngör, a.g.e., s. 81.

dedim, generale istikameti tarif ettim” demektedir81. Gazi Hüseyin Çakın, Amerikan uçaklarının boğazın geçilişi sırasında yardıma geldiklerini belirterek şunları söylemiştir: “Biz boğazı daha önce geçmiştik. Arkada kalanların olduğunu söyledik. Amerikalılar da

Belgede Kore Savaşı ve Türk Kamuoyu (sayfa 118-132)