• Sonuç bulunamadı

3.5. DIŞA BAĞIMLI DEĞİŞKEN: DÖVİZ KURU

3.5.6. Döviz Kuru Üzerine Tartışmalar:

3.5.6.1. Kritik Elastikiyetler Şartını Test Etmeyi Amaçlayan Ulusal Ve Uluslar

1994 Arize Kore, Hindistan, Endonezya, Malezya, Pakistan, Filipinler, Singapur, Sri Lanka, Tayland ülkelerini kapsayan bir araştırma yapılarak döviz kuru ve dış ticaret arasındaki ilişki incelenerek Hindistan ve Sri Lanka dışındaki tüm ülkelerde devalüasyon uzun dönemde dış ticaret dengesini olumlu yönde etkilediği sonucuna ulaşılmıştır.

1998 Sivri-Usta Granger nedensellik testi ve VAR yöntemini kullanarak Türkiye’nin ihracat ve ithalat yapısını incelemiş sonuç olarak da reel efektif döviz kurlarının ihracat ve ithalat üzerinde bir nedensellik ilişkisinin olmadığı sonucuna ulaşılarak be sebepten kur ayarlamalarının dış ticaret üzerine etki eden bir etmen olmadığını açıklar.

kullanarak her üç ülkede de toplam elastikiyetler şartının gerçekleştiğini ortaya koymuştur.

2004 Doğanlar ve diğerleri 1981:1-1994:4 dönemine ait verileri kullanarak Türk ekonomisinin ihracat talep fonksiyonunu tahmin etmeyi amaçlamış ve fiyat esnekliğinin -1.07 gelir esnekliğinin ise 3 .08 olduğu ve döviz arz eğilime sahip olduğunu bu nedenle de ihracatı olumlu yönde etkilediği sonucuna ulaşmıştır.

2004 Aydın ve diğerleri 1987:1-2003: dönemlerine ait üçer aylık dönemleri kapsayan ihracat arzı ve ithalat talebi fonksiyonları ko-entegrasyon kullanılarak tahmin edilmiş ve VAR yöntemi kullanılarak reel döviz kurunun ithalatın önemli bir belirleyicisi olduğu ancak ihracatı etkilemediği sonucuna ulaşılmıştır.

20. yüzyılın başlarında birçok ekonomist genel bir döviz kurunun fiyatının, tüm dünya üzerinde aynı olabileceğini, ve bundan sapmaların geçici arz talep değişikliklerinden ya da döviz kurlarını piyasadan kaldırma izninin olmaması gerçeğinden kaynaklanacağını umuyordu.

Balassa (1964) ve Samuelson (1964), yerel fiyatlarda uluslararası değişiklikleri analiz ettiler ve döviz kurları ve satın alma pariteleri arasındaki farkları açıklayabilecek birçok mal ve hizmette yerleşik başına gelir ve fiyatlar arasındaki negatif ilişkiye etkisi olabileceğini düşündüler, böylece, bu ürünlerde, daha yüksek dolar fiyatı ve daha yüksek gelirin yerel piyasalarda olabilir. Bu, ticari mallar uluslar arası fiyatlardan çok etkilenirken, özellikle ticareti yapılmayan mal ve hizmetlerde konusundaki birçok çalışma tarafından onaylandı. Yani fakir ülkelerdeki bireyler, bazı mal ve hizmetleri zengin ülkelerdekinden çok daha ucuz fiyata ulaşabilir, ve değişken, satın alma paritesi hesaplamalarında ortak para biriminde (örneğin dolar) ölçüldüğü zaman, kişi başı gelirdeki uluslararası karşılaştırmalar daha gerçekçi olur. Döviz kuru ve satın alma gücü arasındaki eşitsizlikler yurtiçi ücretlerdeki farklarla bağdaştırılmıştır.

Birçok ekonomist döviz kuru değişimini bu yaklaşımı baz alarak analiz ettiler ayrıca verimlilikle ve diğer unsurlarla, farklı hipotezlerin ampirik onaylı sonuçları ile bağlantılı açıklamalar bulmaya çalıştılar. Balassa-Samuelson, BS, yaklaşımından otuz yıl sonra Samuelson (1994), bu konuda yeni düşünceler sundu. Alberola, Cervero, Lopez ve Ubide (2000), gerçek döviz kurlarını açıklamasında BS yaklaşımını ve ödemeler dengesini içeren bir model oluşturdular ve döviz kuru açıklamasında, net

yabancı varlık stokunun ve sektörel ücretlerin gelişiminin temel değişken olduğunu gösterdiler. Faria ve Leon-Ledesma (2000) BS hipotezlerini çeşitli ülke ve dönemlerde analiz ettiler ve deneysel çalışmalarının BS hipotezlerini desteklemediği sonucuna vardılar. Satın alma gücü paritesi hipotezinin her ne kadar onlar bu yaklaşımın ekonomide reel döviz kurlarının gerçek veya yetersiz etkisi için bu yaklaşımın dahil edilmesine katılmamalarına rağmen PPP’nin tutulduğu ve reel döviz kurunun, göreli büyüme oranı üzerinde uzun dönemde etkisi olduğunu gösterdiği sonucuna vardılar.

1970’ler boyunca döviz kurlarının değişimini açıklamaya çalışan bazı deneysel modeller vardı, ve bu modellerin performanslarının karşılaştırması, daha realist modellerin oluşturulmasına yönelik üzerinde durulan sonuçları ile Meese ve Rogoff tarafından (1983) sunuldu. Seksenler ve doksanlar boyunca farklı yaklaşımları ve değişkenleri içeren çeşitli model vardı. İç ve dış ticaret açısından ticareti olan ve olmayan mal ve hizmetler arasındaki mesafe, üretkenlik değişikliklerin etkisi ve diğer değişkenler ile birlikte birçok çalışmada yer aldı.

Chinn ve Johnston (1996) üretkenlik ölçütlerini, hükümet harcamaları oranlarını ve hatta petrolün reel fiyatında ticari koşulları içeren reel döviz kuru seviyelerini açıklamada en başarılı deneysel modeli buldular. MacDonald da ayrıca 1998’de birçok açıklayıcı değişken içeren derleme bir fikir sundu. Camarero ve Tamarit 2001 de bu derleme yaklaşımın devamında 1973-1992 yılları boyunca 9 diğer Avrupa ülkesi ile karşılaştırıldığında İspanyol para birimi için eşbütünleşmesi yaklaşımını içeren bir panel sundular. Hükümet harcama oranlarından çok reel döviz kuru farklarının etkilerinde daha çok destek buldular.

Döviz kuru ve onun tahmini sonuçlarını açıklamak için faiz oranlarındaki farklılıkların rolü üzerinde duran diğer çalışmalar, her zaman inandırıcı olmadı. Nagayasu ve MacDonald (2000), 14 endüstrileşmiş ülkenin verileri ile eşbütünleşme çalışması ile ilgili bir panel sundu ve reel döviz kuru ve reel faiz oranı (RERI) arasında 1976-1997 yılları arasındaki gelişmeleri baz alarak uzun vadede güçlü bir bağlantı olduğunu kanıtladılar. Nominal döviz kuru ve ülkenin para biriminin dolar yada başka bir döviz kuruna bağlantılı nispi fiyat endeksi arasındaki fark olarak tanımlanan reel döviz kuru, beklenen gelecek değeri ve göreli reel faiz oranları (yabancı faiz oranları ile yerel faiz oranları arasındaki oran), potansiyel fonksiyonu olarak belirlendi. Hoffman

ve MacDonald (2003), 1978-97 süreci arasında G7 ülkelerinin çift taraflı döviz kurlarını inceledi ve RERI yaklaşımını destekleyen sonuçlara ulaştılar. Gente ve Leon- Ledesma (2004), borç veya kredi veren ülkelerden farklı olduğu Güney-Doğu Asya ülkelerinde, döviz kuru üzerinde reel faiz oranın etkilerini analiz ettiler (Guisan, 2005).

Cheung, Chinn ve Garcia-Pascual (2004), 1990’larda ortaya çıkan birçok döviz kuru modelinin tahmini yeterliliklerini kıyasladılar ve tahmini değerlerin döviz kurunun esas değeriyle eşbütünleşme halinde olduğunu gördüler ancak tahmini ve esas değerler arası tam bir uyumluluk yoktu. Ayrıca modeller arası bazı ilişkilerin olduğunu ama bazı modellerin özelliklerinin bazı dönemler iyi işleyip başka bir dönem işlevsiz olduğunu ve belirli yaklaşımların sonuçlarının pek de ikna edici olmadığını buldular (Guisan, 2005).

Guisan (2005)’ e göre ücret seviyeleri ve döviz kurları ile ilgili olarak bazı bu değerlerden bazıları ilişkili olabilir ama her zaman yazarların belirttiği doğrultuda değil. Örneğin, bazı çalışmalarda yazarlar kişi başı gelirde yüksek etkisi olan hizmetlerde işçilerin daha üretken olduğunu düşünürler, ancak bu nedensellik ilişkisi bazen ters yönde gelişebilir. Bazı durumlarda üretim ve döviz kurları arasındaki ilişki gelir dağılımı ve benzeri değişkenlere bağlı olabilir.

Milton Friedman serbest dalgalanan döviz kuru rejiminin faydalı olduğunu ifade etmiştir. Buna karşılık Robert Mundell altın standardına sabitlenmiş kurun iyi olduğunu savunmuştur. Özdemir’ e göre ise tam serbest dalgalı döviz kuru rejiminde merkez bankası müdahalesi yoktur ve bu sistem esneklik sağlar. Sabit döviz kuru sisteminde, politika yapıcılar bağımsız para politikası uygulayamazlar fakat bu sistemde güvenilirlik oldukça yüksektir. Frankel (1999) ‘e göre de ne tam serbest kur rejimi ne de para kurulu, merkez bankası finans piyasaları nedeniyle ortaya çıkan sorunları tamamen ortadan kaldıramaz (Ertekin, 2003).