• Sonuç bulunamadı

Muhacir gazetesinde Makedonya ile ilgili verilen haberlerde ve yazılarda özellikle Bulgarlar için pek çok yorum yapılmıştır. Bulgarlar, gerek Müslümanlara davranışları ve gerekse Makedonya’da oluşturmak istedikleri karışıklık sebebiyle gazete tarafından eleştirilmiştir.

Makedonya’daki Bulgarların Osmanlı vatandaşı olduğunu; her sıkıntı ve ihtiyaçlarının Osmanlı hükümetine ait bir mesele haline gelmesi gerektiğini söyleyen gazete, Makedonya’dan bahsetmeyi Osmanlı’nın iç işlerine karışmak olarak algılamıştır423. Bununla birlikte bu topraklarda sadece Bulgarların yaşamadığını; aynı zamanda Rum, Sırp, Ulah, Türk ve Arnavut milletlerinin de ikâmet ettiğini anlatmıştır424.

Gazete, Makedonya meselesinde, muhacirlere olan hassasiyetini Makedonya meselesinde de göstererek Bulgarları ve Makedonya hayaline hizmet eden Bulgar matbuatını protesto eden yazılar yazmıştır.

Makedonya’da olup bitenler hakkında Osmancık’ın yaptığı bir yorumda; Abdülhamit zamanında Makedonya’yı bir sorun haline getirebildikleri, ancak onun tahttan inmesiyle birlikte böyle bir sorunun kalmaması dolayısıyla ümitlerini de kaybettikleri söylenmiştir.

422 Muhacir, 29 Haziran 1910, nr. 55, s. 2. 423 Muhacir, 18 Haziran 1910, nr. 52, s. 1. 424 Muhacir, 27 Ağustos 1910, nr. 72, s. 2.

Ayrıca, meşrutiyetin gelmesine sevinmeyen Bulgarların bu sebeplerle matem içinde oldukları belirtilmiştir425.

Bulgarların Osmanlı hakimiyeti altındayken gördükleri hoşgörü ve adalete rağmen Müslümanları içlerinde barındırmak istememelerine kızan gazete, Sofya’daki Makedonyacıların da sürekli Osmanlı idaresinin zulmünden bahsetmesini bu Bulgarların adalet anlayışlarına bağlamıştır. Gazete, zulmün Bulgarlarca adalet manâsına geldiğini anladıklarını söylemiş ve Bulgarları kendi ayıplarını görmemekle suçlamıştır426.

Makedonya meselesinde Muhacir gazetesinde hükümetin politikasını savunmuş ve Bulgarların bu meseledeki çıkarları net biçimde açıklanmıştır. Gerek Bulgar hükümeti gerekse Bulgar matbuatı yaptıkları haksızlıklardan ötürü eleştirilmiştir. Meydana gelen karışıklıktan ve çıkan feryatlardan her iki devletin de fayda sağlayamayacağını belirten gazete, ikili ilişkilerde samimiyeti tavsiye etmiştir.

III- Osmanlı-Yunanistan İlişkileri

Osmanlı hâkimiyeti altında önemli bir unsur olarak varlığını koruyan Yunanlılar bağımsızlığını 1821’de başlattıkları isyan sonucunda kazanmıştır (1830). Bununla birlikte, kendisinden sonra bağımsızlık arzusuyla uyanacak Bulgar ve Romen milletlerine de umut kaynağı olmuştur.

Yunanistan’ın bağımsızlığını kazanmasından sonra Osmanlı Devleti ile ilişkilerinin diğer Balkan milletleri kadar gergin olduğu söylenebilir. Muhacir gazetesi de Yunanistan’a dair verdiği haberlerde ve yazdığı yazılarda çok defa Yunanistan’ı eleştirmiştir. Yine, Ahmed Şükrü, Yunanlıları “uslu oturamayan” bir millet olarak nitelendirmiştir.

Yunanlıların bir zamanlar ilim ve maarifteki yükselişlerini ağızlarından düşürmeyerek kendilerini Avrupa’nın öğretmenleri saydıklarını söyleyen Ahmed Şükrü, bu sebeple her hareketi yapmaya hakları olduğunu düşündüklerini ifade etmiştir427. Yaptıkları müzakerelerde Atina’nın “velvele” ile Yunanistan’a katılması hususunda anlaştıklarını haber veren Ahmed Şükrü, Avrupa’nın artık eski Avrupa olmadığını söylemiş ve Yunanlıların yanıldığı noktayı şöyle açıklamıştır:

“Yunanlılar eğer şu hareketleriyle Avrupalıları iğfal[aldatma] ve bizi tehdid etmek istiyorlarsa yanılıyorlar.[....] Dâne-i emeli[ümit tohumu] toplamak hevesiyle dâm-ı

425

Muhacir, 29 Kanûn-ı Sâni(Ocak) 1910, nr. 12, s. 1. 426

Muhacir, 21 Nisan 1910, nr. 35, s. 2. 427

cilveye[cilve tuzağına] düşecek halklarımız kalmadığından biz artık devr-i ciddiyete girdik. Binaenaleyh böyle cilveleri terk ile uslu oturmalarını Yunanlılara tavsiye eyleriz.”428

Muhacir gazetesi Yunanistan ile ilgili verdiği haberlerde, çıkardıkları huzursuzluklardan dolayı Yunanlıları ağır eleştiriye tutmuş ve hatta ciddi bir şekilde uyarmıştır. “Yunanlıların Yaptığı Yanlarına Kalacak mı?” başlığıyla verilen habere göre; Pire limanında bazı Yunanlıların korsanlık yapması üzerine Romanya, İngiltere ve Osmanlı Devleti şiddetli protestolarda bulunmuş, Yunan Sefiri Hariciye Nezaretine tarziye[özür] vermiş ve Atina Sefiri de olaya karışanlara ağır ceza verileceğini söylemiştir. Ancak İzmir’de Yunan Baş Tercümanının “silah atarak ve vapurda düdük çaldırarak” halkı galeyana getirmeye çalışması, Yunanlıların ceza ile uslanmayacaklarını göstermiştir. Gazete, bu olayların affedilecek bir hata olarak görülemeyeceğini belirtmiş ve Yunanlıları şu sözlerle uyarmıştır:

“Biz Osmanlılar bir dereceye kadar sabır ve temkinimizden vazgeçmek istemeyiz fakat Yunanlılara da nasihatimiz pek uslu durup halkı bir emr-i vaki’ karşısında bulundurmaktan begâyet[pek çok] sakınmalarıdır. Zira bu kadar yaptıkları elbette yanlarına kalmayacaktır.”429

Gazete, Yunanlıların çeşitli hareketlerle Müslümanları tahrik etmeye çalıştığını anlatmış ve bu yöntem ile başarılı olamayacağı konusunda Yunanistan’ı uyarmıştır. Yunanistan’ın ise, sadece kışkırtıcı olaylar meydana getirmekle kalmadığı, Anadolu’daki Rumlar vasıtasıyla yardım da topladığı görülmektedir. Gazetedeki habere göre; bazı Rum Metropolitleri Niksar ve civarına giderek Yunan donanması için yardım toplamıştır. Haberi veren “Basir”, bu konuda suçun sadece Niksar mutasarrıfında olmadığını, Amasya ve Tokat mutasarrıflarının böyle “şüpheli” kişileri fark etmesi gerektiğini söylemiştir430.

Yunanistan, Balkan topraklarına göz dikerek Osmanlı ile Yunanistan sınırında bulunan Müslüman köylerini Müslümanlardan temizlemeye ve buralardaki Rum nüfusunu artırmaya gayret etmiştir. Büyük Yunanistan’ı oluşturmak ve sınırlarını alabildiğine genişletmek amacıyla kurulan Etnik-i Eterya Cemiyeti de Yunanistan’ın Müslüman köylerine karşı giriştiği faaliyetlerde başrolü üstlenmiştir. Nitekim, gazetede Yunanistan sınırındaki Müslüman köylerin bin bir zorbalıkla boşaltıldığı ve buradaki Müslümanların yıldırılmaya çalışıldığı haber verilmiş; giderek sayısı azalan Müslüman köylere muhacir iskân edilmesinin

428

A. Şükrü, “Hayâlât-ı Mâzi İle Sermes-i Gurûr Olmak Seyyiesi”, Muhacir, 2 Şubat 1910, nr. 13, s. 1. 429

Muhacir, 18 Haziran 1910, nr. 52, s. 3. 430

lüzumundan bahsedilmiştir. Verilen habere göre; buradaki 20 Müslüman köyü, Yunanistan’ın faaliyetleri sonucu 17’ye düşmüştür431.

Gazeteden, Yunanistan’ın Müslüman köylere karşı zorbalıkla muamelede bulunması yanında, Osmanlı tâbiyetine geçen Yunanlılara da şiddet göstermeye kalkıştığı anlaşılmaktadır. Nitekim, Yunan tâbiyetinde iken Osmanlı tâbiyetine geçmiş Menahim Eşkinaz adındaki kişinin Yunanistan’ın Kavala konsolosu önünden geçerken konsolos tarafından zorla konsolos içerisine götürüldüğü ve burada tâbiyetini değiştirmesinden dolayı hakaret ile darp edildiği bildirilmiştir432. Gazete, bu olay ile ilgili olarak konsolos ile ilgili incelemenin başlatıldığını söylemiş ve konsolos Osmanlı memleketinde olduğu için yaptığının yanına kalacağını düşünen konsolosun düşüncesinde yanıldığını ifade etmiştir433.

Muhacir gazetesinde Yunanistan ile ilgili verilen haberlere bakıldığında, pek çoğunda iki devlet münasebetlerinin sürekli biçimde gergin olduğu görülmektedir. Yunanistan, bağımsızlığını kazandığı 1830 senesinden sonra Balkanlardan elini eteğini çekmemiş ve gerek Makedonya meselesinde gerekse Girit konusunda açgözlü bir tutum sergilemiştir. Müslüman köylerindeki faaliyetleri hesaba katılırsa amacına ulaşmak için her yolu mubah saydığı ve her an tetikte beklediği söylenebilir. Osmanlı Devleti ise, Balkan devletlerine karşı izlediği politika dolayısıyla sorunlara çözüm bulma taraftarı olmuş, devletler arasında denge oluşturmak suretiyle de zarar görmekten kendisini korumak istemiştir.