• Sonuç bulunamadı

1.3. EKONOMİK İSTİKRAR VE İSTİKRAR POLİTİKASI

1.3.3. Ekonomik İstikrarın Teorik Çerçevesi

1.3.3.1. Klasik Teori ve Ekonomik İstikrar

1930’lu yıllardan önceki döneme egemen olan iktisadi anlayış klasik ekonomik düşünce olarak adlandırılmıştır. 1776 yılında Adam Smith’in “Milletlerin Zenginliği” adlı eseriyle birlikte doğan Klasik İktisadi Düşünce ileriki yıllarda diğer iktisatçıların görüşleriyle daha zenginleşmiş ve daha genişlemiştir.

Burada klasik teorinin ekonomik istikrar konusuna ilişkin açıklamalarına değinmeden önce, genel olarak klasik okulun varsayımlarına yer verilmiştir.

Bireyciliğe, kişisel çıkarlara ve her alanda rekabete dayanan klasik ekonomik düşünce, ekonomide “görünmez el” yardımıyla kurulan bir doğan düzenin var olduğunu savunmaktadır. Bu nedenle hükümetin ekonomiye yönelik herhangi bir müdahalesinin bu doğal düzenin isleyişini bozacağını ve en aza indirilmesi gerektiğini ileri sürmüştür. Klasik ekonomide devletin görevleri sınırlı tutulmuştur. Onlara göre devlet, asli görevi olan savunma, adalet, güvenlik isleri dışındaki görevlerini piyasaya bırakmalı, iktisadi alanda rekabeti sağlayıcı düzenlemeler yapmak ve rekabeti önleyici her türlü engelleri ortadan kaldırmak dışındaki işlere karışmamalıdır.

Bununla birlikte bayındırlık, ulaşım, posta gibi özel girişimcilerin kar ummadıkları alanlarda iktisadi faaliyette bulunmak devletin görevlerine ilave edilebilir.60 Devletin görevleri arttıkça devlet harcamaları artacak ve artan devlet harcamaları vatandaşların üzerindeki vergi yükünü arttıracaktır. Bu dönemde ekonomiye “bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” anlayışı hakim olmuştur. Piyasa mekanizmasının doğal yasalara göre işlediğini savunan klasik iktisadi düşünürler, bu alanda yapılacak müdahalelerin zararlı sonuçlar doğuracağına inanmışlardır. Serbest rekabetin üzerinde ağırlıklı olarak durmuşlar ve iktisadi sistemin sağlıklı işlemesi için serbest rekabetin önemli olduğunu vurgulamışlardır.

60 SİMSEK, Ayca Hayal (2003). Ekonomik İstikrarın Sağlanmasında Anayasal İktisat Alternatifi ve

Türkiye’de Uygulanabilirliği, (Yayınlanmamış Doktora Tezi), Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Maliye Anabilim Dalı, İzmir, : 15.

Ekonominin her zaman tam istihdamda dengeye geleceğini savunmuşlardır. Onlara göre, ekonomide zaman zaman dengesizlik durumları ortaya çıksa da bir süre sonra ekonomi yeniden tam istihdam noktasında dengeye gelecektir. Bunu sağlayacak araç fiyat ve ücret esnekliğidir. Bu denge koşullarında bütün üretim faktörleri en etkin şekilde kullanılacaktır. Klasik iktisatçılar parayı sadece bir mübadele aracı olarak görmüşlerdir. Paranın ekonomik faaliyetleri yönlendirmesi rolüne değinmemişlerdir. Klasik ekonominin temelinde ekonomik birimlerin rasyonel olduğu görüşü yatmaktadır. Yani, tüketiciler faydalarını firmalar karlarını maksimize etmeye çalışmaktadırlar. Bunun bir sonucu olarak, piyasa ekonomisinde bireyler istedikleri ekonomik kararları bütçeleri çerçevesinde özgürce belirleyecekler piyasalar ise bu kararları, toplumsal refahı maksimize edecek şekilde koordine edecektir.61

Klasik teoriye göre ekonominin genel denge durumu tam istihdam durumudur. Tam istihdam, emek başta olmak üzere tüm üretim faktörlerinin tam olarak kullanıldığı ideal durumu ifade etmektedir. Kaynaklar tam olarak kullanıldığında toplam üretim en yüksek seviyede gerçekleşecektir. Bu ideal tam istihdam durumu ekonominin kendi içsel koşullarıyla sağlandığından, ekonomiye dışarıdan bir devlet müdahalesini yani, para ve maliye politikaları biçimindeki istikrar politikalarının uygulanmasını haklı kılacak bir neden olmayacaktır. Ne var ki, ekonomide zaman küçük boyutlu ve geçici nitelikte dengesizlikler ortaya çıkabilse de bunlar bir süre sonra kendiliğinden ortadan kalkacak ve ekonomiye müdahale etmeye gerek kalmayacaktır.62 Klasik teoride önemsiz olmakla birlikte para politikasına belli bir rol verilmiş olduğu halde Klasik teoride önemli olmakla birlikte para politikasına belli bir rol verilmiş olduğu halde maliye politikasına hiçbir rol verilmemiştir. Onlara göre, ekonomik istikrarsızlık durumunda mali politikalar yerine para politikaları (banka rezervlerinin azaltılması, acık piyasa işlemleri gibi) tercih edilmelidir. Zira mali politikalar aslında para politikasının bir aracıdır. Mesela devlet harcamalarının artırılması aynı zamanda para arzını artırmak demektir. Klasik iktisatçılara göre, tam rekabet, ücret esnekliği ve faiz esnekliği varsayımları

61 PAYA, Merih (1998). Para Teorisi ve Para Politikası, 2.b. İstanbul:Filiz Kitabevi, s: 177.

62 ORHAN, Osman Z. (1989). Keynezyen ve Monetarist İstikrar Politikaları, İstanbul: Bilim Teknik

gerçekleştiği takdirde ekonomi daima ve kendiliğinden tam istihdama ulaşacak, üretilen her mal satılacak, stok artışı ve üretim yetersizliği gibi dengesizliklerle karşılaşılmayacak ve dolayısıyla fiyatlar genel seviyesi hem enflasyonist hem de deflasyonist baskılara yol açmadan istikrarını koruyacaktır. Onların deyimiyle, piyasanın görünmeyen eli ekonomiyi istenen yönde geliştirmeye yeterlidir.63 Ancak talep daralmasına bağlı geçici işsizlik durumunda ücret ayarlamalarındaki kısa sureli gecikmenin oluşması istenmiyorsa para arzı arttırılarak nominal ücretler pek düşmeden dengenin oluşması sağlanabilir. Bunun dışında para politikası reel değişkenler üzerinde etkisizdir, yani para bir pecedir. Klasik iktisatçıların maliye politikasına bütünüyle karsı olmalarının iki önemli nedeni vardır. Bunlardan birincisi, devletin ekonomideki ağırlığının zaten küçük tutulması istendiğinden kamu bütçesinin büyümesine neden olacak her türlü uygulamanın kabul edilmeyişidir. İkinci neden ise, aktif bir maliye politikasına izin verilse bile bunun ekonomide istihdam ve üretimi arttırmak gibi bir etkisinin olmayacağıdır. Örneğin, ekonomiyi genişletmek için kamu harcamalarının arttırılması durumunda artan harcamaları karşılamak için ya vergiler arttırılacak veya devlet özel sektörden borçlanacak ya da para basma yoluna gidilecektir. Klasik yaklaşımda bunların hiçbiri ekonomide kalıcı bir genişleme meydana getirmeyecektir. Vergileri arttırma ve borçlanma halinde kamu harcamalarındaki artış kadar özel harcamalarda azalış meydana gelirken; para stokundaki bir artış toplam talebi arttırmakla birlikte bunun da reel değişkenlere hiçbir etkisi olmayacak, sadece fiyatlar genel düzeyi yükselecektir.64