• Sonuç bulunamadı

Kore Mektupları

Belgede Kore Savaşı ve Türk Kamuoyu (sayfa 167-173)

C- TÜRK HALKININ KORE’DE SAVAŞAN ASKERLERE GÖSTERDİĞİ

4- Kore Mektupları

Kore’de savaşan askerin ve Türk kamuoyunun, Kore Savaşı ile ilgili duygu ve düşüncesini yansıtan en önemli kaynaklar kuşkusuz savaş sırasında yazılmış olan mektuplardır. Kore’de savaşan askerler, mektup yazmak için fırsat ya da mektup göndermek için para bulamadıklarında, sağlık ve sıhhat haberlerini ailelerine cepheye gelip giden savaş muhabirleri aracılığıyla ulaştırmışlardır.

218 Cumhuriyet, 30 Ocak 1951. 219 Cumhuriyet, 16 Mart 1951. 220 Yeni Asır, 21 Temmuz 1951.

Bu konuda Turan Ergüngör şöyle demektedir: “Mektupların gitmediği veya

mektup gönderecek 15 sentin bulunmadığı zamanlar gazeteler vasıtasile sıhhat haberimizi bildiren bir iki satırlık mesajlarımızın mutlaka memleketimize duyurulacağı emniyetile gönüllerimiz ferahlardı. Zira memleketten haber almak kadar haber göndermek düşüncesi de mühimdi”221.

Burada kullanılan mektupların büyük bir kısmı gazete sayfalarında yayınlanmış olan mektuplardan alınmıştır. Bunun yanında kitaplarda yer alan çeşitli mektuplara da yer verilmiştir. Kore’ye ulaşan askerlerin ilk mektuplarında, Kore Savaşı’na katılma amaçları ve verdikleri zafer sözleri yer almaktadır:

“Sevgili babacığım,

Koreye vatanımın ve sizlerin şerefini korumak için geldim. Bu muzır kızıllarla kanımın son damlasına kadar yılmadan çarpışacağım. Muvaffakıyetimize güveniyorum. Bizden bahtiyar kim olabilir. Her an hayır duanızı beklerim, sıhhatim iyidir. Ellerinizden öperim. Oğlunuz Mehmet Kaygı”222.

“Asil milletim ve dostlarım,

Dünya barışını korumanın şeref ve heyecanlı hislerile, sizlere ummanlar ardından sesleniyorum. Yeni görevler almak arifesindeyiz. Vatan hasretinin mükafatını memleket hizmetinde bulacağız. Verilecek görevleri azimle başaracak, sizlere zafer müjdeleri duyuracağız. Hepinize sıhhat ve huzurlu günler dilerken, asil milletime hürmet ve şükranlarımı sunar, görevim bitince yolumu bekleyen eşim ve kızımın gözlerinden öperim. Kd. Üsteğmen Cemaleddin Çağlar”223.

“Tarihimizi iyi biliyor ve ecdadımızı çok iyi tanıyoruz. Mazimize şeref sahifeleri

bahşeden yüce ırkımın ruhları ve siz aziz vatandaşlarım biliniz ve inanınız ki, sizlere layık evlatlar olmak bizim en engin idealimiz ve ziynetimizdir. Şerefler kazanacağız, sizlere ve tarihe bu şeref çiçeklerinin buketlerini sunacağız, buna gönülden güveniniz

221 Turan Ergüngör, a.g.e., s. 27. 222 Cumhuriyet, 8 Kasım 1950. 223 Cumhuriyet, 1 Kasım 1950.

olsun. En derin şükranlar, en iyi dilekler temnnisile saygılar sunarım vefakar milletim. Topçu Üsteğmen Murat Ersengöz”224.

Türk Tugayı’na gönüllü olarak katılan gayrimüslim bir vatandaşımız ise gönüllü oluşunun sebebini mektubunda şu şekilde açıklamıştır:

“Beni sevenlere, işte bu satırları yazan; Kore kahramanları içinde bir

gayrimüslim olarak ayrılan (Ortodoks) bir erdir. Fakat doğumumdan beri İstanbulda siz Türk kardeşlerimle kalmam, bana Türklüğün her meziyetini aşıladı. Bu vesile ile Anavatanımıza içten bir sevgi ile bağlandım ve bunu ispat etmek için Kore birliğine gönüllü olarak yazıldım. Şimdi Türk vatanı için yakında cephede kahramanca dövüşerek bir an olsun ölümden yılmayarak şanlı sancağımız altında canımı feda etmekten asla çekinmeyeceğim. Yeter ki Türklük var olsun, sizler sağ olun ve bizden hayır dualarınızı asla esirgemeyin. Kore kahramanları namına bütün vatandaşlarımı içten bir sevgi ile selamlarım. A. Kh. Bl. Erlerinden Tanaş Kreonas”225.

Bir başkası da oğluna seslendiği mektubunda “Büyük Kemal Atatürkün dünyada

sulh sükun prensibi izinde yürüyen sulh sever Türk ulusunun arzu ve tefrikile dünyanın doğu ucunda bulunan Güney Kore yarımadasının sarp ve yalçın kayalıklarında tecavüzkar emelle ile dünya sulhunu tehdit eden ve acize saldıran haris Kızıl düşmanlara Türk gücünü göstermeğe ve ulusal adaleti ve hakkı sağlamaya geldik…”226 demektedir.

Bir başka mektupta ise ailesine seslenen asker “Bu diyarı gurbet topraklarında

al bayrağımızı en yüksek tepelerde dalgalandırırken içerisinde bende bulunduğumdan gurur duyuyorum. Sizin de iftihar edeceğinizi biliyorum. Beni merak etmeyin, sıhhatteyim. Kalbim sizin ve vatanın sevgisile doludur. Dönerken hediyemiz size zafer çiçeği olacaktır”227demiştir.

Asker aileleri ve Türk halkı askerden beklentilerini şu mektuplarla dile getirmiştir:

“Sizleri evvela Allaha, sonra bütün bir insanlık ve medeniyet alemine emanet

etmiş olmamızdan mütevellit gönül huzuru içinde sıhhat ve hayatınızdan endişe

224 Cumhuriyet, aynı sayı.

225 Cumhuriyet, 18 Kasım 1950. 226 Cumhuriyet, 11 Kasım 1950. 227 Cumhuriyet, 9 Kasım 1950.

etmekteyiz. Sizlerden sabırsızlıkla beklediğimiz tek şey, dede ve babalarınızın kanınıza aşıladığı kudretin mahsulü olacak celadet ve şehamet destanlarının yalnız milletimizin değil bütün insanlı tarihinin baş sahifelerine yazmaktaki öncülüğünüzü göstermekten ibarettir. Şunu unutmayınız ki, sizler Başkumandan Mustafa Kemalin hedef olarak gösterdiği Akdenize, bir makine süratinden evvel ulaşan babaların evlatlarısınız. Bu yıldırım zaferin tekrarını Kore’de sizlerden bekliyor, cümlenizin gözlerinden öpüyoruz”228.

Bir asker anası ise mektubunda oğluna şu öğütleri vermiştir: “Sevgili oğlum

kadere karşı gelmek, ihtiras ve küçüklüklere karşı durmak elimizde olmadığından mesafeleri uzatmak mecburiyeti var. Çarpışma ise beşikten mezara kadar sürüyor. İnsan gibi yaşamak ve yaşatmak, yakınlarını, toprağını ve toprağında bulunan topluluğu, bütünlüğünü korumak görevinde her zaman, her yerde üzerinde duracağımız bir meseledir. Size karşı gelmek isteyenlerin sinsice hareketlerini, haris ruhlarını kabalaştırdığı muvazenesizleri yenebilmek için sıhhatli, akli ve ruhi durumunun normal olması esastır. İçten gelen dua ve sevgilerimiz sizleri korusun…”229.

Gayrimüslim bir anne ise oğlu Kirkor Ayvazyan’a yazdığı mektupta şöyle demektedir: “İnsanlık ideali ve dünya hürriyeti için Birleşmiş Milletler safında

kahramanca çarpışarak dünyaya ün salmaktasınız. Uhdene tevdi edilen vazifeni yap oğlum ki, ölü babanın ruhu şadolsun. Bizi hiç düşünme… Onnik de asker oldu. Yalnız seni düşünüyoruz. İnşallah sağ ve salim muzaffer olarak güzel yurdumuza dönersin. Hasretle gözlerinden öper, seni Ulu Tanrıya emanet ederim yavrum. Annen Veron Ayvazyan”230.

Bir subay kardeşi ise ağabeyine şu mektubu yazmıştır: “Koreye gittiğinize dair

aldığımız haberden dolayı haklı olarak iftihar etmekte ve gurur duymaktayız. Sana verilen ve bugün bütün ağırlığile omuzlarında taşıdığın bu mukaddes vazifeyi şanla ve şerefle ifa edeceğinden; kokmadan, yılmadan ve çekinmeden, yalnız, Türk milletinin saadeti için ve Türk vatanının bütünlüğünü temin gayesile çalışacağından asla şüphem yoktur … bütün benliğimle inanmaktayım ki sen tarihini ve ecdatlarını iyi bilen tanıyan

228 Cumhuriyet, 21 Kasım 1950. 229 Cumhuriyet, 19 Kasım 1950. 230 Cumhuriyet, 12 Ocak 1951.

bir Türk subayısın. İşte bu tarihe parlak sahifeler katacağına ve ecdadına layık bir evlat olmağa çalışacağına gönülden itimat etmekteyim. Gözün geride kalmasın. Peşinde, hain düşmandan intikamını alacak ben, yeğenlerin ve nihayet altmış beş yaşında olmakla beraber dimdik duran ve milli hisleri yıpranmamış baban var. Ey! Kahraman Türk subayı, ey mazisile övünmeğe hakkı olan aslan, zafer müjdelerinizi bekliyoruz. Ulu Tanrıdan izinle yüzünüz ak, alnınız açık olarak yurda döneceksiniz. En büyük temennimiz budur”231.

Recep Özgür isimli bir vatandaşımız ise Türk askerine hitaben şu mektubu yazmıştır: “KORE KAHRAMANLARINA

Bozkırlardan Batlık kıyılarına, Çin denizinden Viyana kapılarına at koşturan kahraman ve yenilmez bir ırkın şanlı evlatları. Kore topraklarında Türkün şanlı sancağını, zaferden zafere koşturan yiğit!

MEHMEDÇİKLER:

Türklük sizlere güveniyor, sizinle övünüyor. Yirmi milyon Türk tek bir kalp oldu, sizin şanlı destanlarınız ruhlarımıza doldu. Bir zamanlar Türün şanlı evladı, büyük Türk hükümdarı Metenin yenilmez orduları nasıl Çin seddini bir çığ gibi çiğneyip attıysa, bugün onların kahraman çocukları olan sizler; ALLAH ALLAH sesleriyle kızıl komünistlere Kore topraklarını bir cehennem yapıyorsunuz. Toprağa düşen her vatan evladı, Kore topraklarında, şanlı Sancağın gölgesinde vatanlaştıkça, Asyanın yenilmez kahramanları, Cengizlerin, Metelerin, Bilge Kaanların, Gültekin ve Kürşadların, ölmez ruhları onları kucaklayarak ve Türklük kutsal şehitleriyle ebediyen övünecektir. Ebedi hakikat kızıl mikroplarını kahredecek, yakın bir zamanda hürriyet güneşi, milyonlarca insana ümit ve saadet verecektir.

Ey Türkün bükülmez bilekli, dönmez yüzlü, yenilmez evladı Kahraman Mehmedim. Varlığın, ismin ve şerefin gibi ebedi olsun. Destanlarınız cihana yayıldı. Bütün bir cihan sizlere hayran. Zaferden zafere koşarak Türklüğe ve dünyaya şan verin kahramanlar. Allah ve Türk milleti sizinle beraberdir”232.

231 Cumhuriyet, 10 Kasım 1950. 232 Cumhuriyet, 14 Aralık 1950.

Kore’de 241. Alay Sancağı’nı kurtaran Albay Celal Dora’ya Elazığ Kültür Derneği İzmir Şubesi Başkanı Fuat Aygen şu mektubu göndermiştir: “Kore dağlarında,

insanlık ideali uğrunda kahramanca çarpışarak Türkün ezeli ve ebedi hamasetini bütün dünyaya bir kere daha tanıtan birliğimizin, tarihimize eklediği destanları göğsümüz kabararak okumakta ve tarifi imkansız bir heyecan duymaktayız. Hele sizin ebedi bir şafağı andıran mukaddes bayrağımızı kurtarmanızdan biz hemşerileriniz derin bir gurur ve sürur içindeyiz. Sizi kahraman bir Türk evladı ve bir Elazıklı olarak candan tebrik ederi kalbimizin her zaman sizinle beraber olduğunu tekrarlıyarak gözlerinizden, tertemiz alnınızdan hasretle öperiz”233.

III. Türk Tugayı’ndan bir asker ise annesine yazdığı mektubunda şöyle demektedir: “Bu mektubu sana konaklamakta olduğumuz Wegas denilen tepenin

yakınlarından yazıyorum. Biraz sonra bütün bölük oraya hareket edeceğiz. Bir müddetten beri ihtiyatta idik. Şimdi süngülerimiz iyice bilenmiş, silahlarımız yağlanmış bekliyoruz. Ama, sakın merak etme, cephe burası. İhtiyatı da bir, ilerisi de. Allah yazmaya görsün. Gerideyim diye sevinirken, bir bakarsın bir gülle gelir, alır götürür. Ulu Tanrı bizden şimdiye kadar yardımını esirgemedi. Şimdiden sonra da bizimle beraber olacağı muhakkak. Allah’ın izni ile bu kavgaya alnımız açık gireceğiz ve kazanacağız. Şubeden kara kağıt gelirse sakın üzülme, ağlama anam. Şehit anasıyım diye göğsün kabarsın. Hayır dualarını benden esirgeme anam”234.

Aynı birlikten bir başka asker ise köydeki sevgilisine yazdığı mektupta ona şöyle demiştir: “Eğer şehit olursam, köydeki uşaklardan gönlün kimi isterse ona var.

Başına telleri taktığın gün köyün koruluğunda dertli pınarın başına git, senden ayrıldığım zamanki o ağacın gölgesine otur, benim ruhumun sesini pınarın oluğundan yere dökülen suyun şırıltısı ile rüzgarlı kavak ağaçlarının kımıldattığı yapraklarının fısıltısı arasında duyacaksın. Ondan sonra bir daha oraya gelme. Haydi Allaha ısmarladık. Hakkını helal et. Senin de hakkın helal olsun. Ağlama Fadimem, harman zamanı Allah sağlık verirse köyde olacağım”235.

233 Yeni Asır, 5 Aralık 1950. 234 Mim Kemal Öke, a.g.e., s. 115. 235 A.g.e., s. 116.

Türk halkının bu savaştaki duygu ve düşüncelerini yansıtan en önemli belgelerden biri de bir asker babasının üzüntüsünü bildirmek için General Tahsin Yazıcı’ya gönderdiği mektuptur. Bir asker, birliğinden izinsiz olarak ayrılarak Suwon şehri civarındaki bir eve girmiş ve yapmış olduğu bir davranıştan dolayı Koreli bir inzibat askeri tarafından vurularak öldürülmüştür. Oğlunun öldüğü haberini alan baba, oğlunun ölümünden değil oğlunun yapmış olduğu davranıştan ötürü duyduğu üzüntüyü şöyle anlatmıştır: “…313 Yunan harbinde Dömeke kalesi önünde zafer temin eden Türk

ordusunda bir subay olan ve şerefle hayata gözlerini yuman bir dedenin, istiklal harbinde naçizane vazifesinden ayrılmayan bir babanın şerefsiz böyle bir evladı kabulüne imkan yoktur. Namusu askeriyeyi takdir etmeyen şerefsiz bir insanın babası olmak bedbahtlığı kadar acı ve elemli bir akıbetle karşılaşan bir Türk’ün hal ve vaziyetini yüksek takdirlerinize bırakırım.

Türklüğün ve onun tarihinin en şerefsiz sayacağı bu insanın bu çirkin hareketini asla müsamaha ve kabul etmediğimi ve bu fena hareketinin cezasını çekmesinden dolayı çok memnun bulunduğumu ve cezasını veren ismini bilmediğim ve bilmek için tehalük gösterdiğim inzibat erinin tarafınızdan benim namıma tebrik edilmesini ve orada bulunan bütün evlatlarımıza bu şerefsizliği katiyen kabul etmediğimi tebliğ etmenizi kendi vicdan ve kalbinden müsterih olan ve vatan aşkından başka bir aşla kalbi çarpmayan ve her Türk gibi ölmeyi ve öldürmeyi bilen bir büyük kardeş ve babaları makamında olmak itibariyle sizden dilerken samimi olan bu dileğimle beraber yine de taşıdığım hicabın altında ezilmektedir. …her Türk gibi bu şerefsiz evlat manen benim değildir. Bunu bütün millet ve memleket bilmelidir. Naçiz vücudum müsait olsaydı kanımla bunu ödemeye koşardım”236.

Belgede Kore Savaşı ve Türk Kamuoyu (sayfa 167-173)