• Sonuç bulunamadı

Kredi Riski Azaltım Teknikler

TABLO 7: KURUMSAL KREDİLERE İLİŞKİN RİSK AĞIRLIKLARI Kred

D. Kredi Riski Azaltımı

1. Kredi Riski Azaltım Teknikler

• Teminatlı İşlemler

Teminatlı işlem; bankaların kullanılmış veya potansiyel bir kredi nedeniyle maruz kaldıkları ve o kredi riskinin veya potansiyel kredi riskinin, karşı tarafın* ya da karşı taraf namına üçüncü şahsın sağladığı bir teminatla tamamen ya da kısmen güvence altına alındığı işlemdir.

Bankalar, 1988 Uzlaşısı’na benzer şekilde, mevcut kredi riskinin teminatlandırılmış kısmı için karşı tarafın risk ağırlığı yerine, teminatın risk ağırlığının esas alındığı basitleştirilmiş yaklaşımı (genellikle yüzde 20 oranında bir taban değere tâbidir) uygulamayı seçebilirler. Ya da diğer bir yaklaşım olan ve kredi riski tutarını teminata atfedilen değer kadar düşürerek, teminatın kredi riskine mahsup edilmesine olanak sağlayan kapsamlı yaklaşımı uygulamayı seçebilirler.

Basit yaklaşımda, teminatın kabul edilmesi için kredi riski süresince rehnedilmiş olması ve minimum altı aylık aralarla piyasa değerine göre değerlenmesi gerekmektedir. Alacağın kabul edilen teminatın piyasa değeriyle teminatlandırılan kısmı, o teminata uygulanan risk ağırlığını alacaktır. Teminatlandırılan kısım üzerindeki risk ağırlığı, yüzde 20 oranında bir taban değere tâbi olacaktır. Alacağın kalan kısmına ise borçluya uygun risk ağırlığının uygulanması gerekir.

* “Karşı taraf” terimi, bankanın bilânçoda veya bilânço dışında fiili ya da potansiyel kredi riskine maruz kaldığı taraf anlamında kullanılmaktadır. Kredi riski, örneğin; nakdi kredi ya da menkul kıymet kredisi şeklinde (bu durumda karşı taraf, geleneksel olarak borçlu olarak anılır) ya da teminat olarak verilen menkul kıymetler formunda veya tezgâh üstü türev sözleşmesinden doğan bir taahhüt veya kredi riski biçiminde olabilir.

43

Basel Committee on Banking Supervision, (2006): “International Convergence of Capital Measurement and Capital Standards”, A Revised Framework, Comprehensive Version, June, s. 28–32

Kapsamlı yaklaşımda, karşı taraftan olan alacağın tutarında ve alınan teminatın değerinde, piyasa hareketleri nedeniyle meydana gelebilecek değişimleri (volatilite) yansıtmak için iskontolar uygulamak suretiyle hem alacağın hem de teminatın tutarı düzeltilecektir. Böylece, volatiliteye göre ayarlanmış kredi ve teminat tutarları belirlenmiş olacaktır.

Bankalar, bankacılık portföyünde bu yaklaşımlardan herhangi birini, alım-satım portföyünde ise yalnızca kapsamlı yaklaşımı uygulayabilirler. Her iki yaklaşım da kısmi teminatın kabul edilmesine olanak sağlamaktadır. Kredi ile teminatın vadesi arasındaki uyumsuzluklara yalnızca kapsamlı yaklaşımda izin verilmektedir. Teminatlı işlemin her iki tarafında da bankalara sermaye yükümlülüğü uygulanır. Örneğin; hem repo hem de ters- repo işlemleri sermaye yükümlülüğüne tabidir. Bankanın müşterisi ile üçüncü bir şahıs arasındaki repo-tipi bir işlemde (yani, repo/ters-repo ve menkul kıymet ödünç verme/ödünç alma işlemleri) aracı sıfatıyla hareket etmesi ve üçüncü şahsın yükümlülüklerini yerine getireceği konusunda müşteriye garanti vermesi halinde bankanın üstlendiği risk, bankanın o işleme asıl taraf olarak girmiş olsaydı üstlenecek olduğu riskle özdeştir.

İlke olarak bankalar, iskonto hesaplamalarını iki şekilde yapacaklardır. Bunlar: (i) komite tarafından belirlenen parametrelerin esas alındığı standart resmi iskontolar ve (ii) bankaların piyasa volatilitesine ilişkin içsel tahminlerini kullandıkları, kendi tahminlerine dayanan iskontolardır. Denetim otoriteleri, belirli nitel ve nicel kriterleri yerine getirmeleri durumunda bankalara, kendi tahminlerine dayanan iskontoları kullanmaları yönünde izin verebilirler. Bankaların, kendi tahminlerine dayanan iskontoları kullanmayı seçmeleri halinde kendi tahminlerini esas alma hakkına sahip oldukları tüm enstrümanlar için bu iskontoları uygulama zorunlulukları vardır. Bunun tek istisnası, standart resmi iskontoların kullanılabileceği önemsiz portföylerdir. Standart resmi iskontolar ve kendi tahminlerine dayanan içsel iskontolara alternatif olarak bankalar, repo-tipi işlemlerde potansiyel fiyat volatilitesini hesaplamak için Riske Maruz Değer (RMD) modellerini de kullanabileceklerdir.

Teminatlı krediler risk sermayesini azaltmaktadır. Denetim işlemi de teminat üzerinden yapıldığından, kredi genişlemesi mümkün değildir.

• Bilânço İçi Netleştirme

Bankalar, yasal geçerliliğe sahip netleştirme anlaşmalarına konu kredi ve mevduatlar için sermaye yükümlülüklerini, koşullara uygun olmak şartıyla net kredi tutarı üzerinden hesaplayabileceklerdir.

• Garantiler ve Kredi Türevleri

Garantilerin veya kredi türevlerinin doğrudan, açık, gayri kabili rücu (geri alınamaz) ve koşulsuz olduğu durumlarda ve bankaların risk yönetim süreçleriyle ilgili minimum operasyonel koşulları yerine getirdiklerine kanaat etmeleri halinde denetim otoriteleri tarafından, sermaye yükümlülüğü hesaplamalarında bu tür işlemlerin risk azaltım aracı olarak dikkate alınmasına izin verilebilir. Bu düzenleme çerçevesinde, karşı taraftan daha düşük bir risk ağırlığı bulunan hazine ve merkez bankaları*, yerel kamu kuruluşları, bankalar†, menkul kıymet şirketleri ve A– veya daha yüksek derecelendirilen diğer kuruluşlar garantör ve koruma sağlayıcılar olarak kabul edilmiştir.

Burada, 1988 tarihli Uzlaşı’da olduğu gibi ikame yaklaşımı uygulanacaktır. Böylece, sadece borçludan daha düşük bir risk ağırlığı bulunan kuruluşlarca sağlanan garanti veya korumalar, sermaye gereksiniminin azalmasını sağlayacaktır; çünkü kredinin korunan kısmına garantörün veya koruma sağlayıcının risk ağırlığı uygulanırken, teminatsız kısmına karşı tarafın risk ağırlığı uygulanmaktadır.

• Vade Uyumsuzluğu

Risk ağırlıklı varlıkların hesaplanmasında, teminatın kalan vadesinin ilgili kredinin kalan vadesinden daha kısa olması halinde vade uyumsuzluğu oluşur. Vade uyumsuzluğu, mevcut ve KRA’nın başlangıç vadesi bir yıldan az ise KRA sermaye yükümlülüğünün hesaplanmasında dikkate alınmaz. Başlangıç vadeleri bir yıldan kısa olan riskler için yapılan finansal koruma işlemlerinin vadesinin kabul edilebilmesi için uyumlaştırılması gerekmektedir. Vade uyumsuzluğunun bulunduğu diğer durumlarda, KRA yasal sermaye hesaplamalarında kısmi olarak dikkate alınacaktır. Basit yöntemde vade uyumsuzluklarına izin verilmeyecektir.44

2.3.1.1.2. İçsel Derecelendirmeye Dayalı Yaklaşım

İçsel Derecelendirmeye Dayalı (İDD) Yaklaşım, Basel II’nin en yenilikçi yönünü ortaya koymaktadır. Son on yıl içinde bankalar, maruz kaldıkları riskleri belirlemek, ölçmek ve yönetmek hususunda kendilerine yol gösterecek daha iyi ekonomik sermaye modellerine ve sistemlerine yönelik önemli yatırımlar yapmışlardır. Modelleme tekniklerinin kapasiteleri o kadar gelişmiştir ki; bankalar bu teknikleri dâhili sermaye hedeflerini belirlemede, riskleri değerlendirmede ve ekonomik katma değeri belirlemede kullanır hale gelmişlerdir. Basel Komitesi de bu gelişmelerin farkına varmış ve minimum sermaye gerekliliğinin saptanmasında kullanılmak üzere İDD yaklaşımlarını önererek, bu yöntemlerin gelişmesine ve kullanımlarının artmasına katkıda bulunmuştur.45 İDD yaklaşımlarını kullanan bankalar, minimum sermaye yeterliliklerini kendi ekonomik sermaye modelleri ve sistemleri üzerinden hesaplayacaklardır. İDD Yaklaşımı, standart yaklaşıma göre risklere daha duyarlı bir yaklaşım olduğundan maruz kalınan riskler ile bulundurulması gereken asgari sermaye miktarı daha paralel olmaktadır.

*

Bu terim, Uluslararası Ödemeler Bankası (BIS)’nı, Uluslararası Para Fonu’nu, Avrupa Merkez Bankası’nı, Avrupa Topluluğu’nu ve yüzde 0 risk ağırlığı uygulanacak çok taraflı kalkınma bankalarını içermektedir. † Bu terim, diğer çok taraflı kalkınma bankalarını içerir.

44 BDDK, “Sermaye Ölçümü ve Sermaye Standartlarının Uluslararası Düzeyde Uyumlaştırılması (Yeni Basel Sermaye Uzlaşısı)”, Gözden Geçirilmiş Düzenleme (Türkçe Çeviri), s. 45–71

45

İDD yaklaşımı, bankaların temel risk bileşenlerine ilişkin içsel derecelendirmelerinin, sermayenin hesaplanmasında birincil veri olarak kullanılması itibariyle standart yaklaşımdan oldukça farklıdır. Yaklaşım, beklenen kayıp (BK) ve beklenmeyen kayıp (BmK) parametrelerinin ölçülmesine dayanmaktadır. Risk ağırlığı fonksiyonları, beklenmeyen kayıplara ilişkin sermaye ihtiyacını ortaya koymaktadır. Yaklaşımın bankaların içsel derecelendirmelerine dayalı olması nedeniyle sermaye gerekliliğinin riske daha duyarlı olma potansiyeli yüksektir. Bununla birlikte İDD yaklaşımı, bankaların kendi sermaye gerekliliklerini hesaplamak için gerekli olan tüm unsurları her durumda kendilerinin saptamalarına olanak tanımamaktadır. Bunun yerine, risk ağırlıkları ve bu suretle sermaye kullanım maliyetleri (capital charges), bazı durumlarda Komitece belirtilen formüllerin ve bankalarca sağlanan nicel girdilerin bileşimi vasıtasıyla saptanmaktadır.46

Basel Komitesi, İDD yaklaşımını, bankaların belirli koşulları sağlayabilme düzeyleri doğrultusunda tercih edebilecekleri, daha az karmaşık olan Temel İçsel Derecelendirmeye Dayalı Yaklaşım (Foundation Internal Ratings Based Approach) ve daha esnek; ancak daha fazla dikkat ve çaba gerektiren Gelişmiş İçsel Derecelendirmeye Dayalı Yaklaşım (Advanced Internal Ratings Based Approach) olarak ikiye ayırmıştır.47

İDD yaklaşımları çerçevesinde, kapsam içine alınan her bir varlık sınıfı için üç temel unsur söz konusudur. Bu unsurlar şunlardır:

• Risk bileşenleri; bazıları denetim otoritesine ait olan, bankalarca sağlanan risk parametrelerine ilişkin tahminlerdir.

• Risk ağırlık fonksiyonları; risk bileşenlerinin risk ağırlıklı varlıklara ve dolayısıyla sermaye gerekliliğine dönüştürülmesinde kullanılan fonksiyonlardır.

• Asgari koşullar; bankanın belirli bir varlık sınıfına yönelik İDD yaklaşımını kullanabilmesi için karşılaması gereken minimum standartlardır.

46 Basel Committee on Banking Supervision, (2003): “Overview of The New Basel Capital Accord”, Consultative Document, July, s. 4, Erişim: http://www.bis.org/bcbs/cp3ov.pdf

47 Laurence H. Meyer, (2001): “The New Basel Capital Proposal”, Remarks At Annual Washington Conference of the Institute of International Bankers, Washington, D.C., March, s. 4

Temel yaklaşımda, genel kural olarak bankalar, kendi temerrüde düşme olasılığı (TO) tahminlerini kendileri belirler ve diğer risk bileşenleri için denetim otoritesinin tahminlerini dikkate alırlar. Gelişmiş yaklaşımda, minimum standartları karşılamaları kaydıyla bankalar kendi TO, temerrüt halinde kayıp yüzdesi (THK) ve temerrüde düşme durumunda risk tutarı (TT) tahminlerini kendileri belirler ve efektif vade (V) hesaplamalarını kendileri yaparlar. Hem temel hem de gelişmiş yaklaşımda, sermaye gerekliliğinin elde edilmesi amacıyla bankaların, daima Uzlaşı’da öngörülmüş olan risk ağırlık fonksiyonlarını kullanmaları gerekmektedir.48