• Sonuç bulunamadı

KUBBENİN TANIMI VE TARİHSEL GELİŞİMİ

BÖLÜM III 3.KUBBE VE GEÇİŞ ELEMANLARI

3.1. KUBBENİN TANIMI VE TARİHSEL GELİŞİMİ

Örtü, belirli bir alanın üzerini, belirli bir strüktür düzeni ile kaplayan yapı elemanı olarak tanımlanabilir. Örtünün gerçekleşmesinde en önemli unsur, kapanacak alanın genişliği, yani geçilecek alanın büyüklüğüdür. Mimarlık tarihi boyunca toplumlar, gittikçe daha büyük açıklıkların daha kolay geçilmesini gerçekleştirmek amacıyla çaba göstermişlerdir.84

Büyük mekan tasarımlarına ulaşan yol, kemerin bulunmasıyla başlamıştır. İnsanlar ellerindeki tek yapı öğeleri bir açıklığı örtecek büyüklükte olmayınca, bunları yan yana getirerek o açıklığı geçmeyi düşünmüşlerdir. Bu şekilde bu açıklığı birbirine dayanarak örten iki taş parçasının örnekleri olan ilkel kemerler bulunmuştur.85

Kemerin biçimi, kemere gelen bütün kuvvetlerin kemerin üzengilerinde, kemerin dayanaklarına gelmesini sağlar. Kemer üzerine gelen yük, kemer öğeleri tarafından basınç şeklinde birbirlerine nakledilerek kemerin örttüğü açıklığın iki yakasına aktarılır. Dayanaklara gelen yüklerin doğrultusu düşey değildir. Böylece dayanak bu eğik yükle kendi ağırlığının bileşkesini karşılayacak boyutta ve biçimde tasarlanmaktadır.86

Kemerin keşfedilmesi tonoz ve kubbenin bulunup gelişmesine yol açmıştır.

84 Ayrıntılı bilgi için. Bkz. Smith, E.B., The Dome A Study İn The Hıstory Of Ideas, Prınceton, 1956, s.10-44

85

Kuban, D., a.g.e., 1989, s. 36

Şekil: 3.1. Tonoz (İ.A. Kolay)

Bir kemerin içinde bulunduğu düzleme dik bir aks boyunca hareket ederek meydana getirdiği örtü biçimi tonozdur (Şekil:3.1). Tonoz karnı çok genişletilmiş bir kemer olarak da görülebilir. Tonozun ilk örneklerine ise, Mezopotamya ve Mısır’da rastlanır. Buralardaki örneklerde tonoz, birbirinden bağımsız kemerlerin yan yana getirilmesiyle ortaya çıkmıştır.87

Bir kemerin aksı etrafında 360 derece dönmesiyle elde edilen ve onunla aynı statik özelliklere sahip olan örtü biçimi de kubbedir. Beşik tonoz gibi, mesnetlerinde sürekli bir taşıyıcı yüzeye ihtiyaç gösterir. Bundan dolayı da dairesel bir kaideye oturması gerekir.88 Özellikle Roma Çağı’nda kubbeler dairesel planlı yapıların örtüsü olmuştur. Panteon bu uygulamanın önemli bir örneğidir.89

Anıtsal mimarlığın daha ilk aşamasında, insanlar dikdörtgen ve kare planlı hacimleri esas alan bir mimarlık tasarımına ulaştıkları için kubbe başlangıçta elverişsiz bir örtü sistemi olarak görülmüş olabilir.90 Çünkü eğrisel örtü tiplerine göre kubbe, kare ya da dikdörtgen bir altyapıya daha güç uymaktadır.91

Kubbe en basit şekilde, elde edilmesi istenen kubbenin şeklinde bir ahşap kalıp yapıldıktan sonra üzerine kubbeyi oluşturacak taş ve tuğlalar aşağıdan yukarı doğru sıra sıra yerleştirilmesiyle elde edilir. Harç iyice donduktan sonra kalıp alınır ve kubbe

87

Strüktür bakımından tonozun özelliği, dayanak noktalarında sürekli bir taşıyıcı yüzey gerektirmesidir. Henüz gelişmemiş sistemlerde, örneğin, erken Mezopotamya yapılarında, beşik tonozun geçtiği açıklığa nazaran taşıyıcı duvarlar daha geniştir. Bkz.Tuncer, O.C., a.g.m., s.350

88

Kuban, D., a.g.e., 1989, s.37

89 Roth, L.M., Mimarlığın Öyküsü (Ögeleri, Tarihi ve Anlamı), (Çev.Ergün Akça), İstanbul, 2002, s.56-57

90 Yakın Doğu’da kubbenin gelişimi için bkz. Smith, E.B., The Dome A Study İn The Hıstory Of

Ideas, Prınceton, 1956, s.10-44

içeriden sıvanır. Ancak bazen ahşaptan ve işçilikten tasarruf etmek için kubbeler kalıpsız olarak inşa edilir. Erken dönem Osmanlı camilerinde de kubbe küçük hacimlerde kalıpsız inşa edilmiş olabilir. Bu iş için öncelikle üzeri örtülecek mekanın merkezine bir dikme dikilir. Dikmeye dik olacak şekilde kubbenin dış yarıçapına eşit uzunlukta, dönebilen ve düşey olarak yükseltilebilen bir sopa bağlanır. Sopanın üzerine, kubbenin iç yarıçapını belirleyen bir çivi çakılır. Usta bu sopanın yardımıyla kubbeyi örmeye başlar. Kubbe örülürken her tuğla çiviye değecek şekilde yerleştirilir ve her tuğlanın merkeze bakması sağlanır. Tuğla, istenen eğimi verecek şekilde yatay olarak bir sıra örülür ve kuruması beklenir. Sonra kalıp bir sıra yükseltilip bir üst sıra örülür. İş ilerleyip çalışma yüzeyi dikleştikçe tuğlaların kaymaması için, birbirlerine en fazla yaklaştıkları iç köşelerin arasına küçük tuğla parçaları sıkıştırılır ve kuruca bir harç kullanılır.92

Kubbe ve tonozda gerilmeler düzgün yayılı olarak örtünün tamamına yayıldığı gibi çapraz ve nervürlü tonozlarla dilimli kubbelerde omurgalarda toplanmıştır. Kubbede gerilmeler ışınsal olarak, tonozda ise paralel olarak dağılır.93

Rosintal, kökeni Mezopotamya mimarisine dayanan kubbenin genellikle bindirme tekniğinde yapıldığını ve daire planlı mekanları örttüğünü söylemiştir. Sasani mimarisiyle birlikte kare planlı mekanların üstü de kubbeyle örtülmeye başlamıştır.94 Türklerde ilk kubbe Uygur Döneminde (745-940), Hoço Harabelerindeki kubbeli mezarlarda görülür.95

Karahanlılar döneminde genellikle hafif sivri kubbeler kullanılmıştır. Meşhed’de Şir Kebir kubbesi büyük hafif sivri kubbeyle örtülüdür. Kubbeler genellikle dışarıdan kuşak gibi kademelenerek inşa edilmişlerdir (Şekil:3.2). Kubbeler yüksek olduğu için kademelenme teknolojik zorunluluktan kaynaklanmış olabilir. Karahanlılarda ve aynı dönemde Orta Asya’da inşa edilen mezar yapılarında ise kubbe dışarıdan külahla kapatılmıştır.

92 Uluengin, F., Uluengin, B., Uluengin, M.B., a.g..e., s.103

93 Batur, A., a.g..t., s.VI

94

Rosintal, J., a.g.e., s.44-45

Şekil: 3.2. Kubbenin Dışarıdan Kademelenerek Biçimlenmesi (İ.Çeşmeli)

Anadolu Selçuklu döneminde kare planlı mahalle mescitlerinde ve hamamlarda başarıyla uygulanan kubbe, diğer yapı türlerinde bir ya da birkaç birimin örtüsünde, genellikle farklı işlevdeki birimleri vurgulamak amacıyla kullanılmıştır.96 Kubbeden daha kolay örülmesi ve statik açıdan da kubbe kadar karmaşık olmaması nedeniyle Selçuklu yapılarında tonoz, kubbeden daha çok kullanılmış olabilir.97 Bu dönemde de Karahanlılardaki gibi mezar yapıları içten kubbe dışarıdan külahlıdır.

Şekil: 3.3.Altyapıyla Kubbenin Dışarıdan Kademeli Olarak Birleşmesi (İ.A.Kolay)

Şekil: 3.4.Kubbe Detayı (İ.A.Kolay)

96 Tuncer, O.C., a.g.m., s.350, 359

97 Açıklıkları eşit olduğu halde tonoz, kubbeye oranla daha geniş bir alanı örtebilir. Diyelim ki 10 m.lik açıklığı kubbeyle örtmek istersek, ortalama 10x10 m.lik kare ya da buna yakın bir dörtgen bir alan gereklidir. Oysa tonozda derinlemesine kenarı istediğimiz kadar uzatabiliriz. Bu nedenle kervansarayların üst örtüsü genellikle tonozdur. Bkz. Tuncer, O.C., a.g.m., s.358

Batı Anadolu’da günümüze Türk öncesi dönemden kubbesi sağlam çok az yapı kalmıştır. Yapılarda kubbe ve altyapının birleştiği yerler dışarıdan algılanmaz. Altyapı duvarı kubbe başladıktan sonra da dışarıdan kademeli olarak yükselip kubbeyle birleşerek kubbenin daha basık görünmesine neden olur (Şekil: 3.3.). Kubbesi kısmen yıkılmış olan Roma Dönemi yapılarında kubbe örgüsünde çoğunlukla kaba yonu taş kullanıldığı anlaşılmıştır (Şekil: 3.4).98

Bizans dönemi kubbeli yapılarından günümüze ulaşamamış olsa da, dönemin kubbe mimarisindeki genel gelişimin bu bölge yapılarında da kullanıldığı varsayılabilir. Erken Bizans yapılarında, kasnak içinden başlayan, basık görünümlü, yarım küre kesitli kubbe kullanılmış olmalıdır. 12. yy.dan sonra da kasnak daha yüksek tutularak, kasnak üzerinden kubbe başlar. Böylece kubbe basık görünümünden kurtulup, dışarıdan daha iyi algılanabilen bir yapı elemanı olur. 99

Efes Aziz İoannes Kilisesi, Meryem Ana Kilisesi ve Yedi Uyuyanlar Kompleksi kazılarında çıkan kubbe parçalarından, kubbe örgüsünde de duvar ve tonozda olduğu gibi kalın derzli tuğla örgü tekniğinin uygulandığı görülmektedir. Kubbe, kalın bir kasnak üzerinde eteği birden fazla tuğla, devamı gittikçe incelerek tepeye yakın kısımlarda tek tuğla kalınlığında örülmüştür.100

Beylikler dönemi yapılarında ise kubbe tonozdan daha çok kullanılmıştır. Tonoz genellikle ikincil hacimlerin örtüsü olmuştur.

Benzer Belgeler