• Sonuç bulunamadı

2. BÖLÜM FİNANSAL KRİZLER FİNANSAL KRİZLER

2.3. Türkiye Ekonomisi ve 1990 Sonrası Yaşanan Ekonomik Krizler

2.3.2. Kasım 2000 ve Şubat 2001 Krizler

2.3.3.1. Krizin Süreci ve Etkiler

Birçok ülke, talebi genişleten yatırımlar yaparak ve ihracatı artırarak büyürken ABD ekonomisi büyümesini giderek artan bir tüketimle sürdürmüştür. Borç para bulmadaki ayrıcalıklı pozisyonunu kullanan ABD tarihinde görülmemiş bir seviyede cari işlem açığı vermiş ve bu cari açığı 2007–2008 yılında bir borç krizi takip etmiştir. ABD’ye yapılan ithalat, ABD’den yapılan ihracata oranla çok daha fazla olduğundan ödemeler

dengesi içinde cari işlem açığı hiçbir ülkenin şimdiye kadar sahip olmadığı kadar yüksek bir seviyeye ulaşmıştır. Bu cari açık ABD’nin yeniden borçlanma yoluyla kapattığı ve kaydedilen en yüksek mali açık ile eşzamanlı olarak gerçekleşmiştir. ABD ulusal borçlarının finansmanı öncelikle Asya özellikle de Çin’den sağlamış ve geçen beş yıl boyunca günlük 2 milyar dolarlık bir para girişini ihtiva etmiştir. Bir başka ifade ile ABD, yükselen ekonomilerin ve gelişmekte olan ülkelerin tasarruflarını toplayan bir alıcı pozisyonundadır (Ttrichet, 2005:6).

2008 yılının ikinci yarısında küresel boyuta ulaşan krizin temelini ABD mortagage piyasasında yaşanan sorunlar oluşturmaktadır. ABD’de ortaya çıkan ve tüm dünyayı olumsuz etkileyen emlak sektörüne ilişkin sorunların temeli, beş yıl önce bazı finansal kuruluşların kredibilitesi zayıf olan kişilere de mortgage kredisi vermeye başlaması ile atılmış ve finansal kesim üzerine büyük risk almıştır. ABD’deki bankalar ekonomiyi inşaat sektörü aracılığıyla canlandırmak için, ödeme gücü ve kredibilitesi görece düşük riskli kişi ve kurumlara, sub-prime mortgage kredileri vererek, yüksek riskli kredilerin boyutunu 1,5 trilyon dolara yükseltmişlerdir. Bankalar daha sonra daha fazla kredi verebilmek için, bu riskli gruba verilen kredilerden doğan alacaklarını teminat göstererek, emlak tahvilleri çıkarıp bunları piyasadaki benzerlerine göre daha yüksek karlar elde etmeyi hedefleyen hedge fonlara satmışlardır. Ayrıca ipotekli gayrimenkuller üzerinden, emlak fiyatlarının artan kısmına yeni ipotekler yapılarak, yeni kredilerin alınması reel karşılığı olmayan kredi hacmini arttırmıştır. ABD’deki mortgage piyasasında verilen kredilerin yaklaşık üçte birinin değişken faizli krediler olması da mali piyasaları zor duruma sokmuştur (Susam ve Bakkal, 2009:73).

ABD piyasalarında gözlemlenen mortagage problemleri ters seçim sorununun bir sonucudur. Önce ödeme kapasitesi düşük kişilere konut kredisi verilmiş ve konut satın

almak için başvuruda bulunanlardan sadece gelirlerini beyan etmeleri istenmiş ancak bu beyan için kanıt istenmemiştir. Bunun yanında uyarlanabilen oranlı veya alternatif A olarak adlandırılan türdeki borçlanmalarda borç talebinde bulunanlardan finansal durumlarına ilişkin daha az durum bildirim dokümanı istendiği kaydedilmiştir. Bunun sonucunda, kredilerin geri dönüşünde sıkıntı yaşayan finans kuruluşları krize girmiş ve fonlar birbiri ardına zarar etmeye başlamışlardır. Böylece finans kuruluşları birbirlerine olan güveni yitirerek kredi arzını düşürmüştür. Bu süreç düşük kalitedeki kredi isteyenlerin piyasada sayılarının artmasına ve kredi verenlerin de ters seçimde bulunmalarına neden olmuştur (Erdoğan, 2008:2).

2006 yılında sub-prime mortgage piyasasında kredi kalitesindeki bozulma FED tarafından gündeme getirilmekle birlikte, kredi piyasasında daralmaya yol açabilecek düzenleyici ve denetleyici müdahalelerden kaçınılmış, sistemdeki sorunlara rağmen konut kredilerine dayalı menkul kıymet ihracına devam edilmiştir. Yine 2006’da ABD gayrimenkul piyasasının doygunluğa ulaşıp durgunluk içine girmesi ile konut fiyatlarındaki düşüş ve FED’in son iki yılda sık sık faiz artırımına gitmesi, özellikle değişken faizli kredi alan ve konut fiyatlarındaki artışa güvenenleri zor duruma sokmuştur (Demir ve diğ., 2008:4).

Yatırımcıların risk almadan kazanç elde etme isteği, maliyeti düşük, kolay kredi imkânlarına bağlı olarak tüketicilerin aşırı borçlanmasına ve kontrolsüz kredi genişlemesine neden olarak sistemin kırılganlığını arttırmıştır. ABD’de subprime borçlularının ödeme güçlüğüne düşmesi ile tetiklenen kriz, bu kırılganlıklarla birlikte büyümüştür. Kredi piyasasında ortaya çıkan kriz Mortagage kredileri üzerinde odaklansa da kredi kartı geri ödemelerinin belirgin bir sorun olarak sistem içinde yer aldığı görülmektedir (Demir ve diğ., 2008:38).

ABD finansal piyasalarında yaşanan dalgalanmanın ve bu dalgalanma sonunda uygulanan politikaların etkisiyle 2007 yılında toplam kredi piyasasında bir daralma olduğu görülmektedir. ABD’de 2007 yılında yaklaşık olarak net 4 trilyon dolar kredi kullandırılmıştır. ABD kredi piyasasında, 2007 yılında 4 trilyon dolar olan net kredi kullanımının kaynak yapısına sektörler itibariyle bakıldığında, finans sektörü ile gelişmekte olan diğer ülke piyasalarına ilişkin payı ifade eden dünyanın geri kalan piyasalarının ağırlıkta olduğu görülmektedir. Diğer ülke piyasalarının 2007 yılının üçüncü çeyreğinde kredi arzı üzerindeki payı, faiz oranları, borsa oynaklığının artması ve doların değerleriyle ilişkili olarak %11’e gerilemiştir. Kredi piyasasında ortaya çıkan dalgalanma nedeniyle kredi koşullarının sıkılaştırılması hem kredi arzının hem de piyasada borçlanma imkânının azalmasına neden olmuştur. Kredi piyasasında ortaya çıkan daralma ABD ekonomisinin büyümesi üzerinde olumsuz baskı yapmaktadır. Kredi piyasasının fonlanması için ABD hükümeti, kriz dönemi olan 2007 yılında likidite sıkışıklığını gidermek için açık piyasa işlemlerini kullanmıştır. FED, finansal karışıklığın çözümlenmesinde ilk olarak açık piyasa işlemelerini, ikinci olarak da bankalarla müşterek olarak finansal bir kriz sırasında piyasalara ilave likidite sağlamak amacıyla tam teminat altına alınmış ticari bankalara ve diğer finansal kurumlara gecelik borç vermeyi tercih etmiştir (BDDK, 2008:36-37).

ABD’de 2007 yılında, finans ve sigorta, gayrimenkul, inşaat ve madencilik sektörü başta olmak üzere toplam 4 sektörün büyüme hızının yavaşlamasıyla genel ekonominin büyüme hızı da yavaşlamıştır. Ekonomik büyümenin yavaşlamasına neden olan reel sektör, Mortagage krizinden olumsuz yönde etkilenmiştir. Ekonomik gelişmelere paralel olarak ABD dolarının değer kaybetmesi, küresel finansal piyasaları olumsuz yönde etkilemektedir. Uluslar arası kısa vadeli sermaye hareketlerinin en önemli iki etkeni faiz

oranları ve göreceli döviz kuru değerleridir. Bu nedenle ABD’nin cari açığı ile bu açığın nasıl finanse edildiği piyasaları yakından ilgilendirmektedir. 2007 sonu itibariyle ABD cari açık rakamı tarihinde en yüksek seviyeye ulaşarak, 811,5 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir (Demir ve diğ., 2008:36).