• Sonuç bulunamadı

1.5. TANIMLAR VE KAVRAMLAR

2.1.5. Koruyucu Aile Hizmet Modelinin Güçlü ve Zayıf Yönleri

Koruyucu aile hizmet modeli ile kuruluş bakımı hizmet modeli birbirinin alternatifi değildir. Her bakım modelinin olumlu ve olumsuz yanları vardır. Şimdi burada koruyucu aile hizmet modelinin önce güçlü yanları ardından da zayıf yanları üzerinde durulacaktır.

Koruyucu aile hizmet modeli tüm yuva ve yurtları boşaltmanın bir yolu olarak değerlendirilmemelidir (Koşar, 2008, s. 14).

20. yüzyılın başlarında kuruluş bakımı modelindeki bebeklerde bazen % 75’e varan ölüm oranları görülmüştür. Koruyucu aile bakım modelinin uygulanmaya başlanmasından sonra ise bu bebek ölümlerinde hızlı ve ciddi düşüşler olmuştur. Bu durumu tespit eden bir papaz bu olayı “bebekler acı ve üzüntüden ölüyorlar” şeklinde ifade etmiştir. Çocuklar kuruluşlarda sevgiden yoksun olacaklarına hiç tanımadıkları farklı farklı aileler yanında kalsalar bile daha iyi koşullarda ve daha sağlıklı yetişiyorlardı (Yörükoğlu, 1983, s. 170).

Koruyucu aile bakım modelinin, sağladığı aile ortamının, kuruluş bakımı modelinden olumsuz etkilenmiş çocuklar üzerinde tedavi edici etkileri gözlemlenmektedir. Bu çocuklar, kuruluşta yetişenlere göre daha sağlıklı ve sosyal hayata daha çabuk uyum sağlamaktadırlar (Örs, 1966 s. 23).

Koruyucu aile yanından reşit olan gençlerin, bağımsız yaşama geçme, kendi kendine yeterli olma ve başkalarına karşı güven duygusu geliştirmede kuruluş bakımından reşit olan gençlere göre daha az sorun yaşadıkları tespit edilmiştir (Erol ve Şimşek, 2014, s. 115).

Çocuğun bakım maliyetinin kuruluş bakım modeline göre az olması, çocuğa aile ve aileye çocuk sağlaması yanında bu işi meslek olarak yapan sosyal hizmet uzmanı için sağladığı mesleki tatmin de koruyucu aile hizmet modelinin dikkatten kaçmaması gereken güçlü yanlarından biridir (Taştekil, 1990, s. 10).

Koruyucu aile olmak eşlerin ilişkilerini olumlu yönde etkilemiştir. Koruyucu aile olmak, ailelerin biyolojik çocuklarında, bazı olumsuzluklar oluştursa da çocukların gelişimi adına; sorumluluk alma, empati, yardım etme, farklılıklara saygı gösterme ve olgunlaşma gibi çok önemli olumlu katkılar sağladığı bulunmuştur. Her

ne kadar zor yanları olsa da koruyucu aile olmak, aileler ve çocukları açısından güzel ve olumlu bir deneyimdir (Daşbaş, 2015, s. 84-85).

Günümüz koşullarında ülkemizde bir çocuğun kuruluş bakımı altında iken devlete olan aylık maliyeti 3.500TL - 5.000TL arasında değişmekte iken koruyucu aile yanında bu maliyet 1.100TL - 1.700TL arasında değişmektedir. Bu rakamlar koruyucu aile hizmetinin kamu kaynaklarının ekonomik kullanımı adına da verimli olduğunu göstermektedir. Öte yandan asıl amaç olan çocuğun sevgi dolu bir aile ortamında büyümesi kesinlikle paha biçilemez bir durumdur.

Koruyucu ailelerin biyolojik çocukları önemli ve özellikli bir grubu oluşturmakta olup çok büyük ihtimalle geleceğin koruyucu aile adaylarıdır (Erol ve Şimşek, 2008, s. 132). Koruyucu ailelerin kendi çocukları da büyük bir çoğunlukla ilerleyen yıllarda koruyucu aile olmayı düşündüklerini ifade etmişlerdir (Daşbaş, 2015, s. 83). Bu durum, koruyucu aile hizmet modelinin iyi uygulanması ile kendi kendine çözüm üretebildiğini gösteren çok olumlu ve güçlü bir özelliktir.

Kuruluş bakımında, bakıcılar sürekli değiştiği için çocuklar çoğunlukla bir bakım verene bağlanamaz. Az sayıda bağlanma geliştirenlerde ise bağlanma örüntülerinde sapma ya da eksiklik sık görülür. Koruyucu aile yanına yerleşme sonucu bağlanma bozukluğu belirtilerinde azalma olduğu tespit edilmiştir (Zeanah, 2004, s.

39).

Toplu bakımda çocukların bireysel farklılıkları dikkate alınamadığı için her çocuğa aynı davranışlar sergilenmekte bu da çocuğun bireyselleşmesini engellemektedir. Ayrıca bu çocuklar daha çok ihmal ve istismar riski taşımaktadır (Erol ve Şimşek, 2014, s. 115). Koruyucu aile hizmet modelinde bu riskler daha azdır ve çocuğun bireyselleşmesinin önü açıktır.

Çocuğun biyolojik ailesine dönme ihtimali olan durumlarda koruyucu aile modeli en uygun bakım şeklidir. Ancak bazı ülkelerde bu durum abartılmakta, aile içindeki en ufak bir bozulmada, yeterince değerlendirme yapılmadan çocuğun evden alınıp bir koruyucu aile yanına yerleştirildiği görülmektedir. Bu durum bazen yetersiz görülen ailelerden çocukların alınarak, koruyucu aileye yerleştirilmesi şeklinde de görülmektedir. Yanlış olan bu uygulamalara özellikle sosyal hizmetlerin gelişmiş olduğu ülkelerde daha sık rastlanmaktadır (Arnaz, 1983, s. 118).

Gelişmiş ülkelerde ki koruyucu aile bakım modeli incelendiğinde; çocukların çok sayıda koruyucu aile değiştirmesi, koruyucu aileler yanında ihmal ve istismara maruz kalmaları, bazı ailelerin bu hizmeti sadece para için yapması, koruyucu aile olmak isteyenlerin azalması ve çocukların biyolojik ailelerine dönmesi halinde ayrılma işlemleri esnasında yaşanan durumlar bu modelin olumsuz yanları olarak karşımıza çıkar (Elmacı, 2010, s. 955).

Yanlış eşleştirme sonucunda çocuk ile ailenin ayrılması bu hizmet modelindeki en büyük risklerden biridir. Erol ve Şimşek’in aktardığına göre; Sinclair ve Gibbs uzun süreli planlanan koruyucu aile bakım modelinde % 35, kısa süreli planlanan koruyucu aile modelinde ise % 10 ayrılma olduğunu ortaya koymuştur (Erol ve Şimşek, 2014, s. 117).

Biyolojik ailesi olmayan veya biyolojik ailesine dönme ihtimali olmayan çocukların koruyucu aileler yanında daha fazla istismar edildiği aktarılmıştır (Erol ve Şimşek, 2014, s. 119).

Türkiye’de nitelikli meslek elemanı sayısının yetersizliği (Karataş, 2007, s. 13) yanında mevcut sosyal çalışma görevlilerinin bürokratik işlemlerle uğraşmaktan, mesleki fonksiyonlarını gerçekleştirecek fırsat bulamamaları (Aktaş, 2004, s. 191) bu hizmet modelinin acilen çözüm üretilmesi gereken yanlarındandır.

Günümüzde koruyucu aile uygulamalarının temel mevzuatı olan KAY içerdiği hükümler ve dayandığı temel ilke ve esaslar nedeniyle bazı hukuki sorunlara ve uygulamada tereddütlere yol açabilecek niteliktedir (Doğan, 2013, s. 147).

Koruyucu aile olmak için müracaat etmiş olanlar evrak hazırlarken, KAY gereği ailede yaşayan her bir birey için evrakların hazırlanması gerekmektedir. Ancak uygulamada evde yaşayan yaşı küçük çocuklar ve yaşlı aile bireyleri için özellikle sağlık raporlarının alınması koruyucu aile adaylarının zorlanmalarına bazen de vazgeçmelerine yol açan bir detaydır.

Mevcut KAY’de özel zorlukları olan çocukların yerleştirilebileceği geçici ve uzmanlaşmış koruyucu aile modelleri için belirli lisans eğitimlerini almış veya KAEP1 ve KAEP2 eğitimi almış olma şartı aranmaktadır. KAEP1 kapsamında yer verilen bağımlılık modülünde bağımlılık hakkında genel bilgiler yer almaktadır.

Engelli çocuklara ilişkin ise bir modül mevcut değildir. Bağımlılık ve engellilik

alanları başlı başına özel durumlar olup bu özelliklere sahip çocukların da uzmanlaşmış aile kapsamında değerlendirilmesi daha sağlıklı olacaktır.

Uygulamada süreli koruyucu aile sayısının gelişmiş ülkelerle kıyaslandığında oran olarak geride kalması, yeterince yaygın olmaması, geçici ve uzmanlaşmış koruyucu ailelerin ise yok denecek kadar az olması bu hizmet modelinin diğer zayıf yanları olarak söylenebilir.

Dikkat edilmesi gereken ve riskli durumlara rağmen günümüzde koruyucu aile bakım modelinin kuruluş bakım modeline göre üstün yanlarının olduğu ortaya çıkmıştır. Bu yüzden bu model geliştirilmeli ve yaygınlaştırılmalıdır (Taştekil, 1990, s. 13).

Koruyucu aile hizmet modeli bir çocuğun aile ortamında büyüyebilmesi için önemli ve son şansıdır. Çocuk yemekhane, yatakhane gibi kavramlar yerine, belki de hayatında ilk defa mutfak, yatak odası gibi kavramlarla tanışacaktır. Bu durum hiç kuşkusuz çocuğun biyo-psiko-sosyal dünyasında yepyeni ufuklar açarak, çocuğun gelişiminin tüm alanlarını olumlu etkileyecek çok önemli bir hizmettir.