• Sonuç bulunamadı

Kiplerine göre isim kaynaklı yüklemler 1 Görülen GeçmiĢ Zaman:

3.2 BĠLGĠ TOPLAMA KAYNAKLAR

4. Bildirme eki ile yapılan çekimler:

4.3. Gelecek zamanda çekimlenmiĢ fiillerle kurulanlar: Ya ödeyecek ya da İslâm şeriâtına göre katledilecektir! (s.56)

1.2.1. Kiplerine göre isim kaynaklı yüklemler 1 Görülen GeçmiĢ Zaman:

Kıdemine ve rütbesine göre kimisi lâcivert, kimisi de kırmızı kaput giyip kavuklarına allı yeşilli destârlar sarmış bu âdemoğulları, Hızır Paşa‟nın mehter takımının neferleri idiler. (s.15)

Bu ay misâli güzelin kiraz dudakları sanki gonca-i handan, gözleri nergis-i fettân idi. (s.42)

Ancak vaazlarında önce dinden imândan bahsetmesine rağmen, konuyu dönüp dolaşıp, bir küfür saydığı musikîye getirmesi şaşırtıcıydı. (s.48) İşte bu seslerden meydâna gelebilecek en kusursuz ve yegâne nağme de Kur‟ân azîmüşşan idi. (s.49)

Evet! Bu yedi karışlık efendi, bir asır önce yaşamış Birgivî Mehmet Efendi‟nin Tarikat-ı Muhammediye adlı eserini defalarca okuyup hatmederek, Mevlevîlerin semâsının ve musikîsinin, kâfirliğin ta kendisi olduğuna hükmetmiş bir Kadızâdeli bir vâizdi. (s.49)

Burası misâfirlerin kabul edildiği bir ev kadar koskocaman, yüksek tavanını tam dokuz ahşap sütunun taşıdığı azametli bir mekândı. (s.52)

Ne var ki, dilencinin bu gösterişsiz hâlinden cesaret alıp ona doğru seğirten Eflâtun, bu şahsın ne kadar nâmlı bir dilenci olduğunun, Dîvan Yolu‟ndaki cümle esnâfça senelerdir bilindiğinden habersizdi. (s.92)

Yine ellerinde mekiklerle ağ ören yahut tamir eden Ermeni kadınları ve Surp Krikor Klisesi‟nin o ağır çanını bile taşıyacak sağlamlıkta, kenevir halatlar ve urganlar büken ipçiler de buradaydı. (s.110)

Çünkü seneler boyunca kulaklarından eksilmeyen o ses, aslında ney sesi idi! (s.124)

Bu gafiller, Yedikule Kâhini‟nin sözüne inanmış sâfdiller idi. (s.158) İşte “Galata Mevlevîhanesinin şeyhi” olarak tanınmaktan ziyâde, “ney” denilen o muhteşem, derin ve bir o kadar da yalın sazı, hazâketle ve ustalıkla üfleyip gönülleri açmasıyla bilinen Neyzen İbrahim Dede Efendi, bu esin dolu insanlardan biriydi. (s.140)

Anlaşılan o ki, ona şifâ verip bütün iflâh olmaz yaralarını ve marazlarını geçiren, ağrılarını ve acılarını dindiren, hem sağlığını hem de hayatını kendisine bahşeden Zâhir‟e şükrânlarını sunmak arzusu içindeydi. (s.214)

Çünkü Kostantiniye‟deki en iyi musikî üstadı Eflâtun‟du. (s.243)

Ama ilim, bu dünya hakkında değil de, asıl âhiret hakkında olduğu zaman geçer akçeydi. (s.251)

Bâtın, bilinemeyen ve görülemeyen olmaktan çok, bilinmemesi ve görülmemesi gerekendi. (s.264)

Aşkı anlatmayı âşık olmaktan daha fazla seven bu hayâlet, Âsım‟dı. (s.268)

Belki de susmak, gerçeği anlatmanın tek yoluydu. (s.269)

1.2.1.2. Öğrenilen GeçmiĢ Zaman: Bir saz semâîsiymiş bu. (s.39)

Ama Âsım‟ın hep yaptığının tersine, semâînin makamı Çargâh değilmiş. (s.39)

Ayrıca dünya kadar parası varmış. (s.68) Meğer Karûn kadar zenginmişsin! (s.114)

1.2.1.3. GeniĢ Zaman:

Ek fiilin geniş zaman çekiminde teklik ve çokluk birinci, ikinci kişilerde kullanılan ekler birinci tip şahıs ekleridir:

Üstelik hacı hâlimle Peygamber Efendimiz‟i rüyamda tam iki kez görmüş mübârek bir adamım. (s.87)

Üstelik onların tekmilinin birden adlarının İsa olduğundan şüpheliyim. (s.108)

Biz insanlara „Gel‟ diyenleriz. (s.122)

Anlatacaklarımı dinledikten sonra bana hak vereceğinizden kesinlikle eminim. (s.133)

Ben artık neyin ıslığının, ayrıca onu işitmemiz için bize kulaklar ve dediklerini anlamamız için bir de gönüller veren Mevlânın aşığıyım. (s.142)

Çünkü ben, Kostantiniye‟nin güçlü adamlarından biriyim! (s.197)

Üçüncü şahıslar ise, ya eksiz olur ya da “+DIr” bildirme ekini alırlar. “-DIr” ekinin düşmesi sonucunda eksiz yüklemler ortaya çıkar. Bildirme eki isimlere eklenmediği zaman cümlede kesin bir yargı bulunur:

Ama etimiz ve kemiğimizle birer ölümlü olarak işin bizi ilgilendiren yanı çok korkunç! (s.40)

Evet, bir yol var. (s.108) Bu hayâlet çok öfkeli! (s.155) Bu eserde bir ağırlık var. (s.156) Havası vakûr ve ciddî. (s.156)

Daha ilk hânede karamsar bir hava var. (s.156)

Ama efendim, bu eserde bir kusur olduğu muhakkak. (s.157) Bağrımda tarifsiz bir sancı var. (s.197)

Ama her defasında verdiği duygu farklı. (s.212) Perevelli ismini taşıyan bir tek kişi bile yok. (s.218)

Öte yandan tam yirmibir Alessandro var, ama soy isimleri „Perevelli‟ değil. (s.218)

 Bildirme eki isimlere eklendiği zaman çoğunlukla kuvvetli bir olasılık anlamı verir:

Oraya gitmenin mutlaka bir çâresi vardır. (s.108)

 Bildirme ekinin kullanılmadığı cümleler daha özelde kalan bir anlamı ifade ederken, ekin kullanıldığı cümleler bir şey hakkında hüküm verme niteliğinde olan genel anlamları ifade eder:

Bilirsin orası ıssız bir yerdir. (s.39)

Şeriata göre artık kan parası şarttır. (s.56)

Ama bu dünyadaki en lezzetli yemek, yağlı kuzu etinden yapılmış büryan kebâbıdır! (s.96)

İşte o Galata denilen şehir, âdeta âhiret gibi bir yerdir. (s.108) Kusur benim imzamdır. (s.140-141)

Kusursuzluk, Muhteşem Neyzen Batın‟a mahsustur. (s.141)

Çirkin bir şeyi güzel yapmak mümkündür ama, mükemmel bir şeyi güzel kılmak çok daha zahmetli bir iştir. (s.157)

Bu âyetin meâl-i âlîsine göre, Allah‟ın gösterdiği doğru yol dışında başka bir yolu belleyen kişi cehennemliktir. (s.177)

Sessizlik de bir perdedir. (s.231)

„Es‟ bile bu perdeye kıyasla, „ses‟tir. (s.231) O yüzük Kabil‟in işâretidir. (s.237)

1.2.2. “var” ve “yok” sözcüklerinin yüklem olduğu cümleler isim cümleleri arasında geniş yer tutar.

Benzeri her evde olduğu gibi, onun da bir avlusu ve arkada bir bahçesi vardı. (s.20)

Ortasında fıskıyeli bir havuzun bulunduğu bu kısmın üç bir tarafında, kırmızı kadife kaplı ve oymalı tahta parmaklıkla çevrili sedirler vardı. (s.28)

Ama peşrevleri, semâîleri ve oyun havaları için seçtiği bir tek makam vardı. (s.38)

Sağda ve solda bazı bazı, azâp içinde mezarlarından kalkan ölülerin kurumuş pençeleri gibi dolunaya uzanan çıplak ağaçlar vardı. (s.41)

Ayrıca dünya kadar parası varmış. (s.68)

Oraya gitmenin mutlaka bir çâresi vardır. (s.108)

Burada, Frenklerin CLAVICYMBALUM dedikleri, yan yana dizilmiş ve bazıları beyaz ve diğerleri siyah olmak üzere, toplam seksen beş anahtarlı bir musikî âleti vardı. (s.181)

Evet! Neyzen Bâtın da biliyor ki, ustacaydı ama ruh yoktu. (s.39) Evin alt katında birkaç nefeslik dışında hiçbir pencere yoktu. (s.45) Çünkü Baba Cafer‟de bir mutfak ve ocak olmasına rağmen, zından sâkinlerinin iaşesi için ayrılmış bir ödenek yoktu. (s.57)

Mahmut Paşa Çarşısı‟nda, dolap tâbir edilen dükkânlarının ahşap kepenklerini açıp kerevetlerine bağdaş kurarak bekleyen ve Câhiliyye devrinde Kâbe‟deki putlar kadar sessiz ve hareketsiz tüccârlar burada yoktu. (s.66)

Koruyanımız kollayanımız yoktur. (s.70) Elimden gelmeyecek iş yoktur! (s.197)

1.2.3. İsimler birçok cümlede bulunma hâl ekini alarak yüklem