• Sonuç bulunamadı

2.8. BASEL KRİTERLERİ

2.8.5. Basel II – Üç Temel Prensip

2.8.5.1. Birinci Yapısal Blok: Asgari Sermaye Yeterliliği

2.8.5.1.2. Kredi Riski Yönetimi

Basel komitesinin 1999 yılında yayınladığı ‘Principles for the Management of Credit Risk’ adlı dokümanda kredi risk yönetimi sürecinin aşamaları aşağıdaki şekilde belirtilmiştir.

• Kredi riskiyle ilgili çevresel ortamının oluşturulması, • Kredi verme sürecinin etkin biçimde işlemesi,

• Kredi riskinin tanımlanması, yönetimi, ölçümü ve izleme işlevlerinin sürdürülmesi,

• Kredi riski ile ilgili içsel ve dışsal olarak yeterli kontrolünün sağlanmasıdır. Basel komitesinin yayınladığı dokümanını esas olarak kredi risk yönetimi sürecinin temel unsurlarını şu şekilde tanımlayabiliriz:

• Kredi risk yönetiminin organizasyonel yapısı,

• Kredi risklerinin tanımlanması, ölçülmesi, izlenmesi, kontrolü, • Kredi riskine ilişkin uygun kontrollerin uygulanması,

Kredi risk yönetimin amacı, uygun parametreler içinde bankanın maruz kalabileceği riskleri yöneterek bankanın risk ayarlı getirisini maksimize etmektir.

Bankalar hem tüm kredi portföyünün taşıdığı riskleri hem de tek tek her kredinin taşıdığı riski yönetmelidir. Bunun yanında kredi risklerinin diğer risklerle ilişkisini de dikkate almaları gerekmektedir. Kredi riskinin etkin bir şekilde yönetimi; risk yönetiminde kapsamlı bir risk yaklaşımının önemli unsurlarından biridir.

Basel II’de tüm risk türlerinin temel yönetim prensibinde, bankanın yönetim kurulunca açık olarak belirlenmiş bir stratejisinin olması gerektiği vurgulanmaktadır. (Tuncer, 2005: 8).

Kredi risklerinin yönetilmesi için ölçülebilir seviyede olması gerekmektedir, ölçülmesinde ihtiyaç duyulan faktörler ise; kredilerin yapısı, teminatı, limiti, vadesi ve içsel derecelendirme sonuçlarıdır.

Basel II uzlaşısı kredi riski için bankalara üç farklı seçenek sunmaktadır:

1. Standart yaklaşım

2. İçsel derecelendirme yaklaşımı

3. Gelişmiş içsel derecelendirme yaklaşımı

2.8.5.1.2.1. Standart Yaklaşım

Standart yaklaşımda krediler ve diğer alacaklar için risk ağırlıkların belirlenmesi Dışsal Kredi Derecelendirme Kuruluşları tarafından yapılmaktadır.

Basitleştirilmiş standart yaklaşımda ise risk ağırlıklarının belirlenmesinde ihracat kredi kuruluşları tarafından verilen notlar kullanılmaktadır (Aras, 2005:5).

Basel II bankaların bütün alacakları için sınıflandırma ve rating notlarına göre risk ağırlıklarının ne olacağını belirlemiştir.

Basel II ye göre banka alacakları, kamudan alacaklar, bankalardan alacaklar, kamu kuruluşlarından alacaklar, çok uluslu kalkınma bankalarındaki riskler, sermaye piyasası şirketleri, kurumsal riskler, perakende riskler, ikamet amaçlı gayrimenkul ipotekli alacaklar, ticari gayrimenkul ipotekli alacaklar, takipteki krediler, yüksek risk kategorileri, diğer aktifler ve bilanço dışı işlemler olarak gruplandırılmıştır (Babusçu, 2005:266).

Standart yaklaşımda kullanılan risk ağırlıkları aşağıdaki tabloda verilmiştir.

Tablo 2: Standart Yaklaşımda Kullanılan Risk Ağırlıkları Standart Risk

Ağırlıkları

Ülke Bankalar I Bankalar II Şirket

AAA’dan AA-‘ye %0 %20 %20 %20

A+’dan A-‘ye %20 %50 %50 (Uzun Vade) %20 (Kısa Vade)

%50

BBB+’dan BBB –‘ye %50 %100 %50 (Uzun Vade) %20 (Kısa Vade)

BB-‘ye kadar %100

BB+’dan B-‘ye %100 %100 %100 (Uzun vade) %50 (Kısa vade)

BB-‘nin altı için % 150

B-‘den aşağı %150 %150 %150 %150

Derecelendirilmemiş %100 %100 %50 (Uzun Vade) %20 (Kısa Vade)

%100

Gayrimenkul teminatlı krediler

Konut ipoteği karşılığında verilen krediler %50, ticari gayrimenkul ipoteği karşılığında verilen krediler %100 risk ağırlığına tabi olacaktır.

Bir bankanın kendi ilişkisi içinde bulunabileceği tüm gerçek ya da tüzel kişi taraflar için kredi ilişkisinin risklilik durumuna göre risk katsayıları verilmektedir. Bu katsayılar, derecelendirme kuruluşlarının kullandıkları standart dereceler ile eşleştirilmiş yüzde paylar olarak saptanmıştır. Yukarıdaki tabloda ülkeler, bankalar ve şirketler için belirlenmiş risk katsayıları sunulmaktadır (Değirmenci, 2003:40).

Basel II risk ağırlıkları düzenlemesine göre; kendi devletleri için daha düşük risk ağırlığı uygulayan ülkeler, bankalardan olan yerel para cinsi ve 3 aydan kısa vadeli alacaklarda “kamu” için belirlenmiş risk ağırlığının bir yükseğini uygulayabileceklerdir.

Rating derecesi olmayan bankalardan olan alacaklara uygulanan risk ağırlığı, kamudan alacaklara uygulanandan daha düşük olmamaktadır. Düzenlemeye göre kamu kuruluşlarından olan alacaklar için bankaların risk ağırlıkları geçerli olabilecektir, düzenlemede MB ve Hazine bu kurumlardan ayrı değerlendirilmiştir.

Sermaye piyasası şirketlerinde denetim ve gözetim yeterli düzeyde değil ise kurumsal alacaklar için uygulanan risk ağırlıkları uygulanacaktır (Babusçu, 2006: 267-269).

Standart yaklaşım içerisinde faiz oranı genel piyasa riski “vade merdiveni tablosu” aracılığıyla hesaplanmaktadır. Burada ilk olarak banka için alacak hakkını ifade eden uzun pozisyonlar ile yükümlülükleri ifade eden kısa pozisyonlar çeşitli vade dilimlerine yerleştirilmektedir. Daha sonra ise her bir vade diliminde yer alan uzun ve kısa pozisyonlar arasındaki fark üzerinden dikey sermaye gereksimi, vade dilimleri arasında çeşitli seviyelerde oluşan farklı yönlerdeki pozisyonlar için (uzun veya kısa) yatay sermaye gereksinimi hesaplanmaktadır.

Hesaplanan dikey ve yatay sermaye gereksinimlerinin toplanması suretiyle faiz oranı genel piyasa riski tutarına ulaşılmaktadır. Faiz oranı spesifik riskin hesaplanmasında ise bulundurulan menkul kıymetlerin kamu menkul kıymeti olup olmadığı önem arz etmektedir. Kamu menkul kıymetleri %0 risk ağırlığına tabi

tutulurken diğer menkul kıymetler ise çeşitli kriterlere göre daha yüksek risk ağırlığına tabi tutulmaktadır (www.merakmerkezi.com).

Standart yaklaşım içerisinde birçok portföyün (örneğin hazine ve merkez bankalarına, bankalara, şirketlere verilen krediler) tabi olacağı risk ağırlığının derecelendirme notları ile ilişkilendirilmiş olması ve banka pozisyonlarının büyük bir çoğunluğunun bahsi geçen portföylere ait olduğu hususu dikkate alındığında, hesaplamalarda kullanılacak derecelendirme notlarının hangi kaynaklardan sağlanacağı hususu önem kazanmaktadır. Bu konuda Standart & Poor’s, Moody’s ve Fitch IBCA şirketlerinin derecelendirme notları Basel komitesi tarafından örnek mahiyetinde kullanılmış olup, notları dikkate alınacak derecelendirme şirketlerinin belirlenmesi denetim otoritesi tercihine bırakılmıştır. Ancak katılımcı bankalarla yapılan görüşmeler neticesinde bahsi geçen üç derecelendirme kuruluşu dışında diğer derecelendirme kuruluşlarının notlarının bankalarca sıkça kullanılmadığı tespit edilmiştir (BDDK, 2004: 21).

Tablo 3: Derecelendirme Notlarının Eşleştirilmesi

Standart & Poors Moody’s Fitch IBCA Kurumsal Krediler AAA

AA+ AA AA-

Aaa Aa1 Aa2 Aa3 AAA AA+ AA % 20 A+ A A- A1 A2 A3 A+ A A- % 50 BBB+ BBB BBB-

Baa1 Baa2 Baa3 BBB+ BBB BBB-

% 100

Diğer dereceler Diğer dereceler Diğer dereceler % 150 Derecesiz Derecesiz Derecesiz % 100

Kaynak: Sedat Yetim; Aslı Balcı, “Basel II Ulusal İnsiyatif Alanlarının Anlaşılmasına Yönelik Açıklayıcı Rehber”, Ard çalışma raporları. İstanbul, BDDK Araştırma Dairesi, 2005, s22.

Diğer önemli hususta daha önce bahsedildiği gibi Basel II’de OECD ülkeleri için uygulanan “klüp kuralı’nın” artık uygulanmayacak olmasıdır, böylece OECD üyesi olarak 0 risk ağırlığına ve düşük kredi derecesine sahip gelişmekte olan ülke ve bankalardan alacakların risk ağırlığı %100’e kadar çıkabilecektir. Bu oluşumun tersi yani OECD üyesi olmayan ve %100 risk grubuna kabul edilen bazı ülkelerin risk ağırlıkları aldıkları dereceye göre daha düşük çıkabilecektir (Aras, 2005: 9).

2.8.5.1.2.2. İçsel Derecelendirme Yaklaşımları (IRB)

Basel II’nin getirmiş olduğu en önemli değişikliklerden biri bankaların kendi oluşturdukları derecelendirme sistemlerine bağlı hesaplama yöntemi geliştirerek kendi risklerini hesaplayabilmeleridir (Babusçu, 2005: 277).

Giese göre IRB yaklaşımı Tatbik Şartları göz önüne alındığında doğal olarak derecelendirme sisteminin salt uygulamasının ötesine geçmekte, özellikle kredi verme’ fiyatlandırma’ gibi hususları etkilemektedir (Boyacıoğlu, 2003: 71).

Bankalar içsel derecelendirmeye dayalı yaklaşımları kullanmadan önce, Basel komitesi tarafından belirlenmiş kriterleri sağladıklarını, denetim otoritelerine kanıtlamak ve denetim otoritelerinin onayını almakla yükümlüdür (Candan ve Özün, 2006: 164).

İçsel derecelendirme yaklaşımını hesaplamak için aşağıdaki risk bileşenleri oluşturulmuştur:

Temerrüt Olasılığı (Probability Default-PD)

Temerrüt Halinde Kayıp (Loss Given Default-LGD) Temerrüt Anındaki Bakiye(Exposure At Default-EAD) Efektif vade-M

Bu bileşenlerden temerrüde düşme olasılığı borçlunun alacağını geri ödememe olasılığını içermektedir. Diğer bileşenler ise alacakla bağlantılı olarak hesaplanmaktadır.

İçsel derecelendirme sistemi içinde iki farklı yöntemi bulunmaktadır. Bunlar Gelişmiş ve Temel yaklaşımdır. Aralarındaki fark, temel yaklaşımda bankalar sadece temerrüt olasılığını hesaplayacaklardır. Kalan risk bileşenleri ulusal denetim otoriteleri tarafından sağlanacaktır. Gelişmiş yaklaşımda ise bankalar tüm risk unsurlarını (PD, LGD, EAD ve M) kendileri hesaplayacaktır. Ancak bir bankanın bu yaklaşımı kullanabilmesi için kredi riskini tanımlamış olması, derecelendirme sisteminin yeterli olması ve denetlenmesi, derecelendirme sisteminden elde edilen bulguların yeterli düzeyde kullanılması, yeterli düzeyde veri temin edilmesi, kullanılan modelin yetkili tarafından onaylanması, temerrüt olasılık tahmin yönteminin bulunması gibi kriterleri sağlaması gerekmektedir (Babusçu, 2005: 279).

Bankaların yönetim kurulları ve üst yönetimleri içsel derecelendirme sistemlerinin bütünsel tutarlılığından sorumlu tutulacaklarının bilincinde olmalıdırlar. Dış denetimden geçirildiğinde yeterli doğruluk ve tutarlılığın, bu derecelendirme sistemlerinde mevcut olduğu gözlemlenebilmelidir (Aksel, 2002: 2).

Bankaların içsel derecelendirme yaklaşımını kullanabilmesi içim Komite tarafından belirlenen asgari şartların sağlanması gerekmektedir. Asgari şartların sağlanmasının ardındaki temel ilke, derecelendirme ve risk tahmin sistemlerinin ve süreçlerinin borçlunun durumunun değerlendirilebilmesi ve riskin doğru bir şekilde tahmin edilebilmesi için anlamlı sonuçları vermesidir. Çeşitli derecelendirme yöntemleri, piyasalar ve ürünler arasında farklılık olabildiğinden, derecelendirmenin nasıl yapılacağı konusundaki operasyonel süreçlerin, ulusal otoritelerin kendi ülkelerine uygun bir şekilde tanımlamaları Komite tarafından önerilmektedir.

Dolayısıyla, resmi otoritenin bankanın sistemlerinin ve kontrollerinin içsel yaklaşımlara baz oluşturup oluşturmadığını gözden geçirmesi beklenmektedir (Yayla ve Kaya, 2005: 10).

2.8.5.1.3 Piyasa Riski

Piyasa riski bankaların alım satım amacıyla elinde tuttukları veya buna ilişkin koruma temin etmek için bulundurdukları finansal araçlar ve emtiadan kaynaklanan risklere denir (Dmisiker, 2005: 29).

Genel piyasa riski açısından bakıldığında ise finansal piyasalardaki bir dalgalanmadan kaynaklanan faiz, kur ve hisse senedi fiyat değişimlerine bağlı olarak ortaya çıkan riskler nedeniyle zarar etme ihtimalidir (Babusçu, 2005: 45).

Bir başka görüşe ise piyasa riskinin temel nedeni yatırımcıların menkul kıymetlerle ilgili beklenti ve davranışlarındaki değişmelerdir (Rodoplu, 2001: 363).

Ocak 1996’da sermaye yeterliliği hesaplamasına dahil edilen ve 1997 yılı sonundan itibaren uygulamaya konulan piyasa riski iki ana gruba ayrılmıştır; bankaların kısa vadede alım satım amaçlı elinde tuttuğu faize dayalı araçlar ile hisse senedinden kaynaklanan riskler ve bankaların bütünü için var olan döviz kuru ve emtia riski.

Piyasa riskinin ölçülmesinde iki yöntem kullanılmaktadır: Standart Yöntem ve İçsel Modelleme Yöntemi

Standart yöntemde faiz oranına dayalı araçlar ve hisse senetleri çeşitli özellikler kullanarak alt kategorilere ayrılmış ve her bir kategori için gerek spesifik gerekse genel piyasa riski için gerekli ek sermaye oranı belirlenmiştir (Özçam, 2004: 5).

Piyasa riskine ilişkin standart yaklaşımda, piyasa riski üç temel bileşenin toplamı (faiz oranı riski, hisse senedi pozisyon riski ve kur riski) olarak hesaplanmaktadır. Bu bileşenlerin her biri için genel piyasa riski ve opsiyon riski hesaplanırken, faiz oranı riski ve hisse senedi pozisyon riski için ayrıca spesifik risk hesaplaması yapılmaktadır. Bu kapsamda genel piyasa riski, piyasalardaki genel

hareketler dolayısıyla faiz oranlarında, hisse senedi fiyatlarında veya kurlarda meydana gelebilecek olası fiyat dalgalanmalarının etkilerini dikkate almakta, spesifik risk ise genel piyasa hareketlerinin ötesinde, bankanın portföyünde bulundurduğu menkul kıymetleri ihraç eden tarafların kredi kalitelerinin bozulmasından kaynaklanan olası fiyat hareketlerinin etkilerini dikkate almaktadır (Merakmerkezi,TY, 10).

Basel II ile piyasa riski çerçevesinde “spesifik risk” sermaye yükümlülüğü hesaplanırken kamu menkul kıymetleri için uygulanan esaslarda değişikliğe gidilmiştir. Artık kamu menkul kıymetleri için standart metodlarla, kredi riski hesabında olduğu gibi spesifik riskin hesabında da ülke notları esas alınacaktır (Altıntaş, 2006: 82).

İçsel modelleme yöntemleri ise bankanın belli koşulları yerine getirmesi ve denetim otoritesinin onayı ile uygulanabilmektedir (Özçam, 2004: 6).