• Sonuç bulunamadı

3.2 KKTC ve Devletlerin Tanınması

3.2.1 KKTC’nin İlanı

KKTC’nin ilanından önce adada Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumların bir araya gelmesi çabalarının sergilenmiştir. Gerçekleştirilen görüşmelerde federasyon tezi üzerinde çalışmalar yapılmış; ancak bir çözüme ulaşılamamıştır482

. Bu durumun da etkisiyle 15 Kasım 1983’te KTFD parlamentosu oybirliğiyle KKTC’yi kurmuş, Denktaş ise yeni devletin ilk cumhurbaşkanı olmuştur. Dönemin Kıbrıslı Rum lideri Andros Kyprianou, Denktaş ile görüşmelerinin bağımsızlık ilanının iptal edilmesinin ardından yeniden başlayabileceğini belirtmiştir483

. KKTC’nin ilanına rağmen Kıbrıslı Rumlardan oluşan Kıbrıs Cumhuriyeti devlet olarak, bu devletin de facto olarak sadece adanın güneyini idare eden hükümeti ise adanın tümünü temsil eden hükümet olarak tanınmaya devam etmiştir484

.

Kıbrıslı Türklerin ayrı bir devlet kurduğunu ilan eden bağımsızlık bildirisinde, bu durumun iki eşit halkın kurdukları bir federasyonu engellemeyeceği, bağımsızlık ilanının böyle bir federasyonun kurulabilmesi için gerekli şartların tamamlanmasını kolaylaştırabileceği inancıyla gerçekleştirildiği belirtilmiştir. Bildiriye göre kalıcı bir çözüm için kararlı bir şekilde hareket edecek olan KKTC’nin başka bir devletle birleşmesi söz konusu olmayacaktır. Bildiride Kıbrıslı Türklerin “iki halk” arasındaki bütün sorunların barışçı bir şekilde çözülmesi için BM Genel Sekreteri’nin gözetimi altında müzakerelerin yürütülmesini istediği belirtilmektedir.

KKTC’nin bağımsızlığına ilişkin olarak bir referanduma gidilmese de, bağımsızlık fikrini benimseyen siyasi partilerin gerçekleştirilen seçimlerde oldukça

481Yılmaz, op. cit., sf. 74.

482 Günal, op. cit., sf. 77.

483Grant, op. cit., sf. 132, Bölükbaşı, op. cit., sf. 423.

484 Costas M. Constantinou ve Yiannis Papadakis, “The Cypriot State(s) in situ: Cross-ethnic Contact and the Discourse of Recognition,” Global Society, C. XV, S. 2 (2001), sf. 128.

128

yüksek oy alması ve KKTC anayasasının referandum ile kabul edilmesinin, bağımsızlık ilanını meşru kıldığı görüşü ileri sürülmektedir485

.

KKTC Kıbrıslı Türklerle Rumların arasında yaşananlara karşı oluşan tepkinin bir ürünüdür. Bu tepki sonucu, bugün adada de facto olarak iki devlet mevcuttur. KKTC açısından olayı değerlendirdiğimizde, bugün daha çok kabul gören beyan edici teoriye göre tanınmamanın, devlet olmaya engel olmadığı ileri sürülebilir486

. 1960 Antlaşmalarına aykırı olduğu kabul edilen KKTC, şu anda sadece Türkiye tarafından bir devlet olarak tanınmıştır. Devlet olabilmek için sahip olunması gereken kriterlere KKTC’nin sahip olduğunu belirten yazarlar vardır. Bu görüş çerçevesinde, KKTC’nin belirli bir nüfusunun olduğu, belirli bir ülke parçasına ve etkin bir hükümete sahip olduğu belirtilmekte, KKTC’nin bağımsız ve egemen olduğu savunulmaktadır487

.

Ancak KKTC’de etkin olan otoritenin kim olduğuna ilişkin olarak bir tartışma mevcuttur. Günümüzde KKTC’deki polis gücünün Türkiye’deki ordunun denetiminde olması KKTC’nin bağımsız olduğuna ilişkin olarak soru işaretleri oluşturmakta, bu durum da uluslararası toplumun KKTC’ni bağımsız ve egemen bir devlet olarak görülmemesine neden olmaktadır488. Kıbrıslı Türklerin ayrılması sonucu oluşan KKTC’nin bağımsızlık mücadelesi esnasında Türkiye’den yardım aldığı savunulmaktadır. Türkiye’nin ekonomik ve askeri desteğinin KKTC’nin kurulmasının ardından da devam ettiği belirtilmektedir. Bu durum da KKTC’nin

485 Günal, op. cit., sf. 109.

486

Pernthaler, op. cit., sf. 140

487Soyalp Tamçelik, “Kıbrıs ve Avrupa Birliği İlişkileri-II,” Manas Sosyal Bilimler Dergisi, C. III, S. 6 (2003), sf. 188. KKTC’nin devlet olmak için gereken üç kritere sahip olduğunu belirten, ancak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin bu durumu göz önünde bulunduramadığını, değerlendirmelerini sadece KKTC’nin kurulması şartları ve adadaki Türk ordusunun mevcudiyetiyle sınırlandırdığın belirten görüş için bknz: Zaim M. Necatigil, “Judgement of The European Court of Human Righrs in the Loizidou Case: A Critial Examination,” Journal of International Affairs, C. IV, S. 3 (Eylül-Kasım 1999), sf. 155.

129

bağımsız ve egemen bir devlet olarak kabul edilmemesini sağlayan bir diğer unsurdur489.

Yukarıda değerlendirilen unsurlara bakıldığında KKTC’nin gerçekten bağımsız bir devlet olup olmadığına ilişkin olarak uluslararası toplumda soru işaretleri oluştuğu görülmektedir. Bunun yanında, Türkiye’den gelen nüfusun KKTC’ye yerleştirilmiş olması da uluslararası toplumun dikkatini çeken unsurlar arasındadır490

. Ancak Türkiye’den KKTC’ye gerçekleşen nüfus akımının mevsimlik işçilerden ve turistlerden ibaret olduğunu, bunun dışında Türkiye’den gelen bireylerden KKTC vatandaşlığını kazanmak isteyenlerin belirli koşulları yerine getirmelerinin aranacağı Denktaş tarafından belirtilmiştir491

.

BM Güvenlik Konseyi’nin 18 Kasım 1983 tarihli ve 541 sayılı kararı da KKTC’nin bağımsızlığının hukuka aykırı olduğunu belirtmektedir. Bu karar, devletlere bu oluşumu devlet olarak tanımama çağrısında bulunmaktadır. KKTC’nin ilanının 1960 Antlaşmalarına aykırı olduğu belirtilmiş, ilanın geri alınması istenmiştir492. Kararda Kıbrıslı Türklerin Kıbrıs Cumhuriyeti’nden ayrılmalarının kınandığı görülmektedir. Ancak bu tutumu eleştiren bir görüşe göre, Kıbrıslı Türklerin bu girişimi Kıbrıs Cumhuriyeti’nden ayrılma olarak nitelendirilmemelidir;

489 Evren Altınkaş, “Kıbrıs Sorunu, Türk Dış Politikası ve Uluslararası Hukuk,” Uluslararası İlişkilerde Güncel Konular ve Türkiye, Ed: Cenap Çakmak, Nejat Doğan ve Ahmet Öztoprak, Ankara, Seçkin Yayıncılık, Temmuz 2012, sf. 56. Kıbrıslı Türklerin kendi kaderini tayin hakkını temsil eden KKTC’nin egemenlikten yoksun bir kukla devlet olarak nitelendirilmemesi gerektiğini savunan görüş için bknz: Peternthaler, op. cit., sf. 141. Palmer de Türkiye’nin KKTC’ye yaptığı ekonomik yardımların büyüklüğüne dikkat çekmektedir. Palmer, op. cit., sf. 444. Öte yandan, KKTC’nin etkili bir yönetime sahip olduğunu belirten mahkeme kararı oldukça önemlidir. İngiliz Mahkemeleri önünde görülen Heserides Hotels and another v. Agean Holidays and Another davasında verilen kararda, KKTC’nin etkili ve kendini idare edebilen yapıdaki bir iç yönetime sahip olduğu belirtilmiştir. Karar metni için bknz: http://embargoed.org/downloads/Hesperides3.pdf(Erişim Tarihi: 12 Mayıs 2013), sf. 2.

490 Robin White, “Recognition of States and Diplomatic Relations,” The International and Comparative Law Quarterly, Ed: A. (Vaughan) Lowe and Colin Warbrick, C. XXXVII, S. 4 (Ekim 1988), sf. 983.

491http://www.cyprus-conflict.net/turkish_settlers.htmlThe New York Times, 23 Ocak 1991 (Erişim Tarihi: 28 Mart 2013)

492 http://www.un.org/ga/search/view_doc.asp?symbol=S/RES/541(1983) (Erişim Tarihi: 26 Mart 2013)

130

1960 Antlaşmaları ile kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti etnik çatışmalar sonucunda bir ortaklık devleti olma özelliğini yitirmiştir. Kıbrıslı Türklerin ayrılmış olduğu devlet, 1960 Antlaşmaları ile kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti değildir493.

BM Güvenlik Konseyi’nin almış olduğu 11 Mayıs 1984 tarihli ve 550 sayılı kararda ayrılıkçı hareketler sonucu kurulan KKTC’nin tanınmaması gerektiği yinelenmekte, bu ayrılıkçı oluşuma yardım edilmemesi çağrısı yapılmaktadır. Bu kararda KKTC’de yapılan anayasa referandumu, seçimler ve Türkiye ile KKTC arasında yapılan diplomatik temsilci değişimleri endişeyle karşılanmıştır494

.

BM Güvenlik Konseyi’nin KKTC’nin tanınmamasına yönelik kararları, önemli oranda kabul görmüştür. Ancak karşıt tutum belirleyen yazarlar Güvenlik Konseyi’nin bir yargı organı olmamasına rağmen, Kıbrıs’la ilgili kararlarına bir yargı organı kararı etkisi tanınmasını eleştirmektedir. Bu eleştirilere göre BM Güvenlik Konseyi kararlarına uluslararası barışın sağlanma çabasından öte olan bir yargısal karar etkisi tanınmamalıdır. BM Güvenlik Konseyi Kıbrıslı Türkler olarak kurulmuş olan devleti yasal olmayan ve geçersiz olarak nitelendirmiştir. Ancak bu nitelendirmeleri yapmak, bir yargı makamının görev alanına girmekte, Kıbrıslı Türklerin kendi kaderini tayin etme hakkını kullanması bu kararlar nedeniyle engellenmektedir495.

BM Güvenlik Konseyi’nin kararları ile ilgili olarak değerlendirilmesi gereken bir diğer nokta bu kararlarda Kıbrıslı Türklerin KKTC’yi kurarken kendi kaderini tayin etme hakkına dayandıkları iddialarının, bir zeminden yoksun olduğunun kabul edilmiş olmasıdır. Bunun yanında, uluslararası toplum adanın Kıbrıslı Rumlardan

493Ayrıca bu karar, Kıbrıslı Türkler üzerinde çözüme ulaşılması yönünde baskı uygularken, Kıbrıslı Rumlar üzerinde herhangi bir baskı uygulamadığı için de hoş karşılanmamıştır. BM’nin Kıbrıs sorunu ile ilgili olarak Kıbrıslı Türkler ve Rumları eşit kabul ederek girdiği çözüm arayışlarına aykırılıkla eleştirilmektedir. Ertekün ve Necatigil, op. cit., sf. 23-24.

494 http://www.un.org/ga/search/view_doc.asp?symbol=S/RES/550(1984) (Erişim Tarihi: 26 Mart 2013)

131

oluşan hükümeti, adanın tümünün hükümeti olarak kabul etmiştir. Britanya hükümetinin konuyla ilgili tutumu ise şöyle olmuştur: 1960 Anayasası halen yürürlüktedir, ancak bazı hükümleri uygulanamamaktadır. Britanya’ya göre, KKTC’yi tanımak hem BM Güvenlik Konseyi kararlarına aykırı olacak, hem de Kıbrıs’taki bölünmüşlüğü garantileyecektir. Bu çerçevede, doktrinde Londra’da bulunan KKTC ofisinin diplomatik temsilci olarak kabul edilemeyeceği, KKTC’nin herhangi bir şekilde tanınmasının söz konusu olamayacağı ileri sürülmektedir496

. Günümüzde Kıbrıs’taki Rumların adanın kuzeyini Türkiye’nin işgal ettiği bölge olarak nitelendirdiği görülmektedir. Bunun yanında, adanın tek meşru hükümeti olarak tanınan Kıbrıs Hükümeti, uluslararası topluma adanın kuzeyindeki liman ve hava alanlarının uluslararası toplumun ulaşım ve ticaretine kapandığını ilan etmiştir497

.

Bugün Kıbrıslı Rumlardan oluşan yönetim KKTC için sözde devlet nitelendirmesini yaparken, Kıbrıslı Türkler Kıbrıs Cumhuriyeti olduğunu iddia eden ve Kıbrıslı Rumlardan oluşan yönetim için Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ismini kullanmaktadır. Toplumlararası görüşmelerde Kıbrıslı Rumların liderleri Kıbrıslı Türkler tarafından Kıbrıs Rum lideri olarak anılmakta, Kıbrıslı Türklerin liderleri ise karşı tarafça Kıbrıs Türk lideri şeklinde ifade edilmektedir. Görüldüğü üzere devlet başkanı gibi sıfatların kullanılması, birbirlerini yasal devlet olarak tanımama yarışında olan iki taraf için de söz konusu olmamaktadır498

.

Fiilen bir devlet olarak nitelendirilen KKTC’nin ülke dışındaki bir gücün kuvvet kullanması yöntemi ile meydana geldiği yönündeki temel algı, onun devlet olarak tanınmaması sonucunu doğurmuştur. Bu görüşe göre Türkiye’nin Kıbrıs’ı

496 White, loc. cit.

497 Günal, op. cit., sf. 77.

132

işgal etmesi sonucunda KKTC doğmuştur, KKTC bu noktada Stimson doktrini ile bağdaştırılmamaktadır499

.

Bugün sadece Kıbrıslı Rumların temsil edildiği devlet kurumları hukuka uygun kabul edilmektedir. Uluslararası toplum Kıbrıslı Türklerin kendi kaderini tayin etme hakkına dayanarak kurdukları KKTC’yi bir devlet olarak tanımamaktadır. Kıbrıs’ta yaşanan etnik çatışmalar sonucunda kendi kaderini tayin etme hakkına dayanılarak ayrı bir devlet kurulduğu uluslararası toplum tarafından geçerli bir neden olarak kabul edilmemiş, KKTC’nin tanınması sonucunu doğurmamıştır.