• Sonuç bulunamadı

Bazı cümlelerde yüklem kullanılmaz Anlam metnin bağlamından çıkarılır Bu tür cümleler kesik cümle olarak adlandırılır.

3.2 BĠLGĠ TOPLAMA KAYNAKLAR

7. Bazı cümlelerde yüklem kullanılmaz Anlam metnin bağlamından çıkarılır Bu tür cümleler kesik cümle olarak adlandırılır.

İşte o zaman vay senin hâline! Ya tersane zındanına gidersin, ya salmatomruğa, yahut gözün patlar veya kemiklerin kırılırsa sana belki acırlar da, yediğin onca kötekten sonra bir külhanda is kurum içinde tâ sabaha kadar çalıştırırlar! (s.43)

Kadın onu tekrar bir süzdükten sonra, “O hâlde seni şimdilik affediyorum. Yalnız bana borçlusun. Sadece kızımın hatırı için bir şey yapmanı isteyeceğim. Kızıma musallat olan biri var. Bizi rahat bırakmıyor. Bu hususta biz ana kıza yardım eder misin?” (s.43)

Necef taşları ve yâkutlarla bezenip savatlanmış gülâbdânlar, ibrikler ve buhûrdanlar! Mavi beyaz fağfûrî kâseler, kadehler ve şerbet takımları! (s.66)

Sevinmiş olmalı ki, cüce ellerini ovuşturarak: “Kur‟ân artık bir kez, zaten size tebliğ edildi. Allah Teâla‟nın emirlerini artık biliyorsunuz. İsterseniz bir nimet olan aklı reddedin! Kudurmuş alevleriyle cehennem nah orda! Sizi bekliyor! Ammâ, bu nimetten vazgeçenler yok değil! Hakikati olduğu gibi bize gösteren aklı, şarabın sarhoşluğuna değişen şahıslar var aramızda! Oysa bilmez misiniz ki aklı reddetmek hakikati, hakikati reddetmek ise Hakk‟ı reddetmektir!” (s.177)

İdris Dede, Dâvut‟a, “Biz şu kâğıtlardaki isim hakkında bilgi toplayacağız. Önce Kule Kapısı Yolu‟ndaki Erganûnlu Kilise‟ye gideceğiz. Ardından Galata Mollası‟na gidip Galata‟da bu ismi taşıyan biri olup olmadığını öğreneceğiz. Sonrası Allâh kerîm! Bir şey bulsak da bulmasak da

sana uğrarız. Hüseyin amcanın evinde olursun değil mi? Biz de oraya bir kahve içmeye geliriz.” (s.215)

Sen, „Menfûre makamını‟ hiç duymadın mı? Ya „secde‟ perdesini? (s.241)

„Hayat Nefesi‟ denilen o nağmeyi dinlemek ve mümkünse solumak için! (s.262-263)

Sonuç: Romandaki yüklemlerin büyük çoğunluğu fiildir. Yüklemlerin %81‟i fiil, %19‟u isim kaynaklıdır. İsim cümleleri farklı sözcük gruplarından meydana gelmiştir. Bunların %29‟u sıfat tamlaması, %21‟i isim tamlaması, %6‟sı edat grubu, %4‟ü bağlama grubu, %3‟ü kısaltma grubu, %3‟ü isim-fiil grubu ve %1‟i de sıfat-fiil grubu ile birleşik isimdir.

İsimden oluşan yüklemlerin %33‟ü tek sözdür. Bunların da %50‟sini “var” ve “yok” sözcükleri oluşturmuştur. İsim cümlelerinde “var” ve “yok”lu yüklemler geniş yer tutar.

Romanda “görülen geçmiş zaman” çekimi hâkimdir. Hikâye etme ağır basar. Görülen geçmiş zamanın dışındaki diğer kipler, konuşma ve aktarma cümlelerinde görülmektedir.

Romandaki örnekler, fiil çekimlerinin, taşıdıkları şeklin dışında çeşitli fonksiyonları da yerine getirdiğini göstermektedir. Örneğin, gereklilik kipi bir zorunluluk anlamıyla birlikte ihtimal, kuvvetli bir olasılık, tahmin gibi anlamları da taşır. Emir kipi de buyruk anlamıyla birlikte dilek, istek, dua, yalvarma gibi anlamları ifade eder. Türkyılmaz (1990) “Tasarlama Kiplerinin Fonksiyonları” adlı çalışmasında gereklilik kipinin fonksiyonlarını “dilek, mecburiyet, tahmin, ihtimâl, olabilirlik, emir, şart, tereddüt, önemseme, kendi kendine telkin, alay etme, ikâz, nasihat, öğüt verme, uyarı, hayret, şaşkınlık, kızgınlık, hiddet, kesinlik”; emir kipinin fonksiyonlarını da “emir, istek, temenni, kabul etme, tembih, tahmin, önemseme, azarlama, çıkışma, umursamama, saygı, incelik, rica, teselli, tavsiye, meydan okuma, açıklama, dikkati çekme, alay,

küçümseme, yerme, dua, yakarış, beddua, yüreklendirme, özendirme, ümit verme, uyarı, hatırlatma, yalvarma, tehdit, ihtar, çağrı, kendi kendine telkin, yasaklama, nasihat, yemin etme, yönlendirme, sitem, gereklilik, şart” olarak sıralar. Buna da dayanarak özellikle tasarlama kiplerinin anlam alanının çok geniş olduğunu söylemek mümkündür.

Roman, şekil bakımından da farklı örnekleri barındırmasıyla zenginlik taşımaktadır. Romanda hemen hemen her çekim ve şekle ait örnekler bulunmaktadır. Basit ve birleşik çekimlerin yanı sıra bildirme eki ile yapılan çekimler anlatımı görülen geçmiş zamanda olan romana ifade zenginliği katmıştır.

Fiil cümlelerinin %32‟si birleşik fiilden meydana gelmiştir. Farklı yapılardaki birleşik fiiller romanda geniş bir kullanım alanına sahiptir. Bu birleşik fiillerin %46‟sı bir isim ile yardımcı fiilden, %29‟u bir fiil ile yardımcı fiilden ve %25‟i anlamca kaynaşmış birleşik fiillerden meydana gelmiştir. Bir isim ile yardımcı fiilden oluşan birleşik fiiller içerisinde en çok kullanılan “et-“ yardımcı fiilidir. Bunu “ol-“ fiili izler. Kullanılan diğer yardımcı fiiller de “eyle-, bul-, bulun-, kıl-, yap-“ fiilleridir. Bu birleşik fiilerde isim unsuru çoğunlukla yabancı kaynaklı sözcüklerden oluşur. İhsan Oktay‟ın romanlarında Arapça ve Farsça kaynaklı sözcükler çoktur. Yazar, kullandığı dil ile anlattığı dönemi olduğu gibi yansıtmaya çalışır. Örneğin, günümüzde çok kullanılmayan “eyle- “ gibi yardımcı fiilleri kullanması da yazarın, eserinin dilini belirli bir tercih doğrultusunda oluşturduğunu göstermektedir.

Çoğu deyimleşmiş olan anlamca kaynaşmış birleşik fiiller de esere ayrı bir zenginlik katmıştır. Yazar, bu yapıların ifade kuvvetinden üslubu doğrultusunda yararlanmıştır. Mizahi üslubunu, mecazi yönlerinin elvermesinden dolayı, zaman zaman bu tarz fiillerle de yansıtmıştır. Diğer yapılardaki birleşik fiilleri de farklı yapılar içerisinde geniş bir şekilde kullanmıştır. Türkçenin zenginliğini yansıtan bu söz varlığından üslubunu destekleyecek şekilde yararlanmıştır.

Romandaki cümlelerin tamamına yakını kurallı cümledir. Devrik cümlelerin oranı %2‟dir. Yüklemi sonda olmayan cümlelerde genellikle özne ve cümle dışı unsur cümlenin sonunda yer almıştır.

4.3.2. Özne

Özne, yüklemden sonra cümlenin ikinci temel öğesidir. Yüklemin bildirdiği kılış, oluş ve durumu üstlenen, yükleme göre cümlede “yapan” ya da “olan” durumunda bulunan canlı ve cansız varlıklar; kişiler, şeylerdir.

Öznenin söz dizimindeki görünüşleriyle ilgili farklı adlandırmalar, görüşler bulunmaktadır. Aynı özellikler bile çoğu zaman farklı terimlerle gösterilmektedir. Bu durumun bir karışıklık yarattığı ortadadır. Zülfikar da (1995), “Özne Türleri ve Bunların Adlandırılışı” adlı bildirisinde özne türlerine ilişkin adlandırmalara ve açıklamalara ayrıntılı olarak yer vermiştir.

Özne türleriyle ilgili adlandırmalara şu örnekler verilebilir: Banguoğlu (2007), gramerce özne, mantıkça özne terimlerine; Hatiboğlu (1972), gerçek özne, sözde özne, örtülü özne, belirsiz özne, ortak özne, pekiştirmeli özne, bağlaçlı özne, açıklayıcıdan özne, seslenmeli özne, kayan özne, bildirme koşacıyla özne terimlerine; Dizdaroğlu (1976), gerçek özne, sözde özne, örtülü özne, ortak özne, seslenmeli özne, açıklamalı özne, yinelenmiş özne, pekiştirilmiş özne, kalıplaşmış özne terimlerine yer verir.

Bunların birçoğunun, sadece özne ile ilgili bazı özellikleri ifade ettiği görülmektedir. Buradan hareketle bu çalışmada özne türlerine göre bir adlandırmaya gidilmemiş, doğrudan özne ile ilgili özelliklere yer verilmiştir. Burada yer alan ve yukarıda sıralanan özne türleriyle ilişkili olan özellikler kısaca şu şekilde açıklanabilir:

Bazı cümlelerde öznenin açıklayıcısı bulunabilmektedir. “Açıklayıcıdan özne, açıklamalı özne” olarak adlandırılan bu özneler, bütünüyle cümlenin öznesini oluşturur. Bu nedenle bu yapılar ayrı bir özne türü olarak kabul edilmek yerine öznenin bir özelliği olarak gösterilmiştir.

Art arda sıralanan cümlelerde özne, ortak olarak kullanılabilir. Bu tür özneler “ortak özne” olarak adlandırılmıştır. Ancak, bunlar da gramer görevi olarak bir farklılık arz etmemektedir. Dolayısıyla sıralı cümlelerde öznenin ortak olması da bir özne türü olarak değil, öznenin bir yönü olarak gösterilmiştir.

Yüklemi edilgen fiil olan cümlelerin öznesi “sözde özne” olarak adlandırılmış ve bu öğelerin aslında nesne olduğu belirtilmiştir. Bu öğeler, fiilin etken hâli göz önüne alınarak nesne olarak gösterilmektedir. Fiil edilgen hâle geldiğinde bu öğeler, gramer olarak nesne görevinde değildir ve cümlede “olan” durumunda bulunan bir öznedir.

Özne, çeşitli sözcüklerle pekiştirilebilir. “Pekiştirilmiş özne” olarak adlandırılan bu özneler de ayrı bir tür olarak gösterilmemiştir.

Bazı cümlelerde özne bir söz veya söz grubu olarak bulunmayabilir. Kaynaklarda “gizli özne” olarak adlandırılan özneler zaten yüklem içinde yer alır. Bu nedenle bu özneler de özne türü olarak değil, öznenin bir özeliği olarak kabul edilmiştir.

Son olarak, cümlede hepsi aynı görevi üstlenen bu öznelerin “gerçek özne” olarak adlandırılan terim içerisine girdiği söylenebilir. Öznenin “gerçek” olup olmaması yönünde yapılan adlandırma da birtakım belirsizliklere yol açabilir. Dolayısıyla, başta söylenildiği gibi, bu çalışmada sadece öznenin özelliklerinden bahsedilmesi yeterli görülmüştür.

Özne ile ilgili özellikler:

1. Özne, cümlede “olan” ya da “yapan” durumundaki öğedir.