• Sonuç bulunamadı

4.3. Yönetim Süreçleri boyutuna ilişkin bulgular

4.3.5. Koordinasyon sürecine ilişkin bulgular

Yönetim süreçlerinin bir diğeri olan koordinasyon süreci bu kategoride incelenmiştir. Yükseköğretim kurumlarında koordinasyonun nasıl sağlandığı, öğretim üyelerinin birbirlerinden ve kurumlarından haberdar olmalarına ilişkin katılımcıların görüşleri alınmıştır. Bu kategori altında ortaya çıkan alt kategoriler tabloda gösterilmiştir.

Tablo-10: Koordinasyon sürecine ilişkin kategoriler

Kategori Alt Kategori n

Koordinasyon süreci

Ortak çalışma - bireysel çalışma 11

Rekabet – işbirliği 23

4.3.5.1. Ortak çalışma - bireysel çalışma

Yükseköğretim kurumlarında çalışan öğretim üyeleri arasında koordinasyon sağlanmasına yönelik katılımcıların görüşleri alınmıştır. Amerika’da takım çalışmasına, birlikte çalışma, proje yapmaya çok önem verdikleri, sistemin onları birlikte çalışma yapmaya yönlendirdiği yönünde görüş belirtilmiştir. İngiltere’de birlikte çalışmaların önemli görüldüğü ancak üstlerine düşen görevleri yerine getirecek şekilde olmasına özen gösterildiği ifade edilmiştir. Türkiye’de birlikte çalışmalar yapılmaya çalışıldığı, ortak çalışmalarda isim sıralamalarının öne çıktığı ve kişisel planların düşünülmeye başlandığı belirtilmiştir.

(E,4ABD,10TR): “Takım çalışması kesinlikle bir arada çalışmalar yaparlar. Rakip olarak görmüyorlar. Senle üniversite bireysel sözleşme imzalıyor. Senin yaptığın bir çalışmada diğer arkadaşının isminin olması senin önüne geçeceği anlamına gelmiyor. Bu şunu gösteriyor ben bu kadar iyiyim ve bu anlamda iyi olan bir arkadaşla çalıştım. Oradaki mantık hep şudur takım çalışması dedikleri olay çok daha önemlidir. Örneğin siz bir çalışma yapıyorsunuz çalışmanın içerisinde makalenizi ölçme değerlendirme bölümünden birisi var mı burada kolay kolay bulamazsın. Mühendislikten, tıpçıları düşünün ölçme değerlendirme bölümü yoktur. Ki kare testini yapmadan dışarıya özel sektöre gönderirler hesaplamaları yaptırmak için. Türkiye'de böyle, eğitim fakültesinden birçok arkadaşla çalıştım ve bir yardım istediğimde yardım ettiklerinde makale üçüncü isim, dördüncü isim olarak onların isimlerini yazmışımdır. Çünkü çalışmama katkı sağlamıştır. Onun bilgisini kullanmışımdır. Bunu ben yurtdışında öğrendim. O süreci burada devam ettirmeye çalışıyorum. Ama Türkiye'yi soracaksın tam tersi.” (E,8ABD,4TR): “Araştırmalarda bir kere herkes ipin ucundan tutuyor. İlk isim ikinci isim kavgaları yok. Çünkü soy isme göre sıralarlar makaleyi. Genelde ortak çalışmalar yaparlar. Onu ben burada da sürdürüyorum benim buradaki şu anda bölümündeki herkesle makalem var. Niye çünkü her şeyi tek başıma yapamam. Bir arkadaş iyi bir fikirle geldiği zaman ben yöntemciyim, istatistik ve modelleme işlerini iyi yaparım. Onun fikri var ama modeli nasıl kuracağını bilmiyor. Ben de modeli kurabilirim. O zaman niye bir araya gelip beraber yapmayalım. Ama sonra görüyorum ki burada birinci isim ikinci isim olmak çok önemli bir şey. Yoksa aynı şeyi söylüyor ki katsayılar ona göre şekilleniyor.”

(E,7İNG,1TR): “Ortak çalışmalar, makaleler, organizasyonlar, sunumlar yaptık. İş tanımlarını iyi bir şekilde belirledikten sonra çok iyi kaliteli ortak

işler çıkartılır. Ama orada da sana verilmiş olan iş tanımına uygun hareket edeceksin. Hem konferans organizasyonu yaptım, hem de ortak makale yazma durumu ne oldu. Deadline diyorlar ya son teslim tarihine uygun hareket ettiğin sürece çok iyi şeyler çıkabiliyor. Ama birine fazla iş gidiyor, diğeri savsaklıyorsa orada olaylar çıkabilir. Orada rekabet daha çok ön plana çıkar. Bak sen bunu yapmıyorsun gidip makaleye başka bir şey yapıyorsun ve benden daha üstün olmaya çalışıyorsun. Dolayısıyla işbirliği yapıyorsak da rekabeti zedelemeyecek bir işbirliği yapalım. İş tanımlarımız belli olsun. Ben şu kadarı yapayım, Sen şu kadarını yap tamam ama bana bu kadarını yap demişsin, kendin kendinle ilgili kısmı yazmıyorsun. O zaman anlaşmanın şartlarına uymuyorsun deyip çok büyük şeyler kavgalar çıkar.”

4.3.5.2. Rekabet – işbirliği

Yükseköğretim kurumlarının diğer kurumlarla ya da kendi bünyesindeki fakülteler arasında, içinde koordinasyon sağlanmasına yönelik katılımcıların görüşleri alınmıştır. Amerika’da kurumlar arasında rekabet olduğu, öğrenci çekebilmek için sıralamalarda iyi bir yerde olması gerektiği, rekabetin aynı zamanda işbirliğini de beraberinde getirdiğini ifade etmişlerdir. İngiltere’de tam bir rekabetin olduğunu ancak en iyi olmak için birlikte hareket etmenin önemli olduğunu, aynı zamanda kurum içinde de koordinasyonu sağlamak için sekreteryaların olduğunu belirtmişlerdir. Türkiye’de rekabetin de işbirliğinin de çok fazla olmadığı yönünde görüş belirtmişlerdir.

(E,1ABD,15TR): “Amerika'da rekabet ön planda. Üniversitelerin kendi arasında bir rekabet olduğuna dair bir şey duymadım. Çünkü ayrı dünyalar hem çok uzaklar birbirlerinden, hem farklı. Sonuçta bir şekilde öğrenci kapmaya çalışıyor herkes birbirinden. O alanda reytinglerle öne çıkmak bütün üniversiteler için önemli. Öğrenci açısından tercih edilmek önemli. Öyle bir rekabet var. Bu tip bir rekabet içinde kurumsal anlamda işbirliği gerekmiyor zaten. Türkiye'deki üniversiteler kendi aralarında işbirliği yapıyorlar mı aslında yapmıyorlar. Rekabet olmayan yerde işbirliği de olmuyor aslında. Türkiye'de rekabet olmadığı için rekabet işbirliğini engelleyen bir şey gibi gözüküyor. Ama öyle değil. İyi rakipler bir şekilde işbirliği ederek öne geçebileceklerini düşünüyorlar. Siz iki rakip eğer rekabet ederseniz işbirliği de yapıyorsunuz diğerlerinden de ilerlemiş oluyorsunuz. Bu işbirliği sayesinde benim şu anki üniversitemde hiçbir sıkıntı yok. Burası tamamen Amerika tarzı örgütlenmiş bir üniversite. Hem farklı bölümler arasında diğer üniversitelerle ilişkili olarak çok rahat iş birliği de yapıyoruz, konuşuyoruz, çalışıyoruz.”

(E,7ABD,8TR): “Amerika'da çok sayıda kur-um var. Kurumlar arası rekabet, kurum içindeyse işbirliği ön planda. Artı belli konularda kurumlar işbirliğine teşvik ediliyor. Mesela bir granda başvurduğu zaman, tek bir kurum yerine iki ya da üç kurum başvurduğu zaman daha kolay fonlanıyor. Büyük projeler oluyor. Harvard ile MIT araştırma grupları beraber başvurduğu zaman daha çok teşvik edilen bir şey oluyor. Kaynaklar birleştirilmiş oluyor. Ama normalde oradaki asıl yarışa rengini veren şey kurumlar arası rekabet. Bazı insanlar kurum aidiyetinden daha ziyade meslek ya da alanı daha çok ön planda tutuyor. Örneğin birisi elektronik mühendisi, orası adamın dünyası, adam fakültesinde bile ne olduğu ile ilgilenmiyor. Ama son kertede para az, araştırma pahalı bir şey ve insanlar onun için rekabet ediyorlar. Alan içinde de rekabet etmek zorundalar. Önce hangisi bulursa daha çok yayın yapmış, kredi almış oluyor.”

(E,7İNG,1TR): “Anglosakson competition. Tabii rekabet merkezi rekabet. Yani bir de ben iktisatçıyım. Bizim branşlarda rekabet daha da işin merkezindedir. Çünkü akademik olarak liyakatin ön planda olması seni gerçekten saygın bir pozisyona getirdiği için rekabet o anlamdadır. Rekabetin anlamlı olmadığı yerlerde rekabet etmeye gerek olmuyor. Eğer başka bir yöntemi kullanarak yükseliyorsa rekabet olmayabilir. Birey aslında benim iktisatçı bakış açımla genelde piyasa rekabetini istemiyor. Piyasa baskısını istemiyor mümkün olduğunca daha kısa ve kestirme yollardan yükselmek hem etkili hem de yetkin olmaya çalışıyor. Ama bu da çoğunlukla olumsuz bir şekilde bitmesine sebebiyet veriyor. O yüzden Türkiye içerisindeki akademik dünyada biraz rekabet koşullarını arttıracak yeni düzenlemelere ihtiyaç var.”

(E,5İNG,2TR): “Bunlar birbirleriyle ilişki halinde olan kurumlar. Formal koordinasyon sekreterya üzerinden de yapılıyor. Her bir kolej üniversiteye bağlı iletişim kurduğu bir birimleri vardır. Onların hepsinin uygulaması gereken bir şey olduğu zaman o iletişim kurularak yapılıyordu. Kendine has bir yapı. İngiltere'de bir Cambribge’de var, bir de Oxford’da var. Dünyada başka hiçbir yerde bu kolej uygulaması bu şekilde yok. Tarihi olarak çok rekabet içerisinde olan iki üniversitedir. Ama bir yandan da birbiriyle bu kadar işbirliği yapan, bir biriyle bu kadar yakın olan iki üniversite. Farklı şehirler olmasına rağmen kolejler arasında da böyle. Hem öne çıkmak istiyorlar. En iyi kolej olalım, en başarılı öğrenciler bizden çıksın, en çok fonu onlar toplasın, en yüksek konumlara onlar gelsin, ama aynı zamanda da kurum olarak diğer kolejlerle ya da bölümse diğer bölümlerle aynı gemidesin sen onlardan daha başarılı olmak istiyorsun ama onların başarısız olmasını istemiyorsun. Onlar başarılı olursa, sen daha başarılı ol istiyorsun. Rekabetin konumlandırılışı, kuruluş biçimi daha pozitiftir.”

4.3.5.3. Haberdar olma: Paylaşımda bulunma, seminerler – gizleme

Yükseköğretim kurumlarında koordinasyon sağlanmasında kişilerin birbirlerinden ve kurumlarından haberdar olmaları ile ilgili katılımcıların görüşleri alınmıştır. Amerika’da hem kurum içindeki fakülteler bünyesinde yapılan etkinliklerden, alınan kararlardan hem de öğretim üyeleri arasında yapılan seminerler aracılığıyla çalışmalardan, etkinliklerden ve gelişmelerden haberdar olunduğu yönünde görüş belirtilmiştir. İngiltere’de kurum içindeki etkinliklerden herkesin haberdar olduğu ve onlar aracılığıyla çeşitli paylaşım ortamlarının oluştuğu, öğretim üyelerinin bir araya gelerek çalışmalarından bahsettiği ortak alanlarının olduğunu ifade etmişlerdir. Türkiye’de ise üniversite içinde akademik paylaşımların nadir görüldüğü, çalışmaların gizlendiği yönünde görüş belirtilmiştir.

(K,3İNG,14TR): “Ne yaptıklarıyla ilgili seminerlerde paylaşırlar bir ‘Common Room’ları var. Orada çay kahve saatlerinde yaptıkları çalışmalar hakkında çok konuşurlar. Çalışmaları ile ilgili belki bir broşürü varsa hemen oraya bırakırlar. Bilgi varsa oraya bırakırlar ki herkes haberdar olsun isterler.” (K,5İNG,4TR): “Mesela ben mühendislik fakültesi ile iş yaptım, tarihten bir arkadaşım bana bir konferans buldu. İslam araştırmaları merkezi vardı. Oradan bir sürü ahbabım vardı. Alakasız bir şekilde Türkiye'de markalaşma çalışıyordum. Oradaki bir hoca beni bir marka sahibi ile tanıştırdı. Bu insanların hepsini tanıman mümkün. Çünkü bir konferans ya da sunuş oluyor. Bütün üniversite duyuyor. Burada ben tarih ile çok alakalıyım. Kim geliyor haberim yok. Aynı fakülte içinde kim ne yapıyor haberim yok. Burada çok kopuk, orada daha iyi oluyor. Türkiye'de rekabet biz de yok çünkü çok küçük bir bölümüz.”

(E,7ABD,10TR): “Gizlilik diye bir şey yoktu. Birbirlerine çalışmalarından bahsederler. Onlarla ilgili bir takım mekanizmalar da zaten kuruluyor. Öğle yemeklerinde bir araya gelirler. Ama ayda bir insanlar bir odada toplanır, orada birisi araştırmasını anlatır, yiyeceğini içeceğini alıp odada toplanırlar. Orada birisi ben bu ara bunlarla ilgileniyorum bunları çalışıyorum, şu konuda çalışmaya başladım, şu aşamaya geldim, sizin de görüşlerinizi almak isterim gibi periyodik olarak yapılan işlerdir. Onun dışında bölüm seminerleri olur. Onlar daha formal olur. Orada daha çok bitmiş işlerden bahsedilir ya da bitmeye yakın işlerden bahsedilir. Dolayısıyla insan birbirlerini ne yaptıklarını o şekilde bilirler. Türkiye'de burada bizim seminerlerimiz oluyor. Biz de bölümler yok, bu fakülte içerisinde kendi aralarında toplantılar yapıyorlar. Neler yaptıklarını, öğrencilerin neler yaptıklarını konuşuyorlar.

Burada da öyle saklama olduğunu zannetmiyorum. Onun dışında da bizim bölüm seminerleri oluyor gene, genelde dışarıdan birisi geliyor. Onlara da tüm fakültenin katılması beklenir. Her alandan kişinin katılması beklenir. O şekilde paylaşım olur.”

(K,8ABD,3TR): “Amerika'da raporlar hazırlanıyor her senenin sonunda. Fakültede yapılan işler babında, alınan kararlar düzeyinde. Aylık toplantılar var demiştim onun mutlaka raporu hazırlanıyor ve bir sonraki toplantıda o rapor herkese dağıtılıyor. Bizde de yine aynı şekilde fakülte toplantılarının kararları genelde bize gönderilir. Metinleri de gönderilir. İsteyen onları okuyabiliyor. Alınan kararlar genel olarak mail listelerinden paylaşılıyor hocalarla. Şu kararlar alınmıştır, senatoda şu kararlar alınmıştır gibi. Mesela Türkiye’de çalıştığım üniversitede senato var. Senatonun aldığı kararlar mutlaka hocalarla paylaşılır bir hafta sonrasında. Genel olarak iki tarafta da çok açık. Bize iletiliyor mutlaka ne karar alındığı. Ama Türkiye genelinde öyle olduğunu düşünmüyorum.”