• Sonuç bulunamadı

Osmanlı topraklarına göç eden ve hükümet tarafından iskân edilen muhacirler sadece Müslüman olanlar değildir. Gazeteden Müslüman olmayanların da göç ettiği anlaşılmaktadır. 313 Muhacir, 30 Temmuz 1910, nr. 64, s. 3. 314 Muhacir, 12 Şubat 1910, nr. 16, s. 3-4. 315 Muhacir, 12 Şubat 1910, nr. 16, s. 4.

Nitekim Konya dahiline Besarabya’dan316 gelen 200 hâne Musevi iskânının kararlaştırıldığı görülmektedir317.

Gazete, Musevi iskânını zararlı bulmuş ve karşı çıkmıştır. Osmanlı’nın içeride bu kadar halletmesi gereken meselesi varken Müslüman muhacirler yanında bir de Musevilerin iskânını yapmak istemesi gazeteye göre kabul edilemez bir durumdur.

“Z” imzalı ve “İskân-ı Muhâcirîn Meselesi” başlıklı yazıya göre; Museviler geldiklerinde Rus tâbiyetinden çıkıp Osmanlı tâbiyetine geçecek ve Konya’ya iskân edilecektir. Dini, dili ve mezhebi farklı bu 200 hâne Musevinin iskân edilmesine yönelik kararı uygun bulmayan gazeteye göre, ecnebî mektepler yeni yeni mezunlar vermekte ve giderek bu kişilerin sayısı artmaktadır. Hükümetin iskân için ayırdığı 200.000 liralık ödenekten karşılayacağı Musevi iskânını Konya dahilinde yapmayı düşünmesine de karşı çıkmıştır. Çünkü gazeteye göre Konya maarifçe geridir ve iskânın yapılması ile buradaki fakir halkın hakkı yenecektir318.

Gazete, Konya Vilâyeti’ne iskânı amaçlanan Musevilerin iskân edilip edilmediğini bildirmemiştir. Bu sebeple söz konusu iskânın yapıldığı söylenemez. Ancak, gazeteye göre Konya vilâyetine pek çok Müslüman muhacir yerleştirilmiştir. Gazetede bu yönde verilen haberlerde daha çok vilâyet dahilindeki Niğde ve Karaman’a muhacir gönderildiği anlaşılmaktadır. Bununla birlikte, Akşehir’e iskân edilmek üzere 3 hâne ve 10 nüfus muhacirin de İzmit’e sevk edildiği söylenmiştir319.

1. Niğde’ye İskân Edilen Muhacirler

Muhacir gazetesi, Konya Vilâyeti’ne sevk edilen muhacir haberlerinde daha çok Niğde’de bulunan Çerkes muhacirlerine yer vermiştir. Muhacirlere dair gazetedeki bir çok haberde olduğu gibi yine iskân edilmeyip perişan bir vaziyette yaşadıkları anlatılmıştır.

300’ü aşkın bir nüfusla Balkanlardan gelerek Niğde’ye göç ettikleri ve misafir olarak medrese ve benzer mahallere yerleştirildikleri anlaşılan Çerkes muhacirlerinden Hacı Mahmud ve 23 arkadaşının gazeteye gönderdiği mektuba göre, 31 seneyi aşkın bir süredir burada ikâmet etmektedirler. Arazi verilmediğini, medrese ve harabelerde barındıklarını ve perişan olduklarını anlatan muhacirler, çocuklarının da askerlikten muaf tutulmadığını

316

Moldovya’nın eski adı. 317

Muhacir, 18 Haziran 1910, nr. 52, s. 2. 318

Muhacir, 18 Haziran 1910, nr. 52, s. 2. 319

söylemiştir. Ayrıca mektupta, yaptıkları müracaatlardan bir netice alamadıklarını ve bir çare gösterilmesini beklediklerini yazmışlardır320.

Gazete, Çerkes muhacirlerin gönderdiği mektuba dayanarak yaptığı yorumda şöyle demiştir:

“Her ne kadar cemiyetimiz Rumeli Muhâcirin-i İslâmiyesine mahsus bir cemiyet-i hayriye ise de hizmetimiz hasbe’l- hamiye [hamiyet icabı] buna maksûr [ayrılmış] değildir. [....] Hakikaten bu biçarelerin ifadeleri doğru ise hallerine acınır.”321

Çerkes muhacirlerinin gönderdiği mektubun yayımlanmasından sonra, Dahiliye Matbuatı idaresi gazeteye bir açıklama yapmıştır. Buna göre; 1893 senesinde Niğde ve Aksaray’a göç etmiş muhacirlerin mektubu görüldükten sonra Konya Vilâyeti’nin verdiği beyana göre, bu muhacirlerin bir kısmına arazi ve ev tedarik edilmiş, bir kısmının da müracaatları üzerine iskânları kararlaştırılarak karar Niğde mutasarrıflığına gönderilmiştir322.

Gazete, Dahiliye Matbuatı İdaresi’nin Niğde’de bulunan Çerkes muhacirlerinin iskânlarının yapılıp ihtiyaçlarının karşılandığını bildirmesine inanmış görünmektedir. Nitekim uzun süre bu muhacirlere dair bir yazı yazılmamıştır. Ancak “Anadolu Mektubu” başlığıyla gazeteye makale gönderen “Basir” adlı yazarın Niğde’deki seyahatinde Çerkes muhacirlerinden birine rastlaması ile gerçek anlaşılmıştır. Açıklamaların doğru olmadığını ve Niğde muhacirlerinin iskân edilmediğini yazan “Basir”, hükümetten de bu yönde onay aldığını söylemiştir323. “Basir”, takip eden makalesinde, Niğde dolaylarında Aşağı Araplı Hanı’nın bulunduğu binlerce dönüm araziden bahsetmiştir. Bu handa mola verdiği sırada arazilerin bir kâtip tarafından gasp edildiğini duyduğunu söylemiş ve böyle arazilere muhacir yerleştirilmesi gerektiğini belirtmiştir324.

Gazete; boş, kullanılmayan veya bir kişinin haksız tasarrufunda bulunan ve gasp edilmiş arazilerin muhacirlere verilmesi gerektiği görüşündedir. Verdiği haberlerde de iskânı yapılmamış olanların sıkıntılarına çare olarak daima böyle arazileri göstermiştir.

2. Karaman’a İskân Edilen Muhacirler

Senelerce misafir olarak yerleştirilmiş ve iskânı yapılmamış, arazileri ellerinden alınmış veya arazi verilmemiş muhacir haberleri yanında gazeteye yansımış olumlu haberler de vardır. Bu haberlerden biri, Karaman dahilinde bulunan köylerle ilgilidir. Gazetenin verdiği 320 Muhacir, 30 Şubat 1910, nr. 21, s. 3-4. 321 Muhacir, 30 Şubat 1910, nr. 21, s. 4. 322 Muhacir, 3 Mayıs 1910, nr. 39, s. 4. 323

Basir, “Anadolu Mektubu 4”, Muhacir, 17 Ağustos 1910, nr. 69, s. 2. 324

habere göre, Balkanlardan gelerek Karaman’a iskân edilmiş muhacirlerden arazi verilenlerin nüfusları şöyledir: Üçyaş köyünde 33; Osmaniye köyünde 56; Göztepe köyünde 32; Ordu köyünde 24 ve Deliyan köyünde 4 hâne. Bu muhacirlere mera ile 50 dönümden 100 dönüme kadar arazi verilmiştir. Diğer köylerdeki muhacirlere ise yakın zaman içinde arazi taksimi yapılacağı söylenmiştir325.

Gazete, bir başka sayısında Konya’dan gönderilen bir muhacir mektubunu yayımlamıştır. Mektubu gönderen muhacir, Karaman’a iki buçuk saat mesafede olan Mesudiye adlı muhacir köyünde yaşanan arazi meselesini anlatmıştır. 70 hâneli Mesudiye köyü ahalisinin 3 sene önce 100 hâneyi içine alabilecek bir araziye iskânları için hükümete müracaat ettiğini ve İdare Meclisi kararıyla bir komisyon kurularak planlamaların dahi yapıldığını söyleyen muhacirin mektubuna göre, o tarihteki Kaymakam Hacı Tahir Bey’in değişmesi ile yerine gelen kaymakam bazı zorbaların fikirlerine uyarak Mesudiye’ye gelmiş ve köy hocası Halil İbrahim Hoca’yı aldıkları arazileri geri vermeye zorlamıştır. Halil İbrahim Hoca’yı, kendisine verilen araziyi iade edebileceğini, ancak köy ahalisi için bir şey yapamayacağını söylemesi üzerine 14 gün hapse mahkum etmiştir. 14 gün sonra hapisten çıkan hocayı 7-8 zabıta ile arayan ve bulamayan kaymakamın bu hareketi sebebiyle hoca köyüne dönememektedir. Mektubu gönderen muhacir tüm olanlardan dolayı kaymakamı gazeteye şikayet etmiş ve “Kaymakam Bey acaba bu gibi felekzede mazlum muhâcirlere icra edildiği serkeşlikten ne gibi bir lezzet alıyor?”326 demiştir.

Konya’dan gönderilen ve kaymakamın arazi sebebiyle halk üzerinde baskı kurduğunu anlatan mektubu aynen yayımlayan gazete, mektubu Konya valisinin dikkatine sunmuş ve şu yorumda bulunmuştur:

“Rumeli muhâcirlerinin aslını arar isek ya Konyalı veya Sivaslı veyahut Ankaralı çıkarlar. Bunları yabancı gibi telakki etmek Anadolu Türk kavm-i necibine[soyu temiz Türk kavmi] yakıştırılamaz. El-cins maa’l- cins [cins cinsine çeker] hükmünü unutmamalı ve hele vakt-i saadette Ensârın [koruyucuların] şerefte takaddüm [ileri geçme] etmelerinin muhâcirîne hürmetten ileri geldiği hiç hatırdan çıkarılmamalıdır.”327

Gazeteden, Osmanlı Devleti’nin Konya Vilâyeti’ne sevk ettiği muhacirleri Niğde, Karaman ve Aksaray dolaylarına iskân ettiği anlaşılmaktadır. Bununla birlikte, bahsi geçen muhacirlerin birçoğu yakın zamanda göç etmemiştir. Gazeteye haber olmuş muhacirler, daha

325 Muhacir, 25 Haziran 1910, nr. 54, s. 4. 326 Muhacir, 2 Temmuz 1910, nr. 56, s. 2. 327 Muhacir, 2 Temmuz 1910, nr. 56, s. 3.

ziyade gazetenin yayıma başladığı 1909 senesinden önce ikâmet ettikleri topraklara gelmişlerdir.