• Sonuç bulunamadı

1.5. TÜRKİYE’DE PARA POLİTİKALARI UYGULAMALARI

2.4.3. Krizin Kaynağı ABD ile Türkiye Ticari İlişkileri

Türkiye’nin Amerika ile dış ticareti sürekli olarak Türkiye aleyhinde gelişim göstermektedir. 2009 yılında Türkiye Amerika’dan toplam 8,5 milyar dolarlık ithalat yaparken aynı yılda bu ülkeye toplam 3,2 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirmiştir (KTO Ülke Raporları, 2009).

Tablo 12. Türkiye’nin ABD ile Dış Ticareti , (000 $)

2008 2009 Değişim % 2009* 2010* Değişim % İhracat 4.299.941 3.225.220 -25 527.765 521.418 -1,2 İthalat 11.975.929 8.568.053 -28,5 1.231.592 1.312.103 6,5 Dış Ticaret Hacmi 16.275.870 11.793.273 -27,5 1.759.357 1.833.521 4,2 Dış Ticaret Dengesi -7.675.988 -5.342.833 -30,3 -703.827 -790.685 12,3

Kaynak: www.tim.org.tr, Erişim Tarihi: 14.04.2010 * Mart ayı itibariyle

Türkiye Amerika’ya en fazla Otomotiv ürünleri ihraç etmiştir. 2008 yılında 267 milyon dolarlık otomotiv ihraç edilmişken 2009 yılında bu rakam 696 milyon dolara çıkmıştır. Otomotiv sektörünün ardından ise en fazla çelik ve Konfeksiyon ürünleri ihraç edilmiştir(KTO Ülke Raporları, 2009).

Tablo 13. Türkiye’nin ABD’ye ihracatı, ($) Sektör 2008 2009 Değişi m % 2009* 2010* Değişim % Otomotiv 267.001.298 696.819.022 161,0 67.527.829 137.173.429 103,1 Çelik 816.004.891 236.148.697 -71,1 84.618.285 112.647.745 33,1 Konfeksiyon 552.651.028 353.776.797 -36,0 73.535.750 95.057.348 29,3 Makine 406.759.021 322.891.626 -20,6 93.528.791 90.543.327 -3,2 Madencilik 346.553.843 224.345.580 -35,3 49.461.390 60.560.730 22,4 Kimyevi Maddeler 540.900.894 247.236.256 -54,3 46.691.937 54.418.689 16,5 Tekstil 219.251.066 156.425.370 -28,7 34.354.314 50.054.992 45,7 Tütün 96.584.657 184.431.840 91,0 104.680.351 44.428.026 -57,6 Halı 84.415.079 78.870.604 -6,6 14.163.584 27.306.451 92,8 Demir 155.360.866 92.856.571 -40,2 18.481.561 26.666.105 44,3

Kaynak: www.tim.org.tr, Erişim Tarihi: 13.04.2010 * Mart ayı itibariyle

Finansal panayır, sorumsuz borçlanma, çılgın tüketim ve özellikle de ithalata, bunun karşılığında giderek artan bir cari açık ve sonucunda gelen dış borçlar, bir yandan ABD ekonomisini yeni bir çerçeveye doğru götürürken, diğer yandan da bizim gibi ülkelerin ekonomik yapılarının belirlenmesinin temelleri atılmaktadır (Kırım, 2009).

Son krizle birlikte Türkiye’nin dış ticaret hacmi azalmaya başlamıştır. Aynı zamanda yabancı sermaye girişleri de tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de azalmıştır. AB başta olmak üzere dünya GSYİH’nin azalması ihracatı olumsuz etkilemektedir (Togan, 2009: 11).

Togan (2009)’a göre küresel krizde reel döviz kurunu sabit tutarak reel harcamaları kısmak ve böylece dış dengeyi sağlamak bir alternatiftir. Fakat böyle bir

durumda iç denge zarar görmektedir. Yine Togan’a göre iç ve dış denge reel döviz kuru devalüe edilirken reel harcamalar da belli bir oranda arttırılarak sağlanabilir.

Son küresel kriz, ekonomiye ve geleceğe ilişkin beklentileri bozmuş ve geliri azaltmıştır. ABD gibi bazı ülkeler ekonomik durgunluğu teşvik ve kamu harcamaları ile aşmaya çalışmakta bu durumda bütçe açıklarını ve borçları yükseltmektedir. Ayrıca durgunluk dönemlerinde vergi gelirlerinin azalması da bu negatif duruma katkı sağlamaktadır (Togan, 2009: 13-15).

Şu anda da devam eden kriz, geçmiş dönemlerdeki krizlerden farklı olarak küresel niteliktedir. Deflasyon ve resesyon riski de taşıması krizi olağan dışı kılmaktadır (Yılmaz, 2008: 11)

Kriz döneminde de Çin ekonomisi, Yen’in değerini bilinçli olarak düşük tuttuğu için döviz rezervlerinde ciddi artış olmuştur. Çin böylece Batı’ya kredi verebilir hale gelmiş ve böylece Batılı ekonomiler ucuz kaynak bulabilmişlerdir. Bu gelişmeler küresel krizde etkide bulunmuştur (Uysal, 2009: 7). Türkiye bu krizden kredi, sermaye hareketleri ve dış ticaret kanallarında etkilenmiş ve etkilenmektedir (Uysal, 2009: 9).

Etkisi bu kadar geniş olan krizde Türkiye’nin de içinde bulunduğu pek çok ülke faiz indirimine gitti ve piyasalara likidite desteği sağladı (Babacan, 2009: 31)

Ülkemizde faiz indirimlerinin yanı sıra krize karşı alınan önlemler (Altuntepe, 2009: 137);

1. Vadesi geldiği halde ödenmemiş vergi alacakları taksitlendirildi,

2. Yurtdışındaki vatandaşların paralarının Türkiye’ ye getirilmesi için çalışmalar yapıldı,

3. Mevduate güvence verme yetkisi TMSF’ den alınıp Bakanlar Kurulu’ na devredildi,

4. Hisse senedi alım satımlarında uygulanan stopaj oranı sıfırlandı,

5. KOSGEB kanalı ile KOBİ’ lere uygun koşullarda kredi desteği sağlandı, 6. Halk Bankası kanalı ile esnaf ve sanayicilere kredi imkanları genişletildi. Bu küresel krizin bitişiyle (Ulagay, 2009: 59):

2. Gelişmiş ülkeler ve Japonya bir süre daha yavaş büyüyecek, 3. Sermaye hareketlerinin Batı’dan Doğu’ya akışı sürecek.

Son küresel kriz, ABD de çıkmasına rağmen AB, Rusya, Japonya gibi ülkeleri de etkilemesinin en önemli nedenlerinden biri de bu ülke ekonomilerinin dışa açıklığının yanı ihracata bağımlılığının son derece yüksek olmasıdır (Çarıkçı, 2009: 28).

Avrupa başta olmak üzere dünyada, piyasadaki fazla para arzına bağlı olarak enflasyon tehlikesi gündeme gelmektedir. Enflasyonu önlemek ve piyasadaki para arzını çekmek için önümüzdeki dönemde düşük faiz uygulamasına son verme ihtimali vardır (Altınok, 2010: 31). Dünyada beklenti enflasyonu harekete geçirmeden riskleri en aza indirmektir (Altınok, 2010: 30-31). Özellikle Amerika’nın erken faiz artırım beklentisi doların güçlenmesi sonucunu ortaya çıkarabilir. Böylece euro-dolar paritesinin alcağı değer de Türkiye’nin dış ticaret dengelerini yine etkileyecektir (Sağman, 2010: 31). Diğer taraftan verilen teşvikler ve desteklerle beslenen bütçe açıkları ve borçlar da küresel ekonomideki geleceğe ilişkin diğer kaygılardır. Artan kamu harcamaları ve kriz nedeniyle düşen vergi gelirleri bütçe açıklarını tetiklemiş ve bu açıklar da borçlanma ihtiyacını arttırmıştır (Dikbaş, 2010: 44). Maastricht Kriterleri’ne göre AB’de bütçe açığı GSYİH’nin %3’ünü, borç stok ise %60’ı geçemez. Fakat AB’nin iyi ekonomileri bile bu oranlardan çok uzaktadırlar.

Türkiye’de de aynı şekilde ekonomik durgunluk nedeniyle vergi gelirlerinin düşmesi ve kamu harcamalarındaki artış bütçe açığını olumsuz etkilemiştir (Dikbaş, 2010: 45).

ABD ile Türkiye arasında gerçekleştirilen ticaret hacminin toplam dış ticaret hacmi içindeki payının yüksek olmaması, ABD’de yaşanan durgunluğun dış ticaret yolu ile ülkemize yansımasında olumlu bir engel olarak düşünülebilir (Palacıoğlu, vd, 2008: 43).

Son yıllarda dış ticarette ortaya çıkan dengesizlik ve petrol üreten ülkelerde Çin gibi ülkelerin gelişmiş ülkeleri finanse etmeye başlamaları sonunda gelişmiş ve zengin ülkeler üretmede tüketmeye başladılar. Bu durum krize giden süreçte mutlak etkili olmuştur (Külebi, 2010: 50). Bu krizle birlikte güvenli liman olarak kabul edilen

gelişmiş ve zengin ülke finans piyasalarının kırgınlığı da ortaya çıkmıştır (Yılmaz, 2010: 7).

2009 yılında ithalatın ihracattan daha hızlı gerilemesi, dış ticaret açığı ve cari açığı önceki yıla göre daralmıştır.

Son krizin diğer bir özelliği de, reel sektörün fiyatlandırmalardan bağımsız olarak düşüşler göstermesi ve toparlanma için dünya genelinde ekonomik paketlere ihtiyaç duyulmasıdır. Ülkeler reel ve finans sektöründeki daralmaları bu paketlerle aşmaya çalışmaktadırlar (Böke, 2009: 42-44).

Dünya ticaretinin azalmasında talep yetersizliğinin yanı sıra finansman imkanlarındaki sorunlar da etkili olmuştur. Türkiye ihracatındaki düşüş finansman sorunlarından çok dış talepteki daralmadan kaynaklanmıştır (Acar, 2009: 2-3).

Amerika son krizde finansal piyasaların sapkın düzensizliğini ve banka denetimlerinin yıkımını feci şekilde yaşamıştır. Amerika’da ve dünyada devletin ekonomiye müdahalesi geçici olabilir. Bu geçici durum finansal sorunların çözülüp çözülmeyeceğine bağlıdır (Carm, 2010). Ayrıca gelişmekte olan ülkelerde olduğu gibi gelişmiş ülkelerde de devlet bütçesinin bozulması istihdam sorununu şiddetlendirmektedir (Carm, 2010).

ABD’deki krizin Avrupa piyasalarına yansıması, tüm dünyadaki fonların çıktıkları ülkeye geri çağrılacağı anlamına da gelmektedir. Bu da cari açığını yabancı sermaye ile finanse eden devletleri daha da zor durumda bırakacaktır (Özbek, 2008: 6). Dış ticaretin cari açık üzerindeki etkisi, ihracatın ithalatı karşılama amacıyla alakalıdır. İşte bu yüzden ihracatın ithalata bağımlılığı bir kez daha önem kazanmaktadır (Özbek, 2008: 8).

Halen yaşanmakta olan kriz, batının küresel düzendeki tartışılmaz üstünlüğünün sona ermekte olduğunu ve başta Çin olmak üzere yeni yükselen güçlerin hemen her alandaki ağırlığının arttığı bir döneme girilmekte olduğunu gösteriyor. Yani Batının dünyayı tek başına yönlendirdiği ve piyasa’nın kutsandığı bir dönemin sonuna gelinmiştir (Ulagay, 2009).

Küresel kriz ile birlikte hükümetler ekonomilerini düzeltmek için birçok kritik sektöre teşviklere getirmiştir. Getirilen teşvikler ise kamu harcamalarının artmasına ve zamanla bütçe açıklarının devasa boyutlara ulaşmasına neden olmuştur.

Dünya ekonomisinde belirsizlik hala devam etmektedir. Gelişmekte olan ülkelerin büyüme göstereceği, gelişmiş ülkelerin ise düşük bir büyüme göstereceği öngörülmektedir. Son olarak borç krizinin ikinci bir kriz dalgası yaratacağı ve küresel krizin yeniden dip noktasına doğru gideceği düşünülmektedir. Avrupa’da PIIGS olarak adlandırılan Portekiz, İrlanda, İtalya, Yunanistan ve İspanya yüksek oranda kamu borcuna sahip olup ortalama olarak kamu borcunun GSMH’ye oranı %100’leri aşmış durumdadır. artan bütçe açıkları kamu maliyesinde düzeltilmesi zor zararlar oluşturacaktır. Avrupa Birliği ile IMF’nin Yunanistan’a yapacağı 110 milyar euroluk destek paketi, dünya tarihindeki en büyük yardım paketini oluşturmuştur. Yunanistan’ı bu kadar önemli kılan ise euro bölgesi içinde olması ve euro üyesinde olacak olası bir krizin tüm euro ülkelerine sıçrama imkanı olmasıdır. Yardım paketinin ardından düşmeye başlayan euro, dolara karşı sürekli olarak değer yitirmektedir. Eurodaki değer kaybı ise Avrupa’nın ihracatını olumsuz yönde etkilemektedir. Eurodaki değer kaybı, ihracatının yaklaşık %60’ını Avrupa ülkelerine yapan Türk ihracatçısının gelirlerini de olumsuz yönde etkileyecektir. Ayrıca, doların euro karşısında yükselmesi, maliyetlerinin çoğu dolar cinsinden olan Türk imalatçısının giderlerini artıracaktır.

Sonuç olarak, Dünya ekonomisindeki belirsizlik devam etmektedir. Kimi iktisatçılar krizin tekrar derinleşip ikinci bir dip dalgası oluşacağını öngörürken, kim iktisatçılar ise dip notasına yapmayacağını ve sıkı maliye politikaları ile eşgüdümlü yürütülecek sıkı para politikası ile krizin derinleşmeyeceği görüşündedir.