• Sonuç bulunamadı

1.3. Ġkinci Dünya SavaĢında Türkiye’de YaĢanan Ġç Sıkıntılar

1.3.2. Milli Korunma Kanunu

İkinci Dünya Savaşının dışında kalabilmek için büyük çaba sarf eden Türkiye, buna rağmen her an savaşa girecekmiş gibi bilhassa askeri harcamalara büyük önem vermiştir. Bunun yanında zaten ülkede üretim kısıtlı iken bir de ithalat sorunu baş gösterince olumsuzluklar iyiden iyiye kendisini göstermiştir. İktisadi sorunların belirgin bir şekilde artması, ekonomiyi düzeltmek için yeni tedbirlerin alınması zorunluluğunu doğmuştur.161

İkinci dünya savaşı başlarında, ülkeyi Refik Saydam Hükümeti yönetmekteydi. Refik Saydam Hükümeti azalan üretim, ithalattaki sıkıntılar, enflasyonla mücadele, büyük kentlerin beslenmesi, ısınma ve giyim problemini çözme, hastalıkla mücadele gibi konular da yoğun çaba harcadı. Refik Saydam, bu sorunlarla mücadele ederken katı fiyat denetimleri yapmış ve tarım ürünlerine düşük fiyatla el koyma gibi yöntemlerle bu problemlerin üstesinden gelmeye çalışmıştır.162 Fakat uzun uğraşlar verildiği halde barış döneminde alınan tedbirler, savaş döneminde ekonomiyi düzeltmeye yetmemiştir. Bu olağanüstü dönem için yeni yasalar gerekli görülmüştür.163

Refik Saydam Hükümeti tarafından Şevket Süreyya Aydemir‟in de içinde bulunduğu bir uzman heyet oluşturulmuştur. Bu uzman heyet, savaş yüzünden ekonomiyi sarsan etkenler hakkında detaylı bir “Müdafaa Ekonomisi” raporu

160 B. Duru, a.g.m., s. 161.

161 Sabit Dokuyan, “Savaş Ekonomisi ve Varlık Vergisi Üzerine Bir Değerlendirme”, Eskişehir

Osmangazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2014, C. 15, S 2, s. 26.

162

Korkut Boratav, Türkiye İktisat Tarihi 1908-2002, İmge Kitapevi Yayınları, Ankara, 2005, s. 83.

163 Ceren Utkugün, İkinci Dünya Savaşı Yıllarında Türkiye‟de Ekonomik Sıkıntıların Sosyal Hayata

Etkileri (1939-1945), Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler

53

yazmıştır. 1939 yılında hazırlanan bu rapor başbakanlığına sunulmuştur. Bunun üzerine hükümet bu rapora dayanarak Cumhuriyet Halk Partisinden bir yasa tasarısı istemiştir. Bu tasarıda yer alan emek, tasarruf ve şirket kurmanın önündeki kısıtlayıcı maddeler mecliste ciddi tartışmalara sebep olmuştur. Bunun üzerine Recep Peker başkanlığında bir komisyon kurulmuştur. Bu komisyonda barış döneminin kanunlarıyla hareket edilemeyeceği üzerinde hemfikir olunmuştur.164

Bu karardan sonra hükümete ekonomi üzerinden geniş yetkilerin verildiği “Milli Korunma Kanunu” maddeleri 18 Ocak 1940 tarihinde kabul edilmiştir.165

Bu kanun, bakanlar kuruluna ekonomi ile ilgili çok geniş yetkiler veren maddeleri barındırmıştır. Bakanlar kuruluna görev icabı verilen bu yetkiler, ancak olağanüstü hallerde; yani devletin savaşa girmesi, seferberlik ilan edilmesi ve Türkiye‟yi ilgilendiren savaş hali gibi durumlar söz konusu olunca devreye girecektir. Kanunun içeriğindeki maddelerin, müdahale yetkisi verme açısından çok geniş olması, Anayasaya uygunluğu tartışılmıştır. Hatta bu hususun Muvakkat Encümenince incelenmesi gerekli görülmüştür. Kanunun, Hukuku Esasiye kurallarına uygun bulunduğu kararlaştırılmıştır.166

Bu kanuna göre:

“Hükümet, halk ve ulusal güvenlik gereksinimlerini karşılayabilecek miktarda üretim yapmaları için sanayi ve maden şirketleri ile küçük sanat kooperatiflerini kontrol ederek, bunları istediği gibi yönlendirebilir ve bu amaca yönelik olarak şirketlere kredi, malzeme, işçi ve ihtisas elemanları temin edebilir. Hükümet, üretilen ürünleri maliyetin üzerine belirli bir kâr payı ekleyerek satın alabilir, gerektiğinde ürünlere bedeli ödenerek el konulabilir. Ayrıca, sahiplerine bedeli ödenmek kaydıyla un fabrikalarına, değirmenlere, diğer sanayi ve maden şirketlerine de el konulabilir. Hükümete, ihracat ve ithalat ile ilgili olarak çeşitli kısıtlamalar getirebilme yetkisi de verilmiştir. Yasa çerçevesinde vatandaşlar ücretli iş mükellefiyeti uygulamasına tabi tutulabilir. Hükümet tarafından tayin edilen iş yerlerinde çalışan işçiler, teknisyenler, mühendisler, uzmanlar ve diğer görevliler

164

Pakize Çoban Karabulut, “İkinci Dünya Savaşı yıllarında Milli Korunma Kanunu ve Ege Kırsalında Etkileri”, Tarih Okulu Dergisi, 2015, C. 8, S. 22, s. 374.

165 C. Utkugün, a.g.t., s. 81.

54

geçerli bir mazeret olmaksızın çalıştıkları yeri terk edemezler. Sanayi ve maden şirketlerinin sahipleri Hükümetçe lüzum görülen düzenlemeleri yerine getirmezse, şirketlere el koyma dâhil çeşitli cezalar uygulanabilir”167

Ticaret erbabı stok yaparak halkın ve milli savunmanın ihtiyaçlarını tazyik altına alırsa, devlet ilgili mallara değerini ödemek suretiyle el koyar ve kar almaksızın ihtiyacı olan kurumlara dağıtır. Belirli malların ne miktarlarda tüketileceği hükümetçe tespit edilebilmekle ve böylece savaş yıllarının vesika uygulamasının kanuni dayanağı ortaya konmuş olmaktadır. Gerekli görülen malların azami fiyatları, cins ve vasıfları tespit edilebilmekle ve 100 kuruşu aşan alımlarda müşteri talep ederse fatura vermek zorunlu kılınmaktadır. Haklı bir sebep olmaksızın fiyatların yükseltilmesi veya yapay olarak yükselmesine sebep olabilecek her türlü hareketin yapılması (malın satışa çıkarılmaması, muvazaa ile satılması, makbul sebep olmadığı halde gümrükten çekilmemesi, lüzumundan fazla mal satın alınması, üretici veya tüketici aleyhine fiyat birliği veya anlaşmalar yapmak) yasaktır. Dış ticarette de kontroller konmuştur: ithal mallarının azami, ihraç mallarının asgari fiyatları, hangi malların ne miktarda ithal edileceği hükümetçe tespit edilebilir.168

Yukarıda da görüldüğü üzere özel teşebbüs belli ölçüde kısıtlanmıştır. Hatta Milli Korunma Kanunu‟nun sağladığı yetkiler, tam anlamıyla kullanıldığı takdirde özel teşebbüs neredeyse ortadan kaldırılabilirdi. Özellikle sanayi ve ithalat söz konusu olduğu vakit, devletleştirme çabaları görülmüştür. Hükümet devletleştirmeyi ön plana çıkaran maddelerle üretim, tarım ve ithalat gibi konularda tamamen kendi kontrolünde bir mekanizma kurmak istemiştir.169

Yine kanuna göre; sanayi ve maden ocaklarının hangi ürünü ne kadar üretebileceklerine hükümet karar vermiştir. Eğer ki bir yatırım gerçekleşecekse hükümetin onayı ve denetimine tabi tutulmuştur. Devlet, gerekli gördüğü anda sanayi ve maden işletmelerine el koyma hakkına sahip olmuştur. Fabrikalar ve maden ocakları hükümetin aldığı bu tedbirlere ayak uydurmadığı takdirde, devlet el koyma yetkisine sahiptir. Ülkedeki bütün taşıtlara azami fiyat koyma yetkisini devlet

167 İ. M. Öztürk, a.g.m., s. 141. 168 K. Boratav, a.g.e., s. 323. 169 K. Boratav, a.g.e., s. 323-324.

55

kendinde görmüş ve gerektiği takdirde satın alma hakkını da elinde bulundurmuştur.170

Alınan bunca tedbire rağmen başarılı olunamamıştır. Bu kararlarla karaborsacılığın ve stokçuluğun önü açılmış hatta daha da artarak devam etmiştir. Hükümet kendi koymuş olduğu kuralları tatbik etmek için sert yöntemlere başvurmuştur. Bu durum toplum içinde tepkilere sebep olmuştur. Açlık ve sefalet halkın içinde artarak devam etmiş, bu da hoşnutsuzluğu beraberinde getirmiştir.171

Görüldüğü üzere diyebiliriz ki kanunlarla verilen bu yetkiler uygulandığında, özel sektörün ve hükümetin arası tamamen açılmıştır. Bazı çevreler bu durumu fırsat bilip karaborsacılık, vurgunculuk, rüşvetçilik ve stokçuluk yaparak, haksız kazanç elde edip zengin olmuşlardır. Diğer yandan, halkın zor durumu günden güne artmıştır. Ekonomik sıkıntılar arttıkça Cumhuriyet Halk Partisinin halk nazarındaki prestiji de yavaş yavaş azalmaya başlamıştır. Halktan toplanan ürünler, depolama yetersizliği yüzünden bozulmaya ve çürümeye başlamıştır. Bu durum, halkın Hükümete olan tepkisini artırmış ve yapılan her hatada Hükümeti sorumlu tutmasına sebep olmuştur.172