• Sonuç bulunamadı

IV. LİTERATÜR

2.2. ARİSTOTELES VE FÂRÂBÎ BAĞLAMINDA HİTABET SANATI

2.2.5. Hitabet Sanatının Üç Temel Unsuru (Hatip-Muhatap-Konu)

2.2.5.3. Konu

Hitabet sanatının temel unsurlarından biri de hatibin yapacağı konuşmanın konusudur. Bir hatip üç konu üzerine konuşma yapabilir. İlki, halk meclisinde politik bir konu üzerine konuşabilir. Buna “politik hitabet” denir. İkincisi, mahkemelerde adli bir konu üzerine konuşma yapabilir. Buna “adli hitabet” denir. Üçüncüsü ise herhangi bir tören esnasında o törenin konusu ile alakalı bir konuşma yapabilir. Buna da “törensel hitabet” denir.

Bir hatibin üzerine konuşma yapabileceği politik konular beş tanedir. Bu konuların ilki bir ülkenin gelir kaynaklarının sayısını ve ölçüsünü ifade eden “yollar ve araçlar” konusudur. İkincisi “savaş ve barış” konusudur. Üçüncüsü “ulusal savunma” ile ilgili konulardır. Dördüncüsü, bir ülkenin gereksinimlerini ifade eden “yiyecek kaynakları” ile ilgili konulardır. Beşincisi ise bir ülkenin en önemli yönetimsel başvuru kaynağı olan “anayasa”dır.173

171 a.g.e., s. 78.

172 a.g.e., s. 78-79.

173 Aristoteles, Retorik, çev. Mehmet H. Doğan, s. 62-63.

61

Politik bir konuda konuşma yapacak olan hatip yukarıda sayılan konularda insanları ikna edebilecek bir ifade yeteneği ve donanıma sahip olmalıdır. Politik hitabet gelecekle ilgilidir. Hatip, lehine ya da aleyhine konuştuğu konular ile ilgili bundan sonra söyleyeceği şeyler ile dinleyenleri ikna etmeye çalışır.

Adli hitabetin konusu ise mahkemelerde yapılan suçlamalarla ya da savunmalarla ilgilidir. Bu hitabet türünde hatip, bir konuyu savunurken karar mercii olan hâkimleri veya jüri üyelerini ikna etmek zorundadır. Adli hitabet geçmişle ilgilidir.

Bu hitabet tarzında herhangi bir konu hakkında geçmişte yaşanmış bir olay ile ilgili olarak iki taraftan biri diğerini suçlarken diğer taraf ise kendini savunur.

Politik hitabette hatip, karşısındaki kitleye hitap ettiği konu dışında herhangi bir şeye ikna etme ihtiyacı hissetmezken, adli hitabette bu yeterli değildir. Yani bu hitabet tarzında hatip, kendi dışındaki karar vericiler olan kitleyi kazanmalı ve onları etkisi altına almalıdır. Eğer bunu başaramazsa, yargıçlar onun aleyhine bir karar da verebilirler. Bu sebepten belirlenen konu dışına en çok çıkılan hitabet tarzı, adli hitabettir. Bu nedenle bu hitabet türünde konuşan hatiplerin belirlenen konu dışına çıkması yasaklanmıştır.

Törensel gösteri hitabetinin konusu ise tanrılara ya da ölmüş olan büyük şahsiyetlerin arkasından yapılan övgüler veya yergiler ile bir şehirde düzenlenen festivallerde yapılan konuşmaların içeriğidir. Törensel hitabet, şimdiki zamanla ilgilidir.

Tören hatibi konuştuğu konuyla ilgili o anda varolan şeylerin durumunu göz önünde bulundurarak birini ya över ya da suçlar. Bu hitabet türünde hatip savunduğu görüşün yararlı ve soylu bir şey olduğunu kendi kendine tartışarak ortaya koyar. Çünkü hatibin karşısındaki topluluk böyle bir konuşma esnasında ona müdahale edemez. Bu durumda insanlar hatibin söylediklerine ya ikna olurlar ve tasdik ederler ya da ikna olmazlar ve doğal olarak tasdik etmezler.

Aristoteles’in hitabet sanatının türleri ve konuları tasnifinde yer vermediği dinî, askerî ve akademik hitabet türleri de vardır.174Askerî hitabet, bir ordunun savaşa çıkmadan önce askerlere komutanları tarafından yapılan konuşmaları konu edinen hitabet türüdür. Müslümanlar arasında bu hitabet türü çok yaygındır. Özellikle Müslümanların müşriklerle yaptığı savaşlar öncesinde Hz. Peygamber (s.a.v) tarafından

174 Kaya, a.g.m., s. 157.

62

yapılan konuşmalar askerî hitabet türüne birer örnektir. Akademik hitabet, ilim meclislerinde yapılan konuşmaları kapsayan hitabet türüdür. İlmî bir meseleyi tartışmak üzere toplanan âlimlerin, muhataplarını savundukları görüşe ikna etmek amacıyla yaptıkları konuşmalar bu hitabet türünün örneklerini oluşturmaktadır.

Dinî hitabet ise daha çok dinî vaazları, hutbeleri ve tasavvufi sohbetleri konu edinen hitabet türüdür. Bu hitabet türünde din adamları, dinî bir konuda dinleyenleri ikna etmeyi amaçlamışlardır. Dinî hitabet, Müslümanlar arasında en yaygın olan hitabet türüdür. Özellikle İslam’ın ilk dönemlerinden itibaren dinî hitabet, Müslüman bilginlerin katkıları sayesinde çok gelişmiş ve Müslümanlar arasından büyük hatipler çıkmıştır. Bu hatiplerden bazıları, Hz. Peygamber’e (s.a.v) çeşitli kabilelerden gelen elçilere bizzat Peygamberimizin izniyle cevaplar vermişlerdir. Bu hatipler arasında Sâbit b. Kays b. Şemmâs el-Ensârî, Sa’d b. Rebî, Sa’d b. Ubâde, Hubâb b. Münzir, Bişr b. Amr ve Beşîr b. Sa’d gibi sahabeler bulunmaktadır.175

Dinî hitabet, Hz. Peygamber’in (s.a.v) ve daha sonraki dönemlerde Müslüman ilim adamlarının katkılarıyla zamanla yeni bir boyut kazanmıştır. Bu hitabet türüne Müslümanların katkıları sırasıyla şu şekilde olmuştur:

1- Bütün vaazlar ve hutbeler Allah’a hamd ile başlamıştır. Bunun yanı sıra hutbenin başında Kur’an-ı Kerim’den ayetler okunmuş ve Hz. Peygamber’e salât ve selam getirilmiştir.

2- Hatipler konuşmalarında Kur’an üslûbunu taklide çalışmışlardır. Hutbelerde konuya ilişkin ayetler okunmuş, bazen de hutbelerin tamamı çeşitli ayetlerden oluşmuştur.

3- Hatipler hutbe ve vaazlarda lafızların seçimine çok önem verdikleri için konuşacakları konuları önceden hazırlama yoluna gitmişlerdir.

4- Hz. Peygamber cahiliye döneminde kâhinlerin seçili sözlerine özenmeyi yasakladığı için İslami dönemde hatipler, hutbe ve vaazlarda bu tür sözlere çok yer vermemişlerdir.

175 Hüseyin Elmalı, “Hitabet Maddesi (Arap Edebiyatı)”, Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (DİA), İstanbul: TDV Yayınları, 1992, s. 159.

63

5- Bu katkılar sayesinde dinî hitabetin muhtevası İslami ölçülere uygun hâle getirilmiştir.176

Hitabet sanatının çeşitli türleri her ne kadar bütün toplumlar içerisinde yaygın bir şekilde kullanılmış olsa da, felsefi-bilimsel bir form kazanması ilk olarak Eski Yunan dünyasında olmuştur.