• Sonuç bulunamadı

Bankalara ve Denetim Otoritelerine İlişkin Sorunlar

Prensip 4: Denetim otoriteleri, belirli bir bankanın risk profiline göre belirlenen

B. Sınır Ötesi İletişim ve İşbirliğinin Geliştirilmes

2.4. Basel II’nin Muhtemel Olumsuz Etkileri ve Basel II’ye Yönelik Eleştiriler

2.4.7. Bankalara ve Denetim Otoritelerine İlişkin Sorunlar

Yeni Uzlaşı’yı Basel I’den ayıran en önemli özellikleri karmaşık ve ayrıntılı olmasıdır. Basel Komitesi, bu durumun finansal piyasalarda yaşanan gelişmelerin ve yeniliklerin ve riske daha duyarlı bir Uzlaşı’ya duyulan ihtiyacın doğal bir yansıması olduğunu savunmaktadır.104 Basel II’de özellikle içsel ve ileri yöntemlerin teknik seviyesi çok yüksek olduğundan, hem bankaların hem de denetim otoritelerinin gerekli insan kaynağının temin edilmesi veya mevcut personelin eğitimi ve yetiştirilmesinde ciddi sorunlarla karşılaşmaları mümkündür.

İçsel derecelendirmeye dayalı yaklaşımların, özellikle uluslararası faaliyet gösteren bankalar grubunda olmayan bankalar açısından ciddi sorunlar yaratacağı beklenmektedir. Söz konusu bankaların, içsel derecelendirmeye dayalı yaklaşım için gerekli geçmişe dönük veri setine sahip olmadıkları ve bu sorunun gelişmekte olan ülkelerde, gelişmiş ülkelerdekine göre çok daha fazla sıkıntıya neden olacağı öne sürülmektedir. İçsel derecelendirmeye dayalı yaklaşımları benimseyen bankaların önemli avantajlar sağlayacağı görüşü dikkate alındığında; gelişmekte olan ülkelerde bankaların zayıf yönetim ve sermaye yapısı nedeniyle içsel derecelendirmeye dayalı yaklaşımların kullanılmasının gelişmiş ülkelerin bankalarında beklenen aynı olumlu etkiyi göstermeyeceği düşünülmektedir. Birçok bankanın Yeni Uzlaşı’daki kredi riski ölçümünde içsel derecelendirmeye dayalı yaklaşımları kullanmak için hem veri seti hem insan kaynağı açısından hazır olmadıkları eleştiri konusudur. Az sayıda banka içsel derecelendirmeye dayalı yaklaşımları kullanırken; birçok bankanın hazır olmadığı için standart yaklaşımı kullanacak olmasının, Basel II ile birlikte aslında ortadan kaldırılmak istenen rekabet eşitsizliğini daha da artacağı ifade edilmektedir.105

103 Yayla ve Kaya, 2005: 18 104

Rodriguez, 2002: 14 105

Giese (2002)’ye göre, standart yaklaşımı kullanan bankalar (küçük bankalar) açısından riske uygun sermaye tahsisi, yakın gelecekte en azından ABD ve muhtemelen İngiltere dışında pek mümkün olmayacaktır. Buradan çıkan sonuç, Avrupa’da standart yaklaşımı kullananların, ABD’de İDD yaklaşımını kullananlara göre daha büyük bir rekabetçi dezavantaja katlanmak zorunda olduklarıdır. Örneğin; çok güvenilir, fakat ratingi olmayan bir işletmeye kredi verirken standart yaklaşımda yüzde 100 risk ağırlığı öngörülmektedir. Buna karşılık, İDD yaklaşımında, işletmenin kredibilitesinin yüksek olması nedeniyle risk ağırlığının yüzde 20’lerin altına düşmesi sağlanabilmekte, bu da dengelenmesi oldukça zor bir rekabet dezavantajına neden olmaktadır. Böylece, İDD yaklaşımına geçilmesi konusunda Avrupa bankaları üzerinde büyük baskılar oluşmaktadır.106

Basel II’de en karmaşık risk yönetim modellerini kullanan ve en iyi biçimde yönetilen bankaların dahi sermaye bulundurma yükümlülüklerinin daha düşük olacağı konusunda henüz bir netlik yoktur. Bankaları bu maliyetli modelleri kullanmaya teşvik eden neden ise bu modelleri kullanmanın sermaye bulundurma yükümlülüğünü azaltacağını düşünmeleridir. Fakat denetim otoriteleri, operasyonel riskten kaynaklananlar da dâhil olmak üzere toplam sermaye bulundurma yükümlülüğünün, Basel II’nin uygulanmaya başlamasından sonraki birinci yılda mevcut asgari tutarın yüzde 90’ının ve ikinci yılda yüzde 80’inin altına düşemeyeceğini belirtmişlerdir. Dolayısıyla, en iyi ihtimalle bile bankaların maliyetli risk yönetim sistemlerini kullanmaları ile gözetim ve katlandıkları uyum maliyetlerinin karşılığında, toplam sermaye bulundurma yükümlülüklerinde yüzde 10 ya da 20’lik bir azalma meydana gelecektir.107

106 Guido Giese, (2002): “Basel II Uzlaşısı’na İlişkin Eleştiriler ve İyileştirme Önerileri”, Çev. Melek Acar Boyacıoğlu, Bankacılar Dergisi, Haziran, Sayı 41, s. 71–79

Erişim: http://www.tbb.org.tr/turkce/dergi/pdf/41.pdf 107

Yeni Uzlaşının karmaşıklığı ve anlaşılmasının zor olması, tüm yönetim bilgi sistemlerinin yenilenmesini ve bu konuya önemli kaynakların tahsis edilmesini gerekli kılmaktadır. Bu durum özellikle küçük bankalar için gerçekleştirilmesi zor bir durumdur. Moody’s tarafından yapılan bir açıklamaya göre, küçük bankaların hem kredi riski hem de operasyonel riske ilişkin yasal sermayenin optimal biçimde tahsis edilmesinde kullanılacak gelişmiş sistemlerin kurulması konusunda büyük rakiplerinin sahip oldukları mali kaynaklara, entelektüel sermayeye ve becerilere sahip olamayacakları düşünülmektedir.108 Yine başka bir araştırmaya göre, Avustralya’da ileri düzey yaklaşımların uygulanabilmesi için banka başına ortalama 50 ile 100 milyon Avustralya Doları harcanması beklenmektedir. Dolayısıyla, ileri ve içsel yöntemlerin uygulanması için gerekli yatırım miktarı, özellikle küçük ve orta ölçekli bankalar açısından zorlayıcı olacak ve genel olarak bankaların önemli maliyetlere katlanmalarını gerektirecektir.109

Basel II ulusal otoritelere, özellikle de bankaların sermaye yükümlülüklerini belirlemede kullanacakları içsel sistemlere onay verme ve gerekli bilgilendirme yükümlülüklerini değerlendirme konusunda çok fazla inisiyatif vermektedir. Ayrıca Yeni Uzlaşı, denetim otoritelerinin bir dizi kurallar bütününü ihtiyari biçimde yorumladıkları ve uyguladıkları belirsiz bir sistem yaratmaktadır. Bu durum, hem aşırı karmaşıklık ve belirsizlikle baş etmeye hazırlıklı olmayan; fakat modellere en az bankalar kadar hâkim olması gereken denetim otoriteleri için hem de çeşitli maliyetlere katlanmaları gereken piyasa katılımcıları için bir takım sorunlara yol açmaktadır.110

Birçok ülkede denetim otoriteleri, farklı bankalar için banka yönetim yapısını da dikkate alarak, banka bazında uygun bir denetim yaklaşımının benimsenmesi (özellikle sermaye yeterliliği konusunda) serbestîsine sahip bulunmamaktadırlar. Dolayısıyla, söz konusu ülkelerdeki bankalar, gözetim ve denetim otoritelerinin yeni uygulamayı ne şekilde algılayacakları ve yorumlayacakları, yeni düzenlemedeki koşulların bankaların şube ve iştiraklerine ne şekilde uygulanacağı konularına açıklık getirilmesini beklemektedirler. Ev sahibi ülkelerde yerli sermayeye sahip bankalar, kredi riski ölçümünde standart yaklaşımı

108 V. Leelahdar, (2005): “Basel II Accord and its Implications”, Reserve Bank of India Bulletin, s. 319, Erişim: http://rbidocs.rbi.org.in/sec2/62205.pdf

109

Yayla ve Kaya, 2005: 19 110

kullanırken; yabancı bankaların içsel derecelendirmeye dayalı yaklaşımları tercih etmeleri, hem ulusal denetim otoritesinin hem de sınır-ötesi denetim otoritelerinin denetim işlevinin karmaşıklaşmasına ve otoriteler arası dayanışma-işbirliğinin güçleşmesine yol açabilecektir.111