• Sonuç bulunamadı

4.4. İklim boyutuna ilişkin bulgular

4.4.6. Güven duyma: Bilimsel çalışma; Güvensizlik: Gruplaşma

Yükseköğretim kurumlarında güven kültürünün olmasına yönelik katılımcıların görüşleri alınmıştır. Amerika ve İngiltere’de akademide güven kültürünün profesyonel bir şekilde kurulduğu, öğretim üyelerinin çalışmalarını birbiriyle paylaştığını, geribildirim almaya özen gösterildiği ifade edilmiştir. Öğretim üyelerinin hesaplarına bilimsel çalışmalarda kullanabilmeleri için bir miktar para yatırıldığı ve bunun kullanımının serbest olduğu buradan hareketle yükseköğretim kurumlarının da öğretim üyelerine güvendiğine yönelik görüş belirtilmiştir. Türkiye’de ise öğretim üyelerinin birbirlerine güvenmediği, fikirlerinin çalınabileceği ihtimaline karşı çalışmalarını paylaşmaktan kaçındığı ve dolayısıyla daha dar bir çevrede, belli kişilerle ortaklıklar kurulduğu, bunun da akademinin gelişmesinin önünde engel olduğu ifade edilmiştir.

(K,3İNG,14TR): “Bu bunu dedi, ne demek istedi acaba gibi her söylenen cümlenin altında bir şey ararsanız nasıl güveneceksiniz. Ben güvenmiyorum ve kesinlikle kimseye de bir şey söylememeye gayret ediyorum açıkçası. İngiltere'de de üniversitede sadece akademik çalışma konuşulur. Başka bir şeyin konuşulduğuna rastlamadım. Sadece şöyle bir şey duymuştum. Yine bizim yanımızda sohbet ediliyordu. Bir hoca hakkında öğrenci değerlendirme

yapmış. Bu 2-3 yıl üst üste toplanmış ve aynı sonuçlar alıyoruz. Sanırım başkan bu arkadaşta bir görüşme yapacak şeklinde görüş vardı. Demek ki değerlendirmeler dikkate alınıyor. Keşke burada da öyle bir şey yapılsa. İngiltere'de yapılan ama burada yapılamayan, burada yapmanın mümkün olmadığı, çok zor olduğu şeyler var. Mesela insanların hesabına 500 TL yatıramazsın. İngiltere'de her sene öğretim elemanının hesabına akademik çalışmaları için para yatıyor. Hesabına yatmasa bile deniyor ki bu parayı bu insan kullanacak. Bunu kullanma hakkın var ister kongreye git, ister kitap yaz neye ihtiyacın varsa. Ama burada o parayı mutlaka almanın bir yolu bulunur. Uyduruk bir fatura bulunur. Bir şekilde o para alınır diye düşünüyorum. Bu güvensizlikle maalesef biz de kuralları değiştirmek zorunda bırakıyor yöneticileri.”

(E,7İNG,1TR): “Asgari bir akademik etik var. Akademik açıdan etik davranmamanın akademik dünyada bir yaptırımı olduğu için dışlanma olabilir. Bir daha hiç bir şekilde bir üniversitede çalışamamak olabilir. O açıdan nispeten bir akademik güvenin olduğu bir ortam vardı araştırmayı paylaşma konusunda. Mesela ben Türkiye'ye geldim. Çalışmanı kimseyle paylaşma diyorlar. Çünkü gerçekten çok ağır bir suç. Gerçekten orada bir daha akademisyenlik yapamazsınız. Akademik dünyada insan içine de çıkamazsınız. Başka bir mesleğe geçmemiz gerekir. Başkasının fikrini almak araştırmasını almak çok kötü bir suçtur, çok yüz kızartıcı bir suçtur. O yüzden öyle bir güvensizliği başkasına karşı duymadım. Akademik anlamda yaptırımı çok yüksek olduğu için genelde aslında güven duymanız sebebiyle kültüreldir. Atmosferden kaynaklanan bir şey. Türk'le paylaşmak, Türk kötüdür ahlaksızdır, İngiliz ahlaklıdır gibi bir şeyden bahsetmiyorum. Eğer gerçekten yönetim kuramı açısından bakacaksak kurumlar açısından bakacaksak eğer gerçekten birinin bir yaptırımı var, diğerinin bir yaptırımı yok. Dolayısıyla yaptırımın olmadığı yerde daha rahat yapılır bu iş. Diğer yerde daha az yapılır.”

(E,1ABD,15TR): “Yurtdışında güvensizlikle ilgili bir his yaşadığımı ya da birilerinin ondan şikayet ettiğini duymadım. Hem iş güvencesi anlamında hem de psikolojik anlamında sıkıntı yok. Ama Türkiye'de iş güvencesi açısından çok fazla sorun yok. Akademisyenler arasında güven Türkiye'de Amerika'ya göre biraz daha düşük. Çünkü bilimsel çalışma ile diğerini birbirinden ayırmak mümkün olmadığı için kimle oturduğunuz, kimle kalktığınız, kiminle konuştunuz bile tamamen ideolojik, politik, sosyal bir takım ağlarla ilişkilendirilmeye başlanıyor. Böyle olduğu için de insanlar olabildiğince uzak durmaya çalışıyorlar ya da olabildiğince küçük gruplar içine sıkışıyorlar. Belli çevrede çalışıyorlar, o çevrede genelde kendi bilim alanları ile alakalı olmuyor. Olmayınca da doğrudan bir bilimsel üretim

çıkmıyor. Benim çok sevdiğim bir hocamın lafı var: "Bilgililerin dayanışmasından ekol, bilgisizlerin dayanışmasından çete çıkar." diyor. Genelde bizde daha çok ekolleşme değil de çeteleşme oluyor.”

(K,12ABD,4TR): “Genelde insanlar birbirlerine güven duyarlar zaten. Sürekli seminer oluyordu özellikle araştırma olduğu için. Orada hocalar, doktora öğrencileri makalelerini, çalışmalarını sunuyorlar. Seminerden önce herkese gönderiyorlar ki herkes okusun, ona göre yorum yapsın diye. Ondan sonra herkes geliyor yorumlarını yapıyor. Ona göre düzeltiyorsun zaten böyle olmadan yazılmıyor bir şey. Bu daha yayın aşamasında gelmeden sürekli olarak her yayın aşamasına gelene kadar bir makale en az beş altı tane toplantıda sunulmuş, yüzlerce insanın geribildirimi alınmış olunur. Kimsenin de ben başkasının makalesini, çalışmasını çaldığını görmedim. Türkiye'de bir seminer yapalım dedik herkes çalışmamızı çalarlar, fikrimi çalarlar diye yapamadık. Çok şaşkınlık verici bir şey olmasına rağmen bu tür olaylarda duyduk. Hocanın kendi doktora öğrencisinin fikrini değil, yazdığı şeyi çalıp yayınladığını bile duydum. İnanılmaz bir akademik ahlaksızlık durumu söz konusu olduğu için hiçbir şekilde güven yok. Onun içinde ilerleyemiyor bir şey yazıyorsun kendi kendine kalıyor, yolluyorsun hakem de parça parça ediyor.”