• Sonuç bulunamadı

2.8. Sanat Eğitiminde Dede Korkut Destanı’nın Yeri

2.8.2. Dede Korkut Destanı’nda Ağaç Sembolizmi

Türk kozmolojisinde orman ve ağaçlar, av sembolizminde, doğaya tapınmada, kam törenlerinde karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca Türk mitolojisi ve inanışlarında ağaçtan türeme motiflerinin izleri eski birçok destan ve efsanelerde yaşatılmıştır. Bunlardan en belirgin olanı Oğuz Destanı’nda, Oğuz Kağan’ın ikinci evliliğini ağaç kovuğundan çıkan bir kızla yapmasıdır. Kıpçaklar’ın inanışına göre türeyiş ağaçtan olmuştur. Uygurların türeyiş efsanesinde de ağaçdan doğma varyantı vardır. Türk mitolojisindeki kozmik ağaç, dünya ağacı ve hayat ağacı kavramları orman kültüyle ilgilidir. Orman kültü ise dağlar, ırmaklar, göller vs. gibi doğa unsuruna bağlı olarak, Gök kavramına karşılık olarak Yer/Su unsuruna girmektedir. Türk boylarında kötü ruhlardan arındırılmak istenen bir yere ağaç dikilmektedir. Şamanizm inancında ise ağaç, şamanların gökyüzüne ulaşması için bir merdiven görevi görürken, genç Şamanlarda, Şaman olabilmek için ağaç dikmekte, ölüncede ağaçları yok edilmektedir.

Yakutlar’da Hayat ağacı, ilk insanın üst kısmı kadın, alt kısmı ağaç olan çıplak bir kadın tarafından beslendiği inancının tasviridir. Tabgaç ve Uygur Türklerinde Budizm inancı gereğince, Buda “Udambara” adındaki 3000 yılda bir incir veren kutsal bir ağacın altında tam aydınlığa erişmiştir. Ağaç kültüne dayanan hususlar Türklerde, İslamiyet’ten sonrada devam etmiştir. Şamanların hasta iyileştirmede ve büyüde kullandıkları kayın ağacı yanında, Türklerin İslamiyeti kabulünden sonra, Müslümanların değer verdiği Tuba ve Sidre ağacıda Şamanist ağaç mefhumları arasına girmektedir (Çoruhlu,2002,s.111–117). Ögel’e göre, (1971,s.166–167) eski Türklerde, yerle göğü birleştiren bir kazık, bir direk, kutsal ve efsanevi bir ağaç varsa, Başkurt Türklerinde de her kabilenin orman içinde kutsal bir ağacı vardır. Türklerde yurt kurma töreninde dikilen ağaç veya orman, aynı zamanda kurucu sülalenin hükümdarlık simgesi ve Tanrı payesi olan ata ruhlarının makamı

sayılırdı. Milattan sonraki dönemlerde orman etrafında at koşturma ayini Tabgaçlarda eski bir gelenek olarak biliniyordu, orman olmadığı yerlerde ise toprağa dikilen söğüt dalları etrafında üç defa dönülüyor ve kurban veriliyordu (Esin,2001,s.160–161). Yakutlarda ise yeraltındaki köklerinin altından güç veren köpüklü sarı bir suyun fışkırdığını kabul ettikleri, gövdesi dünyanın merkezinde yer alan ve dalları göğün katları boyunca uzanan bir “dünya ağacı”ndan söz edilmektedir (Çoruhlu,1999, s.121). Ağaç ise kökleri ile yerin derinliklerine, budaklarıyla göklere uzanarak, yer ve gök arasında duran ve bu iki unsuru birbirine bağlayan, aynı zamanda hayatı ve ölümü, canı ve ruhu, karanlığı ve ışığı kendinde birleştiren evrensel, kozmik bir varlıktır. Bu açıdan baktığımızda ağaç sonsuz hayat, yaşam sürekliliği simgeselliği ile kadın sembolizmiyle örtüşmektedir. Yakutlar, ağacın her şeyin anası olduğuna inanmaktadır (Beksaç,2006,s.80). Yine Yakut mitolojisine göre, gökteki ebedi Şamanın kapısına diktiği ağacın dalları arasında Tanrı’nın çocukları kuş biçimini almış ruhlar olarak himaye edilir ve bu ağacın dalları arasında uçuşurlardı. Aynı şekilde Mevlana’nın yorumladığı bir rüyada, dünya ağacı, cennetteki Tuba ağacıyla bağlantılı olarak alınmış, bu ağacın dallarındaki kuşlar, Peygamber ve velilerin ruhları olarak açıklanmıştır (Çoruhlu,1999,s.121–124).

Öztürk, (2000,s.76) destanlardaki ağaç motifinin inanç sistemine bağlı olarak; “Şamanizm gelenek ve inancına bağlı olan Göktürk ve Uygurlarda yüksek dağ tepelerinin ve Ötüken ormanlarının da mukaddes sayıldığını biliyoruz. Abdulkadir İnan’a göre ağaç kültü ilkel toplulukların orman mahsulleri ve avcılıkla geçindikleri devrelerin hatırasıdır” demektedir. Eski Türklerde, nasıl yerle göğü birleştiren bir kazık, bir direk veya kutsal ve efsanevi bir ağaç varsa, o ağacın üzerinde de aynı kabilenin tözü sayılan kutsal bir kuşu vardır. Başkurt Türklerinde de her kabilenin orman içinde kutsal bir ağacı vardır (Ögel,1971,s.166).

İnan, (1986,s.63) orman kültünün kuzeyli çağdaş avcı uluslarda en önemli kültlerden biri olduğunu, Yakut avcılarının, dokuz nefer orman Tanrısı ruhu bulunduğuna ve bu ruhların avcıları koruduğunu, onlara bereketli av ihsan ettiğini inandıklarını söyler. Şor Türkleri, orman ruhlarına çok önem verirler ve avcıların inanışlarına göre bu ruhlar avcının temiz, doğru sözlü olmasını isterler. Uygur

Hakanlığının (850–1377) ilk devrinden (IX. yüzyıl) Bezeklik tapınaklarında Sumeru Dağı ve tepesindeki Tanrıları taşıyan ağaç motifi, pek çok kez duvar resimlerinde yer almıştır. Bir diğer Budist Uygur duvar resmi, ağaç şeklinde bir şamdan tasvir edilmiştir (Esin, 2004,s.45). Dünya / hayat ağacı tasvirleri İslamiyet sonrası Türk sanatında yaygın bir şekilde görülmektedir. 11.yüzyıla ait bir ipek kumaş üzerinde dünya ağacı olduğu tasvirinde kuşlar ve altında koruyucu sıfatı olduğu kabul edilen kanatlı aslanlar bulunmaktadır. Anadolu Selçuklu sanatında, Divriği Ulu Camii (1228–29), Konya İnce Minareli Medrese (1258), Sivas Gök Medrese (1271) hayat ağacı tasvirlerin yer aldığı birçok eserden sadece birkaçıdır (Çoruhlu,1999, s.125).

Dede Korkut Destanı’nda yer alan ağaç motifi, analık özelliği yanında inanç unsuru olarakda dile getirilmiştir. Salur Kazan’ın Evinin Yağmalandığı Boyu anlatan hikâyede; Kazan’ın oğlu, gelini, karısı tüm boyu Şökli Melik tarafından tutsak alınmıştır. Salur Kazan’ın eşinin kırk kız içinden hangisi olduğunu bilemezler ve oğlu Uruz’u öldürmek için götürürlerken Uruz ağaçla şöyle söyleşmiştir.

Ağaç ağaç der isem sana, arlanma ağaç! Mekke ile Medine’nin kapısı ağaç! Musa Kelimin asası ağaç;

Büyük büyük suların köprüsü ağaç; Kara kara denizlerin gemisi ağaç;

Şah-ı Merdan Ali’nin Düldülünün eyeri ağaç; Zülfekarın kını ile kabzası ağaç;

Şah Hasan ile Hüseyin’in beşiği ağaç; Er olsun, avrat olsun, korkusu ağaç; Başını alıp bakacak olsam, başsız ağaç; Dibine alıp bakacak olsam, dipsiz ağaç; Beni sana asarlar, taşıma ağaç!

Eğer taşıyacak olursan, gençliğim seni tutsun ağaç! Bizim ilde olmalıydın, ağaç!

Kara hintli kullarıma buyuraydım,

Seni bölük bölük doğraya idiler, ağaç! (Gökyay,2000,s.36–37)

Ayrıca, Basat’ın Tepegöz ile savaşında kendini tanıtırken; “Atam adın sorar isen kaba ağaç, Anam adın sorar isen Kağan Aslan” demiştir. Bu bize Oğuz toplumunca da ağaçtan türeme inancının devam ettiğini göstermektedir. Dede Korkut hikâyelerinin sonunda; “Yön vereyim Hanım, yerli kara dağların yıkılmasın, gölgeli

kaba ağacın kesilmesin” sözünde “Kaba Ağaç”, Oğuz Alp’lerinin yaşantılarında kudretlerini, saltanatlarını, boylar arasındaki değer ve itibarlarını belirtmekte iken “ağacın kesilmesin” sözü de devlet, itibar ve üstünlüğün eksilmesin anlamında dile getirilmektedir (Öztürk,2000,s.77).